Osmanlı Eğitim Sisteminde Enderun Mektebi

Prof.Dr. Ülker AKKUTAY[i]

Enderûn Mektebi Osmanlı Devletl’nln kudretini muhafaza etmek için nitelik­li insan yetiştirmek amacıyla kurulmuş bir eğitim müessesesidir. Odalar ha­linde ve çeşitli kademelerde eğitim ve öğretim verilen, öğrencileri de acemi oğ­lanlar arasından seçilen bu okul Osmanlı eğitim sisteminde elitler eğitimini mey­dana getirmektedir.

Enderun Mektebi’nin kurulduğu güne kadar ona benzer başka bir kuruluş bulunmamaktadır. Selçuklularda veAvrupa’da hanedan mensuplarının özel itina­ya dayalı öğrenim gördükleri mevcut ise de, Enderun Mektebi’nin eğitim sistemi bunlardan tamamen farklıdır.

Enderun Mektebi kumlana kadar OsmanlIlarda ve diğer İslâm Devletlerinde eğitim kitle eğitimi şeklindedir. Cami ve medreselerde ağırlığı Din Bilgisi eğitimi­ne dayalı olacak şekilde bir eğitim yapılmıştır.[1] Enderun Mektebi’nin kuruluşun­dan sonra da kitle eğitimi halka açık olarak faaliyetine devam etmiştir.

Enderun Mektebi’nin kuruluş tarihi hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmek­tedir. Bunlar başlıca iki ana noktada toplanabilir. Birincilere göre, Enderun Mek­tebi 2. Murad,[2] diğerlerine göre ise Fatih Sultan Mehmed[3] tarafından kurulmuş­tur. Arşiv çalışmalarında Muallim Cevdet Yazmalarından “Enderun Tarihi”nde mektebin 2. Murad tarafından kurulduğu açıklık kazanmaktadır.[4]

2. Murad zamanında kurulan Enderun Mektebi gerçek şahsiyetine Fatih Sul­tan Mehmed zamanında kavuşmuştur. Fatih Sultan Mehmed zamanında Ende­run Mektebi yalnız bir devşirme mektebi olma hüviyetinden çıkarak, devletin ko­runması için gerekli mülkî ve İdarî kadro eğitimine de yönelmiştir.

Rycaut’a göre, Devşirme Kanunu ile Hristiyan çocuklarının en çok alındığı yerler Üsküp, İştip, Köstendil, Pirizren, Gorici, Samokov, Prepol, Taşlıca, Yanya, Pirlepe, İskenderiye, Ohri, ipek, Dukakin, Kırçova, Foça, Novesin, Manastır, Mostar, İmoçka, İzvornik, Böğürdelen, Göli, Kesniye, Horpişte, Bihlişte, Niğbolu, Se­lanik, Vize, Azak, Ozi ve Akçakale’dir.[5]

Karaman’dan Erzurum’a kadar olan kısımda oğlan devşirmek yasaktır. Aynı şekilde Kanunî Sultan Süleyman Rus, Acem, Çingene, Türk, Harputlu, Diyarbakır­lı ve Malatyalı oğlanların devşirilmesini yasaklamıştır.[6]

Devşirme eğitimi milliyetlerin değişimini esas alan bir kültürleştirme ve be­lirli prensiplere göre devlet adamı yetiştirme yani disiplinleştirme anlamına gel­mektedir.

Acemi Oğlanlar, Hristiyan ailelerden toplanan ve Yeniçeri Ocağı için yetiştiri­len çocuklara verilen addır. Acemi Oğlanlar Anadolu’da Türk ailelerinin yanına gönderilmiş devşirme çocuklardan veya doğrudan doğruya Acemi Ocağı’na sevk edilen çocuklardan meydana gelmektedir.[7]

Acemi Ocağı’na yeni elemanlar gerektiğinde durum Divan’dan bir hükümle Yeniçeri Ağası’na bildirilmiştir. Bunun üzerine Anadolu ve Rumelideki Acemilerin en eskilerinden gerektiği kadar Acemi Oğlan’ı alınarak İstanbul’a sevkedilmiştir. Bunlar Eşkâl Defteri’ne bakıp incelendikten ve herhangi bir hilenin karışıp karış­madığı anlaşıldıktan sonra Acemi Ocağı’nın ana kütüğüne kaydedilmişlerdir, içle­rinden kuvvetli olanlar ihtiyaca göre “Bostancı Ocağı”na ayrılmışlardır. Acemi Ocağı’na alınacakların kayıtlarıyla “Ağa Kethüdası”, Bostancı Ocağına verilecek olanlarınkiyle de “Bostancı Başı” ilgilenmiştir.[8]

Eğitim-öğretim işlerini kapsayan maarif politikasının amacı Devşirme suretiy­le toplanan Hristiyan çocuklarını tamamıyla Türkleştirmek ve Müslümanlaştır­maktır. Bunu sağlayabilmek için hem ana vatanın, hem de Devletin resmî dili olan Osmanlıcayı yani o zaman kullanılan Türkçemizi öğretmek esas alınarak Türkçe derslerinin saatleri çoğaltılmıştır. Türkçe yazı çeşitlerini, güzel yazıyı, millî musiki­mizin usûl ve kaidelerini öğretmek de Türkleştirme siyasetini sağlayan ve millî kültürü kuvvetlendiren tedbirlerdendir.[9]

Fatih’in İstanbul’u fethiyle Osmanlı Devleti çok gelişmiş, teşkilâtı da olduk­ça genişlemişti. “Dil, din, ırk, an’ane bakımından farklı olan ülkeleri Türk Dev­letinin otoritesi altında tutabilmek için Devletin çeşitli görevlerini yerine getire­bilecek bilgili ve kabiliyetli idarecilere ihtiyaç vardır. Ayrıca Saray halkının bütün işlerini idare edebilecek elemanlar da gerekmektedir. Bu büyük ihtiyaç karşısın­da Hazırlık Sarayları kurulmaya başlanmıştır. Bu Saray Mektepleri, Osmanlı Dev­letinin bütün sivil memurlarını, devlet ileri gelenlerini ve askerî görevlilerini, Ye­niçeri Ağasını, Sadr-ı âzamim, Defterdarını, Kubbe Vezirini, Divan Şairlerini, Ta­rihçilerini, Hattatlarını, Beylerbeylerini ve Valilerini yetiştirmiştir. Hazırlık Sarayla­rının önemli bir özelliği de gençlerin daha mektepte iken iş ve memuriyet ha­yatına katılmasıdır. Öğrenciler böylece hem bir takım dersler görmekte, hem kabiliyetlerine göre çeşitli sanatlar öğrenmekte, hem de mektebin genel işleri­ne katılmaktadırlar. Dolayısıyla bilgi, iş ve memuriyet stajı hep bir arada yürü­tülmektedir.[10]

Bu Saray Mektepleri, tarihî silsileye göre, aşağıdaki şekilde sıralanabilirler:

Edirne Sarayı, Galata Sarayı, İbrahim Paşa Sarayı, İskender Çelebi Sarayı.

Bu sarayların her biri, birer mektep niteliğindedir. Hepsinin de amacı, Ende- rûn Mektebi’ne nitelikli öğrenci yetiştirmektir.

Saray düzeni içinde ve devletin dış hizmetlerinde ilerleyip yükselebilmek büyük ölçüde kabiliyetlere dayalıdır. Bu sebeple öğretimin başından sonuna ka­dar ilgiye, kabiliyetlere ve bireysel farklılıklara öncelik tanınmıştır. Hazırlık okul­larındaki öğrenciler hünerleri, dil ve edebiyat, çeşitli el sanatları, hattatlık v.s. gi­bi alanlardan birinde gelişip yetişme imkânı bulmuşlardır. Daha ileri düzeyde eğitim göremeyecekleri anlaşılanlar, bu aşamanın sonunda Yeniçeri Sipahi Ocakları ile ordunun çeşitli hizmetlerine aktarılmışlar veya sarayın ihtiyacını kar­şılamak için kurulmuş çeşitli atölye ve imalâthanelerde çalışma imkânı bulmuş­lardır. Üst öğretim aşamasında da öğrenci, kabiliyetlerine uygun çeşitli öğrenim kademelerinden birinde yetişmiştir. Türkçe okuma yazma, Arapça Kur’an ve Din dersleri bütün öğrencilerin ortak olarak izlemek zorunda olduğu derslerdir. Bu­nun dışında ortak öğrenim alanları beden eğitimi, savaş hünerleri gibi konular­dır. Arapça Dil ve Grameri, Farsça ve Fars Edebiyatı, Fıkıh, Tefsir, Türk Edebiyatı v.s. gibi konular üst öğrenim aşamasında özel kabiliyetlere dayanan konulardır.

Ayrıca öğrencinin Seferli Kiler ve Hazine Odalarına bağlı meslekî öğrenimin hangi dalında derinleşip gelişeceği de geniş ölçüde bireysel yeteneklere bağlı özelliklerdir.[11]

Hazırlık mekteplerinden Enderun Mektebi’ne veya Sipahi Bölüklerine geçe­bilmek için birtakım kurallara mutlaka uyulmuştur. Bunların başında “Çıkma Ka­nunu” gelmektedir. Bu kanunun uygulanması mektepten bir çeşit mezun olma şeklindedir, 2. Bayezid’in çıkardığı ve 1482 tarihinden itibaren geçerli olan bu ka­nun, Kanunî Sultan Süleyman zamanında kesin şeklini almıştır. Bir de Padişah tahta çıkınca çıkmalar olmuştur. Çalışmaları ve kabiliyetleri iyi olanlar yedi, sekiz yılda öğrenimlerini tamamlamışlardır. Yetişememiş olanlar ise on dört yıl kadar öğretimlerine devam etmişlerdir.[12]

Çıkma Kanununun uygulanmasında iki yol vardır.[13]

Birincisi, Hazırlık Sarayından İyi yetişenler, terbiye ve ahlâkları İyi olanlar Sa­raya alınarak daha yüksek öğretim veren Enderun sınıflarına kabul edilmişler­dir. Orada eğitim ve öğretimlerinde büyük başarı gösterenler sarayın çeşitli me­muriyetlerine geçmişlerdir. Sırasıyla terfi ederek en büyük makamlara kadar yükselmişlerdir, içlerinde Beylerbeyi, Serhad Kumandanı, Vali ve Elçi olanlar ol­duğu gibi Vezir olanlar, hatta Seraskerliğe ve Sadrazamlığa kadar yükselenler de vardır.

Diğer bir çıkma şeklinde ise Hazırlık Sarayı Mektebinin derslerine gerektiği kadar çalışmamış ve kabiliyeti az gelişmiş olanlar Saraya alınmamıştır. Sipahi Bö­lüklerine sevk edilen bu gençler asker ocaklarının okumuş, yazmış zümresini meydana getirmişlerdir. Çıkmalar belirli zamanlarda olmuştur. Saraya alınacak ve orduya katılacak öğrenciler için hem Saraydaki Enderun sınıflarında hem de Or­dunun Sipahi Bölüklerinde açık yerler bulunması gerekmektedir. Bu sebeple çık­malar her sene olmamıştır. Boşluklar olmayınca öğrencilerin Hazırlık Sarayların­dan çıkmaları da mümkün değildir. Sarayda aşağıdan yukarıya doğru adaletli bir terfi sistemi uygulanmıştır. Yer değiştirmeler bir silsile ve sıra gözetilerek yapılmış­tır. Kadroları sabit olan Enderun Koğuşlarında boşalan yerlere de Hazırlık Saray­ları Mekteplerinde iyi yetişmiş olanlar kabul edilmiştir.

Geniş ülkelere yayılmış olan Osmanlı Devleti’nin çeşitli Devlet görevleri ve halk hizmetleri için Çıkma Kanunu’nu en iyi uygulayan Kanunî Sultan Süleyman olmuştur. Fakat zamanla diğer sistemlerde olduğu gibi Çıkma Kanunu’nda da yanlış uygulamalar olmuştur.

Enderûn-i Hümâyûn hiyerarşik bir biçimde düzenlenmiş başlıca altı Oda (ve­ya Koğuş)’dan meydana gelmiştir. Tam anlamıyla bir ihtisas okulu niteliğindedir. Bu eğitim kademeleri şunlardır:

Büyük ve Küçük Oda, Doğancı Koğuşu, Seferli Koğuşu, Kiler Koğuşu, Hazi­ne Odası, Has Oda.

Büyük ve Küçük Oda arasındaki fark büyüklük farkı olup birer meslek oku­ludurlar. Büyük ve Küçük odada bulunan iç oğlanları Sarayın en alt kademe­sinde bulunup kabiliyet gösterebilirlerse diğer dört Odada en yüksek yerlere kadar çıkabilmişlerdir.[14] Giydikleri kıyafetlerden dolayı kendilerine “Dolamak” da denilmiştir.

Enderun Mektebi’nin hazırlık sınıfları konumunda olan bu odalarda Türkçe, Arapça ve Farsçayı öğrendikten sonra spor hareketlerinden olan güreş, atlama, koşu, meç, ok çekme, tomak talimleri de yaptırılmıştır. Yaşça on dört ve daha faz­la olanlar yaşları İtibariyle spor öğretiminde daha başarılıdırlar. Bu İki Odadan ter­fi edip bir derece yükselen kıdemli bir iç Oğlanı Seferli Koğuşuna geçirilmiştir. Bunlardan Seferli Koğuşuna geçmlemeyenler, yani kaftanlı olamayanlar İse çık­malarda maaş derecelerine göre Süvari Ocağının Sipahi veya Silahdar bölüklerine çıkarılmışlardır.[15]

Doğancı Koğuşu’na Hâne-I Bâzyân da denilir. Avcı Sultan Mehmed tarafın­dan kaldırıldıktan sonra bunlardan bahsedllmemektedlr. Fakat daha önceden de bir Doğancı Başının emrinde böyle bir Enderun halkı bulunmaktadır.[16]

Bütün Türk boylarında olduğu gibi Osmanlı Türklerl de av teşkilâtına büyük önem vermişler; Şahin, Doğan gibi hayvanların eğitimiyle meşgul olmuşlardır. Doğancı Başının Saraydan çıkma yolu diğer Arz Ağaları gibi Mlrahurluk, Çakırcı Başılık ve Şahinci Şaşılıkla olmuştur.[17]

Seferli Koğuşu derece İtibarıyla Enderun’un Büyük ve Küçük Odalarıyla Do­ğancı Koğuşundan yüksektir. Bu koğuşa savaşçı manasında Seferli denilmiştir. Daha sonraları İse bir sanat mektebi haline getirilmiştir. Musikişinaslar, Hanende­ler, Kemankeşler, Pehlivanlar, Berberler, Hamamcılar, Tellâklar yetiştirilmiştir. Soy­tarılar olarak bilinen Dilsiz ve Cüceler de bu Koğuşta bulunmaktadır. Seferli Ko­ğuşunda âlim, şair, musikide başarılı çok sayıda kimse yetişmiştir.[18]

Kiler koğuşunda bulunan gılmânlar teorik bilginin yanı sıra özellikle çeşitli yi­yecek ve içeceklerin hazırlanmasında ve servisinde eğitilmişlerdir.

Sarayın ekonomik işleriyle hâzinenin korunmasında ise Hazine Koğuşu önemli rol oynamaktadır.

Enderun Mektebi odalarının en yüksek kademesi olan Has Oda aynı zaman­da da eğitim ve öğretimin en yüksek kısmını oluşturmaktadır. Bu Odadaki eğiti­min ana hedefi, elemanları İdarecilik yönünde yetiştirmekle sınırlanmıştır.

Has Oda üzerine aldığı bu eğitimi, teorinin yanı sıra uygulamaya dayalı ola­rak yapmaya çalışmıştır.

Has Odadakiler Enderun Mektebi’nin elit kısmı idiler. Defalarca seçimden geçmişler ve genç olmalarına rağmen sistemde büyük bir yere sahip olmuşlardır.

Öğrenciler kabiliyetlerine uygun olarak bu öğrenim kademelerinden birinde yetişmektedirler. Türkçe, okuma, yazma, Arapça, Kur ‘ân ve Din dersleri bütün öğ­rencilerin ortak olarak izlemek zorunda olduğu derslerdir. Bunun dışında ortak öğrenim alanları beden eğitimi, savaş hünerleri gibi konulardır. Arapça Dil ve Gra­meri, Farsça ve Fars Edebiyatı, Fıkıh, Tefsir, Türk Edebiyatı v.s. gibi konular üst öğ­renim aşamasında yer alan konulardır. Ayrıca öğrencinin Seferli, Kiler ve Hazine Odalarına bağlı meslekî öğrenimin hangi dalında derinleşip gelişeceği de geniş ölçüde bireysel kabiliyetlere bağlı özelliklerdir.[19]

Saray eğitim sistemiyle yetiştirilmek İstenilen İdarî memur, mücadeleci devlet adamı ve sadık bir Müslüman tipindedir. Bunlar aynı zamanda İlim adamı ve iyi bir hatip, kibar ve iyi ahlâklı olmak zorundadırlar. Bu amaçla Enderun Mektebi öğrencisi Saraya kabul edildiği günden ayrıldığı güne kadar Müslümanlık ile Türk örf ve adetlerini mükemmel şekilde öğrenme durumundadır.[20]

Saray İşlerinde kullanılacak gençler sırasıyla “Gılâman”, “İç Ağası” “İç Oğlanı” ve en sonunda da “Enderun Ağası” ismini almaktadır. Bunlar kıdem ve ehliyetle­rine göre Sarayın büyük görevlerine yükselebilmişlerdir. Enderûn-ı Hümâyûndaki bütün iç ve dış tayinler Padişah tarafından yapılmıştır.[21]

Odaların her biri birinci derecede bir “Oda Başı”na, İkinci derecede de bir “Kethüda”ya bağlıdır. Her Oda bir kütübhane memuru, katip, hazineci, imam ve üç müezzine sahiptir. Okulun hacmine ve rütbe sayısına göre sayısı değişen öğren­ci danışmanı vardır. Ayrıca on İki terfi sınavı vardır. Her Odanın oğlanları on gru­ba bölünmüşlerdir. Her grubun başında bugün Pedagog dediğimiz bir Lala bu­lunmaktadır.[22]

Enderun Mektebi’ndeki eğitme işinde, özellikle Ak Ağaların önemli bir yeri vardır. Sarayda Ak Ağaların da büyük bir siyasî nüfuzu bulunmaktadır.

Enderûn-i Hümâyûnda disiplini sağlayabilmek için bir takım terbiye ve saygı kurallarına uymak gerekmektedir. Ak Ağalar her yaştaki gençlerin disiplinini sağ­lama konusunda çok başarılı olmuşlardır.

Osmanlı Devleti idareciliğin önemini kavramış ve ona gereken değeri vermiş­tir. Gençleri kabiliyetlerine göre sınıflandırmış ve onlara idarede şans tanımıştır. Saray Mekteplerinden yetişenlerin büyük bir kısmı Devletin en büyük makamla­rına kadar yükselmişlerdir. Şairler, edipler, tarihçiler, musikî ve güzel yazı meraklı­ları ve ustaları olan sanatkârların çoğu Saray Mektepleriyle bunların devamı olan Enderûndan yetişmişlerdir.[23]

Kıdemli ve başarılı öğrencilerden yaşça büyük olanlar Lala olarak seçilmiştir. Bunlar arasından olağanüstü başarı gösteren Lalalar öğrenci kümelerine “müza­kereci veya kalfa” olarak atanmıştır. Kümeler genellikle eşit yaşta olanlardan çok, çeşitli yaşlardaki öğrencilerden meydana gelmiştir. Yaşça büyük ve öğrenimde ile­ri durumda olanların küçüklere yardımcı olması istenmiştir.[24]

Enderun Mektebi’ndeki kültürleştirme faaliyetlerinde Fatih Sultan Mehmed’in şahsî dehasının büyük rolü vardır. Fethedilen ülkelerdeki Hristiyanların an­cak bir kültürleştirme ile asimile edilebileceğini sezen Fatih Sultan Mehmed kültürleştirmenin de ancak kendi milletinin dünya görüşünün fethedilen ülkelerde­ki Hristiyan çocuklarına aşılanması ile mümkün olacağını düşünmüştür. Osmanlı Devleti’nde kültürleştirme sisteminde İslâmlaştırma siyâsetinin de önemle üzerin­de durulmuştur.

Fatih Sultan Mehmed, Dâire-i Hümâyunu genişletmiş ve buranın halkının sa­yısını çoğaltmıştır. Bu sırada Sarây-ı Hümâyûn halkı için bu daireyi genel bir mek­tep haline getirmiştir. Enderûn-ı Hümâyûn denilen bu mektebe meşhur ilim adamlarından öğretmenler getirtilmiştir. Birçok ilim ve fennin öğretilmesi için Fâ­tih Sultan Mehmed bütün ilim adamlarını Sarayında toplamıştır.[25] Onun zama­nında bir taraftan ordu ıslah edilmiş, diğer taraftan da askerî, malî, ve sivil idare için çok değerli idareciler yetiştirilmiştir.

Fatih Sultan Melımed ile başlayan Enderun Mektebi’nin gelişmesi 2. Bayezıd, Yavuz Sultan Selim, Kanunî Sultan Süleyman zamanında da devam etmiştir. Bu hükümdarlar tarafından Enderun Mektebi’ne kazandırılan bina ve eserler Sultan 4. Murad, Sultan 3. Alımed ve Sultan 3. Mustafa tarafından bakım ve onarım görmüştür.

2. Bayezid, Sarayda Müezzin Başılık, Tüfekçi Başılık, Üzengi Ağalığı gibi me­muriyetler kurmuş ve bunların her birinin görevlerini de bir talimatnameyle bağ­lamıştır. Yavuz Sultan Selim ise teşrifat merasimini bozmamış, hatta Hırka-i Sa­adet ziyaretini mevcut merasime İlâve etmiştir. Bu tarihlerden İtibaren saray İçin­de hiçbir kimse Bâb-üs-saâde Ağaları ve daha sonra da Dâr-üs-saâde Ağalarının üstün mevkiine geçememişlerdir. Hiç kimse Kilerci Başının sağından veya önün­den yürüyememiştir. Saray halkı belirlenen zamanda yemek yemiş, yatıp kalkmış­tır. Kanunî Sultan Süleyman zamanında da Sarayın korunması, resmî günlerde, alaylarda, çok parlak şekilde yapılmıştır. Enderun denilen İç sarayın hizmeti İçin Bekçi, Bostancı, Haseki, Baltacı, Kapıcı, Saray Ağası, Peyk, Solak, Mehter, Seyis, Şahinci, Çakırcı, Tirendaz olarak Topkapı Sarayı’nda her zaman birkaç bin kişi bu­lunmuştur.[26]

Yetenekler her yerde tespit edilip terfi İmkânı sağlanmıştır. Bu aynı zamanda daha yüksek öğrenim İçin seçilme şansıdır. Sarayda uzun süre kalan iç Oğlanları görevlerini tam olarak yaparlarsa kendilerine toprak verilerek, burada İşletme yapmalarına müsaade edilmiştir.

Menavino’ya göre iç Oğlanlar sisteminin çağdaş bir gözlemi, bu sistemin bi­rinci derecede bir eğitim sistemi olduğunu gösterir. Saray gençlerin duyurulduğu, bakıldığı yer değil, eğitildiği yerdir. Çalışmalar ve öğrenim büyük devlet yönetimi için düzenlenmiştir.[27]

N. M. Penzer’e göre, İç Oğlanı yetiştiren kuruluşlarda bir Ocak ruhu vardır. Bu­rada yetişenler arasındaki bağlılık çok kuvvetlidir. Saray Mektebinin terbiye şekli zor ve uzundur. Bununla beraber öğrencileriyle yalnızca mektepte değil, bütün hayatları boyunca ilgilenmişlerdir. Saray Mektebinden hem sivil hem de askerî ele­manlar yetişmiştir. N. M. Penzer son derece titiz bir program çerçevesinde hare­ket eden bu kuruluşun eğitim tarihinde tek örnek olduğunu belirtmektedir.[28]

İtina ile seçilen ve iyi bir öğretim gören iç Oğlanları, savaş ve binicilik hüner­lerini de büyük ölçüde öğrenmişlerdir. Ok atmak, mızrak kullanmak, kılıç salla­mak, cirit ve tomak oynamak, ata binmek gibi sporlar yaptırılmıştır. Meselâ Ka­nunî Sultan Süleyman kendi zamanında süvarilerinin gelişmesine önem vermiştir, iç Oğlanları alt oldukları koğuşlara göre hizmet ve sanat da öğrenmişlerdir.[29]

Saray işlerinde kullanılacak gençler sırasıyla “Gılâman”, “İç Ağası” “İç Oğlanı” ve en sonunda da “Enderun Ağası” İsmini almışlardır. Bunlar kıdem ve ehliyetle­rine göre Sarayın büyük görevlerine yükselmişlerdir.[30] Enderûn-ı Hümâyûndaki bütün iç ve dış tayinler Padişah tarafından yapılmıştır.

Türklere göre mevki sahibi ve başarılı olmak iyi hizmet göstermek ve kabili­yetli olmak, şerefli bir şeydir. Tembel, işe yaramaz ve vasıfsız bir adam toplumun dibinde kalmaya mahkumdur.

Lybyer’e göre, bu durum Türklerin görevlerinde başarılı olmasının, sınırlarını genişletmesinin ve diğerleri üzerinde hâkimiyet kurmasının sebebidir.[31]

Odaların her biri birinci derecede bir “Oda Başı”na ikinci derecede bir “Ket­hüdaya bağlıdır. Odaların hacmine ve rütbe sayısına göre sayısı değişen öğrenci danışmanı vardır. Eler Odanın oğlanları on gruba bölünmüşlerdir. Eler grubun ba­şında bugün pedagog dediğimiz bir lala bulunmaktadır. Öğrencileri gayretli ça­lışmaya yöneltmek için en iyi yol onları üzerinde çalışmak istedikleri alanda konu seçebilme özgürlüğüne sahip kılabilmektir, iç Oğlanlarının eğilimli ve kabiliyetli oldukları alanlar ciddiyetle incelenerek konular üzerinde derinlemesine ve hakkıy­la çalışmaları istenmiştir.[32] Osmanlı Devlet Sistemi, hayatın her alanında belirli kuralları esas alan sıkı bir disiplin üzerine kurulmuştur. Bu disiplin özellikle eğitim ve öğretim kurumlarında tavizsiz olarak uygulanmıştır. Buna bağlı olarak ceza ve mükâfatların sınırları, çok açık bir biçimde tayin edilmiştir. Öğrencilerin yanı sıra yöneticiler ve öğretim üyeleri üzerinde de denetim söz konusudur. Mevkiler art­tıkça cezalar da artmıştır.[33]

İlim ve sanat alanında üstün olan kimselerle öğretimde uyum sağlayamayan­lar ve gördükleri eğitime karşı kötü davranış sergileyenler Saray-ı Hümâyun ada­bına aykırı davranmış olurlar. Bu nedenle de çeşitli konularda yasaklar koyma, tehdit, dayak, azarlama ve gerekli görüldüğü için mektepten uzaklaştırma gibi cezalar söz konusudur. Cezalandırma konusunda aşırılığa gidilmese de kusur ve eksiklikler karşısında da hoşgörü gösterilmemiştir.[34]

Enderun Mektebi’nde ilk mükâfatlar sınıftan sınıfa terfi şeklinde olmuştur. Göze girmeleri hâlinde Has Odaya kadar yükselebilme şansları bulunmaktadır. Bu Odada terfi on iki veya daha fazla kademeli memuriyet şeklinde düzenli olarak yapılmıştır, İç Oğlanlarının tamamı, dikkatli bir şekilde izlenmiş, değerlendirilmiş ve güven verdikleri ölçüde kendilerine sorumluluk verilmiştir.[35]

Has Odadaki başkanların alt kademelerdekileri azarlama hakları vardır. Şayet suç cezalandırmayı gerektirecek kadar ağır bir suç ise bunun uygulanmasına pa­dişah karar vermiştir. En önemsiz bir karşı koymada suçlunun sarığının alınması, daha sonra elbisesinin yakasının yırtılması, bahçe kapısından kovulması gibi utandırıcı seviyeye düşürülecek cezalar söz konusu olmuştur, iyi davranışlar gö­rüldüğünde ise ilk saray ve devlet görevlerine terfi ettirilmesi söz konusudur. Sul­tan Selim zamanının meşhur Kaptan-ı Deryası Hüseyin Paşa, bu Odadan çıkmış bir İç Oğlanıdır.[36]

Okul başarılarının mükâfatlandırılmasına da özel önem verilmiştir. Arapça, Kur’an tilâveti, Hüsn ü Hatt, Musikî gibi konularda gösterilen seçkinlik ve başarı­lar; binicilik, silah kullanma, cirit ve diğer yarışmalarda gösterilen üstünlükler biz­zat hükümdarca hem söz ve hem de nesnel değerlerle ödüllendirilmiştir. Çeşitli değerlerde para ödülleri, elbiseler, silah, binek hayvanı, onura verilen şölenler bunlar arasındadır. Maaş arttırma, daha önemli ve yetkili görevlere getirilme bu mükâfatlar arasındadır.[37]

Onyedinci yüzyılda Kapıkulunun diğer Ocakları ile birlikte Devşirme Sistemi de bozulmuştur. Devşirme Kanunu’nun gereklerine uyma önemini kaybedince sistemde bozulmalar başlamıştır.

Osmanlı Devleti’nde, XVI. ve XVIII. yüzyıllardan önce askerî daha sonra da si­yasî alanda baş gösteren çözülme olgusu, etkisini Enderun Mektebi’nde de gös­termiştir. Çünkü, artık savunma için silahla mücadele yanında diplomatik görüş­meler önem kazanmaya başlamıştır. Bu durum Osmanlı Devleti’nin askerî ve si­yasî mektebi olan Enderun Mektebi üzerinde öğretim programından çok, idare etme tarzı bakımından önemli değişiklikler getirmiştir.[38]

Enderun Mektebi’ndeki ilk esaslı değişiklik 2. Mahmud (1808-1839) zama­nında olmuştur. 2. Mahmud Yeniçeriliğin kaldırılmasıyla başlayan düzenleme ha­reketlerinin yanı sıra Enderûnda da birçok değişiklikler yapmıştır.

Sultan Abdülmecid (1839-1861) dönemi Enderun Mektebi’nin zayıflamaya başladığı dönemdir. 2. Abdülhamid zamanında (1876 -1909) ise Enderun tama­men ihmal edilerek önemini kaybetmiştir. Meşrutiyetle birlikte Enderun’un hiç önemi kalmamıştır.

1 Temmuz 1909 tarihinde bir kararname, bir de talimatname yayınlanarak Enderun Mektebi lağvedilmiştir. Aynı zamanda Has Oda, Hazine Odası ve Seferli Koğuşları adları ve vazifeleriyle birlikte kaldırılmıştır. Buralarda çalışanların, öğret­menlerden Akaid ve Kur’ân-ı Kerim öğrenmeleri için cumadan başka her gün bir veya iki ders almaları, Kur’ân-ı Kerlm’i ezberlemeleri, talimatnameyle ayrıca açık­lanmıştır. Yine Enderûn-i Hümâyûnda çalışanların vazifelerine zarar gelmemek üzere istedikleri mekteplere devamlarına izin verilmiştir.[39]

1923 tarihinden sonra da Topkapı Sarayı müze ve kütüphane haline getiril­miştir.

(Osmanlı Ansiklopedisi, Yeni Türkiye Yayınları, Cilt. 5)

KAYNAKLAR

Akkutay, Ü., Enderûn Mektebi, Ankara 1984.

Anonim, Enderûn Tarihi, İstanbul Belediye Kütüphanesi, K 470, Muallim Cevdet Yazmaları, Rıka!

Baltacı, c. XV-XVI, Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İstanbul 1976.

Baykal, i. El., Enderûn Mektebi Tarihi, İstanbul 1953.

Enç, M., Üstün Beyin Gücü, Ankara 1973.

Ergin, O., Türk Maarif Tarihi, c. 1-5, İstanbul 1977.

Elammer, Jv, Des Osmanischen Reichs Staatsverfassung und Staatsverwaltung, c. 1-2, Wien 1815.

Hızır İlyas, Letaifi Vekayii Enderûn, İstanbul 1276.

İsfendiyaroğlu, E, Galata Sarayı Tarihi, İstanbul 1952.

Lybyer,A. E., The Government of the Ottoman Empire in the time of Suleiman The Magnificient, Cambridge 1913.

Miller, B., Beyond the Sublime Porte The Gand Sesaglio of Stambaul, New Ha­ven 1931, s. 61.

Miller, B., The Palace School of Muhammed the Congueror, Cambridge 1941. Pakalın, M. Z., Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c. 1-3, İstanbul 1971. Penzer, N. M.., The Harem, London 1965.

Rycaut, P, The History of the Present State Ottoman Empire, London 1936. Uzunçarşılı, İ. H., Osmanlı Devleti Teşkilâtından Kapıkulu Ocakları, c. 1-2, Ankara 1943.

Uzunçarşılı, İ. H., Osmanlı Devleti’nin Saray Teşkilâtı, Ankara 1945.

—————————————————

Dipnotlar

[1] Baltacı, c. XV-XVI, Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İstanbul 1976, s. 16.

[2]  Baykal, I. H., Enderûn Mektebi Tarihi, İstanbul 1953, s. 18.

[3]  Miller, B., The Palace School of Muhammed the Congueror, Cambrldge 1941, s. 4.; Isfendlyaroğ- lu, F, Galata Sarayı Tarihi, İstanbul 1952, s. 57.

[4]  Akkutay, Ü., Enderûn Mektebi Tarihi, Ankara 1984, s. 26.

[5]  Rycaut, P, The History of the Present State Ottoman Empire, London 1986, s. 99.

[6]  Uzunçarşılı, i. H., Osmanlı Devleti Teşkilâtından Kapıkulu Ocakları, c. 1-2, Ankara 1943, s. 20.

[7] Akkutay, Ü., a.g.e., s. 49.

[8]  Uzunçarşılı, I. H., a.g.e., s. 38.

[9]   ¡sfendiyaroğlu, E, a.g.e., s. 91.

[10] ¡sfendiyaroğlu, E, a.g.e., s. 85, 88, 89.

[11] Enç, M., Üstün Beyin Gücü, Ankara 1973, s. 338.

[12] isfendiyaroğlu, E, a.g.e., s. 485, 485.

[13] isfendiyaroğlu, E, a.g.e., S. 154.

[14] Hammer, JV, Des Osmanischen Reichs Staatsverfassımg und Staatsvervvaltımg, c. 1-2, Wien 1815, s. 30.

[15] Uzunçarşılı, L H., Osmanlı Devletinin Saray Teşkilâtı, Ankara 1945, s. 310.

[16] Uzunçarşılı, L H., a.g.e., s. 310.

[17] Baykal, L H., a.g.e., s. 67.

[18] Uzunçarşılı, L H., a.g.e., s. 311.

[19] Enç, M., a.g.e., s. 338.

[20] Miller, EL, a.g.e., s. 94.

[21] Pakalın, M. Z., Osmanh Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c. 1-3, İstanbul 1971, s. 534.

[22] Miller, B., Beyond the Sublime Porte The Gand Sesagllo of Stambaul, New Haven 1931, s. 61.

[23] İsfendiyaroğlu, E, a.g.e., s. 237.

[24] Enç, M., a.g.e., s. 333.

[25] Anonim, Enderun Tarihi, İstanbul Belediye Kütüphanesi, K. 470, Muallim Cevdet Yazmaları, Rıka;

[26] Akkutay, U., a.g.e.. s. 27.

[27] Lybyer,A. E., The Government of the Ottoman Empire in the time of Suleiman The Magnificent, Cambridge 1913, s. 75.

[28] Penzer, N. M., The Harem, London 1965, s. 239.

[29] Lybyer, A. E., a.g.e., s. 76.

[30] Pakalın, M. Z., a.g.e., 534.

[31] Lybyer, A. E., a.g.e., s. 73-86.

[32] Miller, B„ a.g.e., 1941, s. 61,99.

[33] Lybyer, A. E., a.g.e., s. 88.

[34] Anonim, a.g.e., s. 25.

[35] Lybyer, A. E., a.g.e., s. 82

  1. Hammer, Jv, a.g,e., s. 15.

[37] Enç, M., a.g.e., s. 331.

[38] Miller, B. a.g.e., s. 105.

[39] Ergin, O., Türk Maarif Tarihi, c. 1-2, s. 24.

——————————————————————–

Kaynak:

Akkutay, Ülker. “Osmanlı Eğitim Sisteminde Enderun Mektebi.” Üstün Yetenekli Çocuklar Seçilmiş Makaleler Kitabı. İstanbul. Çocuk Vakfı Yayınları (2004).

****************

[i] Prof. Dr., Gazi Üniversitesi

Yazar
Ülker AKKUTAY

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen