İşiniz Çok, Ama Zor Değil; Vira Bismillah… Ve, Bid’at…

 

Prof.Dr. Orhan ARSLAN

“Bir de, hayır/iyilik yarışında öne geçip arayı açanlar olacak: İşte onlar Allah’a yakın olanlardır (Vakıa 56/10-11).”

İnsanoğlu yaptığı her işte, en iyisini seçmezse yanlışa düşer. Yani en ikinci değil, en birinci olunacaktır.

En iyiden sapma, yanlış maya kullanmaktır. Yanlış maya, mayaladığı her şeyin kalitesini de, kimyasını da bozar. Sütü, sütlükten çıkartıp yoğurt yapan şey mayadır. Artık süt başka, yoğurt başka olmuştur.

Kullanılan maya faydalı, estetik, güzel, zarif, anlamlı ve amaçlı olmalıdır.
Öldüren değil dirilten, bozan değil düzelten; ıslah eden, değer katandır maya…

Mayası bozuk yanlış eğitimle yetişen yanlış insan, sonunda kötülük üretim fabrikası olacaktır; eğitim, sanat, mimari, politika, vb vb.

Bütün yanlış üretimler habis urdur, kanserdir, terörist imalattır; kısaca toplum barışı için cinayettir.

Mesela Daeş, İslam kisvesi altında teröristtir; eyvallah. Fakat bugün adına İslam denilen 1,5 Milyarlık toplumun, insanlığa kattığı değerleri söyleyebilir miyiz?

Zirve bir medeniyet ortaya koyamayan, bilime katkı sağlamayan, Kur’an’ı anlamayan ve anlatamayan, bugünü dünden daha kârlı olmayan, bulunduğu yerin doğal yed-i emini görülmeyen, bir araya gelmekten aciz bir kitlenin imanına nasıl İslam denir ki?

Tenzili ayetleri anlamadan okumayı sevap sayan, okuduklarını da diriler için değil ölüler için okuyan, Kevni ayetleri zaten okumayan, İnsan ayetini hiç ele almayan bir toplumun başarılı olması mümkün mü? Başarılı da olunmuyor zaten.

Günümüz Müslümanlarına, zalimin karşısında dilsiz şeytan gibi susarak zulme ortak olmaları da cabası.

Peygamberimiz Hz Muhammed’in örnekliğiyle bugünkü Müslümanlar örtüşüyorlar mı? Veya Hz Ömer ile?

Muhatap sadece Müslümanlar mı? Elbette ki hayır. 7 Milyar insana, kadim insani değerleri götürme görevi de size düşüyor.

7 Milyar insanın sorusunu duyuyor gibiyim: “Ey Türkler! Niçin doğru maya üreterek imdadımıza yetişmiyorsunuz, bak kokuştuk?”

İyi Maya’nın tarifini Yaratanımızdan alalım; “Hakikat, Adalet, Meşveret, Liyakat ve Merhamet…”

Aslında harekete geç kalındı bile.

Artık demir alma zamanıdır; buyurunuz Hz Nuh’un duasına katılınız:

“Bismillahi Mecraha ve Mursaha, İnne Rabbi le Gafurun Rahim (yol alması da, demir atması da Allah’ın adıyla olsun; gerçek şu ki, bizim Rabbimiz elbette tarifsiz bir bağışlayıcıdır, eşsiz merhamet kaynağıdır) (Hud 11/41).”

Yolunuz açık, cihadınız mübarek olsun.

Mayamızı Kuran özüyle yoğuran Rabbimiz. Seni sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz:

***

BİD’AT…

BİD’AT NEDİR?

Bid’at; Kur’an ve Sünnette olmayan demektir.

Bid’at; sahte dînî bilgidir.

Bid’at; önceden olmayan bir şeyi yapmaktır.

Bid’at; dinin Sahibinin hükmüne aykırı hükümler koymaktır.

Bid’at; tamamlanmış dine, eksik muamelesi yapmaktır.

Bid’at; dinde yeniden icatlar yapmaktır.

Bid’at; Allah’a ait olanla, beşere ait olanı karıştırmaktır.

 

NE ZAMAN BİDAT OLUR?

Tercih (kulun yaptığı) ile Teşri (Allah’ın koyduğu) karıştırıldığında bid’at olur.

Bedî olan Allah’a ait bir bilgi, spekülasyonla kula ait bir bilgiye dönüştürüldüğünde bid’at olur.

Adet ile ibadet karıştırıldığında; adet ibadetleşir, ibadet de adetleşir. İşte bu bid’attir.

Dînî olanla, örfî olanı birbirine karıştırıldığında bid’at olur.

Meselâ, sarık ve takke farz da değildir, sünnet de; bir tarzdır. Tabi bid’at de değildir. Tarz ile farz karıştırıldığında, tarza farz dendiğinde bid’at olur.

Sonuç: Dinin parçası olarak bakıldığında bid’at olur, yapılanla alakalı değildir.

 

DİNİN SAHİBİ ALLAH’TIR VE ALLAH DİNİNİ İKMAL ETMİŞTİR

Dinin sahibi, din hakkında konuşmuştur, herkes dinini Allah’tan öğrenmelidir:

“Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim (Maide 5/3).”

“ De ki; Allah’a dininizi siz mi öğreteceksiniz? (Hucurat 49/16).”

 

HAKEM KUR’AN’DIR

Her sonradan olan da bid’at değildir. Hakem Kur’an’dır.

Kur’an, bid’at ve hurafelerle tıkanmış iman damarlarını açan, akla ve vicdana hitap eden, hayat veren muhteşem bir serumdur.

El Âlim olan Rabbimiz! Sen varken, Vahyin varken, “Usve Hasene” Peygamberimiz varken bize ne gam! Seni her zaman olduğu gibi sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz Allah’ım.

Hayırlı Pazarlar diliyorum

Ankara, 24 Nisan 2016

 

Yazar
Orhan ARSLAN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen