Yine Tasavvuf

Kelam, Allah tarafından kulu ve elçisi vasıtasıyla gönderilen kitabın, zamanlarının ihtiyaç duyulan bilgilerine sahip insanlar tarafından yorumlanmasıyla ortaya çıkan görüşlerdir. Hz. Peygamber Müslümanlık yolunda ilk kez vahye muhatap olandır. Tasavvuf ise Hz. Peygamber’in aldığı vahyin derece olarak daha güçsüzüne ki buna ilham denilmektedir, ulaştıklarını belirten kişilerin bu vasıtasız bilgiyi aktarma çabalarıdır. Birincisinde tek kişinin aldığı vahyin kitap halinde değişmeksizin sunumu vardır. İkincisinde ise ilham pek çok kişi tarafından zaman zaman da birbirleriyle çelişecek surette alınmaktadır. Mesela Hz. Mevlana’da aşk denilen bir ilham alış türü karşımıza çıkmaktadır. İbn Arabi’de ise -aşk olmakla birlikte- benim anladığım kadarıyla gayb âlemiyle vecd vasıtasıyla kurulan ilişkiler ağırlıktadır. Benim gibi ne vahy almış, ne aşkın ilhamına veya vecde ulaşmış olmayan biri için durum oldukça vahimdir. Her ne kadar vahy almasam da bu netlikte Allah’ın bilgisiyle irtibat kurmuş ve görüşlerini serd etmiş Peygamber Efendimizle çağdaş ya da ondan sonra gelen nebi olmadığı için durum kısmen kolaydır. Ya inanır vahye uyarsınız ya da -Allah muhafaza buyursun- reddedersiniz. 

 

Tasavuufî bilgide ise durum farklıdır. Hz. Mevlana’nın “ben ol da bil” dediği bu hâli o olamayan ve olamaycak da olan ben nasıl bilebilirim? O zaman benim düşüncem Tasavvufda eser ortaya koyanların bu eserlerindeki ahlâkî tavır alışın bir etik disiplin biçimine getirilerek insanlara sunulmasıdır. Tâbir câizse tekkeden üniversiteye aktarılmasıdır. Yazılı eserler üzerinde insanların düşünebilmesi de böylece meşrû hâle gelebilir. 

Tekkede bulunan ve benim durumumda olup ilhama ulaşmayan kişiler de etrafa “…mış gibi yapmaktan” kurtulmuş olurlar. 
Bu yazımı daha önce yazdığım benzerleri gibi, tasavvufu önemli bulduğumdan yazmaktayım. Onun ahlâkını, san’atını, edebiyatını ve bütün bunları ortaya çıkaran nefis terbiyesini çok önemsemekteyim. Bu günkü ahlak ve san’attaki gerilemeyi, kapatılan -kapatılmayı da hak eden- tekkelerin yerine bir ahlak, san’at, edebiyat müessesesi koyamayışımıza bağlıyorum.

Yazar
Ahmet Yılmaz SOYYER

A. Yılmaz Soyyer, 1960 yılında Konya’nın Ereğli ilçesinde doğdu. Annesi ve babası o henüz bebekken ayrıldıkları için annesinin yanında büyüdü ve dedesi 1924 Manastır muhacirlerinden Bektaş Ağa (Kaçar) tarafından yetiştirildi.... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen