Sultan Galiyev ve 1917-1923 Milliyetler Siyaseti

Prof.Dr. Saime Selenga GÖKGÖZ[i]

ÖZET

Bolşevik ihtilâli sonrası, Sovyetler Birliği’nin kuruluş yıllarına ve iç savaş yıllarına, Lenin ve Stalin döneminin, ünlü Türk-Tatar siyaset adamı ve kuramcısı Sultan Galiyev’in 1917-1923 tarihleri arasındaki siyasî faaliyeti, Sovyet-Rus millîyetler meselesi çerçevesinde etkisini hissettirmiştir. Sovyetler Birliği’nde “millî mesele’nin” çözümü, Stalin iktidarının sağlamlaşması noktasında, esasta millî ve milliyetçi elitlerin tasfiyesi ile ayrı bir boyut kazanmıştır. Bu süreç 1930’lardan 1940’lara kadar sürmüştür. Sultan Galiyev ise İdil-Ural’da, millî meselenin ilk uygulama mekânı olarak, bu mekânın meydan okuyucu siyasî kişiliği olarak başı çekmiştir. Onun siyasî faaliyetini biçimlendiren kuramsal alt yapıda, Rus ve Rusya dışı sömürge bağlamları ve Türk dünyası, bu merkezde bakışı ve yorumu onun “Üçüncü Dünya İhtilâlinin Babası” dedirtecek kadar orijinaldir.

ANAHTAR SÖZCÜKLER

Sultan Galiev, tasfiyeler, milliyetler siyaseti, Sovyet karşıtlığı, Tatar

ABSTRACT

As important Turk-Tatar political leader in Turk-Tatar national history Sultan Galiev, not ordinary Bolshevik and communist, played a determinant role after Bolshevik Revolution, in Tatar context, in formative years of Soviet Union, 1917-1923. He was a “national” communist. The rise and consolidation of bureaucratic caste under the dictatorship of Stalin, 1924-1953, is also a period for almost characterized, in peripherical republics, “national” and “nationalist” elites’ opposition. From center to non-Russian periphery, consolidation of Stalinist power is articulated by the purges of that nationalist opposition movement in 1930’s years. As a part of nationalities policy of formative years of Soviet Union, the purges of national political leadership and also national intelligentsia, with extermination of national cultures, one of the most important figure, as victim was Sultan Galiev from Tatarstan, in İdil-Ural region. His political and theoretical approach to communism and his interpretation from the political situation of ‘non-Russian’ nationalities, so Turks and Muslims, as empire’s subjects to “citizens” of Soviet power, and also to “East and Eastern peoples” under colonial rule, is original and as pointed by prominent researchers of Tatar origin, not yet studied and evaluated from non-Marxist point of view.

KEY WORDS

Sultan Galiev, purges, nationalities policy, Soviet opposition, Tatar

Doğum ve ölüm tarihleri yazılır ve arasına kısa bir çizgi çizilir. 1892-1940. Bu tarihler ve arasındaki çizgi kimi Batılı araştırmacıların, onun fikirleriyle hitap ettiği ve etkilediği kitle merkezinde nitelendirdiği Üçüncü Dünya İhtilâlinin Babası sıfatını taşıyan Sultan Galiyev’e aittir. Bu aradaki çizgi, Türk-Tatar millî tarihinin, 19. yüzyılın son çeyreğinden Rus Bolşevik ihtilâline ve ihtilâl sonrası Sovyetler Birliğinin kuruluş yıllarına, “çevre’nin” gücünü temsil etmekle siyasî mücadelenin önünde yer almış ve hâlâ bıraktığı kuram ve siyaset mirasının Türkiye’de olduğu kadar Rusya’da, Tatar-Başkurt entelektüelleri arasında tartışılmakta olduğu Türk-Tatar ideolog ve hareket adamı Sultan Galiyev’in, Ekim 1917 İhtilâlinden bir ay sonra Bolşevik Partisine katılmasıyla başlayan (Kasım 1917) faal siyasî hayatı için çizilmiştir. Bu faal siyasî hayat 1923 tarihiyle kendisinin, düşünce sisteminin ve ardından takipçilerinin birer birer tasfiyesiyle otuzlu yılların sonunda bitecektir. Sultan Galiyev’in tasfiyesini başlatan süreç ise bir taraftan da Stalin devri “yerli” elit-entellektüel tasfiyelerini tetikleyen tarihî toplantı olarak kayda geçmiştir: Rus Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin Cumhuriyet ve Ulusal Bölge Sorumlu Emekçileri 4. Toplantısı. Bu kapsamda son toplantıdır ve Sultan Galiyev’in Troçki’nin ifadesiyle, üst seviye bir devlet temsilcisinin ilk defa tasfiye edildiği Konferanstır. Bu Konferansın Tutanakları, tümüyle Moskova’da 1992’de basılmıştır[1]. Şüphesiz yirmili ve otuzlu yıllarda Moskova-Kazan, Moskova-Ufa hattında siyasî-entellektüel aktörlerin oynadığı sahne ve perde arkası benzetmesiyle nitelendirilebilen büyük siyaset’in girift ve hâlâ bir o kadar da kapalı tarihi, ancak Sovyet tarih yazıcılığının tasarruflarından tümüyle bağımsız bir perspektifle yaklaşıldığında anlaşılabilir.

Nitekim bu yönde doksan sonrası merkez Rus arşivlerinin, özellikle Stalin dosyasının açılması yanında, Tatar ve Başkurt Komünist partilerinin ve birimlerinin arşiv materyallerine nüfuz edilebildiği ölçüde, son on yılda gerek Sultan Galiyev gerekse diğer İdil-Urallı “burjuva milliyetçi, Sovyet karşıtı, karşı ihtilâlci, işbirlikçi, panturanist” damgasını taşımış olan millî entellektüellerin tasfiyesi meselesinin tarihi Stalin dönemi genel elit tasfiyesi bağlamında Kazan ve Başkurt akademik çevrelerinin birinci dereceden araştırma eksenine girmiştir.

Sultan Galiyev’in düşünce sisteminin tüm Doğu’yu, Doğu’nun sömürge kıskacından kurtuluşunu ve bunun yollarını gösterdiği, izah ettiği çalışmaları, Milliyetler Halk Komiserliği’nin (Narkomnats, Narodnıy Komissariat po delam natsional’nostey)) yayın organı Jizn’ Natsional’tostey’deki sayılı makaleleri ile 1929 yılında resmen basılan Asya ve Avrupa Türk Halklarının Sosyo-Politik, Ekonomik ve Kültürel Gelişmelerinin Esaslarına Dair Görüşlerimiz (‘Tezisı ob osnovax sotsial’no-politiçeskogo, ekonomiçeskogo i kulturnogo razvitiya tyurkskix narodov Azii i Yevropı’) başlıklı kapsamlı çalışmasıdır. Son belirtilen eser için onun bütünlük sunan en mühim çalışmasıdır denilebilir (Sultan Galiyev 1998: 525-540). Yine bu noktada tekrarlanabilir belki; Sultan Galiyev Üçüncü Dünya’nın babasıdır. Fakat öncelikle ve sadece bu sıfatın ona atfedilmesi olgunun içeriğindeki esas vurguyu bertaraf edebilir. Vurgu, yalnızca bu çalışması bir tarafa Sultan Galiyev’in tüm kuramsal yaklaşımı ve siyasî tecrübesi, mesaisi birlikte ele alındığında görülecektir ki Rusya Türklüğü üzerine olmuştur. Vurgunun öncelikle Türklük üzerine olması Sultan Galiyev üzerine yapılan araştırmalarda kısmen dikkati çekmektedir. Bunun sebebi ise belki yine aynı araştırmacıların özellikle onun Doğu olgusuna yüklediği anlamın bu coğrafyada yaşayan tüm İslâm halkları bir bütünmüş ve Türk unsurunun da diğer ezilen İslâm milletlerinden yalnızca biri gibi değerlendirilmesine bağlanabilir. Sultan Galiyev, Sovyet gerçekliğinde faal olmakla, Sovyetler Birliği’nin kuruluşunda Rus olmayan, bu noktada Türk ve Müslüman unsurun ve tabi “gönüllü katılım” temsiliyetinin, katılımın şartlarını ‘Rus olmayan’ın Rus ile eşit hukuku (en geniş anlamıyla) yönünde belirleme ve uygulamaya geçirme mücadelesi vermiş siyasî lideri ve kuramcısıdır. Aksi görüşler tartışmaya açıktır.

Bu eserin giriş olarak da kavranabilir Yöntem (‘Metodologiya’) kısmı dahi onun diyalektik materyalizmi ve komünizmi ne şekilde anladığına ve somut, çözüm bekleyen meselelere indirgeyerek yöntemindeki serbestiyeti işaret eder –çözüm yolu da daima kendine has olmak mecburiyetindedir- Sultan Galiyev merkezkaç perspektifin usta ve yılmaz bir temsilcisidir. Onda her hangi bir mesele, ister Doğu’nun Batı tarafından sömürülmesi ister Rus-Sovyet idaresi karşısında Rus olmayan milletlerin, bu noktada da Rusya Türklüğü’nün durumu söz konusu olsun, pek çok sahada dayatılmaya çalışılan siyasetlerde sorgusuz kabulün, kör teslimiyetin tamamen hariçte tutulduğu gözlenir:

“ ….bizim tarihî materyalizm taraftarlarına bağlılığımız, onların beyan ettikleri keza diyalektik materyalizmin Rus ve Avrupa tekelcileri tarafından takdim edilen her türlü fikrî nesneyi “kutsal” bir şeymiş gibi tartışmasız olarak kabul etmemizi de gerektirmez…. biz onlar karşısında herhangi bir yükümlülük almamakla beraber tüm beklentilerin aksine diyalektik materyalizm üzerindeki tekelcilik haklarını tartışmaya açıyoruz” (Sultan Galiyev 1998: 525-526)

Tartışma iki mesele üzerinedir şüphesiz; sömürge meselesi ve komünizmin gerçekleştirilme yöntemleri.

Sultan Galiyev’in tek başına sömürge meselesi ve bu bağlamda da günümüzde adlandırıla geldiği gibi –kim tarafından olduğu malum-Üçüncü Dünya olgusunun kalıpları içinde yaptığı değerlendirmelerde daima önceliği ve hassasiyeti Türklük üzerine yapmış olması son derece mühimdir. İşte bu açıdan Görüşler’in ikinci kısmı Çağdaş Dünyanın Ekonomik ve Politik Sistematiği içinde bir Sosyo-ekonomik Organizma olarak Türk Dünyası (‘Tyurksiy mir v sisteme sovremennoy mirovoy ekonomiki i politiki kak proizvodtsvenno-sotsial’nıy organizm’) üst başlığıyla başlar. Bu başlık altında metropol-periferi, ezen-ezilen, ezen ileri burjuva ve dolaylı olarak proleter Avrupa ve ezilen-geri proleter Doğu milletleri çelişkisi açıklıkla ortaya konmuştur. Fakat bu noktada dikkate değer husus başlıkta yer alan Türk Dünyası coğrafyasıdır. Şüphesiz Sultan Galiyev’in doğusu İran’ı, Afganistan’ı, Mısır’ı içine alır almasına ama, esasta problematik, meydan okuyan milletlerdir. Şöyle sıralar; Japonya, Türkiye, Çin, Hindistan, Rusya’nın sömürge halkları.

Evet Sultan Galiyev meydan okuyan bir millete mensuptur. Yine onun metnini esas alırsak, 1923’te GPU (Devlet Siyasî İdaresi, Gosudartsvennoe Politiçeskoe Upravlenie) tarafından tutuklandıktan sonra Moskova Lubyanka hapishanesinden Stalin ve Troçki’ye hitaben kaleme aldığı Ben Kimim? (‘Kto Ya’) başlıklı itiraf mektubu (Sultan Galiyev 1998: 446-472, 473-509) Sultan Galiyev kimdir sorusuna açıklık kazandırır. Doğduğu yer, aile ortamı, mektepten yüksek okula eğitim süreci ve bu süreçte beslendiği fikrî ve edebî kaynaklar nelerdir; kısacası Sultan Galiyev’in politik toplumsallaşma süreci için aranan cevaplar bu mektupta kendine ve çevresine dönük hükümlerle işlenmiştir.

Mir Seyit Haydargaliyeviç Sultan Galiyev 13 Temmuz 1892’de Ufa vilâyetine bağlı Elembetov köyünde halk okulu öğretmeni bir babanın oğlu olarak doğdu. Orta hâlli bir Tatar ailesinde doğdu. Bu durum dönemin onunla çağdaş Tatar intelligentiasına mensup olacak diğer entellektüellerin ailevî kökenleri dikkate alındığında yadırganmamalıdır. Tatar entellektüelleri, sosyal statü itibariyle genellikle medrese-ulema ehli ya da bu şekilde muallim veya tüccar ailesine mensupturlar. Sultan Galiyev mektebi köyünde tamamlamış, fakat mektep kendisine kuvvetli bir dinî formasyon kazandırmamış, kendi ifadesiyle on altı yaşında mükemmel bir dinsiz olmuştur. Bu noktada bir parantez açmak yerinde olur. Yine onun Jizn’ Natsional’nostey’de (No.29 (127) 14.12.1921; No.30 (128) 23.12.1921) tarihli “Müslümanlar arasında din karşıtı Propagandanın Yöntemleri” (‘Metodı antireligioznıy propagandı sredi musul’man’) adlı dizi makalesine dayanarak (Sultan Galiyev 1998: 363-374) genç Sultan Galiyev’in dinsizliğinin sınırlarını ait olduğu toplumun dinî referansları ekseninde nasıl ve neden öyle belirlediğini kavramak mümkün gözükmektedir. Zira onun bu yaklaşımı SSCB’nin milliyetler siyaseti içinde din faktörünün analizinde de, bu noktada Rus komünisti ile ne olursa olsun “yerli” komünist arasında din karşıtı politikanın uygulamalarındaki farkları anlamakta en azından elit tasfiye süreci söz konusu olduğunda bir açıklama ekseni oluşturabilir. Sultan Galiyev din bir yana İslâmiyet söz konusu olduğunda da kategorik yaklaşım sergilemektedir. Farklı sosyo-kültürel ve ekonomik yapısal süreçlerini yaşamakta olan Rusya Türklerinin İslâmiyet’i anlayış ve yaşayış şekilleri yüzyıllar içinde farklılık göstermektedir. O Tatar unsuru Başkurt unsurla mukayese ederken, Kazak-Kırgızın ayrı bir bütünü temsil ettiğinin farkındadır. Türkistan, Azerbaycan ise yine ayrı bir bütündür. Fakat bu mekânlar ve üzerinde yaşayanlar arasında daima keskin ve kopuk çizgilerin olduğu da her zaman söylenemez. Tatar-Başkurt örneği tipiktir. İslâmî reformu içeren ceditçi modernist söylemin ciddî ve olumlu tesiri altındaki Tatar toplumu yine de muhafazakâr yapıyı korumaktadır yorumunu yapan Sultan Galiyev, Tatarlar arasında din karşıtı propaganda söz konusu olduğunda, kendi bünyesini yenileyen ve bu anlamda İslâmiyet’i tecrübede sorgulayan Tatar uleması ve medrese yapısı karşısında-dolayısıyla dinî teceddüdü savunan yeni bir nesil karşısında daha ince ve şüphesiz önce ideolojik seviyede, donanımlı bir propaganda faaliyetine atıfta bulunur. Tatar mollalar kanalıyla İslâmlaşan Başkurt unsurun ise dinî zayıflığını belirtirken ise onlar arasında din karşıtlığının daha açık kapı bırakır bir şekilde kolay olduğunu ifade eder. Bu sorgulanır bir hükümdür. Şüphesiz Zeki Velidî örneği Hatıralar’ı okunduğunda bu hüküm çürütülebilir mi sorusunu akla getirmektedir. (Togan 1969) Örnek tabi ki pek çok açıdan sıradan bir şahsiyet değildir, fakat yüzyıl başında bir Başkurt ulema neslinin varlığı da bir kabul olarak gözükmektedir.

Sultan Galiyev’in dinsizliğinin sınırları meselesi esasta kendisinin bu makalesinde kullandığı dine karşı savaş ve propaganda arasındaki keskin farktadır. Kur’an’ı yere atıp çiğneyen tanrısız, karşısındakinin kutsal bildiğine küfretmektedir. Bu yaşanmış vak’a karşısında Sultan Galiyev’in uygulanan din karşıtı propagandaya karşı ciddî eleştirisi de devreye girmektedir. Bu vak’a tahrikten öte hiçbir şeyi ifade etmez ve zarar verir, halkı iter ve onu yüzyıllardır maruz kaldığı Rus misyoneri ile eşleştirir. Yaşanılan ve sürdürülen geleneğe saygı, fakat kendi tanrısızlığını da ifade edebilme ve tedricen yaymak yapılması beklenendir. Sultan Galiyev’in büyük ölçüde Rus yoldaşları uyaran, bilgilendiren ve yönlendiren makalesinin düşündürdükleri bu çerçevededir. (Sultan Galiev 1998: 360-361)

Sultan Galiyev 1907-1911 arasında, Kazan’da Tatar Muallim Mektebi’nde (Tatarskaya Uçitel’skaya Şkola) okumuştur. İslâm karşıtı misyoner siyasetin en kuvvetli olduğu bir dönemde Tatar unsurun sekülarizasyonuna imkân tanımak üzere 1876’da, dönemin ‘Muhammedî Mektepleri Müfettişi’ Türkolog W. Radloff tarafından açılan, onun ricası üzerine bir ara alim Şihabeddin Mercâni’nin de din dersi verdiği Tatar Muallim Mektebi, bu sekülarizasyonu sağlasa da asıl hedefi bu yolla Ruslaştırmak olan Rus idaresini ve yetkililerini hayal kırıklığına uğratmıştır. Burası ceditçi intelligentsianın yetiştiği ocak olmuş, bu entelleküellerin Rus kanalıyla olmakla beraber tek başına değil, fikirler dünyasına açılan penceresi işlevini görmüştür. Ayaz İshaki de Sultan Galiyev de Tolstoy’la burada tanışmıştır, Sadri Maksudi ve diğer pek çoğu da. Tolstoy ismi özellikle Tatar-Başkurt entellektüelleri için farklı bir anlam içerir mi? “Rusya’nın Doğusu’ndan” da roman, hikâye konularını seçen düşünür Çarlık karşıtı olduğu kadar, kendince misyoner matbuatın polemiğine maruz kalan Ortodoks dinî karşıtlığı ile de ceditçilerin kendisini yakın bulduğu isyanı temsil edebilir mi? Bu bir yana çocukluk ve gençlik yıllarını Kazan’da geçiren Tolstoy yereli tanıma kaygısında da olmuştur. Sultan Galiyev’in sosyalizm ve liberalizmle tanışması ve siyasî birer kimlik olarak taşımaya başlaması da bu mektepte olmuştur.

Mezuniyet sonrası iki yıl muallimlik yapan Sultan Galiyev’in gazeteciliği ise, Ufa (Ufimski Vestnik-Ufa Muhbiri) ve Kazan (Yıldız ve Kuyaş), Moskova (Musul’manskaya Gazeta) ve Petrograd (Ayaz İshaki’nin, İl ve Söz ) çizgisinde ceditçi ve sol kanat ceditçi gazetelerde müstear isimlerle yazdığı çeşitli yazılarla başlar. Dönemin entellektüellerini meşgul eden sosyo-kültürel ve politik problemlerden uzak değildir kendisi. Rus emperyal eğitim sistemi içinde Müslüman mektepleri problemine yönelik eleştirileri mevcuttur. Sultan Galiyev’in 1989 yılında iade-i itibar sürecini başlamasında etkili isimlerden ve yalnızca onun hakkında değil, çağdaşı pek çok entellektüel üzerine inceleme yazıları ve kitapları olan arşivci-tarihçi Bulat Sultanbekov, Sultan Galiyev’in edebiyat ve gazetecilik geçmişinin hâlâ incelenmeyi beklediğini ifade etmektedir (Sultanbekov 1992). Sultan Galiyev 1917 Şubat ihtilâlini, iki yılını hem gazetelere yazı yazarak hem de muallim olarak çalışarak yaşadığı Bakü’de karşılar. Bu dönem belki de etnik proleter olgusuyla temasa geçtiği onların-ister Azeri, ister Tatar ister Ermeni-sıkıntılarıyla yüzleştiği, fakat neden bunlara çözüm üretilemiyor sorusuna cevap aradığı bir şahsî siyasîleşme dönemidir. Petrol endüstrisinin yarattığı proletarya sınıfının karakteristikleri Sultan Galiyev açısından çarpıcı olmuştur. Çözümü Bolşeviklikte görme eğilimi yaşamının Bakü dönemindedir. Fakat bu düşünce çizgisi onun 1-11 Mayıs 1917 I. Bütün Rusya Müslümanları Kongresi’ne katılmasını engellemez. Temmuz 1917’de Kazan’a gelir ve Mollanur Vahitov etrafında örgütlenen Müslüman Sosyalist Komitesi’ne dâhil olur; burada örgütün yayın organı Kızıl Bayrak gazetesini yayınlarlar. Kazan’da Ekim ihtilâliyle Bolşevik hâkimiyeti sancılı olacaktır. Şubat 1918 tarihine kadar, Ufa’da Sadri Maksudî başkanlığındaki Millî İdare ve Meclis, Kazan’da Harbî Şura faaliyetini sürdürecektir. Hedef, İdil-Ural topraklarını korumak üzere Tatar-Başkurt ordusunun tasfiyesidir. Bu durum Lenin merkezli Rusya’nın Doğu siyasetini şekillendirecek olan “yerli” meydan okumaları doğuracaktır. Lenin Bolşevikleri destekleyecek her Müslüman oluşumuna sıcak yaklaşacaktır. Bunun bir işareti Kasım 1917 tarihli Rusya Halklarının Hakları Bildirgesi ve Rusya’nın ve Doğu’nun Bütün Müslüman Emekçilerine başlıklı özel çağrının ilân edilmesidir. Bu metin Lenin’in belirlediği, Stalin’in harekete geçirdiği milliyetler siyasetinin ilk belgesidir. Sovyet idaresi iç savaş arifesinde Müslüman temsilcilerle işbirliğinin yollarını aramaktan geri durmayacaktır. Bu işbirliği arayışı Rus federasyon prensibinin ve kendi kaderini tayin hakkının Rus versiyonunun kabul edildiği Ocak 1918 tarihinde toplanan Üçüncü Tüm Rusya Sovyetleri Kongresi ile eş zamanlı olarak yürütülmüştür.

Stalin Komiserliğindeki Milliyetler Halk Komiserliği bünyesinde Mollanur Vahitov başkanlığında, Stalin tasfiyesinden kurtulamayacak olan yardımcıları sosyalist entelektüel Alimcan İbragimov ve Sultan Galiyev olmak üzere Müslüman İşleri Merkez Komiserliği 1918 yılında kurulmuştur. Milliyetçi Millî İdare’nin ve Harbi Şura’nın mensupları, bu komiserliğe bağlı olarak Kazan’da Sultan Galiyev’in başında bulunduğu Kazan Müslüman Komiserliği tarafından Şubat 1918 tarihinde dağıtılmıştır. Sultan Galiyev’in biografisinde onun iç savaş yıllarında özellikle Vahitov’un Ağustos 1918’de Çekler tarafından öldürülmesinden sonra İdil-Ural’da merkezden-çevreye bölgeyi en iyi tanıyan lider konumuna yükseldiğine tanık olunur. Müslüman Kızıl ordunun kurulması işini üstlenir ve en mühimi 16 Kasım 1917’de kurulan Muhtar Başkurt Cumhuriyetinin Dahiliye ve Harbiye reisi Zeki Velidî (Togan) ile Başkurt ordusunun Kızıl Ordu saflarına katılması yönünde yapılan anlaşma zeminini Ufa’da tesis eder. Başkurt ordusu 18 Şubat 1919’da müzakereler tamamlandıktan sonra merkezi Orenburg’da olan I. Kızıl Orduya dâhil edilir. Sultan Galiyev’in kendisi ise II. Ordunun siyasî komiseri sıfatını taşımaktadır. Temmuz 1919’da ise Kazan Beyaz Ordu tehdidinden çıktıktan sonra II. Ordu tasfiye edilir ve güney ordusuna katılır.

İdil –Ural’da iç savaşın bitmiş olmasıyla, Stalin tarafından Sultan Galiyev Moskova’ya çağrılmıştır. Görevi Müslüman Merkez Komiserliği Başkanlığıdır. Onun tek resmî statüsü de bu olmamıştır: Müslüman Askerî Heyet Başkanı, Jizn’ Natsional’nostey’in editörü, 1920’den sonra ise Narkomnats’ın mensubudur. Bu mensubiyet bir Müslüman Türk’ün Sovyetlerde yükseldiği en yüksek statüdür. Fakat elde edilen bu statüler Sultan Galiyev’in siyasî hareketini ne kadar esnek kılabilmiştir? Verilecek bir cevapta en başta belki şu söylenebilir: Onun ve Mollanur Vahitov’un Millî İdare’ye atıfla canlandırmaya çalıştıkları İdil-Ural Cumhuriyeti’nin iç savaş şartlarında gerçekleşmemesiyle de ilişkilendirerek, “gönüllü katılımın” nihaî hedefi olarak Galiyev, bu sefer de yandaşlarıyla beraber Doğu’da sosyalizmin ileri ucu olacak Tatar-Başkurt Cumhuriyeti projesini hayata geçirmeye zorlar. Topraklı federasyon; hedef budur. Lenin’in federasyon tezine – gönüllü katılıma Sultan Galiyev’in yüklediği anlam budur. Gerçekleşmemiştir. 27 Mayıs 1920’de Tatar Özerk Sovyet Cumhuriyeti kurulur. Zeki Velidî ise çoktan Mart 1920’de Rusya topraklarını terk etmiştir (Başkurt Sovyet Cumhuriyetinin kuruluşu Başkurt birliklerinin Kızıl Orduya katılması sonrasında23 Mart 1919’da gerçekleşmiştir.)

1921 tarihinde Sultan Galiyev izafî bir kuvvete sahipti denebilir. Hâlâ Narkomnats üyesiydi, sair pozisyonlarını koruyordu. Tatar Cumhuriyeti Sovyet Kurucu Meclisi kendisini Cumhuriyetin Merkez Yürütme Kuruluna seçecektir. Sultan Galiyev, topraklı federasyonu Tatar-Başkurt boyutunda gerçekleştirme ve bunu Kırım ve Türkistan hattında Kırımlı ve Türkistanlı önderlerle temasa geçerek, bu Türklük sahalarının da Sovyet merkezi ile ilişkiler zemini belirlemesi gereken siyasî, idarî, ekonomik şart ve kabulleri, “muhtariyet”in sınırlarının ne olduğu sorgusuyla genişletme faaliyeti, Sovyet karşıtı ve tabi Turancı suçlamasıyla tutuklandığı tarih olan 4 Mayıs 1923 tarihine kadar sürecek, Merkezî Hükümette Tataristan’ı temsil edecektir.[2]

Sultan Galiyev’in siyasî kaderi, ‘Sultan Galiyev dosyasının” kapatıldığı tarih olan 1940’ta son bulmuştur. Bu sürecin Sovyet dağılmasından bu tarafa, “Sovyet mirasının” masaya yatırıldığı Tatar ve Başkurt entellektüel bağlamında tartışması ve tabi incelenmesi başlamış olsa da özellikle Türkiye’de de incelenmesi ve anlaşılması bir gereklilik olarak hâlâ durmaktadır.

 

Kaynaklar

SULTAN GALİYEV Mirsaid (1998) Tezisı ob osnovax sotsial’no-politiçeskogo, ekonomiçeskogo i kulturnogo razvitiya tyurkskix narodov Azii i Yevropı (Asya ve Avrupa Türk Halklarının Sosyo-Politik, Ekonomik ve Kültürel Gelişmelerinin Esaslarına Dair Görüşlerimiz). Mirsaid Sultan-Galiyev/Mirseyit Soltangaliyev, Izbrannıe Trudı/Saylanma Eserler, Kazan, Izd. “Gasır”, 525-540. (Daha önce tarihçi İndus Tagirov girişiyle Gasırlar Avazı/Exo Vekov (Mayıs 1995: 119-131) dergisinde yayınlanmıştır.)

SULTAN GALİYEV Mirsaid (1998) Avtobiografiçeskiy oçerk “Kto Ya?”: Pismo Çlenam Tsentral’noy Kontrol’noy Komissii, kopiya – İ.V. Stalinu i L. D. Trotskomu, Mirsaid Sultan-Galiyev/Mirseyit Soltangaliyev. Izbrannıe Trudı/Saylanma Eserler, Kazan, Izd. “Gasır”, 446- 472.

SULTAN GALİYEV Mirsaid (1998) Kto je Ya, Mirsaid Sultan-Galiyev/Mirseyit Soltangaliyev. Izbrannıe Trudı/Saylanma Eserler, Kazan, Izd. “Gasır”, 473-509.

SULTAN GALİYEV Mirsaid (1998) Metodı antireligiosnıy propagandı sredi Musul’man (Müslümanlar Arasında Din Karşıtı Propagandanın Yöntemleri). Izbrannıe Trudı/Saylanma Eserler, Kazan, Izd. “Gasır”, 363-374 (Jizn’ Natsional’nostey, No.29 (127) 14.12.1921; No.30 (128) 23.12.1921.

SULTANBEKOV Bulat (1992) Sultan Galiev, pervaya jertva genseka. Kazan, Tat.Kni. Izd.

TOGAN A.Zeki Velidî (1969) Hatıralar, Türkistan ve Diğer Müslüman Doğu Türklerinin Millî Varlık ve Kültür Mücadeleleri, İstanbul.

2 İdil-Ural Türk Aydınları Sempozyumu, 1 Nisan 2000 (Ankara, Ahmet Yesevi Üniversitesi)’nde “Sultan Galiyev” başlığı altında sunulmuş bildiri metnidir.

Bibliyografik Not

Hakkında gerek Batı’da, 1960’lardan sonra, A. Bennigsen-Chantal Lemercier-Quelquejay ikilisinin çalışmaları, Les Mouvements nationaux chez les Musulmans de Russie: Le Sultangalievisme au Tatarstan (Paris-La Haye, 1960) ve daha geç tarihli Sultan Galiev Le Père de la Révolution tiers-mondiste (Paris: Fayard, 1986) dışarıda tutulursa, aynı ikilinin bu son eserinin başlığıyla “Üçüncü Dünyanın Babası” Mirsaid Sultan Galiyev’in (Tatarca hitapla Mirseyit) ve taraftarlarının gerçekleştirmek istedikleri, çevre Türk bölgelerinde Sovyet iktidarı ile “gönüllü” işbirliğinin siyasî ve hukukî yapısı üzerine, ciddî görüş ve hareket ayrılıklarının, Sovyet merkez iktidarının sağlamlaşması lehine Tataristan’dan Başkurdistan’a, Kırım ve Azerbaycan’a, Türkistan’a entellektüel ve siyasî-askerî elit temizlik hareketini ele alan çalışmaların başlaması ve büyük ölçüde bu hareketin “kurbanlarının” itibarlarının ve gerçek değerinin iadesi süreci Stalin sonrasında yine de son derece mesafeli olsa da yaşanmıştır. Bu sürecin incelenmesi ise hiç şüphesiz ki Sovyet sonrası çevre cumhuriyetlerdeki nisbî politik şartlarla hâlde belirlenmektedir. Sultan Galiyev başta olmak üzere taraftarlarının ve millî elitlerin tasfiyesi tarihine kuşkusuz katkısı olan kişi, Tataristan’da Sultan Galiyev hakkında 1990’lı yıllarla beraber ilk önemli incelemeleri “Sultan Galiyev dosyasını” açarak, merkez ve yerel komünist parti arşiv belgeleri, bu noktada özellikle Stalin dosyasını da dahil ederek girişen arşivci ve tarihçi Bulat Sultanbekov’dur. Sultanbekov’un doğrudan Sultan Galiyev üzerine kaleme aldığı inecelemesi dışında, Tataristan merkez olmak üzere İdil-Ural’da Stalin dönemi millî elit-entellektüel tasfiye, temizleme siyasetlerinin tarihi üzerine, “Tataristan Tarihi” (İstoriya Tatarstana) yayın dizisi içinde biri ortak olmak üzere üç telif eseri, – inceleme makalelerden oluşmaktadır-. daha vardır; İstoriya Tatarstana: Stranitsı sekretnıx arxivov (Kazan: Tat.kni.İzd, 1994), İstoriya Tatarstana: Stalin i “Tatarskiy sled”, (Kazan: Tat.kni.İzd., 1995), B.F.Sultanbekov-S.Yu.Malışeva, İstoriya Tatarstana: Tragiçeskie sudbı (Kazan: Tat.kni.İzd., 1996). Sultanbekov’un makaleleri de ayrıca ciddî bir bütün oluşturur.

Sultanbekov’un hitabıyla “Tatar halkının muteber siyaset adamı ve yiğit oğlu Mirseyit Sultan Galiyev’in” siyasî mesaisinin tüm Doğu milletlerine olan tesiri ve yankısının incelenmesi bir tarafa yalnızca İdil-Ural Türklüğü bağlamında değil Sovyet döneminin milliyetler siyasetinin türlü boyutlarıyla hem onunla hem de adıyla özdeşleşen hareketin; Sultan Galiyevcilik’in tasfiyesi sonrası da uygulamalarını anlamak noktasında marksist tarihyazıcılığından uzaklaşarak çözümlenmesi yeni başlamıştır. 1990 öncesi sayılı makaleler dikkate alınmamıştır. Bunun işaretini veren yayınlardan ilki, Sultanbekov girişiyle, Taynı Natsional’noy Politiki TsK RKP “Çetvertoe Soveşçanie TsK RKP s Otvetstvennımi Rabotnikami Natsional’nıx Respublik i Oblastey v g. Moskve 9-12 İyunya 1923g.” (Moskova: İnsan, 1992).Sultan Galiyev’in tasfiyesinde, ilk yargılanmasının arka planını oluşturan bu belgeler “son derece gizli” kaydıyla Moskova’da 9-12 Haziran 1923 tarihli Rus Komünist Partisi Merkez Komitesi (TsK RKP) Dördüncü Toplantısı’nın tutanaklarıdır. Stalin başkanlığında yapılan bu olağanüstü toplantının diğerlerinden farkı, “Millî Cumhuriyetler ve Bölgelerin Sorumlu Emekçileri”nin, yani temsilci liderlerin de doğrudan katılımıyla yapılmış ve tutuklanması sonrası Sultan Galiyev dosyasının tartışılmış, yargılanmış olmasıdır. Bu stenografik taslağın Sultan Galiyev’in 100. doğum yıldönümünde basılması ise anlamlıdır. Sultan Galiyev’in arşiv malzemeleriyle desteklenen matbu eserlerinin basılması tarihi de yenidir ve bu makalede kullanılan çalışmaları da ilgili eserde toplu hâlde yer almaktadır; Mirsaid Sultan-Galiyev/Mirseyit Soltangaliyev, Izbrannıe Trudı/Saylanma Eserler, (Kazan, Izd. “Gasır”, 1998). Bu eserin Tataristan Millî Arşivi’nin yayın organı olan ve Sultan Galiyev’le başlayan millî elitlerin tasfiyesi sürecine dair kayda değer incelemelerin de yayınlandığı Gasırlar Avazı/Exo Vekov dergisinin eki olarak yayınlandığı belirtilmelidir.

Bu bibliyografik notun Sovyetler Birliğinde Sultan Galiyev ile başlayan Türk-Müslüman eksenine yerleşen millî ve milliyetçi elit tasfiyesi tarihinin matbu olduğu kadar basılı arşiv belgesel yayınlardan oluşan literatürün tespitinde bir başlangıç olduğu (Türkiye için) da burada ifade edilmelidir (1990 öncesi ve sonrası ve 2000’li yıllar). Bu literatüre şüphesiz 1920’li yıllarda başlayan 1930’lu yıllarda 1960’lara kadar canlı seyreden İstanbul-Berlin ve Paris merkezli Sovyet karşıtı, komünist karşıtı Türkistan ve Tatar-Başkurt, Azeri siyasî muhacir neşriyatının Sovyetler Birliği’nde yaşananları-İhtilâl öncesi, İhtilâl ve İç Savaş sonrası’nda bu dönemlerde faal siyaset adamları ve entelektüellerin hatıratları ve muhacir olarak dışarıda kaleme aldıkları türlü içerikteki eserler de dâhil- takip, bilgilenme ve bilgilendirme dairesi içindeki külliyat (kitap, makale, broşür vd. Sovyet karşıtı karşı-propaganda faaliyetine dahil her türlü yayın) dahil edilmelidir. Yine 1930’lu yıllarda, özellikle dönemin Türk matbuatında olduğu kadar, iktidarla uyuşsun ya da uyuşmasın düşünce yelpazesinin hangi kanadını temsil ettiği bir tarafa Türk solunun, sosyalist çevrelerin, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e devreden (Anadolu’da sosyalist ve komünist faaliyetler ve örgütlenme tarihi), Sultan Galiyev ve Rusya Türklüğü ile ilişkilendirildiği ölçüde Mustafa Suphi ve taraftarları etrafında gelişen olayların tarihine doğrudan katkılı eserler de bu literatürün bir parçasını olarak sayılabilir. Öyle ki 1960’lı yıllarla beraber, Türk solunun düşünce ve hareket içinde çeşitliliğine bağlı olarak, hareketin doğrudan aktörlerinin yazdığı, neşrettiği süreli yayınlar ve telif eserler de dikkate değerdir. Burada ayrıca şimdilik kaydıyla Mete Tunçay’ın Türk solu tarihi üzerine bilimsel kayda değer neşriyatının (yazı ve makaleleri dışında) da özellikle belirtilmesi yerinde olur: Türkiye’de Sol Akımlar I (1908-1925) (İstanbul: BDS Yayınları, 1991, 3. Baskı, 1.Baskı, 1967); Türkiye’de Sol Akımlar II (1925-1936) (İstanbul: BDS Yayınları, 1992, 1.Baskı); Türkiye’de Sol Akımlar-Belgeler (İstanbul: BDS Yayınları, 1991); Eski Sol Üzerine Yeni Bilgiler (İstanbul: Belge Yayınları, 1992, 1. Baskı). Yine Türk solu tarihi bir tarafa, Sovyet karşıtı ve komünist karşıtı söylemiyle Türkiye Türkçü ve milliyetçi neşriyatı da, Türk solu ile polemik içinde olduğu ölçüde bu literatüre dâhil etmek mümkündür.

Saime Selenga Gökgöz

Dr., Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü. Doktorası İdil-Ural’da İslâm karşıtı misyon hareketi üzerinedir. Yoğunlaştığı araştırma alanı tarihsel ve modern Türk-Rus ilişkileridir.

Adres: Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü. 06532 Beytepe, Ankara . TÜRKİYE. E-posta: [email protected]

 

Kaynak:

Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, Cilt 1, Sayı 1 (Kasım 2004), Mak. #6, ss. 64-74, Telif Hakkı © Ankara Üniversitesi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü

 

 

[1] 1 Bkz. Bibliyografik Not.

[2] İdil-Ural Türk Aydınları Sempozyumu, 1 Nisan 2000 (Ankara, Ahmet Yesevi Üniversitesi)’nde “Sultan Galiyev” başlığı altında sunulmuş bildiri metnidir.

 

[i] Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü öğretim üyesi

 

Yazar
Saime Selenga GÖKGÖZ

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen