Çakırcı Hamza Bey Kazıklı Voyvoda’ya Karşı

1461 Yılında Eflak tahtında Türklerin Kazıklı Voyvoda, Macarların Şeytan, Eflaklıların Cellat diye adlandırdıkları Vlad Drakul’un oğlu Vlad Tepeş oturuyordu. İnsanlara acı çektirmekten zevk alan bu hasta ruhlu adam esirlerini diri diri kazığa oturtmasıyla ün salmıştı.

Kendi halkının üzerinde bile çeşitli işkenceler denemekten çekinmeyen Vlad Tepeş, canavarlık düzeyini de aşan vahşi duygularını tatmin edebilmek için ülkesinde bulunan dört yüz Macar gemiciyi, altı yüz Alman tüccarını ve beş yüz Eflak soylusunu aynı gün içinde kazığa vurdurmuştu.

Gaddarlıkta sınır tanımayan Vlad ülkesindeki demirci ustalarına büyük kazanlar yaptırmış, altına büyük ateşler yaktırdığı kazanların içinde masum insanları diri diri kaynatmıştı. Dilencilerden şikayetçi olanların sayısının artması üzerine ülkesindeki dilencileri tek tek toplatıp bir araya getirdikten sonra bol bol yemek ve şarap ikram ettirmiş, lezzetli yemeklerle aç karınlarını doyurmaya çalışan dilencilerin bulundukları binayı adamlarına kundaklatarak bina ile birlikte hepsini yaktırmıştı. 

En az kendisi kadar gaddar olan sadık adamlarıyla birlikte büyük acılar çekerek ölen insanları izleyip, kendince zevk dolu saatler geçirmekten ve insanlar üzerinde çeşitli işkence usulleri denemekten vazgeçmeyen Vlad’ın karşısına bir gün gezgin bir rahip dikildi ve yaptıklarına artık bir son vermesini istedi. Gözü dönen Vlad Tepeş bu cesur rahibi, köy köy dolaştığı eşeği ile birlikte kazığa oturttu.

Ülkesini korku ile yöneten Vlad, kudretli Macar kralı Matyas Korven’in de desteğini aldıktan sonra iyice şımardı.

Fatih Sultan Mehmet Han, Osmanlı hududunu geçen ve Bulgaristan’a saldırarak masum sivillere olmadık eziyetler eden, geçtiği yerleri kan, ateş ve gözyaşına boğan Vlad Tepeş’in yakalanması ve gereken cezanın verilmesi için Vidin sancakbeyi Çakırcı Hamza Bey’i görevlendirdi.

Zavallı kadınların memelerini kestirerek yerine çocuklarının başlarını yapıştıran, sarıklarını çıkarmak istemeyen Osmanlı elçilerinin başlarına çiviler çaktıran Vlad Tepeş’in yaptıklarından haberdar olan Hamza Bey, Fatih’in fermanını alınca bölgede hüküm süren çetin kış şartlarına aldırmayarak hemen harekete geçti. Suları donmuş Tuna nehri kıyısında ordugâhını kuran Çakırcı Hamza Bey, kâtibi Yunus Bey’i Vlad’la görüşmeye gönderdi. Çetin bir pazarlıktan sonra Vlad Tepeş’i Hamza Bey ile görüşmeye ikna eden Yunus Bey ordugâha geri döndü.

Yapılan plan basitti. Görüşmeye gelen Vlad ve adamları yakalanacak, yaptıkları kötülüklerin cezası ödetilecekti. Fakat işler umdukları gibi gitmedi.

Şeytan Vlad ve süvarileri Hamza Bey’in ordugâhını bastılar. Hazırlıksız yakalanan Türk askerleri kahramanca savaşmaya başladılar ama askerlerinin önünde vuruşan Çakırcı Hamza Bey ve Yunus Bey şehit düşünce Türk askerleri vuruşmayı bırakıp teslim oldular.

Cellat Vlad teslim olan Türk askerlerine acımadı. Türk esirlerin bacaklarını ve kollarını kestirdikten sonra hepsini kazıklara vurdurdu. Vlad, şehit Hamza Bey’in başını, kollarını ve bacaklarını kestirdikten sonra rütbesinden dolayı diğerlerinden daha büyük bir kazığa vurdurdu. Elde ettiği başarının delili olarak Hamza Bey’in kesik başını Macar kralına gönderen Vlad kendisine yardım edilmesini istedi.

Baskının ardından askeri harekâtını sürdüren Vlad savunmasız kalan Niğbolu, Vidin ve Tuna boylarındaki şehir ve köyleri yakıp, yıktı. Erkek, kadın, çocuk, yaşlı demeden yirmi binden fazla insanı katletti.

Vlad Tepeş’in Osmanlı topraklarını tahrip ettiğini ve yanına yirmi beş bin esir alıp ülkesine döndüğünü öğrenen Fatih Sultan Mehmet Han ilkbaharda Eflak’a sefer kararı aldı. Fatih’in öncü olarak gönderdiği Mahmud Paşa Tuna nehrini aşıp Eflak’a girdi, ama Vlad’ın kuvvetlerine rastlamadı. Öncü kuvvetlerin ardından gelen Fatih’in komutasındaki Türk ordusu, karşılarına çıkmaktan çekinen ve vur kaç taktiğiyle savaşan Vlad’ın süvarilerini her karşılaşmada mağlup ederek Eflak’ın içlerine doğru ilerledi. Osmanlı ordusu harekâtını devam ettirirken Kazıklı Voyvoda’da ele geçmemek için durmadan kaçıyordu.

 Fatih, Vlad Tepeş’i yakalamak için Turahanlı akıncılarını görevlendirdi. Turahanoğlu Ömer Bey komutasındaki akıncılar, durmadan kaçan Vlad ve askerlerine Moldovya sınırında yetişmeyi başardılar.  Rumeli fatihi Türk akıncıları ile Vlad’ın süvarileri arasında korkunç bir çarpışma başladı. Sonunun geldiğini anlayan Vlad birkaç sadık adamıyla birlikte savaş alanından kaçmayı başardı.

Fatih, mızrakların ucuna takılmış iki bin baş ile Osmanlı ordugâhına dönen Turahanoğlu Ömer Bey’i başarılarından dolayı kutladı ve Teselya sancakbeyliğine atadı. Eflak seferi sona ermiş ama şeytan Vlad yakalanamamıştı. Süvarilerini Türk akıncılarının insafına terk edip savaş alanından kaçan Kazıklı Voyvoda önce Moldovya’ya oradan da Macaristan’a geçti. Fakat Vlad’ın bilmediği bir şey vardı. Türk ordusunun Eflak’tan sonra Macaristan’a yönelmesinden çekinen Macar kralı Matyas Korven, Osmanlı devletiyle alelacele barış antlaşması imzalamıştı. Macar kralı kendisine sığınmak için sınırlarından içeri giren Vlad Tepeş ve adamlarını tutuklattı. 1462 yılında tutuklanan Vlad, Budin’e getirildi ve zindana kapatıldı.

Eflak topraklarında yeniden düzeni tesis eden Fatih, Vlad’ın kardeşi Radul’u Eflak voyvodalığına atadı ve yanına da akıncı komutanı Ali Bey’i bıraktı. Türk ordusu geri dönerken Çakırcı Hamza Bey’in cenazesini de yurda getirdi ve ailesine teslim etti.

Bursa Hamza Bey semtindeki türbesinde yatan Çakırcı Hamza Bey’in Osmanlı devletine büyük hizmetleri geçmiştir.  Üç Osmanlı padişahına hizmet eden Çakırcı Hamza Bey, fetret devrinde Çelebi Sultan Mehmed’in yanında yer almış, Sultan II. Murad’a vezirlik yapmış ve İzmir’i fethetmiştir.

Macar kralı tarafından affedilerek 1474 yılında zindandan çıkarılan Kazıklı Voyvoda ise Eflak’ı yeniden ele geçirme planları yapmaya başladı. 1478 Yılında Türk ordusuna karşı giriştiği savaş sırasında öldürüldü ve insanlığın yüzkarası canavarın kesik başı İstanbul’a gönderildi. Ölümünden sonra Vlad Tepeş’in bir vampir olduğu söylentisi Macar, Alman ve Rus topraklarında yaşayan halklar arasında hızla yayıldı ve meşhur DRAKULA efsanesi böyle başladı.

KAYNAK

BÜYÜK OSMANLI TARİHİ: BARON JOSEPH VON HAMMER PURGSTALL

 

 

  

Yazar
Hasan ERDEM

Hasan Erdem; 1961 yılında Tekirdağ ili Hayrabolu ilçesi Kutlugün köyünde doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi Eskişehir’de okudu. Askerden geldikten sonra Bursa’da otomotiv sektöründe üretim yapan bir firmada 25 yıl güvenlik şefi ol... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen