Sevginin Ortasına Bağdaş Kurup Oturan Koca Türkler

“Korku”nun en yücesi, elbette “Allâh korkusu”dur. Bu yüzden, dilimizde pek yaygın şekilde kullanılan “kork, Allâh’dan korkmayandan” sözü, asır-dîde vasıflar kazanmıştır. İnsan ömrünün hemen her safhasında, değişik tür ve dozlarda korku sahneleri vardır. Hayâtımızın hâkim hislerinden birinin korku olduğunu söylemek, aslâ mübâlâğa faslına alınmamalıdır. Korku sebebleri arasında, yığınla felâket ve aksilik adı sayılabilir. Bâzı korku kaynakları, kişinin yaradılış, huy ve tabiatından çıkmaktadır. Bu arada, önü ve arkası “sevgi”ye açılan nice hakîkat kapısının, sun’î zorlamalar ve mâşerî davranışlarla korkuya teslîm edildiğini, bir yere not etmek lâzım.

            Evet, çok acı, ama sevmemiz gereken pek çok şeyden korkuyoruz. Bunların başında da, Yüce Yaradan’a karşı duruşumuz yer alıyor. Allâh’dan korkmak yerine, Allâh’ı sevmeyi becerebilsek, tümen hesâbınca hafakan paragrafını dürüp çöpe atacağız. Koca Yûnus:

            “Düş d’önüme hubbü’l-vatan

            Gidem ey dost! Deyû deyû..”

            (Vatan sevgisi! Önüme düş, bana rehber ol da ‘gidem ey dost!’ diye diye Allâh’a yöneleyim, can emânetini esas sâhibine vereyim.)

derken, korku yerine sevgi ikaame etmenin reçetesini de veriyordu. Yûnus’daki vatan sevgisi ile Allâh’a yönelme arzûsu, ne büyük bir insanlık mertebesidir. Yûnus olmak, öyle her babayiğidin harcı değil..

            Anadolu’da gelişen Türk dîvân geleneğinin ilk, fakat büyük temsîlcilerinden Hoca Dehhânî, cemaati Cehennem ateşi ile korkutan vâize şöyle sesleniyordu:

            “Od ile korkutma vâiz bizi kim lâ’l-i nigâr

            Cânımız bizim oda yanmağa mû’tâd eyledi”

            (Ey vâiz! Bizi ateş ile korkutma. Zîrâ sevgilinin dudağı, bizim canımızı yanmaya alıştırdı. Yanmak ile sevmek fiillleri, bizim indimizde aynı mânâya ulaştı.)

            Yûnus Emre ile Hoca Dehhânî, birbirlerini görmüşler midir? Bilmiyoruz. Fakat aynı dönemde yaşadıklarını biliyoruz. Gerçi her ikisinin hayat hikâyesi de, sisler içinde ve tahmîn cümleleriyle dolu. Bu hakikî Türk “Koca”larının XIV. asırda Anadolu coğrafyasında dolaştıkları zannediliyor. Yâni, günümüzden yedi yüzyıl önce, bizim bugün dinlediğimiz Cehennem ateşi vaazlarını, onlar da dinlemiş. Onların bizden üstün tarafları, korkuyu def’ edip sevgide karar kılmaları.

            İnsanlığın ve Dünyâ’nın kurtuluşu, korku yerine sevgide buluşmaktan geçiyor. Muhterem ecdâdımız Yûnus Emre ile Hoca Dehhânî, yedi asır evvel, bu adresi bulup, tam ortasına bağdaş kurup oturmuşlar. Bu saâdet tablosunu seyredebilene ve sevgi hazzını duyabilene ne mutlu…

 

Yazar
Turgut GÜLER

1951 yılında Afyonkarahisâr’ın Sultandağı ilçe­sine bağlı Dort (bugünkü Doğancık) köyünde doğdu. Âilesi, 1959 Ocağında Aydın’ın Horsunlu kasabasına yerleşti. İlkokulu orada, Ortaokulu Kuyucak’da okudu. İki hafta kadar ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen