Rusça Kaynaklara Göre Turan Coğrafyasında (Kuzey) Kafkasya[1]
“Bu Makale Rusça ve Birçok Dilden Türkçe’ye Yaptığı Tercümelerle Türk Tarihi ile Türkoloji Sahalarına Büyük Katkılar Sağlayan D. Ahsen BATUR’UN Aziz Hatırasına İthaf Edilmiştir”
Hilmi ÖZDEN[2]
ÖZET
Kuzey Kafkasya hakkında çalışmalar yapan Rus veya Rus olmayan uluslardan bilim insanlarının Rusça yazılmış eserlerinde Türk araştırmacılar için çok kıymetli bilgiler bulunmaktadır. Doğu Avrupa, Kuzey Kafkasya/Kafkasya, Türkistan, Sibirya coğrafyasında yapılan araştırmalar Kimmer, İskit, Sarmat, Alan, Hun vd. Türk kavimlerinin arkeolojik bulgularını gün yüzüne çıkarmaktadır. Günümüzde Kimmer, İskit, Sarmat, Alan, Hun vd. Bozkır kavimlerinin Türklükleri uygarlık tarihi içinde hak ettiği yeri almaktadır. Kuzey Kafkasya tarihine baktığımızda bu kavimlerin beşeri coğrafya ve Kafkasya kültürünü nasıl oluşturduğu yeni verilerle her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Bazı Rusça kaynaklarda görülen tarihî Türk halklarını ve uygarlıklarını farklı kavimlere bağlama düşüncesi de zamanla kaybolmaktadır. Çünkü gerek arkeolojik gerekse diğer alanlarda on binlerce çalışmanın yapıldığını gördüğümüz Rusça kaynaklar aksi bir düşüncenin gelişemeyeceğini göstermektedir. Bilimsel çalışmalar er veya geç hakikati ortaya koymak zorunluluğu taşımaktadır. Bu çalışmanın amacı Kuzey Kafkasya’nın diğer Türk coğrafyaları ile arkeolojik araştırmalar ağırlıklı olmak üzere ilişkililerinin ortaya konmasını sağlamak ve bunun uygarlık tarihi açısından önemini vurgulamaktır.
Anahtar Kelimeler: Kuzey Kafkasya, Turan coğrafyası, Arkeoloji, Türk Uygarlığı
SUMMARY
IN TURAN GEOGRAPHY ACCORDING TO RUSSIAN SOURCES
NORTH CAUCASIA
There is very valuable information for Turkish researchers in the Russian texts of scientists from Russian or non-Russian nations working on the North Caucasus. These studies were in Eastern Europe, North Caucasus/Caucasia, Turkestan, Siberia, Cimmerian, Scythian, Sarmat, Alan, Hun, et al. It brings to light the archaeological findings of Turkish tribes. Today, Cimmerian, Scythian, Sarmatian, Alan, Hun et al the Turkishness of the steppe tribes take the place it deserves in the history of civilization. When we look at the history of the North Caucasus, it is better understood with new data how these tribes created human geography and Caucasian culture. The idea of connecting historical Turkic peoples and civilizations to different tribes seen in some Russian sources also disappears over time. Because the Russian sources, which we see that tens of thousands of studies have been carried out in both archaeological and other fields, show that a contrary thought cannot develop. Scientific studies have to reveal the truth sooner or later. The aim of this study is to reveal the relations of the North Caucasus with other Turkish geographies, mainly by archaeological research, and to emphasize its importance in terms of the history of civilization.
Keywords: North Caucasus, Turan geography, Archeology, Turkish Civilization
РЕЗЮМЕ В ГЕОГРАФИИ ТУРАНА ПО РОССИЙСКИМ ИСТОЧНИКАМ СЕВЕРНЫЙ КАВКАЗ
Очень ценная информация для турецких исследователей содержится в русских текстах ученых из русских и нерусских народов, работающих на Северном Кавказе. Эти исследования проводились в Восточной Европе, Северном Кавказе, Туркестане, Сибири, Киммерийцах, Скифах, Сарматах, Аланах, Гуннах и др. Это проливает свет на археологические находки тюркских племен. Сегодня киммерийское, скифское, сарматское, аланское, гуннское и др. тюркство степных племен занимает достойное место в истории цивилизации. Когда мы смотрим на историю Северного Кавказа, то с новыми данными лучше понимаем, как эти племена создавали человеческую географию и кавказскую культуру. Идея соединения исторических тюркских народов и цивилизаций с разными племенами, встречающаяся в некоторых русских источниках, также со временем исчезает. Потому что русские источники, в которых мы видим, что проведены десятки тысяч исследований как в археологической, так и в других областях, показывают, что противоположное мышление развиваться не может. Научные исследования рано или поздно должны раскрыть правду. Целью данного исследования является выявление связей Северного Кавказа с другими тюркскими географиями, главным образом посредством археологических исследований, и подчеркивание его значения с точки зрения истории цивилизации.
Ключевые слова: Северный Кавказ, туранская география, археология, тюркская цивилизация.
GİRİŞ
İsa’nın Doğumundan Önce (D.Ö)[3]. 2000 yıllarından itibaren Doğu Avrupa, Balkanlar, Karadeniz’in Kuzeyi ve Güneyi, Kuzey Kafkasya, Anadolu, Ön-Asya, Asya ve Sibirya coğrafyası Türk kavimlerinin uygarlıklar oluşturduğu alanlardır. Sümer Uygarlığından itibaren ele alınırsa bu tarih daha da eskilere kadar götürülmektedir. Hatta Erken Türk uygarlıkları incelendiğinde ise Avrupa’nın ilk sakinlerinin Turanî Halklar olduğu görülmektedir. Bununla birlikte bu çalışmada daha yakın bir tarih olarak Kimmer, İskit, Sarmat vb. Türk Kavimlerinin Kuzey Kafkasya ile bağlantılı olmak üzere bu geniş coğrafyada Rusça kaynaklardaki arkeolojik çalışmalara Türk araştırmacıların dikkati çekilecektir. Bu çalışmada üç Rus akademisyenine ait İngilizce makalede değerlendirilmiştir. Bunlar Nikolay Anatolievich Bokovenko’nun İklim Bağlamında Avrasya Bozkırının İlk Göçebelerinin Göçleri “Migrations of Early Nomads of the Eurasian Steppe in a Context of Climatic Changes”,Sergey Minyaev’in Hsiung nu Sanatında “Geometrik Stilin” Kökenleri “The Origins of the “Geometric Style” in Hsiung nu Art” ve Askold I. Ivantchik’in İskit'ten Sibirya'ya Kadim Uygarlıklar, Arkaik Atina Grek Vazolarında 'İskit' Okçuları, “Scythian Archers on Archaic Attic Vases”başlıklı araştırmalarıdır.
Rusya ve şu an ona bağlı Türk Yurtlarında yapılan arkeolojik çalışmalar çok değerli bulguları ortaya çıkarmaktadır. Bilim insanları eğer ideolojik bir bakışla bu buluntuları değerlendirmiyorsa yorumları da dâhil aydınlatıcı bilgiler olmaktadır. Eğer okuyucu ideolojik yorumları gördüğü anda bunun değerlendirmesini karşılaştırmalı kaynaklarla ve şahsi birikimle yorumlamak zorundadır. Çünkü binlerce yıl Kuzey Kafkasya kültürüne ve uygarlığına katkıda bulunmuş antik dönem Türk kavimleri ile İsa’nın doğumundan sonra bu kavimlerin ardıllarını sürekli istilacı ve işgalci olarak yorumlamak okuyucular ve genç nesiller üzerinde tarihî şartlandırmalara sebep olmaktadır. Binlerce yıl iskân olmuş ve o coğrafyaya damgasını vurmuş Turanî halkların ancak yerliliklerinden bahsedilebilir. Diğer taraftan ideolojik Rus bakışı ile bilimsel Rus bakışını ayırmak gerekmektedir. İdeolojik Rus bakışı söz Rusların Kuzey Kafkasya’ya yerleşmelerine gelince hiç istila, işgal ve sömürgeleştirmeden bahsedilmemekte Ruslar adeta uygarlık getirmiş bir halk olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Bu da eserlerin zaman zaman ilmî hüviyetine eksiklik getirmektedir. Buna rağmen arkeolojik bulgular ham olarak değerlendirdiğinde çok önemli ipuçları vermektir. Bu ipuçlarını değerlendirmekte Türk arkeologlar, tarihçiler, halkiyatçılara ve dilciler gibi sosyal bilimler ilim insanlarına düşmektedir.
Turan Coğrafyasında Kafkasya’da doğumdan önce (D.Ö) 2000 yıllarından Doğumdan önce (D.Ö) VIII. Yy’a kadar Kimmerler, D.Ö. VIII. Yydan D.Ö. II. Yyla kadar İskitler, bu yüzyıldan itibaren ise Sarmatlar görülmüştür. Esasında Sarmatlar’ın İskit ve Amazonlardan oluşan D.Ö. VI. yüzyılda “Suromatlar” süreci bulunmaktadır. Ayrıca Sarmatların D.Ö. VI. yüzyıldan önce Asya bozkırlarında yaşadığı ve Don Irmağı, Ural Dağları'nın güneyi, Avrupa ile Kuzey Kafkasya’ya geldikleri arkeolojik bulgulardan anlaşılmaktadır. Daha sonra doğumdan itibaren Alan, Hun, Bulgar, Sabir, Avar, Büyük Türk Kağanlığı (Göktürk) gibi Türk kavim veya devletleri Kuzey Kafkasya’da görülmektedir. Yedinci yüzyılda ise Hazar Türk Kağanlığının Kafkasya’da ortaya çıktığı bilinmektedir. XI. Yüzyıldan itibaren Kıpçaklar ve diğer Türk boyları bu coğrafyada kalıcı olmaya devam etmektedir. Kafkasya’da bugün tarihi aydınlatma açısından en büyük kaynaklar arkeolojik çalışmalarıdır. N. N. Velikaya., S.L. Dudarev., S.N. Savenko’nun(Великая Н.Н., Дударев С.Л., Савенко С.Н.,) Kuzey Kafkasya'nın Etnogenezi ve Etnopolitik Tarihi (Antik Çağ, Orta Çağ, Modern Zamanlar) “Этногенез И Этнополитическая История Северного Кавказа (Древность, Средневековье, Новое Время”) isimli eserinde Kuzey Kafkasya coğrafyasındaki bu çalışmaların 18. yüzyılda ve daha erken bir dönemde (coğrafi betimlemelerde ve kartografik materyallerde bahsedilen) kazılar 19. yüzyılın ortalarında yapılmaya başlanmıştır denilmektedir. Sovyet ve Sovyet sonrası dönemde bir süre daha geniş ölçekte sürdürülmüştür. Arkeolojik materyaller, yalnızca çeşitli organizasyonel ve yasal biçimlerdeki özel koleksiyonların ve müzelerin mülkiyeti haline gelmemiştir. Aynı zamanda bu dönemlerin sayısız monografisine ve yayınına da bunlar yansımıştır. Kafkasya’nın yerli çalışmasında etnoarkeoloji isminde bitişik bir alan oluşturulmuştur. Arkeologların temel olarak belirli kompleksleri kültürel ve arkeolojik alanları terk eden insanlardan bahsetmemeleri tesadüf değildir. Bazı nesneler, ancak “arkeolojik kültürler”, “kültürel-tarihsel topluluklar”, “metakültürel belirli bir şekilde farklılık gösteren topluluklar”, “kültürel ve kronolojik ufuklar”, “anıt grupları”, “tür anıtlar ...” vb. olarak belirli bir dizi ilgili malzeme özelliğinde (cenaze yapıları, seramikler, mücevher ve kostüm bileşimi) farklılık gösteren detaylar (askeri teçhizat, kült gereçleri vb.) ve bunların kombinasyonlarıdır. “Arkeolojik kültürü kavramının kendisi” uzun bir formülasyon ve sayısız araştırma geçmişine sahiptir bazen de önemli ölçüde farklı tanımları vardır[4]. Kuzey Kafkasya materyalleri dâhil olmak üzere arkeolojik kültürü geliştirilmeye ve tartışılmaya devam etmektedir. Konumuzla ilgili en önemli sorun, “kültür” “etnik topluluk” ve “arkeolojik” oranının kurulmasıdır. Bu tartışmaların en genel metodolojik sonucu, arkeolojik kültürler ve bireysel halklar arasında doğrudan paralellikler kurmanın her zaman mümkün ve meşru olmaktan uzak olduğu inancıdır.
Aynı zamanda Batı Ukrayna ve Moldovaya’ya ait birçok benzer kültürel özellik karakterize edilmiş ancak farklı halklara ait olduğu söylenmiştir. Bu nedenle, maddi kültürün homojenliği, her zaman etnik bileşimin homojenliğinin kanıtı olarak hizmet etmemiştir. Çünkü maddi kültür nesneleri (araçlar, mücevherler, silahlar) ödünç alınmış oldukça hızlı yayılmış ve etno-üretim topluluklarının temsilcileri tarafından üretilmiştir. Bu nedenle, antik çağda belirli halkların yerleşim yerleri tahsis edilirken arkeoloji veriler mutlak olarak alınmasa da aşırılığa gitmeden kültürel özelliklerin sabitlenmesinde arkeolojik malzemelerin potansiyel olanakları, farklılaşan özellikler, antik toplulukların etnokültürel sürekliliğinin göstergeleri olarak da inkâr edilmemelidir. Arkeolojik araştırmalara paralel olarak yürütülen antropolojik araştırmalar, bölge sakinlerinin görünüşünü ve fiziksel özelliklerini karşılaştırmaya imkân vermektedir[5]. Kafataslarının ve iskeletlerin özelliklerine göre, nüfusun bölgesel-etnik gruplarının ırk tipi, antropolojik çeşitleri ve özellikleri belirlenir. Bu veriler modern sakinlerin gelişiminde meydana gelen değişikliklerin tanımlamasına izin veren fizyonomi çeşitleri ve halkları yüzyıllar yahut binyıllar boyunca bölge tanımlanmak istense de antropolojik malzeme kitlesel değildir üstelik ırksal ve antropolojik tanımlar mutlak değildir ve tartışılmaktadır. Genellikle aynı antropolojik tipe ait ve aynı etnik topluluk içinde antropolojik olarak farklı tipler de bulunmaktadır. Son yıllarda (yaklaşık 20-25 yıldır) arkeoloji ve etnografya dâhil beşeri bilimlerde, genetik bireylerin ve insan topluluklarının kökenini incelemek için bazı yöntemleri şimdi genellikle tüm bilimsel ve metodolojik sıkıntılar ve eksiklikler için her derde deva olarak sunulmaktadır. Hâlbuki oldukça pahalı ve organizasyonel olarak zor olan genetik analizler, uzun bir süre için küçük bir temsiliyete sahip olacaktır. N. N. Velikaya., S.L. Dudarev., S.N. Savenko’nun bu tesbitlerine ilave olmak üzere genetik analizlerin teknolojik imkanları elinde bulunduran ve milletlere yön vermek isteyen devletlerin tekelindeki laboratuarlarda yapıldığı unutulmamalıdır. Bu analizler daha önce antropoloji çalışmalarında olduğu gibi çoğunlukla toplumların ayrıştırılması ve parçalanması için kullanılmaktadır.
Etnogenetik yapılardaki farklılıkların üstesinden gelmek ve halkların kökeni ve etnik evrimi hakkında tek doğru cevapları bulmak imkânsızdır. Ayrıca herhangi bir bilimsel alan gibi, özellikle de sadece XX. Yüzyıl ortalarında ortaya çıkan arkeogenetik (veya paleogenetik) ve tarihsel genocoğrafya ile sorunlu durumlar (dişi DNA'sının hesaplanmasındaki zorluk, genetik sürüklenme, haplogrupların karmaşık bileşimi ve vb.) gibi gerçekler de gelecekte de araştırıcıları çok uğraştıracaktır. Ek olarak, uzmanlar zaten etnoloji ve paleogenetiğin benzer ancak farklı genellemelere sahip olduğunu beyan etmektedir. Çalışma alanları ve nesneleri: etnoloji için – “etnik gruplar”, paleogenetik için – “nüfuslar” söz konusudur. Yeni bir araştırma yönünün tanıtımının başlamasının metodolojik sonucu olarak gen yapısının karmaşıklığı ve çok bileşenli doğası nedeniyle, antik çağlardan günümüze doğrudan doğruya gelen bir biyoetnogenez hatlarının olmaması da incelenen tüm insanlarda görülmektedir. Dilsel veriler ise önemli bir kaynaktır. Dillerin akrabalığına işaret edilerek aynı dili konuşanların yakınlığına ve akrabalığına bu durum tanıklık edebilmektedir. Bölge halklarının etnik tarihinin karmaşılığı, ortaçağ doğu yazılarına yansıyan verilerde nüfusun aşırı dilsel çeşitliliğinde kendini göstermektedir[6]. Kafkasya “diller dağı” olarak adlandırılır. İlgili diller yakınlık derecesine göre ailelere, dallara, gruplara, alt gruplara ayrılır. Akrabalık, ana söz varlığı ve gramer yapısı tarafından kurulur. Kullanılan malzemeler dilin tarihinin izini sürmek ve onu etnos tarihinin üzerine yerleştirmek için tüm bağlantılarıyla ve eski biçimlerin eşzamanlı yeniden inşasıyla yaşayan diller anlaşılmaya çalışılır. Aynı zamanda dilsel karşılaştırmaların ancak eşzaman düzeyde ve materyalde nesnel veriler sağlayabildiği göz önünde bulundurulmalıdır. Çalışmalar birincil kavramları analiz eder: bir kişi ve vücudu, rakamlara kadar, zamirler, akrabalık terimleri, kozmik astral nesneler ve doğal olguların yanı sıra anlayış; etnik oluşum, sosyal, aile ilişkileri bölgesinin özel ortamını yansıtan maddi kültür alanından bağlar. Sözlükteki eşleşmeler, ortak bir katmanı ayırmanıza izin verir. Farklı halkların dilinde ve glottokronoloji[7] yöntemlerini kullanarak kelime özellikleri temelinde bir zamanlar birleşik dil topluluklarının çöküşünün ve yenilerinin oluşumunun gerçekleştiği yaklaşık zamanı belirler. Dilbilim verileri ayrıca, kelime dağarcığı bölgesinin sakinlerinin dili üzerindeki etkisini belirlemeyi de mümkün kılmaktadır. Diller arasında özel bir yerde geçmiş halkların birbirine kelime ödünçlemesi, derecesi ve sonuçları değerlendirilir. İlk yerleşimciler ve belirli bir bölgede yaşayan insanlar tarafından verilen isimleri saklayan yer adları (hidronimler dâhil) çoğu zaman coğrafi nesneler (dağlar, nehirler, vb.) önemli rol oynar. Yer adları, yaşayan etnik grubun dilinden türetilemezse, kendilerinde böyle bir hatıra bırakan ataları, etnik grupları aramak gerekir. Bu tür kaynakları bir bütün olarak tanımlarken, tek tek belirleme alanında şunu vurgulamak önemlidir. Dilsel gruplarla ilgili birçok kavram vardır ve bunlara yaklaşımlar birçok tartışmalı konuyu içerir. Ayrıca, dillerin akrabalığı, her zaman kültürlerin akrabalığının ve konuşmacılarının kanıtı değildir. Yani Macarca bir Fin-Ugor veya Ural-Altay dil grubuna aittir. Ama bu halklar maddi ve manevi kültür olarak çok farklı tarihsel yollardan geçmişlerdir.
Her milletin kendi menşei (kökeni) ile ilgili kendi gelenekleri ve efsaneleri vardır. Bu folklor materyalleri, özellikle etnik grupların kendi adları ve ikamet ettikleri topraklarda, insanların hafızasının derinliğini değerlendirmemize izin verir. Genellikle başka kaynaklarda paralellikler bulurlar. Bununla birlikte, folklor kaynaklarının yüzyıllar boyunca değiştiği, giderek daha fazla mitolojik bir karakter kazandığı ve eklendiği de akılda tutulmalıdır. Antik döneme ait D. Ö 6. yüzyıldan itibaren Grek, Doğu Roma ile ortaçağ Arap, Fars, Türk vb. yazılı kaynakların Doğu Avrupa, Batı ve Kuzey Kafkasya ile ilgili verileri mevcuttur. Kafkasya'dan uzakta yaşayan eski ve diğer yazarlara ait erken bilgiler genel olarak önemlidir, ancak belirli halkların yerelleştirilmesinde yanlışlıklar içermektedir[8].
Etnografik veriler, etnik tarihin sorunlarının çözümünde özel bir ilgi ve öneme sahiptir. Sovyet Devrimi öncesi dönemde Kuzey Kafkasya halklarının gelenekleri ve ritüelleri gibi maddi kültürleri hakkında toplanan genel ve özel bilgiler unutulmaya yüz tutmuş unsurları ayırt etmeyi, arkeolojik ve diğer malzemelerle paralellikler çizmeyi mümkün kılmıştır. Eldeki tüm kaynaklar, bölgedeki en “kadim” ve en “yerli” insanlarını bulma girişimlerinin başarısızlığa mahkûm olduğunun iddia edilmesine neden olmaktadır. Kuzey Kafkasya’nın her halkının etnik sisteminde (her şeyden önce dil, maddi ve manevi kültür dâhil), eski otokton ile birlikte unsurlar Hint-İran, Türk, Orta Doğu, Transkafkas ve diğer kültürleri göstermektedir. Nesnel bir kaynak temelinde, büyük atalardan birinin mirasını “özelleştirme” girişimleri de aynı şekilde sonuçsuz kalmaktadır (bunlara Sümerler, Hititler, Urartular veya Alanlar denir). Kafkasya ile ilgili çeşitli kaynak ve bilimlerden elde edilen veriler, insanlar ne kadar yaşlıysa, ataları ne kadar fazlaysa, birçok çağın katmanlarının bulunduğu genotiplerinin, dillerinin, maddi ve manevi kültürlerinin o kadar zengin olduğunu göstermektedir[9].
En eski zamanlardan beri Kuzey Kafkasya nüfusunun çeşitli gruplarının tarihi, Avrasya kıtasının bu bölümünün doğal ve coğrafi özellikleri ile yakından bağlantılı ve büyük ölçüde onlar tarafından belirlenmiştir. Tarihsel gelişimin ilk aşamalarında bu bağımlılık daha güçlü ve daha belirleyicidir. Karadeniz ile Azak ve Hazar Denizleri arasındaki Kafkas kıstağı, aynı zamanda birbirinden ayrılır ve Avrupa ile Asya'yı birbirine bağlar. Bu nedenle, Kafkasya ile ilgili yaygın ve haklı figüratif tanımlar: Avrupa ve Asya arasında “yol”, “kapı”, “köprü”dür. Yahut “Asya’ya Açılan Kapı” olarak isimlendirilir. Kafkasya Antik Yunan oyun yazarı Avrupa trajedisinin babası olan Aeschylus (D. Ö 6. yüzyılın sonu – D. Ö 5. yüzyılın ortası), Kafkasya'yı “İskitlerin yolu” olarak adlandırmıştır. Bu mecâzi ifade, İskitlerin kuzey bozkır kabilelerinin gerçekten Asya’ya geziler yaptıkları gerçeğiyle bağlantılıdır. Kafkasya’nın doğal ve iklimsel özellikleri faklıdır. Denizlerin kıyı şeridinin önemli ölçüde değiştiği dikkat çekicidir. Bu özellikle deniz seviyesindeki küçük dalgalanma döngüsü bir insan neslinin yaşam beklentisi ile ilişkili olan Hazar Denizi için geçerlidir. Geleneksel olarak Rusya’da sınıflamaya göre göre, Kafkasya üç büyük bölümden oluşur: Ön-Kafkasya(Kuzey Kafkasya), Büyük Kafkasya ve Transkafkasya (Güney Kafkasya)’ dır. Doğal olarak Kuzey Kafkasya, Güneydoğu Avrupa’ya, Transkafkasya ise Batı veya Batı Asya’ya eğilimlidir. Ana Kafkas sırtı ayrıca iki iklim bölgesini de sınırlar: ılıman ve subtropikal, ayrıca, Kuzey Kafkasya ılıman bölgeye, Güney Kafkasya - subtropikal bölgeye aittir. Büyük-Kafkasya, temas bölgelerinin antik ve ortaçağ nüfusu için aşılmaz bir sınır değildir. Ancak kuzey yamaçları nesnel olarak kıtanın Avrupa kısmıyla daha yakından bağlantılıdır[10].
Son yıllarda Kafkasya'nın doğal-coğrafi, jeopolitik, tarihsel-etnografik ve diğer kıstaslar temelinde yapısal bölünmesi Etnografik İnceleme araştırmalarının sayfalarında tartışılmaktadır. Tartışma noktaları esas olarak Güney Kafkasya veya Transkafkasya ile ilgilidir. Ancak Kuzey Kafkasya'nın coğrafi ve modern yönetim anlayışının örtüşmediği unutulmamalıdır. Coğrafi grafiksel olarak, Taman Yarımadası'nın güneydoğusundaki Krasnodar Bölgesi'nin Karadeniz kısmı adalar Transkafkasya'ya aittir ve Kuzey-Doğu Azerbaycan'ın Hazar şeridi Büyük Kafkas Sıradağlarının kuzey mahmuzlarına aittir. Kuzey Kafkasya'nın coğrafi sınırları içinde bölge, Rostov bölgesinin (Levobe-Aşağı Don'un kesimi) ve Kuma-Manych eğiminin güneyinde Kalmıkya Cumhuriyeti bölgenin coğrafi tanımına vurgu yapar. Ancak Kuzey Kafkasya etnografik, arkeolojik ve diğer tarihi ve kültürel materyalleri göz önüne alındığında, köklü idari-bölgesel yaklaşım nesnel olarak dikkate alınır. İleriki adımlar bölgenin tarihi, belirli bölgelerde, örneğin, Dağıstan'da değişen siyasi kuruluşlar ve idari birimler vardır. Siyasi duruma bağlı olarak ana hatları ve isimleri değişir. Kuzey Kafkasya'nın toplam alanı, tüm Kafkasya'nın %62,5'i olan yaklaşık 250 bin kilometrekaredir. Kuma-Manych eğiminin güneyinde yer alan Kafkasya sınırlarına, Stavropol Yaylası dahildir - merkezde, Kuban-Priazovskaya (Prikubanskaya) – batıda ve Hazar ovaları - doğudadır. Güneydoğuda, Predkavian- Kazyem ve Ana Kafkas Sıradağlarının mahmuzlarının etek bölgesi Tersko-Sunzhenskaya Ovası tarafından işgal edilir. Alçak Tersky ve Sunzhensky sırtları dahil Stavropol Yaylası, Doğu Avrupa Ovası'nın güney ucudur ve aynı zamanda, Kafkas Sıradağlarının yan meridyen çıkıntısı olan ana masiften ayrılmıştır. Sadece Terek ile Kuban arasında bir su havzası değildir. Banya, Kuban-Priazovsky ve Hazar ovaları, aynı zamanda dünya kabuğunun kabartma bölümünün küresel sistemine de atıfta bulunur. Tepe kıvrımlı bir yapıya sahiptir ve birkaç yüksek irtifa oluşumundan teşekkül eder (Stavropol, güney uçlarında keskin uçurumlar ve kuzeyde hafif bir düşüş olan Prikalausky yükseklikleri, vb.) Aynı zamanda Kafkasya’nın en yüksek noktasını ve tüm Doğu Avrupa Ovası - Strizhament Dağı'nı (832 m) içerir. Kafkasya’nın güneyinde, Büyük Kafkasya'nın eteklerinde birbiri ardına geçişler vardır. Diğer taraftan Prikubanskaya, Mineralovodskaya, Kabardinskaya, Kuzey Osetya, Skye, Çeçenistana eğimli ovalar bulunur. Dağlar bölgenin fiziki-coğrafi ve doğal koşullarının çeşitliliğini paylaşırlar[11]. Yerel iklime sahip birçok bölgeyi Kafkasya dağları coğrafyayı yerel iklim özelliklerine sahip birçok bölgeye bölerler. Özel bir flora ve fauna çeşitliliği ortaya çıkar. Karadeniz kıyısındaki Anapa şehri bölgesinden Apşeron Yarımadası'na kadar yaklaşık 1.500 km boyunca uzanan Hazar Denizi'ndeki adalar, orta kısımdaki Büyük Kafkasya, 160- 180 km genişliğe ulaşır ve bunların% 60'ından fazlası kuzey yamacına düşer. Kuzey Kafkasya'nın kendisi de üç bölgeye: orta, kuzeybatı ve kuzeydoğu olarak ayrılmaktadır. Kuzey Kafkasya'nın merkezi bölgeleri arkeolojik ve tarihi literatürde genellikle “Merkezi” olarak adlandırılır. Coğrafi açıdan Orta Kafkas’da Kazbek, her iki yanında bitişik eğimli ovalar ile Kafkas Sıradağları'nın dağlık bölgesinin orta ve en yüksek bölümünü içerir. Büyük Kafkasya'nın kuzey yamacı, eksen hattının sırtını çevreleyen birkaç paralel sırttan oluşur: Yanal veya Peredovoi, Skalisty, Pastbishchny ve çok sayıda asimetrik tepeler bulunur. Bolşoy ve Bokovoy sırtlarında, Büyük Soçi bölgesinden başlayıp dağlık Dağıstan'ın orta kısmına kadar sürekli karlı zirveler vardır. Bunların en yükseği Kafkasya'nın merkezinde, yaklaşık 10'u aşmaktadır. 5.000 m Orta kısımdaki yan sırt, ana Havzadan daha yüksektir. Kazbek'in Doğusunda Ana Kafkas Sıradağları'nın yüksekliği azalmaktadır, ancak Dağıstan'ın çoğunda, karmaşık, oldukça parçalanmış kabartma tamamen “Dağlar Ülkesi” ismine tekabül etmektedir.
Dağıstan’ın güneydoğuda güçlü bir şekilde daralmış alçakta yatan Hazar kısmı, dağlardan keskin bir şekilde farklıdır. Bu alanlar Hazar ovasının devamı niteliğindedir. Derbent bölgesinde, antik yolların geçtiği ve geniş olduğu dar bir geçit oluşturur. Orta Çağ'ın sonuna kadar var olan düğüm savunma ve kontrol kompleksleridir. Kafkas Sıradağları'nın kuzey yamacında, üç bölgeye ayrılmış bir dağ silsilesi derin enine nehir geçitleri tarafından kesilen alçak dağ, orta dağ ve yüksek dağ ve vadileri oluşturur. Bu nedenle, en yüksek bölümler de dâhil olmak üzere tüm bölgelerin dağlık kabartması olarak adlandırılamaz. Sadece dağ değil aynı zamanda dağ-vadi coğrafik yükseklik ve derinlikleri mevcuttur. Kuzey Kafkasya'nın en büyük nehirleri Kuban ve Terek'tir. Orta Kafkasya'nın en yüksek zirvelerinin mahmuzlarında bulunur ve onu kuzeybatı ve güneydoğudan ayırır. Bölgenin nehir geçitleri dağ geçitlerine dönüşür. Daryal geçidi, Mamison, Marukh, Klukhor, Sanchar ve diğerleri gibi yüzyıllar ve binlerce yıl boyunca değişim, ticaret ve kültürel temas yollarında kilit noktalar olarak insanların geçişine imkân verdiler[12]. Ayrıca yerel öneme sahip birçok geçiş yolu vardır. Bunlar çeşitli tarihsel evrelerde dönemsel olarak meydana gelen iklim değişiklikleri, özellikle dağlardaki kar hattının yükselmesine ve geçitlerin geçilebilirliğinin sağlar. Kuzey Kafkasya sınırları içinde hali hazırda adlandırılan kabartma-bölgesel oluşumlara ek olarak, farklı ölçeklerde çok sayıda yerel toprak ve peyzaj kompleksi vardır, örneğin: Taman Yarımadası, büyük havzalara sahip Trans-Kuban bölgesi, Orta Kuban'ın sol kolları, Tersko-Kum ve Tersko-Sulak interfluves vb. bunlardan bazılarıdır. Tarihi ve arkeolojik olarak bazı özellikler ayrıca idari-doğal birimleri de içerir (Güney-Doğu Çeçenya, Fiziksel coğrafi oluşumların sınırları ile belirsiz bir şekilde ilişkili olan İnguşetya, vb.). Kuzey Kafkasya'daki en büyük nehrin havzası - Kuban, doğal koşullarda önemli ölçüde farklılık gösteren Yukarı, Orta ve Aşağı Kuban'a ayrılmıştır. Terek'in rotası da benzer bir prensibe göre bölünmüştür. Aynı yaklaşım bölgenin orta akarsularında da uygulanmaktadır. Orta Kafkasya’nın nispeten uzun nehirleri sığ Yegorlyk'tir. Orta Kuzeybatı kesiminden kaynaklanan Kuma Nehri, Kafkasya ve kuzeydoğuya Kuzey Dağıstan'ın kurak yarı çöl bölgelerine gitmektedir. Uzmanlar göre, eski zamanlarda, Orta ve Kuzey-Doğu Kafkasya'nın önemli ölçüde daha güçlü bir nehir arteri, bugün bataklık ve yeraltı alanlarını - Kura'yı kurutarak parçalanmış küçük bir arterdir. Dağıstan'ın en büyük nehirleri arasında Terek ve Kuma'ya ek olarak, Sulak ve Samur bulunmaktadır. Başka nehir kompleksleri de vardır. Bölgede az sayıda büyük doğal göl bulunmaktadır. Hali hazırda adlandırılan Kuma-Manych eğimindeki göl sistemine ek olarak, Batı Kafkasya’da haliç rezervuarları vardır. Tuz gölleri Hazar Denizi kıyılarında bulunur. Bunlar Abşeron Yarımadası'na kadar gitmektedir. Muhtemelen Hazar'ın periyodik ihlalleriyle ilişkilidirler. Dağlarda nispeten küçük, ancak genellikle derin göller vardır. Rezervuarların bir kısmı, dağ nehirlerinin heyelanlarla barajlanmasıyla oluşturulmuştur. Kuzey Kafkasya'nın iklim koşulları çeşitlidir. Genel olarak, bölge ılıman bölgeye aittir. Kafkasya'da iklimin ayırıcı işlevleri Stavropol Yaylası tarafından gerçekleştirilir. Batıya doğru Kafkasya, Akdeniz'in ikliminden etkilenir ve bu nedenle ılıman karasal ve daha az kuru bir iklim hüküm sürer. Batı Stavropol Yaylası'nın yamaçları daha iyi nemlenir. Doğu yarı çöl bölgelerinde iklim özellikle kurudur. Dağ kabartması dikey bölgelilik ile karakterizedir. Burada bulunan alanlarda 2000 m'nin üzerinde, iklim alpin nemli bir karakter kazanır. Yükseklik ile dönüşüm yoğunlaşır. Büyük Kafkasya kuzeyden gelen soğuk rüzgârı geciktirir. Bitki örtüsünün doğası gereği, Kafkasya özel bir tür çeşitliliği ile ayırt edilir, arkaiklerin korunması ve nadir formlar bulunur. Yirminci yüzyılın toplu çiftçiliğinden önce Batı Kafkasya, tüy şekli bozkır otlarıyla kaplıdır. Hazar ovasının kuzeydoğusu ise kuru bozkırlar ve yarı bozkır alanlarla kaplıdır[13].
Kuban ve Terek deltalarında taşkın yataklarla nemli çayırlar ve çimenli bataklıklar vardır. Haliçlerin eteklerinde, solonchak çayırları, Stavropol Yaylası'nın bazı bölgelerinde yaprak döken ormanlar (meşe, gürgen, nadiren kayın) bulunmaktadır. Kuzey Kafkasya'nın etekleri bozkır, bugün çoğu sürülmüş ve suni ekinler tarafından işgal edilmiştir. Birkaç meşe ormanı korunmuştur. Orman kuşağının alt kısmındaki dağlık bölgede, orta kayın ağacında sapsız meşe hâkimdir. Bu tür ormanların en büyük masifleri Kuzeybatı Kafkasya'da bulunur. Köknar-ladin ormanları 1200–1250 m kotlarından yayılmıştır. Sağlam ormanlar yükselir Deniz seviyesinden 2000–2100 m. bölgenin orta kesiminde, Elbrus’un yüksekliği üzerinde 1500 m seviyesine kadar çayır bozkırları vardır ve - subalpin ve alpin çayırları bulunur. Geniş vadileri ve nehirlerin boğazlarını yapraklı çam ve huş ormanlarının küçük alanları işgal eder. 3000–3500 m yükseklikte, alpin çayırları kaybolur ve bu sınırın üzerinde, kayalarda ve sazlıklarda yalnızca belirli çiçek ve diken türleri büyür. Dağıstan, bitki örtüsünün özgünlüğü ve kurak bir iklime özgü türlerin dağılımı ile ayırt edilir. Kıyı ova bölgesinde pelin solonchak türleri vardır. Meşe ormanları ile diğer geniş yapraklı türler yer yer eteklerinde yetişir. Dağlık çayır bozkırları, Dağlık veya İç Dağıstan'da hâkimdir. Güney yamaçlarda, hafif çalılık ormanları ve küçük ağaç formları yaygındır. Küçük orman alanları dağ oluşumlarının kuzey yamaçlarında Tarihi ve kültürel açıdan önemli çam ve huş ağacı bulunur. Başka bir açıdan Dağıstan'daki yabani tahıl bitkisi türlerinin dağılımıdır ve bölgede tarımın erken gelişimi için bu durum için elverişli bir koşul olarak hizmet etmiştir. Kuzey-Doğu Kafkasya'nın yüksek dağlık bölgeleri de subalpin ve alpin bitki örtüsü ile kaplıdır. Yerelin özelliklerini önemli ölçüde etkileyen bir diğer önemli doğal faktör tarihçesi, çeşitli minerallerin bölgede bulunmasıdır. Kuzey Kafkasya'nın büyük zenginlikleri - petrol ve gaz oldukça geç keşfedilmiş ve geliştirilmeye başlanmıştır. 19. ve 20. yüzyılın başında, petrolün Abşeron Yarımadası'nda yanıcı bir malzeme olarak kullanılması çok erken bir tarihte eski çağlarda bilinmektedir. Biraz daha erken, ama aynı zamanda modern zamanlarda, taş özellikle Yukarı Kuban bölgesinde önemli yatakları bilinen kömür mevcuttur. Bazı demir dışı metallerin ve demirin işlenmesinin ortaya çıkması ve gelişmesi için belirleyici bir rol insanlık tarihinin aşamaları ile çeşitli ekonomik ve kültürel bağların kurulmasının yanı sıra bölgede çeşitli cevher yataklarının varlığı önemlidir. Kuzey Kafkasya yapı malzemeleri, mineral ve termal sular ve diğer mineral türleri açısından zengindir[14].
Kafkasya'nın modern görünümünün oluşumu, uzun ve karmaşık bir jeolojik tarihin sonucudur. Yaklaşık 10 milyon yıl önce başlayan Kafkasya'nın modern rölyefinin oluşumu, bölgede insanların yaşadığı dönemde tamamlanmıştır. Erken Pliyosen'in sonunda (700-600 bin yıl önce) iklim tekrar değişmiştir. Soğumanın başladığı koşullarda, dağların tepeleri buzla kaplanmıştır. Büyük Kafkasya en az iki büyük buzullaşma yaşamıştır. Miyosen'deki üçüncü döneminin sonunda bile, volkanik aktivitenin bir sonucu olarak dağlar oluşmuştur. Bu ve sonraki zamanlarda, Elbrus ve Kazbek de dâhil olmak üzere çok sayıda başka volkan aktiftir. Ve gelecekte, periyodik olarak volkanizma salgınları meydana gelmiş, önemli bir değişiklik olarak deniz seviyesinin yükselmesi ve diğer önemli peyzaj ve iklim değişiklikleri ortaya çıkmıştır. Sonraki tüm tarih, arka planlarına karşı gerçekleşmiştir. Genel olarak, araştırmacılar, yalnızca en yüksek olanlar hariç, tüm Kuzey Kafkasya'da Keskin soğuma dönemlerinde ortak dağ bölgeleri ve orta dağlar, olumlu doğal ve eko- insan yaşamı ve kültürün gelişimi için mantıksal ön koşullar ve koşulları düşünmüştür. Bunlar aynı zamanda, insanların göçlerine yol açmıştır. Yahut diğer nüfus grupları ve arkeolojik kültürlerin ve kültürel ve tarihi alanların değişmesi ve büyümesi sonucu topluluklar oluşmuştur. Ancak doğal ve çevresel koşulların sürekli olduğu vurgulanmaktadır. Bu koşulların bölgedeki insan topluluklarının gelişimi üzerinde önemli ve yalnızca olumlu değil, aynı zamanda olumsuz ve yıkıcı bir etkisi de olduğudur. Kuzey Kafkasya'da depremler, yerkabuğunun yükselmesi ve çökmesi, heyelanlar vb. şeklinde yoğun tektonik hareketler halen devam etmektedir. Başka doğal dönüşümler de vardır. İklim değişikliği nedeniyle, dağlardaki düşük kar örtüsü ve buzullar periyodik olarak dalgalanmış, nehirler daha fazla akmaya başlamış veya tam tersine, bozkırlar küçülmüş ve tükenmiş, bozkırlar nemlenmiş veya kurumuş, ormanların sınırları ve yoğunluğu değişmiştir. Ayrıca yerel doğal süreçler, depremler de dâhil olmak üzere fırtınalar, sel vb. afetler vardır. Kuzey Kafkasya tarihinin çeşitli aşamalarındaki birçok çarpıcı kültürel olgunun gelişmedeki krizler ve kaybolması veya dönüştürülmesi, artık çoğu zaman ekolojik nitelikteki sorunlarla açıklanmaktadır. Doğal süreçlerin bölgelerindeki nüfus gruplarının geçim kaynakları üzerindeki ciddi etkisinin örnekleri daha sonraki dönemlerde de yer almıştır[15].
ANTİK ÇAĞDAN HAZARLARA KUZEY KAFKASYA
Antik çağa gelmeden tarih öncesinde yaşanan çağlar klasik sınıflamaya göre farklı isimler ile anılmıştır. Buna göre Tarih Öncesi Çağlar beş ana başlığa ayrılmıştır. Bu çağlar sırasıyla şunlardır; - Paleolitik Çağ (D. Ö 2.000.000 – D. Ö 10000), - Mezolitik Çağ (D. Ö 10.000 – D. Ö 8000), - Neolitik Çağ (D. Ö 8000 – D. Ö 5500), - Kalkolitik Çağ (Taş –Bakır Çağı D. Ö 5500 – D. Ö 3000), - Maden Çağları’dır( Bakır Çağı, Tunç Çağı, Demir Çağı, ) (D. Ö 3000 – D. Ö 1200). Paleolitik Çağ (D. Ö 2.000.000 – D. Ö 10000): En uzun süren çağ olduğu söylenmektedir. Bu çağın Buzul Çağı olarak değerlendirildiği de olmuştur. İnsanlık tarihi bu çağda çok yavaş gelişmeye başlamıştır. İlkel insanların yaşadığı bu çağda hayvanlar yakalanıp öldürülmüş ve bitkiler toplanmıştır. Çağın sonuna doğru ateş bulunduğu belirtilmiştir. Mezolitik Çağ (D. Ö 10.000 – D. Ö 8000): Paleolitik çağa benzer özellikleri olan bu çağda çakmak taşından yapılmış aletlere rastlanmıştır. İnsanların yaşam mağaralarda devam etmiştir. Neolitik Çağ (D. Ö 8000 – D. Ö 5500): Bu dönemde insanlar üretici yaşama geçmeye başlamıştır. Yerleşik yaşama geçilerek köyler kurulmaya başlanmıştır. Ayrıca hayvan türleri evcilleştirilmiştir. Fakat son yıllardaki bulgular bu sıralama da değişiklik yapılması gerektiğini de göstermektedir. Göbeklitepe ve çevresindeki diğer tepelerde veriler yeni teorilere neden olmaktadır. İnanç sistemi bu çağda gelişmiştir. Kalkolitik Çağ (Taş - Bakır Çağı D. Ö 5500 – D. Ö 3000): Bu çağın en önemli özelliği hem tarih öncesi devirleri hem de yazılı tarih dönemlerini içermesidir. Maden Çağları (D. Ö 3000 – D.Ö 1200) Bakır Çağı, Tunç Çağı, Demir Çağı’dır. Fakat her geçen gün yeni bulgular ve ilmî araştırmalarla Paleolitik Çağ’dan başlayan bu sınıflamanın değişeceği unutulmamalıdır. Şimdilik bu değişikliklerden bahsedilmeden Rusça kaynaklarda bu tasnifi kullandığından bu makalenin metni içinde bu çerceveye bağlı kalınacaktır. Tarih öncesi “Turan Coğrafyasında Kuzey Kafkasya” metninin ana konusu olmadığı için buna fazla değinilmiyecektir.
D.V. Canopy (Д.В. навес) & A.T. Urushadze (А.Т. Урушадзе)’nın, Kuzey Kafkasya Tarihi “История Северного Кавказа”, başlıklı çalışmasında Kafkasya’da ilk zamanlarda bakırdan eşyalar yapıldığını vurgulamaktadır. Daha sonra ise tunç ve demir eşyalar geliştirilmiştir. Kuzey Kafkasya'daki Tunç Çağı, yalnızca söz konusu bölge ile değil, aynı zamanda Küçük Asya, Transkafkasya ve Avrasya bozkırlarının komşu topluluklarıyla ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olan birçok arkeolojik kültürün maddi ve manevi dünyasına yansımıştır. Art arda değişimi esas olarak sosyo-ekonomik ilişkilerin sistemik dönüşümü tarafından belirlenen üç kronolojik döneme ayrılmıştır. Erken Tunç Çağı geleneksel olarak D.Ö. 3. binyıla, Orta Tunç Çağı'nı - D.Ö. 2. binyıla, Geç Tunç Çağı - D.Ö. 2.-1. binyılın başına kadar ifade eder. Tanımlanan ilk dönem çerçevesinde, 1897'de bulunan Maykop yakınlarındaki ünlü Veselovsky höyüğü, toplam yüksekliği yaklaşık 11 metredir. Seçilen kültürel topluluğa ait diğer arkeolojik anıtlar, Meshoko, Yaseneva Polyana, Skala'nın büyük yerleşimleridir. Uzun yıllar süren araştırmalar sonucunda elde edilen kapsamlı materyal, Maykop kültürünün kabile birliklerinin ekonomik faaliyetlerini, sosyal ilişkilerini ve manevi yaşamını doğru bir şekilde temsil etmeyi mümkün kılmıştır. Söz konusu kabilelerin başlıca ekonomik uğraşları, iyi gelişmiş metal işleme ve çömlek üretimi ile desteklenen sığır yetiştiriciliği ve ilkel çapa çiftçiliğidir. Maykop kültürünün çok sayıda taşıyıcısı, esas olarak sığır, koyun, domuz ve at yetiştirmiştir. Yerel ustalar, büyük bronz kazanlar, kulak yanlısı baltalar (bu tür baltalar bir delikten bir şaft üzerine giyilirdi), düz keski biçimli aletler, yivli keskiler, çeşitli bıçaklar ve hançerler yaptılar[16]. Aletlerin, av ve askeri silahlarım (ok uçları, deliciler, orak uçları) taş ve kemik hammaddelerinden yapılmaya, en iyi Neolitik örnekler düzeyinde işlenmeye devam etmiştir. Maykop kültürünün iyi pişmiş seramikleri arasında ince duvarlı çömlekler, testiler ve çömlekçi çarkında yapılmış ve çeşitli süslemelere sahip kâseler bulunur. Arkeolojik araştırmanın bir parçası olarak, yeni bir malzeme üretim dalı olan dokumanın tutarlı gelişimini gösteren parça parça keten kumaşlar ve kil kıvrımlar mevcuttur.
Maykop kültürünün kabile birlikleri, bozkır ve dağ bölgelerinin komşu topluluklarının yanı sıra Transkafkasya ve Küçük Asya ile aktif bağlarını sürdürmüştür. Mezar bulguları, sadece yerel ustalar tarafından değil, aynı zamanda aktif bir ticaret alışverişi kapsamında değerlendirilen bölgeye getirilen çeşitli boncuklar, küpeler, altın, gümüş, akik ve turkuazdan yapılmış kapları içermektedir. Cenaze törenlerinin de Batı Asya ve Avrasya bozkırlarında kullanılan benzer törenlerle çok sayıda paralelliği vardır. Modern araştırmacılar, yüksek düzeyde bir ekonomik gelişme ve aktif ticaret değişiminin, proto-devlet kurumlarının (örneğin, kabile liderleri) uzun oluşumu için bir tür temele dönüşen tutarlı mülkiyet ve sosyal farklılaşma oluşumunu belirlediğine inanmaktadır. Toplumsal tabakalaşma, mezar yapılarının farklı ölçekleri ve bulguların içeriğinin yanı sıra, bazı Maykop yerleşimlerinin devasa taş çitlerinin bir tür koruma görevi gördüğü artan sayıda kabileler arası çatışmalar tarafından açıkça gösterilmektedir[17]. D.V. Canopy (Д.В. навес)& A.T. Urushadze (А.Т. Урушадзе) Kuzey Kafkasya Tarihi’nde “История Северного Кавказа” ve birçok kaynakta ifade edilen sosyal tabakalaşma hususu Rus yahut yerli yazarların ideolojik bakışlarının arkeolojik bulguları yorumlamalarına sebep olmaktadır. XXI. Yyda bile Kuzey Kafkasya gündeminde canlı tutulmaya çalışılan sosyal tabakalaşma iddiası binlerce yıl önceki bazı sosyal hadiselerin, savaş sonuçlarının hiç değişmeden bugüne taşınma gerekçeleri olmaktadır. Böyle bir uslup bilimsel bir metodla çelişkiler arz etmektedir. Savaşlarda hayatlarını kaybetmiş savaşçıların defin işlemlerinde öldürdükleri düşman askerleri ile birlikte gömülmelerinin gömülme geleneği yanlış sınıflı toplum yorumlarına sebep olmuştur. Antik Çağ Türklerini eski Yunan, Roma, Asur vb. halklarla kıyaslıyarak değerlendirmek yanlıştır. Atlı Bozkır Göçebe Türk Halkları ve yerleşik Türkler Asya coğrafyasında öldürdükleri düşmanlar için balballar diktiği hatırlanırsa düşmanlarla gömülme savaşlardaki güç kült sembolü olarak görülmelidir. Bu gelenek Kafkasya dâhil Tüm Turan coğrafyasında bulunmaktadır.
Diğer taraftan astral kültler, söz konusu dönemin yerel sakinlerinin manevi dünyasına hâkimdir (özellikle gök cisimlerine özel saygı doğa, Güneş ve Ay), antropomorfik yaratıkların (doğurganlık tanrıları) ve totem hayvanlarının geleneksel hürmetiyle tamamlanmıştır. Erken Tunç Çağı'nda Kuzey-Doğu Kafkasya'da, önde gelen pozisyonlar, genetik olarak Transkafkasya kökenlerine dayanan Kür-Aras kültürünün kabile toplulukları tarafından işgal edilmiştir. O dönemde, bu kültür Dağıstan'da, Çeçenya, İnguşetya ve Kuzey Osetya'nın eteklerinde ve yaylalarında yayılmıştır. Kür-Aras kültürü ile ilgili en ünlü yerleşim yerleri, doğal tepeler, nehir burunları ve sarp dağ yamaçları üzerinde yer alan Serzhenyurt, Mekegi ve Galgalatlı'dır. Yerel konutlar sadece temel taş bloklardan değil, kil karışımı ile kaplanmış ahşap yapılardan inşa edilmiştir. Kür-Aras kültürünün kabile birliklerinin ekonomik faaliyeti, tahıl ürünlerine yönelik oldukça yoğun tarımın entegre gelişimine dayanmıştır. Tarlalar hem geleneksel çapalarla hem de ilkel pulluklarla işlenmiştir. Ekilen alanların sistematik kıtlığı, sonraki tarihsel dönemlerin bölgesel ekonomisinde önemli bir rol oynayan teraslı çiftçiliğin tutarlı bir şekilde gelişmesine yol açmıştır. Hasat aletleri sadece çakmaktaşı uçlu tahta oraklar değil, aynı zamanda benzer metal aletlerdir. Kür-Aras kültürünün dikkate alınan yerleşimlerinde ilk kez büyük arpa-buğday tane çukurları ortaya çıkıyor, bu da harman tahtası kullanılarak kesilmiş başakların yüksek verim ve yüksek kalitede işlenmesini göstermiştir. Yerel sığır yetiştiriciliği sadece ahır şeklinde değil, aynı zamanda dağ meralarının mevsimsel olarak kullanılmasıyla ilişkili bir yaylacılık modeli çerçevesinde de gelişmiştir. Sığırlar sadece et ve süt üretimi için değil, aynı zamanda basit arabalar için çekiş gücü olarak da kullanılmıştır[18].
Kür-Aras kültürünün dikkate alınan yerleşimlerinde, yerel hammaddeler kullanılarak bronz ve çanak çömlek üretimi aktif olarak gelişmiştir. Modern araştırmacılar, yerel ustalar tarafından yapılan baltaların, çeşitli hançerlerin ve mızrak uçlarının farkındadır. Seramik ürünler elle kalıplanarak yapılmış ve daha sonra özel fırınlarda pişirilmiştir. Yerel seramiklerin ana grubu, ince işçilik ve çeşitli süslemelerle öne çıkan çeşitli sofra ve mutfak gereçlerinden oluşmaktadır. Bu bölgedeki sosyal süreçler, Maykop kültürünün Boy birliklerinin karakteristiği olan benzer sosyal olgularla neredeyse aynıdır. Mülk farklılaşması, güç fonksiyonlarını yoğunlaştırarak bireysel ailelerin kademeli olarak ayrılmasını belirler.
D.V. Canopy (Д.В. навес) & A.T. Urushadze (А.Т. Урушадзе)’nin belirttiği farklılaşma Türklerde aile ocağının miras olarak çocuklar arasında paylaştırılmanın doğal bir sonucudur[19].Dinî fikirlerde öncü rol, doğurganlık, ocak, ateş ve güneş kavramları ile ilişkili geleneksel tarım kültleri tarafından oynanmıştır. Kuzey Kafkasya'daki Orta Tunç Çağı'nın büyük ölçekli dönemi, geleneksel olarak birkaç büyük arkeolojik kültürle ilişkilendirilir: Kuzey Kafkas Dolmen, Yeraltı mezarlığı, Koban, Kayakent-Khorochoev kültürleridir. Ekonomik faaliyetin ana dalları, teknik biçimleri bölgesel doğal ve iklim koşulları tarafından belirlenen geleneksel tarım ve sığır yetiştiriciliği olarak kalmıştır. Bronz metalurjisi, balta, bıçak, hançer, keser ve toka çeşitlerinin öne çıktığı çeşitli ürünlerle toplumsal ihtiyaçları karşılamıştır. Söz konusu dönemde, gerçek varlığı özel arkeolojik buluntularla (döküm kalıpları, özel potalar, taş harçlar) doğrulanan özel metal işleme atölyeleri ortaya çıkmıştır[20].
Çanak çömleklerde, çeşitli süslemelere sahip çeşitli tiplerde (çömlekler, tabaklar, kaseler) iyi şekillendirilmiş kaplar göze çarpmaktadır. Bununla birlikte, Kayakent-Khorochoev kültürü çerçevesinde, özellikle cilalı kadehlerin ve ince duvarlı kaselerin günlük yaşamdan kademeli olarak kaybolmasıyla ilişkili olarak, seramik ürünlerin belirli bir basitleştirilmesine dikkat çekilebilir. Modern araştırmacılar, incelenen dönem boyunca, önceki ekonomik gelişme oranlarında belirli bir düşüş ve buna eşlik eden mülk farklılaşması ile ilişkili olarak sosyal ilişkilerin belirli bir korunmasının da olduğuna inanmaktadır. Dini fikirler önemli değişikliklere uğramaz ve yerel sanat, aksine karmaşık görüntülerin (binicili atlar, evcil sahneler, hayvan sembolleri) ve taş stellerin tutarlı görünümü ile ilişkili yeni sanatsal biçimler geliştirir. Zihinsel klişeleri yansıtan özel bir maddi kültür türü, ünlü megalitik yapı geleneğini (harçla değil bir birine geçmeli megalitik taştan yapılmış yapılar) gösteren Kuzey Kafkas dolmenleridir(Fotoğraf. 1) (Harita. 1)( Fotoğraf. 2)[21].
Fotoğraf. 1. Azanta Köyünde - Kafkasya'daki en yüksek dolmen, yükseklik - 3,4 metre[22]
Harita. 1. Batı Kafkasya’da Dolmen Yayılım Haritası[23]
Fotoğraf. 2. Orta Tunç Çağı dolmen kültürü ile ilgili Kuzey Kafkasya Dolmenleri MÖ 2. binyılın 3. - ikinci yarısının ilk yarısının megalitik mezarları.[24].
Dolmenler eski uygarlıkların çağdaşlarıdır[25]. Anadolu ve Avrupa dâhil yeryüzünün birçok coğrafyada görülmektedir. Mezar eşyası setlerinin belirli bir standardizasyonu ve göreceli benzerlik ile birlikte Kuzey Kafkasya kültürel ve tarihi topluluğunun yerel oluşumlarının temsilcilerinin mezar höyüklerindeki mezar yapıları, Kabardey-Pyatigorsk tipi taş baltalar gibi statü öğeleri ve bir dizi başka öğe de yaygındır. Orta ve Geç Tunç Çağı döneminde, bozkır nüfusunun dağlarla ilgili büyük sosyal “ilerlemesi” ve dağlardaki etno-sosyal çevrenin göreceli korunumunu açıklamaktadır. Bunun nedeni, hareketli bozkırların daha fazla temas halinde olması, Avrasya'nın gelişmiş uygarlıklarına erişimi olması, daha erken ve daha hızlı militarize olması ve askeri-politik alana çekilmesidir. Ancak dağlarda bile periyodik olarak özel sosyo-kültürel olgular ortaya çıkmıştır. Geç Tunç Çağı'nda Kafkasya'nın en parlak kültürlerinden biri olan Koban'ın yaratıcıları önemli bir sosyal potansiyele sahiptir. Orta Kafkasya dağlarında iklimsel, ekonomik ve ekonomik değişimler ile demografik değişimlerin etkisiyle D. Ö II binyılın yarısı Kültürün bileşenleri ve taşıyıcıları, merkezin mekânlarına yayılmıştır. Kuzey Kafkasya kültürünün bir parçası, doğuya Güneydoğu Çeçenya ve Dağıstan sınırlarına taşınmıştır. Bu bağlamda, yakın zamanda keşfedilen bir grup erken dönem olgularına dikkat çekilmektedir. Bunlar orta dağ bölgesinde organize bir yerleşim düzenine sahip Bansky taş yerleşimleridir. Sosyo-ruhsal anlamda örgütlenmiş toplulukların yeniden yerleşimi ve önce dağlarda yerleşim alanlarını geliştirmeleri, ardından iklimsel olarak daha uygun dağlar arası ve yamaç vadilerini tercihleri söz konusudur. Ancak kaynaklar, Koban kültürünün oluşum ve erken gelişim döneminde, ağırlıklı olarak cinsiyet ve yaş ve sosyo-fonksiyonel (kaster ustaları, hizmetçiler)dir. Kabile topluluklarının toplumsal farklılaşma belirtilerinden ziyade, kült vb. farklılıklardır. Daha önce de belirtildiği gibi, Geç Tunç Çağı'ndan “Kimmer” gelişim aşamasına geçiş sırasında, başlangıçta binyıl gibi zamanda hayvan yetitiricilerin göçebe ve yarı göçebe kabileleri, sosyal ortamda pastoral kabilelerin ortamından ortaya çıkışıdır. Askeri işlerin önemli bir yer işgal ettiği alan politiktir. Yakın ve daha uzak gelişmiş ülkelerle çeşitli üretim dallarının ve dış temasların büyümesi bölgeler, atlıların sosyal tabakasının tahsisine ve sadece göçebe değil, aynı zamanda yerleşik kabilelerin süvari müfrezelerinin ortaya çıkmasına, toplumun sosyal tabakalaşmasının hızlanmasına, mülkiyete ve sosyal farklılaşmaya (elit mezarlar, atlı savaşçıların mezarları) katkıda bulunmuştur. Atlı savaşçıların ve araba sürücülerinin ayrılması, askeri temas faaliyetinin yoğunlaşmasında hem bir sonuç hem de bir faktördür. Aynı zamanda, bir binicilik kalıntılarının gömülmesinin varlığı veya atlar, daha sık - at koşum takımı, Kuzey'in otokton kabilelerinin kanıtı değildir. Süvari, Kafkas bölgesinin bir kolu olarak değil, daha çok sosyal bir gösterge işlevi görür. Belirli bireylerin bağımlı ve bağımlı konumlarının yeni işaretleri ve gruplar. E. I. Krupnov köleliğin ve yerliliğin özelliklerinden bahsetmiştir[26]. E. I. Krupnov, arkeolojik materyaller ve arkaik etnografik veri katmanları temelinde, Geç Tunç ve Erken Demir Çağlarında bölge nüfusu arasındaki kölelik ve ataerkil köleliğin özelliklerini tartışmıştır. Çağların başında ve D. Ö 1. binyılın 1. yarısında siyasi oluşumların sınırları içinde daha aktif toplumsal süreçler ve değişimler meydana gelmiştir. Bunlar Güneydoğudaki (Kafkas Albanyası) ve kuzeybatıdaki (Bosporan Krallığı) kıyı bölgelerinde bölgeleridir. Bu dönemde mübadele ve ticaret ilişkileri, Kuzeybatı, Orta ve Kuzeydoğu Kafkasya'nın denizlerden daha uzak bölgelerinin ve yerel toplumların sosyal evriminde ana faktörlerden biri haline gelmiştir. Bu bağlamda, L. I. Lavrov, eski zamanlarda zaten Kuzey Kafkasya'daki bazı halkların bir “sınıf öncesi” değil, “erken sınıf toplumu” olduğunu öne sürmüştür. Karadeniz bölgesinde köle sahibi bir “Sind Krallığı”nın varlığını kabul eden araştırmacılar, bu gelişmenin köle sahibi olma aşaması başta Çerkesler olmak üzere bölgedeki bazı halklara geçişinden yana söz ettilerse de bu görüş tartışmalıdır. Son çalışmalardan birinde Sindica tarihine göre Sindh devletinin varlığı bile sorgulanmaktadır, çünkü Sind devleti hakkında güvenilir bilgi veren çok az kaynak vardır[27].
Kuzey Kafkasya Federal Üniversitesi’nin yayınladığı, Kolesnikova M.E., Kalinina E.V., Nevskaya T.A., Zvereva L.A. Rusya tarihinde Kuzey Kafkasya[28] “Северный Кавказ в истории России” isimli esere göre ise: Kuzey Kafkasya Tunç Çağı, Dolmen, Koban, Kuban, ve Kuzey Kafkas kültürleri ile temsil edilmektedir. Kayakent-Khorochoevskaya kültürünün taşıyıcıları da Doğu Kafkasya topraklarında yaşıyordu. Tunç Çağı'nda bile Kuzey Kafkasya Halklarının belirli bir kültürel birliğinin şekillenmeye başladığı belirtilmelidir. Bu kültürleri yaratan boyların çoğu, maddi ve manevi kültürün genel biçimlerini belirleyen bölgenin bugünkü çeşitli halklarının atalarıdır. Kuzey Kafkasya'nın Demir Çağı'ndaki nüfusu, eski uygarlıkların etkisiyle kuzey komşularından daha hızlı gelişmiştir. Bu konu ele alınırken, D.Ö. 7. yüzyılda burada ortaya çıkan halkların yerel boylar üzerinde ne gibi etkileri olduğu da gösterilmelidir. Bu dönemde Kafkasya'nın nüfusu hakkında sadece arkeolojik kaynaklardan değil, aynı zamanda antik tarihçilerin - Herodot, Strabon ve diğerlerinin raporlarından da bilgi alınmasını belirtmek gerekir[29]. Çünkü İskit ve Sarmat boyları Kafkasya tarihinde özel bir rol oynamıştır. Bu göçebe kabileler, Kuzey Kafkasya'nın yerleşik halklarının kültürünü önemli ölçüde etkilemiştir. Kuban, Stavropol topraklarında bulunan İskit kültürünün anıtları, dünya kültürel önemi olan anıtlar arasındadır. Aynı zamanda bu topraklarda medeniyet merkezleri ortaya çıkmış böylece Kafkasya'da yaşayan halklar arasında devlet olmanın ilk ortaya çıkışı gerçekleşmiştir. Eski halkların kültürüne ve sosyal organizasyonuna, proto-Kafkas topluluğunun etnogenezinin sorunlarına özellikle dikkat edilmelidir. Konunun önemi, her mikro-milliyetçi çevrenin kendi münhasırlıklarına ilişkin fikirleri Kafkas halklarının bilincine sokmaya çalışması gerçeğinde yatmaktadır. Durumun istikrarı için “prestijli” atalar aramaktadırlar bu nedenle Kuzey Kafkasya, bölgesinin gerçek antik tarihini bilmek önemlidir[30].
Yu.A. Prokopenko(Ю.А. Прокопенко)& V.V. Vasilenko(В.В. Василенко)’nun Kuzey Kafkasya Halklarının Kültür Tarihinden “Из Истории Культуры Народов Северного Кавказа” isimli çalışmasında antik tarih için şu an bilinen Kuzey Kafkasya tarihinin Kimmerlerden itibaren gün yüzüne çıkarılması gerekmekte olduğu ifade edilmektedir. Çünkü Kimmerlerin Karadeniz Kuzeyi ve Kuzey Kafkasyanın bugünkü arkeolojik araştırmalarında ortaya çıkan eserleri antik çağa ışık tutmaktadır. Haç biçimli saplı kamalar gibi silahların kökeni konusunda bir fikir birliği olmasa da Terenozhkin’e göre Kimmerler ve sonraki atlı bozkır halklarında kullanılmaya devam etmiştir. Arkeologların çoğu, özellikle Stavropol şehri civarında bulunanlara benzer şekilde, kamaların erken formlarıyla ilgili olarak bu bakış açısını desteklemektedir. Özellikle, bir dizi araştırmacı (S.L. Dudarev, S.F. Makhortykh, V.V. Erlikh ve diğerleri), erken iki metal karışımlı kama grubunun tasarımının bozkır örneklerinden etkilendiğine inanmaktadır(Şekil. 1)[31].
Şekil. 1. 2000 – 2007 yılları arasında, Stavropol şehrine bitişik bir yerde, batı ve güney çevresinde üç kronolojik döneme ait ilginç silah ve at koşum takımları tesadüfen keşfedildi: D. Ö. IX - VIII yüzyıllar, D. Ö. VI yüzyıl, D. Ö. IV – başlangıç, D. Ö. 2. yüzyıl.
Nehrin sol kıyısında bulunan bir toprak mezarlığının ganimet yığınında iyi korunmuş bir bimetal (çift metal: iki ayrı madenden oluşmuştur ama alaşım olmayıp, metallerin veya iki farklı metal alaşımının kimyasal değil de fiziksel olarak biraraya getirildiği haldir) hançer İskit öncesi döneme aittir. Buchinka (bölgesel psikoloji ve nöroloji hastanenin 1 km batısında - şehrin batı banliyöleri) bölgesinde bulunan hançer, mantar şeklinde bir kulplu ve düz bir artı işaretli bronz katı döküm (çapraz şekilli) bir tutamağa sahiptir; V.I. sınıflandırmasına göre B alt grubu, bölüm I, tip II'ye aittir. Ürün boyutları: toplam uzunluk - 28,8 cm; sap uzunluğu - 10.4 cm; bıçak uzunluğu - 14,4 cm (kaybedilen nokta); artı uzunluğu - 10,5 cm; artı genişliği - 1,1 - 0,9 cm; artı profil genişliği - 0,4 cm; tutamak genişliği (artı işaretlerinde) - 1,4 cm; tutamak genişliği (üstte) - 1,6 cm; sapın profil genişliği - 0,5 - 0,7 cm; üst genişlik - 2,4 cm; tepenin profil genişliği (yüksekliği) - 0,8 cm; artı işaretlerinde bıçak genişliği - 2,8 cm; bıçağın ortasında - 2,4 cm keskin tarafı tarafındaki artı işareti hafif bir içbükeyliğe sahiptir. Artı işaretlerinin kanatlarının genişletilmiş kenarlarına daha yakın yuvarlak delikler vardır. Çift kenarlı demir bıçak ortalama güvenliktedir. Ortada uzunlamasına bir kabartma, basık bir kaburga izlenir. Bu tür kılıçlar ve hançerler, Koban kültürünün batı versiyonunun anıtlarında bilinmektedir. Özellikle, benzer bir kılıç Kislovodsk'taki Mobilya fabrikasının mezarlığındaki 6 numaralı mezarda kaydedilmiştir. Ayrıca, doğu varyantının topraklarında (Serzhen-Yurtovsky ve Zandaksky 2 mezar alanları) benzer hançerler bulunmuştur. Aynı türden hançerler, proto-Meot kültürünün anıtlarında (Nikolaevsky mezarı, Chernyshov çiftliği yakınında mezar) sunulmaktadır[32]
Stavropol'ün batı çevresindeki bu keşif, Koban kültürünün batı varyantının en kuzeyindeki İskit öncesi yerleşimlerin yelpazesini genişletmiştir. Bunlar arasında Grushevskoe yerleşimi (alt katman), Strizhament kenti yakınlarındaki bir yerleşim, muhtemelen Türk[33] yerleşimi (alt katman), Grusheva vadisindeki 1 numaralı mezarlık, 2 numaralı Türk yerleşimi yer almaktadır. Yukarıda belirtilen hançer, Stavropol civarında İskit öncesi dönemin ve ortalarına kadar uzanan en eski silah buluntularıdır. D.Ö. 8. yüzyıl Örneğin, Türk yerleşiminin 2 numaralı mezarlığının 11 numaralı ünlü askeri mezarında, bronz ve kemik iki bıçaklı ok uçları, bronz bir düz uç, demir mızrak ucu, demir balta ve bir dizi bronz bit kavisli bir bıçağı olan üç halkalı bronz yanak parçaları, Novocherkassk tipi kompleksler kronolojik olarak daha sonraki askeri setler olarak tanımlanmıştır (DÖ VIII - VII yüzyılın başlarında) Bimetalik hançere ek olarak, M.Ö. VI-IV yy. - başlangıç. 2. yüzyıla kadar uzanan bir dizi öğe bulunmaktadır. Bunların arasında, nehir bölgesinde bulunan artı işareti olmayan bir kılıç parçası (Şekil 2, 2) belirtilmektedir. Çıngıraklı yılanlar, muhtemelen, aynı adı taşıyan kript mezarlığının topraklarında vardır. Ürün boyutları: korunmuş uzunluk - 32 cm; tahmini uzunluk - 50 - 60 cm; tutamak uzunluğu - 10,5 cm; bıçak genişliği - 4,2 cm Bıçaktan tutamağa geçiş geniş bir açıdadır. Kol, kenara doğru hafifçe incelir. Kulp eksiktir (kayıptır). Büyük ihtimalle bu kılıç, M.Ö. 4. - 3. yüzyıllara dayanan Sindo-Meotian tipinin kılıçlarına atfedilmelidir. Eşzamanlı mahzen mezarlarının (Koba-Başi kriptası; Türk yerleşimine ait 2 No'lu mezar, sk. 3) malzemelerinde de benzer kılıçlar kaydedilmiştir. Kuban bölgesinde - Necherziy köyü yakınlarındaki 30 No'lu höyükte, kulpsuz benzer bir kılıcın bulunduğuna dikkat edilmelidir (yakınında çubuk şeklinde kulplu Sindo-Meot görünümünde iki kılıç parçası vardır) (Şekil. 2)[34].
Şekil. 2. Kırık Kılıç Parçaları
Bulunan eşyaların geri kalanı at koşum takımı parçalarıdır. Kulübenin bitişiğindeki bölgede bronz bir koçbaşının bulunması özellikle dikkat çekicidir. Dubok (Stavropol - Grushevoy - karayolunun sağında - Stavropol'un güneybatı eteklerinde). Boyutları: uzunluk - 2,7 cm; çap 0.6 cm. Bir koç başının görüntüsü, karakteristik bir ikonografik özellik içerir - başın tepesindeki birbirine yakın iki noktadan çıkan, daha sonra başın yüzeyinde yanlara doğru ayrılan, gözleri aşağıdan çerçeveleyen ve önden geçen U-şekilli boynuzlar ön kısmın üzerinde dikey olarak çıkıntı yapan gözler bulunur (yükseklik - 0,5 cm). Hayvanın gagası namlu şeklinde uzun ve hafif eğimlidir. Yuvarlak burun delikleri kabartmalıdır. Ağız konturu bir kabartma rulo ile sınırlanmıştır (Şekil. 3). Belirtilen işaretlere bakılırsa, bu görüntü koç ve koç kuşu görüntüleri arasında bir ara formdur. Bu tür şekiller D.Ö. 7. - 6. yüzyılların İskit arkaik dönemi için tipiktir. Ancak, 7. komplekslerinde hem koçbaşı hem de koç kuşu ile birlikte sadece kemikten yanak parçaları sunulmuştur[35].
Şekil. 3. İskit Hayvan Figürleri
Bir koçbaşı şeklinde sonları olan benzer bronz üç halkalı yanak parçaları D.Ö 6. yy anıtlarında kayıtlıdır. D.Ö (Faskau höyüğü-Galiat-; mezar Nartan, höyük 13; Goverdovsky çiftliği yakınında höyük 1 - A.A. Nekhaev tarafından yapılan kazılar) D.Ö. IV - 2. yüzyıl bir bey'e ait çok sayıda at koşum takımı buluntuları vardır. Yuzhny otogarının güneydoğusunda, eski Stavropol-Tatarka karayolunun doğusunda, bir ormanda (muhtemelen kazılar sonucu terk edilmiş) bronz bir levha alınlık bulunmuştur. Sınıflandırmaya göre II. alt bölüme (haddeleme veya dövme yoluyla elde edilen bir bronz levhadan oyulmuş kaş plakaları), tip I'e aittir. Bu plakanın karmaşık bir konfigürasyonu vardır - bir daireye bağlı bir yamuk nesnenin üst kısmı daire şeklinde tasarlanmış, alt kısmı bir yelpaze gibi genişlemektedir. Kenarlar içbükeydir. Trapez levhanın alt kenarı yuvarlatılmıştır. Plakanın arka tarafında bir kemer klipsi vardır (kayıp - iki delik korunmuştur). Üst kenarda perçinli bir halka vardır (üst kısım eksiktir). Plakanın uzunluğu 33,1 cm, sacın kalınlığı 0,3 - 0,5 mm'dir. Kaş bandı, beş yapraklı bir rozet şeklinde kesiklerle şekillendirilmiş bir üst yuvarlak parçaya sahiptir. Yamuk kısmın yuvarlak kısma geçiş noktalarındaki çıkıntıların yanı sıra, alında yuvarlak bezeme ve ortasında konik bir çıkıntı ile süslenmiş, beş yapraklı yuvarlak kısım da altı kabartma daire ile süslenmiştir. Dairesel bir desenle süslenmişlerdir; içte, dairelerin ortasında, umbon şeklindeki çıkıntılar takip edilerek damgalanmıştır. Dairelerin kabartması, ön taraftaki dairelerin sınırlarını derinleştirerek ve dairelerin yüzeyini içeriden takip ederek sağlanmıştır. Belirtilen Stavropol kaş bandına en yakın benzetme Kuban bölgesinde bulunan Novolabinsk yerleşiminin toprak mezarlığındaki 50 mezar höyüğünde bir örnektir. Görünüşe göre, Kuban bölgesinin toprakları ile aynı anda, Orta Kafkasya'da da bu tür kafa bandı çeşitleri ortaya çıkmıştır. Özellikle bu tip levhalar, Kon'un kurgan kompleksleri ve kript mezarlıklarının envanterinin karakteristiğidir. D.Ö. IV - başlangıç. 2. yüzyıl arasıdır[36].
Başka bir minyatür demir at bandı (nanosnik?) Nehrin yukarı kesimlerindeki mezar mezarlığından çok uzakta olmayan bir yerde tesadüfen keşfedilmiştir. Buchinka (Stavropol şehrinin batı çevresi)’da bu ögeler sınıflandırmaya göre II. alt bölüme (alınlar (nasnoniks), uzun üçgen kalkanlara sahip, yuvarlak bir halkaya dönüşen ve kanca şeklinde bir kulp ile biten), tip I'e aittir. Boyutlar: toplam uzunluk - 6,2 cm; döngüde kalkan genişliği - 0,6 cm; kenardaki kalkanın genişliği 1,4 cm'dir. Bu saç bandının (nanosnik?) ilmek şeklinde bir kulbu vardır. Bu tür burunlar D.Ö. 4. - 2. yüzyıllarda kullanılmıştır. Bir öğe bozkır Stavropol'den (Kavminvod bölgesinin kuzeyindeki bir bölge) gelmiştir. Nanosnik boyut olarak farklılık gösterir (uzunluk 11.8 cm). Kıvrık ilmek benzeri kısım, yuvarlak bir ilmek üzerine oturan uzun gagalı bir kuş kafası şeklindedir. Lamel kısım, uzun bir üçgen şeklinde yapılıdır[37]. Yukarıda belirtilenlere neredeyse tam bir benzetme, Volchiy Ruchey No. 2 (Stavropol şehrinin güney eteklerinde) mezarlığının 2 No'lu kriptinin yırtıcı çöplüklerinden kaynaklanan nasosnik'tir. Birkaç yıl önce, nehirdeki kripta mezarlığı alanında bulunmuştur. Buchinka’da, ayrıca, bir avcının (kurt?) kafasının bir kontur görüntüsü şeklinde düzleştirilmiş kavisli bir kısmı olan, benzersiz bir demir çubuk şeklinde mezmur (merkezde sekizlik bir kalınlaşma ve iki delik ile) ve kıvrık bir alt çene bulunmuştur. Konu, sınıflandırmama göre bölüm II, bölüm II, alt bölüm I, tip II'ye aittir (R.M. Munchaev'e göre kranklanmış, V.B. Vinogradov'a göre L şeklinde, V.I. Kozenkova'ya göre VII tipi). Bükülmüş kısım süslemelidir. Yuvarlak bir göz gösterilir. Üst ve alt çeneler iki kuşbaşı ile süslenmiştir. Yırtıcıların çenelerinin tasarımı ve toynaklıların başının kuş (griffin[38]) kafaları şeklindeki alt kısmı aslan, D.Ö 4. yy'ın hayvan stilinin bir tekniğidir. Bu stil Kuzey Kafkasya ve Kuzey Karadeniz bölgesi (G. Kislovodsk çevresi; mezar Nartan-2, höyük 1; Kuzhorskaya istasyonu; Solokha). Yanak parçalarının basitleştirilmiş şemasına bakılırsa, büyük ihtimalle D. Ö 3. yüzyıla kadar uzanmaktadır.
Gremuchka mezarlığı alanında (Stavropol şehrinin güney eteklerinde), haç şeklinde yanaklara sahip bir dizi halkalı demir parça bulunmuştur. Bu tür yanaklar bölüm I'e (haç biçimli yanak parçaları), tip I'e (demir haç biçimli yanak parçaları), sınıflandırmama göre seçenek 1'e - balta şeklinde çıkıntılara sahip küçük bir haç biçimindeki katı yanak parçalarına aittir. Üst yüzeylerinde sivri uçlar (tip II, I. I. Marchenko'ya göre seçenek 1a). Büyük oranda, haç şeklinde yanaklara sahip uçlar, ağırlaştırıcı haç biçimli ataşmanlara sahip bitlerden gelir. Erken dönem haç biçimli yanak parçaları (ışınların yüzeyinde sivri uçlu) Ulyap'ta bulunan bir parçayı içerir. Kazıların araştırmacıları bu kompleksi D.Ö 4. yy'a tarihlendirmiştir. D.Ö. 4. yy. mezarlarında Ulyap'ın seramik kapları ile benzerlik bulunmamasına dayanmaktadır. Ve aynı zamanda, D.Ö. III. Yüzyılın komplekslerinden bir dizi formun onlara yakınlığı vardır. Marchenko, D.Ö. II. anıtı 3. yüzyıla bağlamıştır. Yazarın haklı olarak belirttiği gibi, çapraz parçalar üzerindeki sivri uçların varlığına göre, Ulyap'tan gelen uçlar, ağırlaştırıcı haç biçimli ataşmanlara sahip uçlar ile haç biçimli yanak parçalarına sahip uçlar arasında bir orta konum işgal eder. Ona göre, çaprazlarda sivri uçlu yanaklıkların varlığının süresi D. Ö 3. yüzyılın ilk üççeyreği ile sınırlı olmalıdır. Ancak Tenginsky toprak gömme zemininin (mezar 140) malzemelerine bakılırsa, haçların kollarında sivri uçlu haç biçimli yanaklar D.Ö 2. yüzyılın başlarına kadar kullanılmaktadır. Görünüşe göre bu dönemde – D.Ö. III - erken. D.Ö 2. yüzyıl bir metamorfoz vardır - tehdit edici eklerin haç biçimli yanaklara dönüşümüdür. Bu sonuç yani kavisli kenarlı korkutucu haç biçimli ekler ve düz haçlı yanak parçaları D.Ö 3. yy'ın dizgin takımlarında kullanım eşzamanlılığını açıklamayı mümkün kılmaktadır. Kuban bölgesinin toprakları ile eş zamanlı olarak, Orta Kafkasya’da'da haç şeklinde yanak parçaları yayılmıştır. Gremuchka mezarlığına ek olarak, ikinci bir örnek Deve Dağı'nın doğu zirvesinin güneydoğu eteğinde bir mahzende bulunmuştur. İkinci durumda, uçlara sahip uçlara bir dizi iki delikli demir yanak parçasının eşlik ettiği belirtilmelidir (Şekil.4.). Belki de bu durumda, haç biçimindeki psalia'nın yeni versiyonu dizginlerin ana bağlantı elemanı olarak henüz kurulmamıştır. Görünüşe göre alışkanlıktan, haç biçimli olanlarla birlikte, iki delikli yanaklıkların eski versiyonları kullanılmaya devam etmiştir[39].
Şekil. 4. İki Delikli Demir Yanak Parçası
Erken ve Orta Tunç Çağı'nın başında Dağıstan ve Dağlık Çeçenya dağlarında, büyük ihtimalle daha organize ve sosyal olarak daha gelişmiş sınıflara ait olan toplu mezarların ve diğer mezarların ortaya çıkması özellikle sosyal öneme sahiptir. Ekonomik ve sosyal ilişkilerde, bozkır kültürlerinin temsilcileri ile Kuzey-Batı ve Orta Kafkasya'nın daha büyük topraklarındaki sakinler ve Hazar kültürlerinin temsilcileri Dağıstan’da, son aşamasında akrabalarının cenaze töreninde gözle görülür farklılıklar göstermektedir. Novosvobodnenskaya mezarlarındaki tekerlekli araba kalıntılarının özellikle erken buluntuları ile bağlantılı olarak kültür veya Maykop-ovosvobodnenskaya topluluğu, arabaların Kuzey Kafkasya'da ortaya çıkma ve buradan Orta Doğu ve Avrupa'ya yayılma olasılığı hakkında soru soruldu, ancak böyle bir yorum sorun tartışılıyor bunlar yeraltı mezarlığının yerel varyantlarının tarihsel ve kültürel topraklarında değişen derecelerde dağıtıldılar. Topluluk ve bölgenin doğusunda (Utamış ve diğerleri) tekerlekli ulaşımın ortaya çıkması ve bölgedeki önemli bir sosyal değişimin ve geçiş sürecinin bir yansıması olarak düşünülmelidir. Bu durum bölgenin nüfusunu niteliksel olarak yeni bir devlete dönüştürmüştür. Bu en gelişmiş yerel toplulukların olduğu varsayılabilir. Dış etkiyi hisseden ve içinde yabancı bileşenler bulunan aşiret ilişkileri, uzun, çok aşamalı bir toplumsal yaşam sürecinin oluşumu ve başlangıcı tabakalaşma, farklılaşma ve tabakalaşma ataerkil kabile toplumlarında zaten belirli bağımlılık biçimlerinin olduğu tespit edilmiştir. Mülkiyetten ve kişisel özgürlükten yoksun bağımlı insanlar, her şeyden önce yabancı ve yabancı tutsaklar arasındadır. Sosyal konumları kölelere yakındır. “ataerkil kölelik” kullanılır ve ataerkil köle kategorisi öne çıkar ancak, bu olgunun bölgedeki ölçeğini yeniden üretmek zordur, çünkü bu dönem için gerçek arkeolojik materyaller tek bilgi kaynağıdır. Aşağılık ve bağımlılık belirtileri şunları içerir: Önde gelen envanter dışı veya düşük envanterli mezarlara eşlik eden, cenaze törenindeki itaat göstergeleri kompleksler, özel olarak öldürülen insanların ritüel cenazeleri, kafatasları veya insan iskeletlerinin diğer bireysel parçalarıdır. Bu tür olaylar bölgede tarihsel gelişimin farklı aşamalarında meydana gelmiş, ancak sosyal ilişkilerin düzeyi ve doğası hakkında geniş genellemeler ve sonuçlar çıkarmak için kayıtlı vakalar nadirdir[40].
Erken Tunç Çağı'nın sonunda Maykop kültüründen sonra, sosyal evrimin ilerici süreçleri yavaşladı, ancak devam etmiştir. Zor bir sorun, ünlü dolmen kültürünün taşıyıcılarının durumu D. Ö III-II binyılda Batı Kafkasya'da yaygındır. Büyük ve yapısal olarak karmaşık anıtsal taş mezarların inşası ve bunlara eşlik eden hesaplar, platformlar, taş höyükler vb. çok emek gerektirerek ustalar ve birçok insan tarafından hazırlanmıştır[41]. Kuzey Kafkas İskitlerinin sosyal gelişimi sorunu tartışmalıdır. 19. yüzyıldan başlayarak bazı bilim adamları, oldukça gelişmiş ve farklı olmasına rağmen, İskitlerin sosyal sistemini sınıf öncesi kabile olarak kabul ettiler. M İ. Rostovtsev, İskit toplumunu "askeri-feodal" olarak adlandıran ilk kişidir, Yani İskitler arasında askerler “özel bir sınıftır”.[42] İskitler arasında “nüfusun özel bir askeri sınıfının, özel bir askeri örgütlü aristokrasinin” varlığını kurmuştur. Rusyadaki daha sonraki araştırmacılar da, askeri aristokrasinin varlığını ve ayrıcalıklı konumunu kabul etmekte hemfikirdir. Özel bir yönüde, bu sosyal tabakanın sadece erkekleri değil, aynı zamanda “Amazonlar” gibi asil kadın savaşçıların mezarlarına yansıyan buluntuları da içerdiği gerçeğiyle ilgilidir. İskit toplumunda, yoksul topluluk üyeleri de dâhil olmak üzere bağımlı insanların da olduğu genel olarak kabul edilir ve çoğunlukla bunlar mahkumlar arasından gelen kölelerdir. Ancak toplumsal ilişkilerin doğası ve genel düzeyi, halen İskitler’de belirsiz bir şekilde yorumlanmıştır. 1930'ların ortalarından itibaren egemen Rus tarihçiliğinde, köle sahipliğinin onaylanması konusundaki konum İskit sistemi herkes tarafından desteklenmemiştir. Hukuk tarihçisi S.V. Yuşkov 1940'larda İskit devletinde üç yol arasında bir çatışma olduğu görüşünü dile getirmiş: ataerkil, köle sahibi ve feodallerdir. Bunlar arasında, gelişme sürecinde, kadınlar feodal sistemi kazanacaktır. M İ. Artamonov, farklılaşmış İskit toplumunun henüz sınıf düzeyine ulaşmadığı ve askeri kaldığı düşüncesine geri dönmüştür. İskit toplumu demokratiktir ve kölelik çoğunlukla yerel kalmış ve üretimde önemli bir rol oynamamamıştır. B.N. Grakov ve öğrencileri, D. Ö. 7. yüzyılın 1. yarısında bunu tahmin etmektedir. Bir İskit kabile birliği, ilgili tek etnikli kabilelerin birlik olarak ortaya çıkmıştır. D.Ö 5. yüzyılın sonuna kadar tarıma dayalı göçebe unsurlar vardır. D. Ö. 5. yüzyılın sonundan 4. yüzyılın başlarından itibaren İskit toplumu askeri-demokratikti, ancak yönetici kraliyet gücünün özelliklerine sahiptir. İskit ve Yunan dünyaları arasında bir ara devlet köle sahibi bir devlet ortaya çıkmıştır. 1970'lerin başında V.A. Ilinskaya ve A.I. Terenozhkin, İskit toplumunun erken sınıf ataerkil-feodal bir toplum olduğu görüşünü dile getirmiştir. Aynı zamanda, A.M. Khazanov'a göre İskit devleti ve toplumu erken az gelişmiş sınıf yapıları olan bir toplumdur. Herhangi bir sınıfın geri dönüşü olmayan baskınlığı söz konusu değildir. Daha sonra E.P. Bunyatyan, İskit toplumunu bir mülk veya mülk sınıflı toplumu olarak tanımlamıştır. Daha kabul edilebilir bir terim olarak F.Kh. Gutnov için İskitler tabakalı bir toplumdur”. Son derece ilginç bir sosyal olgu, kadınların Sauromatian ve Sarmatya toplumundaki önemli konumunu vurgulamıştır. Eski yazarlar, “Savromat halkının bir kadın tarafından yönetildiğine” dikkat çekmiştir. Onlara göre “Sauromatlar… hanımlarına her konuda itaat ederler…”. Sauromatyalı kadınların ata bindiği, dövüştüğü, ok attığı ve fırlattığı bildirilmiştir. Savaşta kızlar, üç düşmanı öldürmeden evlenemezdiler. Evli kadınlar sadece acil durumlarda savaşlara katılmışlardır. Kocalarıyla birlikte ya da onlarsız ava çıkarlar ve erkeklerle aynı kıyafetleri giymişlerdir. Bununla bağlantılı olarak, arkeolojik açıdan Güneydoğu Avrupa'daki Amazonların (Fotoğraf. 3.) mevcudiyetinde ve derecesinde bunlar sorunlu meseledir[43].
Fotoğraf. 3. Bir Amazon Kadın Savaşçı, Antik Grek resmi (Kırmızı Figürlü Vazo)
Zengin kadınların çeşitli bozkır topluluklarında varlığı ve dağılım derecesi silahlı definler ve dini faaliyetlerde ifade edilmiştir. Unutulmamalıdır ki, “kadın savaşçılar” Kuzey Kafkasya'da da bulunmuştur. Antik yazarlardan Strabon vd. Amazonları özellikle Kafkasya’da göstermeleri tesadüf değildir. Erken bir aşamada bir dizi kitle hareketi ve yeniden yerleşimin yanı sıra sosyo-politik eylemler sonucunda Kafkasya ve güney Rus bozkırlarındaki İskitlerin yerini alan yoğun Sarmat kabileleri sosyal gelişme düzeyinde hızlı gelişmiş Bu yazılı kaynakların verileri ve arkeolojik olarak kaydedilmiş gerçeklerle kanıtlanmıştır[44].
Sarmat kabile adının temelinin aor- Aors'un Sarmat kabile adının temelinin, Oset dilinde sabitlenmiş ve “beyaz” anlamına gelen ors (urs) terimi olduğu varsayılmaktadır. Etnik isimlerdeki “beyaz” ve “hafif” sıfatları, kural olarak, özgür, “asil” bir kabileyi veya ona bağlı “Kara-Halk” ile ilgili olarak bir kabilenin bir kısmını belirtir. N. N. Velikaya., S.L. Dudarev., S.N. Savenko’nun bu ifadesi Türk tarihindeki “ak budun-kara budun” sosyal tanımı ışığında değerlendirilmelidir. Ak Tatar- Kara Tatar, Ak-Tork-Kara-Tork (Ak-Çerkes-Kara-Çerkes) vb. bunlardan bir kaçıdır. Türklerde yöneten yönetilen açısından mutlak sınırlar yoktur liyakata göre geçişlidir. Metehan’ın babası Kara-budunda iken Hun devletinin başına geçebilmiştir. Bundan, Aorsların kabile adının sosyal bir çağrışımı olduğu ve Sarmatyalı-Alanların diğer Sarmat kabilelerine göre baskın bir konuma sahip olan bölümünü belirlemeye hizmet ettiği sonucuna varılabilir. Sonuç olarak, Batlamyus'un Alanorlarının kabile adı, büyük olasılıkla “Ak-Alanlar”, lehçe anlamına gelebilir. Bir varyasyonu başka bir Sarmat kabilesinin adıdır - aynı sosyal çağrışımla “parlak Alanlar” anlamına gelen “Roksolany” bu anlama gelir. Aynı zamanda, bilim adamları bunun D.Ö. IV-I yüzyıllarda olduğunu belirtiyorlar. Kuzey Kafkasya'nın orta ve kuzeydoğu bölgelerinin çoğunun yerel nüfusu arasında, sosyal tabakalaşma henüz önemli ölçüde ulaşmamıştır. Sosyal farklılıklar ve düzeyi yumuşatılmıştır. Kuzey Kafkasya Alanları'nın erken dönemdeki sosyal yapısına ilişkin bilgiler az ve parça parçadır. Ancak mevcut malzeme temelinde Alan toplumunun yapısı hakkında bir fikir edinilebilir. Sosyal hiyerarşinin tepesinde askeri-klan aristokrasisi vardı, çünkü Alanların ilk zamanlarda sık görülen Transkafkasya'nın zengin tarım bölgelerinde ve Roma İmparatorluğu sınırlarında askeri birlikleri vardır. Bu Alan toplumunun sosyal evriminde önemli bir faktördür. Alan soylularının zenginliği, Kuzey Kafkasya'daki mezarlık alanlarındaki buluntularla değerlendirilebilir. Elit gömülerde bulunan mezar eşyalarının bolluğu ve çeşitliliği başta Boğaziçi (Bosfor-Bosforos[45]) ve Transkafkasya menşeli olmak üzere çoğunlukla yabancı değerli eşya ve mücevherlerle de doludur. Alan atlılarının ana silahları uzun kılıçlar, mızraklar, kement, oklar, yayalar, koruyucu metal deri veya kemik pullu veya zincir zırhlardır. Ana kuvvet ve Alan ordusunun çoğu süvaridir. Ağır silahlarla birlikte süvari - esas olarak soylularının temsilcilerinden oluşan tamamen korunaklı zırlı atlılar (katafraktlar) (Şekil.5.), Sarmatyalılar ve Alanlar da daha çok sayıda hafif silahlı süvari oluşumuna sahiptir. Alanlar arasında yaya ordusu popüler ve sosyal açıdan önemli değildir çünkü yardımcı işlevleri yerine getirirler. Kitlesel savunma sırasında esas olarak topluluk milisleri şeklinde kuruludur. Kişisel niteliğe örnek olarak D. Ö son yüzyılların mezar höyük komplekslerinde bulunan bireysel kafataslarının gömülmesi gösterilebilir. Kuzey Osetya – Alan bölgesinin düz kısmında ve diğer bazı bölgelerinde kafatasları çeşitli dönemlere ait gömülerde belgelenmiştir. Ancak bunlar özellikle ana Kafkas sıradağları'nın hem dağlık eteklerinde hem de düz bölgelerde, mezarlarda her iki tarafta Tunç Çağı ve Erken Demir Çağı'na aittir.[46] .
Şekil.5. Sarmatlarda tamamen korunaklı zırlı atlılar (katafrakteri)
Kafatasları, çeşitli görüş ve kült uygulamaları yansıtmasının yanı sıra öldürülen savaş esirlerine ait olabilir. Benzer olaylar D. Ö 1. binyılın 1. yarısına ait mezarlar Dağıstan ve Çeçenistan sınırları içinde gözlenir. Bu gerçekler ve bazı bireylerin diğerlerine tabi olduğunun diğer göstergeleri (definlerin doğasına eşlik eden, çömelmiş kadın iskeletleri, erkekleri gerilmiş, doğal olmayan pozlarda iskeletin tek tek parçaları ve kemikleri, nadiren el bağlama belirtileri ile mezarlara yerleştirme şekilleridir.[47] Bölge toplumları bir bütün olarak köleliği bir oluşum olarak atladılar ancak yerli üretimde ev hizmetçiliği olarak belirli bir rol oynamıştır. Uzun bir süre 19. yüzyıl ortalarına kadar tutsak satışı ve köle ticareti Kuzey Kafkasya'da yaygın olmuş ve belirli ölçülerde farklılıklar göstermiştir. Tarihsel olarak Erken Demir Çağı ve Orta Çağ başlarında kademeli bir geçiş eğilimi vardır. Yerel toplumlarda orta, erken dönem devletler aracılığıyla daha yüksek bir feodal gelişme aşamasına ve özel çeşitlerde “göçebe feodalizm” “dağ feodalizmi” görülmüştür. Aynı zamanda pro-Kuzey Kafkasya nüfusu arasında eski çağda erken sınıflı bir toplumun oluşum tamamlanmamıştır. Kuzeyde feodalizmin doğuşu Kafkasya da sorunlu alanlar arasındadır ve daha fazla çalışma gerektirmektedir. Kafkas bilim adamlarının çoğu, V-VI. yüzyıllarda bölge nüfusu arasındaki feodal ilişkilerin oluşumunu kabul etmektedir. Dağıstan'ın sosyal olarak daha gelişmiş toplulukları ve Kuzey-Batı Kafkasya'daki Çerkesler bölgesi Hazar toplumu olarak feodal yapısı VII-VIII yüzyıllarda tanımlanmıştır. VIII-IX yüzyıllarda ise feodalizmin ilk belirtileri erken ortaçağ Alanları arasında bulunur. Yine de tüm bu toplumlardaki sosyal gelişme, açıklanamayan birçok sorunla ilişkilendirilmiştir. Dağıstan nüfusunun feodal ilişkilerin oluşumu ve evrimi yolu boyunca gelişiminin karakteristik özelliklerinden biri, Kuzeydoğu Kafkasya'nın çeşitli bölgelerinde, yakın yerel yakınlıklarıyla birlikte sosyal süreçlerin eşitsizliğidir. Yukarıda sözü edilen ve diğer erken dönem siyasi yapılar, erken feodal oluşumun kendine özgü merkezleridir[48] Gerçek şu ki, böyle bir durumda, çeşitli etnik grupların etkileşimi sadece her biri için farklı oran ve yoğunlukta değil, çoğu zaman farklı yönlerde gerçekleşmiştir. Bu bağlamda, etnogenezin tüm yönleri - dildeki, temel kültürdeki, fiziksel tipteki, kendi adını da içeren etnik bilinçteki değişikliklere farklı şekilde yaklaşılmalıdır. Bölgede siyaset kurumları öncesi çömlek yapılarının oluşumunun başlangıcı, Tunç Çağı'nın en gelişmiş kültürlerinin (Maikop, Dolmen, Koban, vb.) pek çok aşamada değil, yerleşik toplumlarda olduğu kadar hareketli (kırsal, yarı göçebe ve göçebe) toplumlarda da görülmesidir. Maykop kültürünün taşıyıcılarının sosyolojik düzeyi hakkında çok şey söylenmiştir. Ayrıntılara girmeden, önde gelen bir uzman Korenevsky, “proto-uygarlık” terimi ve kavramının yazarıdır. Bir uygarlığın veya devletin eş anlamlı olarak kabul edilen arkeolojik olarak sabit işaretlerini göz önünde bulundurarak, I.M. Dyakonov, bunların en önemlilerinden biri olan sözlü-heceli yazının ortaya çıkışına odaklanmaktadır. Bu açıdan Maykop seramikleri üzerindeki işaretleri inceleyen S.N. Nevsky, onları yerelde değişen derecelerde dağıtılan işaret sisteminin bir yansıması olarak tanımlar. Kronolojik varyantlar ve erken Maykop versiyonunda baskın oldukları sonucuna varmıştır. Diğer önemli buluntulara (mühürler vb.) ve Maykop-Novosvobodnaya topluluğunun yerleşimlerinin yapısına dayanarak, bu topluluğu bir “yerleşik-göçebe köy modeli” olarak tanımlamaya yönlendirir. Tunç Çağı'nın sonraki aşamalarının toplumları daha düşük gelişme seviyeleri gösterdiği ve gerçek bir uygarlığa dönüşmediği söylense de bu isabetli bir görüş değildir. Son zamanlarda, bazı araştırmacılar tartışmıştır. Geç Tunç bozkır kültürünün taşıyıcılarının (muhtemelen etnokültürel diğer açılardan, yayılımı Kafkasya'nın bazı bölgelerini (Kuban bölgesi, Hazar ovaları) de içeren eski halklar, yüksek düzeyde siyasi kurumlar öncesi ve hatta erken siyasi örgütlenmeye (kültürün birleşmesi, büyük ölçekli madencilik, seramik üzerine işaret yazıları) ulaşmıştır. Sosyo-politik evrimde önemli bir aşama olan binicilik ve iki tekerlekli savaş arabaları gibi seri araçlar için atların kullanımının yaygınlaşması hâlâ tartışılmaktadır. Biniciliğin ortaya çıkışı ve rölyef açısından pek de uygun olmayan bir bölgeye savaş arabalarının girmesi yaygınlaşması Erken Demir Çağı'na ve Kimmerler'in geçişi ile ilişkili olduğunu hatırlanmalıdır. Tunç Çağı'nda Berikey mezarlığındaki taş kutunun duvarındaki ve antik dönemden kalma kaya oymaları arasındaki görüntülere bakılırsa iki tekerlekli arabaların Berikey mezarlığındaki bir taş kutunun duvarındaki görüntülere ve Dağız'daki Buynaksk kasabası yakınlarındaki Manas-aul'dan kaya oymaları arasında iki tekerlekli arabaların kullanıldığı anlaşılmaktadır[49].
Bununla birlikte, binicilik için bir atın gelişimi, D. Ö 2.-1. binyılın başına kadar uzanan daha sonraki bir olaydır. Uzmanlar (E.E. Kuzmina, M.N. Pogrebova) tarafından, atlı kabilelerinin[50] Kafkaslar üzerinden Batı Asya'ya, İran Yaylalarına, yansıyan at kültünün yayılmasının eşlik ettiği hareketle ilişkilidir. D.Ö. VIII-VII yüzyıllarda uygulamalı sanat (atlar ve binicilere ait şekiller), bir atın bir biniciyle birlikte gömülmesi, son olarak, ilk göçebe kabilelerin hareketleri ile Batı Asya geleneğine göre araştırmacılar tarafından kurulan savaş arabası taşımacılığının Kafkasya'nın batı ve orta kısımlarda görülmesi, sürekli olarak Kimmerlerinin geçişi veya yerleşimi ile ilgilidir. Bu ulaşım, özellikle Adigey'de ve diğer bölgelerdede, özel araba koşum takımı parçalarıyla tanımlanır. Kafkas Maden Suları bölgesinde 1990'ların başında, V.R. Ehrlich, savaş arabalarının uygulanabilirliğinin geniş bir alan için yerel araziye pek uygun olmadığını öne sürmüştür. Bu fikir diğer bilim adamlarında da bulunmaktadır. Ancak bazı araştırmacılar, savaş arabalarını yerde kullanmanın hiç de sakıncalı olmadığını belirtmişlerdir. Örneğin Urartu ve Asur arabaları Transkafkasya'da bu tür ulaşım için çok engebeli arazi koşullarında kullanılmıştır. Fakat hem “Kimmer” bozkırlarında hem de Kafkasya’daki ovalık alanlarda savaş arabaları, zayıf manevra kabiliyetleri nedeniyle pek çarpıcı bir güç oluşturmamıştır. Çünkü keskin bir dönüş sırasında devrildiler. Bu nedenle bozkırlardaki ana askeri güç süvari iken, Kafkasyalılar arasında da ağırlıklı olarak süvaridir. Bölgenin orta ve batı kesimlerinde İskit öncesi dönem mezarlarında at koşum takımının bulunması, süvarilerin yerel halk tarafından bir tür ordu olarak kullanıldığını henüz göstermemektedir. Dizginli at mezarlarda, özellikle binicilik silahları (yaylar, oklar, kesici bıçaklı silahlar) nadirdir. At sürmek daha ziyade, bir teslim aracı olarak, soylu bir savaşçının savaş alanında prestijli bir şekilde ayrılışı olarak hizmet etmiştir, ardından kabile birliğini korumak için atından inmiştir. Bozkır insanlarının Kuzey Kafkasya'nın yerleşik kabileleriyle ilişkileri farklı şekillerde gelişmiştir. Barışçıl etkileşim dönemleri genellikle askeri müdahaleler tarafından kesintiye uğramıştır. Bu arada at yetiştiriciliği, Orta ve Kuzey-Doğu Kafkasya dağlarında da yayılmıştır (yerleşim yerlerinden gelen malzemeler, atların ve atların mezarlıklarına eşlik eden heykelcikler ve resimler). Bölgede bir ilkin sadece öncesi değil, aynı zamanda erken devlet aşamasına geldiğine dair bir görüş vardır. Kaynaklar “İskit krallığı” onlara bağlı iyi organize edilmiş ve silahlı hareketli askeri oluşumlar ve onlara bağlı yerleşik ve yarı yerleşik gruplar hakkında bilgi vermektedir. Kırım'da gelişmiş ve geç İskit döneminde bu ad altında özel bir erken siyasi teşkilat kurulmuştur. Ancak bilim adamları uzun zamandır erken “İskit krallığı” sorununu tartışımaktadır. Kafkasya, İskitlerin sosyo-politik tarihinde önemli bir yer işgal etmiştir. Çünkü askeri birlikleri, Transkafkasya, Asur, Mısır'dan askeri birlikler savaşlar sırasında dağların etrafındaki bölgeden ve geçitlerden geçtiler ve İskitlerin kuzey yamacının eteklerinde oyalandılar. İskitlerin olduğu yönünde bir görüş ileri sürülmüştür. İskitler Kuzey Kafkasya'da geçici olarak kalmamış aynı zamanda Transkafkasya için bir akınlarda kullanmışlar ve Ön-Asya ve Asya’daki savaşları için daimi ikamet bölgeleri de oluşturmuşlardır[51].
N. N. Velikaya., S.L. Dudarev., S.N. Savenko’ya göre İskitlerin yerel Kafkas öncesi nüfusla ilişkisi açık değildir. Öncelik aşamada, büyük olasılıkla, ağırlıklı olarak düşmandılar. İskitler, yerel kabileleri fethetmiş ve bu türden sonraki oluşumlara neden olmuştur (Hun devleti, Hazar Kağanlığı, vb.). Bununla bağlantılı olarak Koban yerleşimlerinde yapay tahkimatlar ortaya çıkmış barınak yerleşimleri kurulmuştur. Askeri çatışmalar genellikle yerel toplumların İskit askeri müfrezelerinin gücüne ve onların gücüne tabi olmasına yol açmıştır. Hâlbuki Kimmer; İskit Sarmat, Alan, Hun, Hazar, Kıpçak vb. Türk Kavimleri biri birleriyle savaşmıştır. Birbirlerinin hem düşmanı hem de devamları olmuşlardır. Bu durum Asya, Ön Asya, Türk Kavim, boy ve devletlerinin tarihsel gerçeğidir. V.B. Kovalevskaya Koban zanaatkârlarının bir kısmı ve muhtemelen savaşçıları, bazı arkeolojik materyallerle teyit edilen İskitlerin Transkafkasya seferlerini belirtir. V.B. Kovalevskaya “emeğin ayrılığı” hakkında İskit savaşçıları ve Koban ustaları arasında etnik simbiyoz ve biri ile diğeri arasındaki eşitsiz birliktelik koşullarından bahseder. D.Ö 7.-6. yüzyıl sonlarında karışık bir kültürün izlerini taşıyan mezarlık alanları bırakan nüfusun yerel grupları ile bozkırlar arasındaki daha yakın ilişkiler de tespit edilmiştir. D.Ö. 7. yüzyılın 1. yarısında erken elit kurgan kompleksleri Stavropol Bölgesi'nde ve Kabardey-Balkar'da (Aleksandrovskoe köyü yakınlarındaki Krasnoye Znamya, s. Novozavedennoe, poz. Nartan) görülmüştür. Buna dayanarak, ilk “İskit krallığının” (“Ish- Kuza” Asur kaynaklarında), sosyal farklılaşmaya ve etnik itaate dayalı bu yerel gruplar Kuzey Karadeniz bölgesinde veya Azerbaycan'da değil, Doğu Karadeniz'de oluşmuş olabilir. M.I. Rostovtsev Kafkasya Kuban bölgesinde ilk “İskit krallığını” tanımlayan olmuştur. “İskit krallığının”, Kafkasya'nın orta bölgelerini erken elit höyüklerinide içerebileceği varsayılmıştır[52]. Bu politik varlığın spesifik konumu ve sınırları henüz belirlenmemiş olsa da, bu dönemde Kuzey Kafkasya bölgesini tek bir sosyo-politik alanda birleştirmeye yönelik ilk girişimlerden birinin yapıldığı varsayılabilir. Bundan önce, gelişen Maykop kültürü bu tür eğilimler kendilerini ancak belirli dönemler içinde gösterebilmiştir. Rus tarihçiliğinde “İskit krallığının” doğası ve gelişim düzeyi farklı şekillerde tanımlanmıştır. Resmileşmiş bir güç, bir göçebe devleti vb. denmiştir. M.I. Artamonov'un 1940-1970'lerin sonlarında, siyasi olarak yeterince gelişmediği ve hatta Kırım'da bile “barbar tipi” bir devlet olduğu görüşü kabul görmüştür. Günümüz Rus tarihçiliği de “İskit krallığının” temelde askeri-göçebe erken bir tür siyasi oluşum olduğunu yazmaktadır. Rus tarihçilere göre böyle bir “krallığın” kesin egemenliği uzun sürmemiştir. Zaten D. Ö. VI-V yüzyıllarda tamamen dağ etekleri ve ova bölgesinin çok sayıdaki Koban yerleşiminde hayat yeniden canlanmıştır. Gelişmiş barışçıl ilişkiler ve değişim ile kültürel bağlar artmıştır. Kültürlerini belirli bir şekilde değiştiren Orta ve Kuzey-Doğu Kafkasya'nın yerel nüfusu, yeni bir ekonomik ve kültürel yükseliş yaşamıştır. Mezar höyüklerinin açılmasında İskit heykelinin devrilmesinde ve yerli mezar ve ev yapılarında yapı malzemesi ikincil kullanımında ifade edilen “İskit karşıtı duygular” da ortaya çıkmıştır. D. Ö 1. binyılın 2. yarısında Politogenez süreci, Kuzey Kafkasya'nın batı ve doğusundaki kıyı bölgelerini, dış temaslara ve etkilere açık bırakmıştır. D. Ö. 5. yüzyılda Boğaziçi krallığı ve “Sind Krallığı” gibi diğer bazı oluşumlar ortaya çıkar (geç D. Ö. VI - erken 4. yüzyıl). Taman Yarımadası'nda ve bölgenin batı ve orta bölgelerini etkileyen Kuzey-Batı Karadeniz bölgesinde İskit döneminde Orta ve Aşağı Trans-Kuban'a yerleşen Meot kabileleri, o dönemde Kuzey-Batı Kafkasya'da meydana gelen aktif sosyo-politik süreçlere dâhil oldular. Ekonomik kalkınma ve derin sosyal farklılaşma D. Ö. IV. Yüzyılda Meot toplumu olup olmadığı kendi devletlerini kurmanın eşiğine gelip gelmediği tartışılmaktadır. Meotlardan bahseden Strabon, onların tiranlara veya krallara itaat eden “asa sahipleri” olduğunu söylemiştir. Ama yine de Meot krallığı bir dizi nesnel ve öznel neden ve koşulun bir araya gelmesi nedeniyle işe yaramamış; Boğaziçi krallığının rekabetçi bir siyasi sistemin ortaya çıkışını görme konusundaki isteksizliği paylaşılmıştır. Meotlar bu ortamda kısmen ona bağımlıdır. Ayrıca yüzyılın sonunda Meotlar, Siraks’larca saldırıya uğramıştır. Bu yöndeki içsel değişiklikler, tam olarak oluşturulmuş geri dönüşü olmayan yapılar kazanmamıştır. Boğaziçi krallığı, D. Ö. 4.-3. yüzyıllarda zirveye ulaşmıştır. Ancak D. Ö 1. binyılın sonunda etkisi giderek azalmaktadır. Ülke ekonomik ve mali sorunlar yaşayacak, sosyal çelişkiler tırmanacak, köle ve diğer bağımlıların ayaklanması patlak verecektir[53]. Bu çalkantılardan sonra Boğaziçi krallığı yeniden güçlenememiştir. D. Ö. 1. yüzyıl boyunca ya Part Türk Hanedanlığından Pontus kralı IV. Mithridates’e ya da Roma'ya bağımlı hale gelmiştir. III yüzyılın ortalarında. Got kabileler tarafından basılmış, bunun sonucunda birçok küçük ve büyük yerleşim yerleri ile şehirler yıkılmıştır. Bu yerleşimlerden Myrmekia, Nymphaeum, Gorgippia, Tanais'te hayat durmuştur. Hun orduları ve onlara tabi kavimler, 4. yüzyılın son çeyreğinde Boğaziçi krallığını işgal etmişler ve bir miktar hasara neden olmuşlardır. O zaman hayatta kalan devlet, sonunda VI. Yüzyılda yıkılmıştır. Sovyet tarihçiliğinde, genellikle Boğaziçi krallığının Hun istilası sonucunda yıkıldığına inanılmıştır. Ancak, XX –XXI. Araştırmaları Hun ordularının istilasının Avrupa Boğazı'nın doğu kesimindeki şehirlere ve yerleşim yerlerine zarar vermediğini göstermiştir. Hunlar, Taman Yarımadası'nın kuzeyindeki bir dizi yerleşimi yok etmiş ancak ana şehirlere dokunmamış ve hayat durmamıştır. Uzmanların vurguladığı gibi, Panticapaeum, Tiritak, Kitey, Kimmerik, Fangoria, Germonasse, Kepach ve diğerlerinde Hun kabileleri yerleşik nüfusla değiş tokuşa dayalı bir alışverişle ilgilendiler. Asya Boğazı ancak 6. yüzyılın başlarında büyük yıkılmlara maruz kalmıştır. Bu durun Hunların lider Grod'a karşı ayaklanmasıdır. Boğaz'ın bağımsız bir devlet olarak tarihi 6. yüzyılda Bizans İmparatorluğu'na dâhil edilmesi ile sona ermiştir. Dağıstan'ın güney ve güneybatısındaki nüfus, 4.-3. yüzyıllarda yeni bölgelerine yönelmiştir. D. Ö. erken ve daha sonra kuzey sınırları olan Kafkas Albanyası’nın bir parçası haline gelen siyasi oluşumlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu devletin güçlendirilmesi döneminde, Dağıstan'dan Sulak Nehri'ne bileşimi bölgeyi içermiştir. Bu nedenle, Kafkas Albanyasındaki en fazla kabilenin olduğuna inanmak için her neden vardır. Albanya Dağıstan topraklarını ele geçirmiş ve oldukça gelişmiş bir devletin belirtilerine sahip olmuştur. Özellikler: karmaşık sosyal yapı, idari-bölgesel yapı, siyasi güç kral, tek bir ekonomi ve para sistemi, ülkenin merkezi hükümetinin tanrıları tarafından yönetilen tanrıların panteonu olan Zerdüştlüğün yayılmasıdır. Bu devlet sayesinde Doğu medeniyetlerinin etkisi Kuzey Kafkasya yayılmıştır[54].
Ancak, Doğu'nun diğer erken devlet oluşumları gibi, çeşitli alanlarda ve körelmiş sosyal olgularda eşitsiz gelişmeyi sürdürdü. Kafkasya'daki siyasi ve etno-sosyal durum bir kez daha D. Ö.3.–2. yüzyıllar Rus tarihçiliğine göre İranca konuşan, temelde Sarmatyalıların yeni ve güçlü bir kabile birliğinin temsilcilerinin bölgedeki görünümü ile bağlantılı olarak önemli ölçüde değişmiştir. N. N. Velikaya., S.L. Dudarev., S.N. Savenko’nun İskit ve Sarmatların İranca konuştuklarını ısrarla vurgulamalarına rağmen günümüzde Sarmatların İskitlerin devamı bir Türk Halkı olduğu bilinmektedir. D. Ö. VI-V yüzyıllarda bile Güney Urallardan batıya, Don'a ve sağ kıyısına kadar göçebe göçleri vardır ve dolaylı ve doğrudan Kafkasya’yı etkilemişlerdir. Aşağı Volga'nın Savromatları ve Volga-Don müdahalesi de bu hareketlerde yer almıştır. İlk başta Ural göçebelerinin Savromatlarla ve Savromatların kendilerinin Doğu İskitlerle olan ilişkileri çoğunlukla barışçıldır. Ama zaten D.Ö IV yüzyılda bu karakter- Batıya olan göçler ve çeşitli nedenlerle değişmektedir. Farklı iklim dalgalanmaları ile bozkır bölgesinde artan kuraklık, Trans-Ural göçebelerin baskısı ve Güney'deki nüfus patlaması Urallar toplumun militarizasyonuna yol açmıştır. Ural göçebeleri üzerinde olumsuz etki D. Ö. 4.-3. yüzyılın sonlarında da patlak vermiştir. Kuzeydeki Grek kolonilerindeki krizler Olbia'dan Volga bölgesine ticaret yolunun işleyişini etkileyen deniz alanlarıdır. D. Ö IV. yüzyılın sonunda ekonomik ve siyasi bağlar sisteminde önemli bir rol oynayan İskitlerin gücü azalmaktadır. Aynı zamanda doğuda, Urallar ve Kuzey Kazakistan göçebeleri ile Orta Asya'nın tarım merkezleri arasındaki geleneksel bağlarda Makedon fetihleri ve müteakip gelişmeler sonucunda bölgedeki siyasi olaylarda bir kopuş vardır. Kitlesel göçün başlangıcı, D.Ö 4. yüzyılın ortalarına veya D.Ö 4.-3. yüzyılın başlarına kadar uzanır. Ancak bazı araştırmacılar bu süreçlerin tezahürünü D. Ö. 4. yüzyılın 1. yarısına bağlar. Savaşçı Sarmatyalılar ilk olarak Manych'in aşağı kesimlerinde ortaya çıktılar ve Kuban'a doğru ilerlediler. Daha sonra Sauromatian etkisinin ve varlığının devam ettiği Kafkasya'nın diğer bölgelerine yayılmaya başladılar. Daha önce Kafkasya'da siyasi ve sosyo-kültürel ilişkilere hâkim ve zaten yerel nüfusla karışmış olan İskitler ve Kuzey Karadeniz bölgesindeki şehir devletlerinin güçlü Helen etkisine tabi olan Kuzey Kafkasya ve Stavropol'ün batı bölgelerinde, esas olarak Kırım'da zorlandılar. Dağların ve dağların nüfusu, ova bölgesinde büyük ölçüde İskit etnik gruplarıyla karışık, yeni bir savaşçı bozkır komşusu ile çeşitli temaslara girmek zorunda kaldığını Sarmatyalılar çağın başında birkaç yüzyıl boyunca gergin bir ilişki içinde oldular. Özellikle yeni gelenlerin hücumları D. Ö. 4. yüzyılın 2. yarısında Elizavetovsky yerleşiminde bir tahkimatın ortaya çıkmasıyla kanıtlanmıştır. Önceki Meot mezarlarının sayısının silahlarla artması ve bölgede müstahkem yerleşimlerin Kuban’da ortaya çıkması bunu göstermiştir. Meotlularla çatışmaların yoğunlaşması, Meotian toprak mezarlıklarının, “kraliyet” mezar höyüklerinin ve tahkimatlarının işleyişinin durmasına yol açmıştır. Bazı tarihçilere göre, göçebeler başarılı olmuştur. Meot soylularını ortadan kaldırarak yok etmek ve yerel topluma önderlik etme D. Ö. 3. yüzyılın 1. üçte birinin sonundan itibarenSarmatyalılar aittir[55].
D.Ö 3. yüzyılın üçte birinin sonundan itibaren Sarmatyalılar uzun menzilli askeri baskınlar düzenler. Görünüşe göre, Kuban bölgesinden Sarmatyalılar Transkafkasya'da akınlar yaparlar. Yazılı kaynaklar, Sirakyalılar, Aorslar ve diğer Sarmat kabilelerinin liderleri ve “kralları”, binlerce atlıdan oluşan büyük oluşumlar (örneğin Strabon'a göre, Sirakyalılar arasında - 20.000 ve hatta Aorslar arasında - 200.000), askeri seferler (uzaktan dâhil gelişmiş ülkeler), “topraklar” ve yerleşim bölgeleri, şehirler, ticaret yolları vardır. Sarmat boy birliklerinden, örneğin bilindiği gibi, boy örgütlerine göre sosyal ve manevi yapıların daha yüksek bir aşaması olan Sirak birliğinden bahsedilebilir. Boğaz'a komşu olan Sirakiler de kendi “krallıklarını” yarattılar. Ama siyasi oluşumların doğası hakkında Kafkasya'daki Sarmatya zamanına ilişkin belirli bir veri yoktur. Ve genel olarak, bilim adamları, Kuzey Kafkasya'nın Orta kesiminin düz ve etek bölgelerinin nüfusu arasında, D. Ö. 3.–1. İskit zamanına göre; aynı zamanda, D. Ö 1. binyılın başında Dağıstan'ın düzlük Hazar bölgelerinde. "Dağlar Ülkesi” nüfusunun karmaşık ve çeşitli cenaze törenine ve özellikle erken kentin oluşumuna yansıyan sosyo-ekonomik yaşamda önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Kafkasya’da sosyo-politik süreçlerin hızlanmasında yeni bir aşama, Erken Alanlar'ın tarihsel arenasındaki olguları olan bir dönemle ilişkilendirilmiştir. Yazılı kaynaklar Alanların Bölgesi, yöneticileri, çocukları ve akrabaları, askeri liderler, Alan tercümanları hakkında bilgi vermektedir. Boğaziçi, uluslararası ilişkiler, varlıklı insanlar ve daha fazlası Alanların Ön-Kazak bölgesinde ortaya çıkışı bir dizi önemli askeri olayla belirlenmiştir. Ciddi bir askeri-politik güç olan Alanlar sadece siyasi olaylarda aktif rol almıştır. Tacitus'un ayrıntılı anlatımı ile Alanlar, Azak Denizi'nden Tuna bölgesine, aynı zamanda Transkafkasya'da ve Batı Asya’da D.S. 40'ların ortalarından 1. yüzyıla halen Aorsian birliğinin bir parçası iken, Boğaziçi krallığındaki siyasi olaylara, Mithridates savaşlarına, Roma ile Partlar arasındaki Ermenya[56] coğrafyasındaki mücadelesine dâhil oldular ve Kuzey Kafkasya topraklarından Transkafkasya'ya askeri akınlar gerçekleştirdiler. Pontus lideri Mithridates'in Evnon'a teslim olmayı tercih ettiği kabilenin Aorsi olduğu konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmamamıştır. Tacitus, Pliny ve Solin'in bilgileri D.Ö. yüz yıllarda Aors kabilesi sadece Kafkasya'nın orta bölgelerini işgal etmekle kalmamış, aynı zamanda Sarmatya Kapıları'na bitişik dağlara, yani Daryal Geçidine ilerlemiştir. Mithridates'in Roma'da bahsettiği tals-tuals ile Aorsi bölgesi, Daryal Geçidinin yakınında bulunabilir. Aynı dönemde, muhtemelen Alanlar, Aorian birliğinden tarihi ve siyasi arenaya girdiler. İlk başta, Alanlar Roma'nın tarafını tutmuştur. Ancak gelecekte, Alanların sınırları yakınında Roma İmparatorluğunun artan faaliyeti hakkında İmparator Nero'ya karşı bir askeri sefer yapmak niyetindedirler. D. Ö. 67 yılında Alan Birlikler Daryal Boğazı'na gönderilmiş, ancak geri gönderilmeleri gerektiği halde durmamışlardır. Alanların Transkafkasya'daki bir sonraki büyük istilası D. Ö 72'ye kadar uzanmaktadır. Bu olay hem Yunan-Latin hem de eski Ermenistan ve eski Gürcü kaynaklarına yansımıştır. Flavius Josephus, Media-Atropatena'yı (Part Türk devletinin bir parçası olan modern Azerbaycan'ın bir parçası) ve Partia'nın diğer bölgelerini işgal etmeyi planlayan Alanların, her şeyden önce, kontrol eden İberyalılarla müzakerelere girdiğini yazmaktadır. Daryal Boğazı'ndan geçiş, onların rızası ve desteği ile Alanlar İber krallığının topraklarından geçti ve Part devletinin sınırlarını işgal ettiler. 5. yüzyıl Khorensky'li Musa isimli Ermenistanlı bir yazara göre Alanlar bu istilada harekete geçti. Kuzey Kafkas yaylalarıyla ittifak kurup ve İberya'nın yarısını kendi taraflarına çekmiştir. Alanların Ermenistan'ı işgali, Ermeni prensi Artaşes'in Alan prensesi Satinik ile evlenmesiyle sona ermiştir. “Kartlis Tskhov- Reba”, Ovs (Alanlar) ile müttefik olan Kuzey Kafkasya yaylalarından Djiks, Durdzuks ve Didoi, yani Adige ve Vaynah-Dağıstan halklarının ataları ve "Pachaniks" (Peçenekler)le ittifak yapılmıştır. Böylece Alanlar, Part devletinin Transkafkasya ve Küçük Asya'daki çıkarlarını gerçekten tehdit etmiştir. Alanların Transkafkasya'daki bir sonraki büyük istilası 135 yılına kadar uzanmıştır. Bu sefer de Alanlar İberyalılarla anlaşarak hareket etmiştir. Kafkas Albanyasına ve Medya'ya büyük zararlar verdiler, Ermenistan ve Kapadokya'ya birkaç baskın düzenlediler, ancak daha sonra Part kralı II. Vologez'in hediyelerinden memnun olarak geri çekildiler. Roma topraklarını da tehdit ettiler. Genellikle İberyalılarla müttefik olan Ovs-Alanlar, Gürcistan topraklarını da işgal etmiştir. Alanların Transkafkasya'daki büyük istilalarının sonuncusu, 4. yüzyılın ortaları Ermeni kaynaklarına göre, II. Hüsrev döneminde ordunun bir parçası olarak Alanlar, Kafkasya'nın bir dizi dağ kabilesini içeren Kut kralı Sanesan, Ermenistan'ı ele geçirip ve neredeyse bir yıl boyunca elinde tutmuştur. Vagharshapat kenti yakınlarındaki savaşta işgalci ordu yenilip ve hükümdar Sanesan öldürülmüştür. D.S. birinci yüzyılların Orta ve Kuzey-Doğu Kafkasya'nın eteklerindeki anıtlarla ilgili son zamanlarda genelleştirilmiş arkeolojik veriler özellikle önemli hale gelmiştir. Erken Alan Çağının'nın sosyo-kültürel seviyesinin oldukça yüksek olduğunu belirtilmektedir[57].
Daha sonra kendi “kralları” veya “liderleri”, çeşitli sosyal statüdeki atlılar, diğer soylular ve yetkililer, aralarında devasa tahkimat kompleksleri, sık sık zengin mezarların bulunduğu geniş mezar alanları vb. V.B. Vinogradov kaydetmiştir. II. Yüzyılda Alanlar Sarmatya ve dağ kabilelerine boyun eğdirip; birliğin büyük idari ve zanaat merkezlerine sahip güçlü bir kabileler konfederasyonu yaratmıştır. Sarmatyalılarla karşılaştırıldığında, ilk Alanların daha yüksek sosyo-ekonomik gelişimi hakkında S.A. Yatsenko’da diyor ki “Son yıllarda, araştırmacılar bu olguyu anlamada önemli ilerleme kaydettiler ve belirtilen zamanda erken Alanların daha yüksek bir sosyal yapıya ve organizasyona sahip olduğu versiyonunu doğruladılar”. Son zamanlarda, “proto-devlet” veya ortaya çıkan erken devlet olarak adlandırılan düzen, pratik olarak tüm Kuzey Kafkasya boyunca erken Alanların Aşağı Don anıtları grubu ve Kuban'daki Altın Mezarlığın mezar höyükleri ile korelasyonu açıklığa kavuşturulmuştur. “Alanların”ın Aşağı Don merkezi, D. S 1. yarıda – D. S 3. yüzyılın ortalarında Orta Kafkasya'dan gelen insanların yayılması sırasında harap olmuştur. Sonuçta, Orta Kafkasya, Aşağı Don için bir “metropol” haline gelmiştir. Aynı zamanda, Altın Mezarlık tarafından temsil edilen yerleşik nüfus grubu da ortadan kaybolmuştur. Bu Erken Alanlar'dan Hazar Dağıstan'a aynı dönem göçleri de içermektedir. Yazılı geleneğin bazı verileri, D. S ilk yüzyıllarda yerel dağ topluluklarının siyasi yapısının özelliklerinin sunulmasına izin vermiştir. Strabo, savaşçı tsanlar hakkında notlar vermiştir. Dioscurias'ın yukarısındaki “Kafkasya'nın tepelerini” işgal ettiler ve komşu kabilelere hükmettiler. Bir kralları, 300 kişilik bir konseyleri vardı ve kendi deyimleriyle 200.000 kişilik bir ordu kurabilmekteler. Bu diğer bazı yerel topluluklar tarafından da yazılı kaynaklarda krallardan bahsedilmiştir. Erken Alan sosyo-politik oluşumunun krizi ve diğerleri, 4. yüzyılın sonunda - 5. yüzyılın başında meydana Ulusların Büyük Göçü döneminin başlangıcına denk gelmiştir. Bölgenin orta kısmındaki erken ortaçağ Alan kültürünün taşıyıcıları, dağlara ve dağlık bölgeye yaklaştılar.
Alan kültürünün mezar komplekslerine göre, 3. - 4. yüzyıllarda büyük ölçüde sosyal heterojenlik izlenebilir[58]. Princely adı verilen seçkin komplekslerin yoğunlaşması, V-IX yüzyıllarla ilgili olarak ve V – VI. yüzyılın ortalarına tarihlenir. Kabardey-Balkarya'nın komşu bölgelerinde “güç merkezlerinin” tahsisi hakkında soruları gündeme getirmiştir. 6. yüzyılın 3. çeyreğine ait çarpıcı bir rakam Bizans yazılı kaynaklarında kayıtlı olan “Alan kralı” Sarozius'tur (Sarodiy, Saray). Önemli bir güce sahiptir, Transkafkasya'daki siyasi olaylara katılmış, Bizans'ın bir müttefikidir ve diplomatik temaslarla, uluslararası ilişkilerde arabuluculuk yapmıştır. Türklere karşı çıkmıştır. V.B. Kovalevskaya, Sarozy'nin Kavminvod, Yukarı Kuban ve Balkarya bölgelerine hükmettiği bir seçenek ileri sürmüştür. Bu kralın konutlarından birinin yakındaki Gornoe Ekho yerleşimi olabileceği varsayımı da vardır. Kislovodsk Avrasya bozkırlarının, temas bölgelerinin ve bölgenin kendisinde geniş alanlardaki erken Orta Çağ, bir dizi göçebe ve yarı göçebe gücün oluşumu: Attila Hun devleti, Batı Türk Kağanlığı, “Büyük Bulgaristan” ve diğerleri ile işaretlenmiştir. Yazılı ve arkeolojik kaynaklar, 5.-7. yüzyıllarda hüküm süren Hazar Dağıstan'da “Hunlar Ülkesi” (veya "Hun Krallığı") hakkında bir fikir oluşturmayı mümkün kılmaktadır. "Hunların kralı" veya "Hunların komutanı ve büyük hakanı-" maiyetinde, orduda ve siyasi kararlarını Boy liderleriyle koordine etmede ülkenin yapıları 7. yüzyılın ortalarında Kuzeydoğu Kafkasya ve Güney Rusya bozkırlarında ortaya çıkan ve 10. yüzyılın 2. yarısına kadar varlığını sürdüren Hazar Kağanlığı, sosyo-politik anlamda daha köklü ve istikrarlı bir oluşum haline gelmiştir. Savir askeri-politik Boy birliğinin ve Türk Kağanlığının kalıntıları üzerinde oluşan Hazarya(Harita.2.), sosyo-politik sistemin birçok unsurunu onlardan almıştır. Bu Devlet, 7. yüzyılın sonunda Kafkasya'ya yerleşen tüm ana bozkır nüfus Savirler, Barsiller, Bulgar grupları, Hazarlar, Turkutler, vb. Türk gruplarını içermiştir.
Harita.2. Hazar Türk Kağanlığı Coğrafyası
Hazarların gücü ve etkisi, Azak-Hazar hattının tüm bozkırlarına, Kırım'a kadar yayılmıştır. Hazarya'nın ilk merkezleri kuzey Dağıstan'daki Semender ve Belenjer’dir. “Hun krallığı” da kaganlığın bir parçası olmuştur. Arap-Hazar savaşlarında (VII-VIII yüzyıllar) değişen başarılarla gelişen uzun vadede konumlarını elde etmek için Khazaria hayatta kalmayı başardı ve tutunmuştur. Bu savaşlar sırasında, Aşağı Volga bölgesine kadar olan topraklarına yönelik saldırıları püskürttüler ve Kafkas Albanya’sına, çoğu Arapların egemenliğine giren diğer Transkafkasya ülkelerine sayısız akınlar düzenlediler. Başarıda önemli bir rol Khazar Hanı, Alanların şahsında ve nüfusun diğer yerel gruplarının temsilcilerinde ve ayrıca Kuzey-Doğu'nun yaylalarına karşı kendi muhalefetinde müttefik bir potansiyel oynamıştır.. Araplar, asırlık mücadeleleri sırasında Kafkasya’da, İslam'ın güçlü bir şekilde yayılmasına sadece Derbent ve düz Dağıstan'ın bir parçasında başarılı olmuşlardır. Hazar hükümdarlarının bölgedeki konumlarının güçlendirilmesi, Bulgarlara karşı mücadelede ve Alania ile zor ilişkilerin geliştirilmesinde gerçekleşmiştir. Bulgarlar, Hazar Kağanlığı ile karşı karşıya gelmede kaybettiler, ikisi Orta Volga ve Tuna'ya giden üç parçaya ayrıldı ve üçüncüsü Khazaria'nın gücüne boyun eğmek zorunda kalmıştır[59]. Hazarlar, Alanları belirli bir bağımlılığa soktular. 8. yüzyılın 2. yarısında Doğu Slavlarla sınır bölgelerinde Orta Don ve Yukarı Donets'e taşınmak için onlar tarafından organize edildiler. Kuzey Kafkasya'nın ticaret yollarında, örneğin Khumarin yerleşiminde güçlü Hazar kaleleri ortaya çıkmıştır. Khazaria'nın en parlak döneminde, eğilim bir kez daha gerçekleşmiştir[60].
K.M. Baipakov, E.A. Smagulov, A.A. Erzhigitova(К. М. Байпаков, Е. А. Смагулов, А. А.). Erken Ortaçağ Nekropolisi Güney Kazakistan (Ержигитова Раннесредневековые Некрополи Южного Казахстана) isimli eserinde L. M. Levina'nın Doğu'nun Etnokültürel Tarihinde eski yerleşim yerlerinin ve nekropollerin uzun yıllara dayanan kazılarının materyalleri yayınlandığı belirtilmektedir. Aşağı Sir Derya maddi ve manevi kültürünün tarihine ayrıca Aral Denizi nüfusunun etnogenezisine (kökenine), D. Ö I. binyılın ikinci yarısında Orta Asya, Kafkaslar ve Avrupa halkları D.Ö. - IX yüzyılları gösteren Sir Derya Boylarının kültürel ve etnik bağlarına adanmış temel bir monografi yayınlanmıştır[61]. Otrar-Karatau kültürü çalışmasında, L.M. Levina, Tik Turmas, Aktobe, Altıntau, Tarsa-tobe ve diğer iyi bilinen yerlerden gelen seramiklerin tarihlendirilmesini doğrulamaktadır. Daha önce MÖ 3. yy'a tarihlenen Aktobe seramikleri için daha sonraki bir tarih oldukça kabul edilebilir. M.Ö. - III yüzyıl Otrar vahasında ve Sir Derya'nın sol kıyısında erken dönem seramikleri olan yerler tespit edilmiştir. Otrar-Karatau kültürüne ait tüm seramikler 7 -8 yüzyıllar her üç kültürün de seramiklerini analiz ettikten sonra, L.M. Levina, aşağı ve orta Sir derya nüfusunun ana etnik bileşiminin neredeyse bin yıldır değişmeden kaldığı sonucuna varılmıştır. Nüfusun çekirdeği, yeni etnik gruplarla etkileşime rağmen varlığını sürdürmüştür. Aynı zamanda, L.M. Levina’nın görüşüne göre, ikinci aşamanın başlangıcındaki görünüm Dinyester kültüründe, Güney Sibirya, Tuva ve Moğolistan kültürlerinin karakteristik unsurları, Hunların hareketiyle ilişkilendirilebilir ve bu da Sir derya kabilelerinin büyük hareketlerine yol açmıştır. Amu derya ve Sir derya deltalarına hareket ve o zaman tamamen ortadan kaybolma tarihle ilişkilendirilebilir. Kangarlar - Peçenekler ve Oğuz aşiret birliği L. M. Levina'nın çabaları sayesinde, eski yerleşim yerlerinin ve nekropollerin uzun yıllara dayanan kazılarının materyalleri yayınlanmıştır. Aşağı Sir derya ve ayrıca maddi ve manevi kültürünün Aral Denizi nüfusunun etnogenezisine, Sir derya Boylarının kültürel ve etnik bağlarına adanmış temel eser yayınlanmıştır. MÖ 1. binyılın ikinci yarısında Orta Asya, Kafkaslar ve Avrupa halkları M.Ö. - IX yüzyıllardır. Genel olarak, tarımsal anıt çalışmaları Sir derya 'nın pastoral kültürleri, “Kangyuy sorunu” sorunları farklı yıllarda ele alınmıştır. Birçok bilim insanından oluşan ve aralarında A.N. Bernshtam, Yu.A. Zadneprovsky, Yu.F. Buryakov, B.A. Litvinsky, Yu. A. Brikin, M.I. Filanovich, R.S. Suleimanova, L.A. Borovkova ve diğerlerinin bulunduğu çalışmanın sonuçları büyük ölçüde temel baskının iki cildinde özetlenen “SSCB Arkeolojisi” N.N. Lysenko'nun Kangju tarihi üzerine son genelleme çalışmalarından birinde ilginç ama tartışılmaz bir hipotezle formüle edilmiştir[62].
Şunu vurgulamak gerekir ki, 2004 yılından bu yana, Kazakistan'da “Kültürel Miras” devlet programı uygulanmaktadır. Arkeolojik bu program altında; çalışılan belirli bir biriktirme listesinin önemini ve kullanılabilirliğini dikkate alarak önceki araştırmalardaki nesneler seçilmiştir. Bunlar aslında önemli bir tarihi ve kültürel birikim taşıyan referans anıtlardır. insanların hafızası kültürel genetik için önemlidir. Bunların arasında "Kangyuy sorunu" ile ilgili anıtlar vardır. Kapsamlı bir şekilde program araştırması devam etmekte, kazı çalışmalarının ardından ve paralel olarak, bunları ilgili faaliyetler izlemektedir. Kazılan nesnelerin korunması ve restorasyonu, müzeleştirmeleri "Kültürel Miras" programının bir parçası olan "Antik Otrar'ın Canlanması" programıdır. Bu çerçevede, anıtların incelenmesi ayrıca bilimsel ve popüler bilim çalışmalarının yayınlanması, albümler, kitapçıklar öngörülmüştür Bu monografi, Kangyui dönemine ait anıtlar - ilk eyaletlerden biri Kazakistan topraklarındadır. İçinde Otrar ve Türkistan vahaları, Arys ve Talas nehirleri, vadileri nekropollerinin kazılarından elde edilen malzemelerin sistematize edilmiş verilere ve bunların analizi ile ilgili bir dizi sorunu ele alır. “Kangyuy sorunu”, yerleşik ve Orta Çağ'ın başlarında şehir kültürünü göstermektedir[63].
Kurganlar-Höyükler (Şekil.6.)
Şekil.6. Kurgan
Kolesnikova M.E., Kalinina E.V., Nevskaya T.A., Zvereva L.A (Колесникова М.Е., Калинина Е.В., Невская Т.А., Зверева Л.А.), Rusya tarihinde Kuzey Kafkasya, Северный Кавказ в истории России, Kuzey Kafkasya Federal Üniversitesi Yayınevi,Stavropol, 2017 (Ставрополь, 2017)isimli eserinde Maykop höyüğü, Oshad - Erken Tunç Çağı anıtıdır. D.Ö. 4. binyılın ikinci yarısına tarihlenmektedir. Höyüğün ayrıca eski bir adı vardır - Adıge efsanesinden gelen “Oshad”dır. Ana mezar, bir kabile liderinin cenazesinin defnedildiği höyüktür. Maykop şehrinin doğu eteklerinde yer almaktadır[64].
Fotoğraf. 4. Panter şeklinde koruyucu plak (D.Ö 7. yy)
Panter şeklinde koruyucu plak (D.Ö 7. yy) İskit hayvan stilinin parlak bir örneğidir. Bir avcının gücü ve saldırganlığı aktarılır, işitme, görme ve kokusunun keskinliği vurgulanır. Patilerdeki ve kuyruktaki görüntülerin büyülü gücünü arttırmak için, İskit sanatının tipik bir motifi olan 10 küçük, kıvrılmış yırtıcı hayvan daha yerleştirilmiştir(Fotoğraf. 4.)[65].
Fotoğraf. 5. Boğa, (D.Ö 7. yy)
Maykop höyüğünün arkeolojik alanı, o sırada Kuzey Kafkasya'da yaşayan yerleşik kabilelerin liderlerinden birinin gömüldüğü eneolitik döneme (kalkolitik veya Bakır Çağı) aittir. Değerli süslemelere ek olarak, ölen liderin üzerine bir gölgelik gerilmiştir. Gömme bezi, iki altın ve iki gümüş kaya balığı figürinlerine yerleştirilmiş dört gümüş tüp çubukla desteklenmiştir. Bugün Hermitage'da sunulan heykeller, boynuzları öne eğik ve bacakları dizlerinde hafifçe bükülmüş bir boğayı tasvir etmektedir(Fotoğraf. 5). Yaşamsal özelliklerin daha doğru bir şekilde iletilmesini sağlamak için, eski ustalar önce figürleri altından yaptılar ve daha sonra detayları gravürle işlemişlerdir[66].
Fotoğraf.6. Bir geyik şeklinde koruyucu Altın plak (D.Ö. 7. yy) Uzunluk 31,5 cm.
Bir geyik şeklinde koruyucu Altın plak (D.Ö. 7. yy) Kostromsky (Kuban bölgesi) köyü yakınlarındaki bir höyükte bulunmuştur(Fotoğraf.6). Buluntu yeri anıta ikinci adı verilerek – “Kostroma geyiği” denilmiştir. İskit sanatının başyapıtlarından biridir. Uygun şekilde yakalanan siluet, özlülük ve formların genelleştirilmesi, figüre inanılmaz bir dinamizm, bir iç enerji ve güç duygusu vermektedir[67].
Fotoğraf.7. Kelermes mezar höyüğünden kın içinde kılıç (D. Ö 7. yy)
Altın bir kın içinde demir kılıç (uzunluk 6