Türkülerimiz – XXVI; Türk Dünyası Türküleri – III “Azerbaycan Mahnıları – II”

 

Türk Dünyası’na kara sevdâlı bir güzel insan, çok kıymetli bir şâir ve yazar olan Yavuz Bülent Bâkiler için, ecdat toprağı Azerbaycan’ın ve Karabağ’ın çok özel bir önemi vardır. Bâkiler, SSCB Dönemi’nde kızıl despotların zulmü altında inleyen Azerbaycan ve Karabağ için çok içli şiirler kaleme almış ve; 

Basmış kanlı çizmeler toprağına bir defa

 Çiğnenmiş kara kalpaklar, temiz duvaklar

 Susmuş minârelerinde mübârek ezan

 Prangaya vurulmuş bir mahkûm gibi çâresiz

 Boynu bükük türkülerde güzelim Azerbaycan.[1]

dizeleriyle esâret altındaki Türk yurtları ve onların “boynu bükük türküleri” için duyduğu hüznü ve teessürü ifâde etmiş, bir başka şiirinde ise;

Adına el-pençe divan durduğum

Bin yıllık karasevdamız, ilâhimiz, ülkümüz

Türküler söyleyerek içimde gece-gündüz

Bir çalar saat gibi kurduğum: 

Azerbaycan[2]

diyerek Azerbaycan’a duyduğu özlemi;  çok lirik duygular ve sıra dışı tasvirlerle dile getirmiştir. 

Yavuz Bülent Bâkiler; komünist / ateist yönetimin baskı ve zulmü altında çok büyük acılar ve çileler çeken soydaşlarımıza, Azerbaycan’a ve Karabağ’a yazdığı şiirlerinde; fiilî sınırlarımızın dışında olsa da, gönül coğrafyamızın merkezinde bulunan Türk vatanlarına duyduğu hasreti,  muhabbeti, hicrânı, hüznü birlikte terennüm etmiş ve;

Şimdi uzaklarda kalan bir şehir vardır

Camileri yıkılmış, minareleri yarım

Bu şehrin çilesini ben çekerim yıllardır

Hasretimi ben duyarım.

 

Şimdi uzaklarda kalan bir şehir vardır

Ki sızlatır yüreğimi yıllardan beri

Vatan olmasına vatan Anadolucasına

Ama vatan haritamda yok yeri.

 

Güzelim türküleri türkülerimiz gibidir

Ve kalpaklı, bindallı oyunlarını balam

Bilenlerimiz bilir.

Bir gün bir selâm gitse Anadolu’mdan

O şehirden sımsıcak bin selâm gelir.[3]

demiş, şiirin devâmında ise vasiyet edercesine şunları söylemiştir:

Ve Karabağ çekik gözlü bir Türkmen kızı gibi

Hazar’ın yakınında mahzun güzelliğiyle

Dedem Hacı Murat’ın destan şehridir.

Çağrılsam yollarına düşebilirim.

 

Toprağına bayraklarla girebilirim

Karasevdâlılar gibi hasretim Karabağ’a

Uğruna ölebilirim.

Bir gün biterse her şey Karabağ’ı görmeden

İstemem bandolar, büyük çelenkler…

Üstüme okunmuş birkaç avuç mübarek

Karabağ toprağından serpilse yeter.[4]

Demirperde” yıkılmadan önce Türk milliyetçilerinin “Esir Türk İlleri” dediği, “Dış Türkler”i, Yavuz Bülent Bâkiler bir şiirinde “unuttuğumuz insanlar”   diye vasfetmiş ve bu konudaki hissiyâtını dizelere dökerken;

Ben çilesi çekilmemiş bir Türkmen 

Ben her sabah ciğerine kurşun yiyen bir yetim 

Çâresizlikler içinde sizi düşünüyorum 

Ey esir insanlar diyarında benim esir milletim 

Ve ey Kafkas Dağları ardında bayraksız memleketim

Sapına kadar Müslüman, sapına kadar Türk diyar! 

Dedemin gençliğinde at oynattığı topraklar[5]

ifâdesini kullanmıştır. Bâkiler; “Azerbaycan Yüreğimde Bir Şahdamardır” şiirinde de

Azerbaycan‘la ilgili düşüncelerini ve yıllarca atalarının yaşamış olduğu topraklara duyduğu hasreti bir manifesto hâlinde ve çok veciz mısrâlarla şöyle anlatmıştır:

Kuşluk vaktine kadar geceler boyu

Savrularak okuduğum yine Şehriyar.

Ala ceylanlara benzer hep Azerî türküler

Dinlediğim tar.

 

Ayrılmaz başımdan, bırakmaz beni artık

Selâmsız, sabahsız bir efkâr.

Ve yüreğim bin yıllık destanlarla tutuşur

Büyür Azerbaycan kadar!

 

Azerbaycan: Dedem Korkut şafağı

Mübârek dilimi süt gibi sağar.

Bâzen rüzgâr olur iliklerimde

Bâzen yağmur gibi üstüme yağar.

Götür beni Aras, al beni Hazar!

Türk’ü Türk’ten başka şimdi kim anlar.

Yaram derin, merhemim yok, vaktim dar

Bir destan yazar gibi yaz beni Anar!

Duy beni Bahtiyar! Duy beni Şahmar!

 

Geçen zaman üstüne, dökülen kan üstüne

Kılıç-kalkan üstüne

Ve ağzı köpüren yeleli atlar üstüne

Benim bir yeminim var:

 

Azerbaycan yüreğimde bir şahdamardır

Ben Yakub gibiyim uzun yıllardır.

Onda Yusuf’umun kokusu vardır.

Ve hasreti gönlümde büyük

Türkistan kadardır.

Ayettir kitabımda, bayrağımda rüzgârdır

 

Azerbaycan yüreğimde bir şahdamardır.

Şimdi Azerbaycan’da mevsim bahardır

Ama türküleri yine, baştanbaşa efkârdır…

Düşlerime yağan kardır.

Boynu bükük bir diyardır!..

Yardır…

Azerbaycan yüreğimde bir şahdamardır.[6]

 

Yavuz Bülent Bâkiler’in; “Güzelim türküleri türkülerimiz gibidir” dediği Azerbaycan mahnıları da; hayatın her karesine ayna tutan, sözleri ve nağmeleriyle yüreklere dokunan, insanın her duygusuna tercüman olan eserlerdir. Kimi zaman mahnılarda;

Piyâleler ireftedir

Heresi bir tereftedir

Görmemişem bir heftedir


 

Yar bize gonag gelecek balam

Bilmirem ne vaht gelecek balam

Belke de sabah gelecek


Dara zülfün sal her yana

Gözlerin ohşar ceyrana

Bahdım galdım yana-yana

Yar bize gonag gelecek balam

Bilmirem ne vaht gelecek balam

Söz verib sabah gelecek

Ala gözüm aldı canım

Elden gedib tab-tevanım

Sene gurban menim canım


Yar bize gonag gelecek balam

Bilmirem ne vaht gelecek balam

Söz verib sabah gelecek


Şamamalar hallı-hallı

Yar giyinib yaşıl allı

Boyu beste üzü hallı[7]

dizeleriyle özlemler, hisler, hayâller, arzular ve yürekte iz bırakan aşklar dile gelir, kimi zaman da;

Bahar gelende mende

Bitirem göy çemende

Men baharın gızıyam

Kömleği gırmızıyam


Uçmaya yok kanadım

Menim lâledir adım

Çölünüzü bezerem

Elden ele gezerem


Başımda al şamım var

Yanağımda hal’ım var

Yeyilmerem acıyam

Çiçeklerin tacıyam

 

Uçmaya yok kanadım

Menim lâledir adım

Çölünüzü bezerem

Elden ele gezerem[8]

diye arz-ı hâl edilir. 

Azerbaycan mahnıları;  kimi zaman geçmişe yolculuk yaptırır, kimi zaman etkileyen ezgileriyle yaralı kalplere dokunur ve dinleyenin içine işler, romantizmin doruklarına çıkardığı insanları alıp aşkın ve hasretin iç içe girdiği bir masal diyarına götürür ve hareketli melodilerin âhenkli ritimleri de nabızlara vurur: 

Kaş karalır, kölge tutur,

Yavaş, yavaş meşani…

Könlüm sesde, gözüm yolda

Gözleyirem men seni


Sabrım getdi, harda kaldın,

Kaş karaldı, gelmedin

Belke menim üreğimde 

Döyüntünü bilmedin

 

Aydın göyler, uca dağlar

Göy meşeler, lâl sular

Sizi gördüm, üreyimde

Aşdı, daşdı arzular[9]

Kimi zaman; 

Dağlara çen düşende

Galbime gam düşende

Ruhum bedenden oynar

Yadıma sen düşende


Bu gala daşlı gala

Cıngıllı daşlı gala

Korhuram yar gelmeye

Gözlerim yaşlı gala


Kızıl gül olmayaydı

Sararıp solmayaydı

Bir ayrılık bir ölüm

Heçbiri olmayaydı


Bulağ başı buz olar

Üstü dolu gız olar

Eğil desmalın götür

Ben götürsem söz olar

 

Bu gala daşlı gala

Cıngıllı daşlı gala

Korkaram yar gelmeye

Gözlerim yaşlı gala[10]

diyen bu mahnının ezgileri, dilden gönüle su gibi akan ve müziğin muhteşem âhengi sizi sarıp sarmalar… Kimi zaman mahnıları dinlerken eşlik etmeden duramazsınız, kimi zaman hüznü ve sevinci birlikte yaşarsınız;

Özüne özüm gurban

Gözüne bu gözüm gurban

Sözüne sözüm gurban

Yâr geldi yâr geldi yâr geldi

 

Elinde ipek desmal dede gurbanın olam

Çekmişem hasretini derdini möhnetini

Bu odur yoksa hayal

Yâr geldi yâr geldi yâr geldi


Oduna çok yanmışam

Başına çok dolanmışam

Yoluna dayanmışam

Yâr geldi yâr geldi yâr geldi

 

Gitme menden uzağa

Salma könlüm firağa

Sevdiğim ağıl ola

Yâr geldi yâr geldi yâr geldi[11]

dizeleriyle yâre duyduğunuz aşkı ve vuslat arzunuzu âşikâr eder, “Yâr geldi yâr geldi yâr geldi” nakaratıyla da yanık gönlünüze su serpmeye çalışırsınız ve kimi zaman da; 

Bilirsen mi sennen niye küsmüşem

Bahmadın üzüme size gelende

Ona göre bu dostluğu kesmişem

Kem bahırsan üzbe üze gelende


Kerem olub men oduna yanaram

Dostuma dost düşmenime yamanam

Men arifem işareden ganaram

Kelmeyi başlayıb söze gelende


Şeyda diyer heç gedrimi bilmedin

Dost oluban bir üzüme gülmedin

Ve’de verib ve’demize gelmedin

Ne demişdıg geze-geze gelende[12]

diyerek sevdiğinize siteminizi dile getirirsiniz… Kimi zaman mahnılar;  âşıkların yanık yüreğinden yükselen duyguları içli nağmeler ve dokunaklı sözlerle terennüm eder, kimi zaman;  

Könlüm senin esirin

Galbim senindir yar

İnsaf eyle hoş sözle

Meni gel dindir yar


Söyle nedir bu edâlar bu işve bu naz

Vallah ay gız bu gözellik sene de kalmaz

Yalgızam yalgız

Gel meni möhnete od’a salan vefâsız

Söyle nedir bu edalar bu işve bu naz

Geder ay gız bu gözellik sana da galmaz


Dağlar başı dumandır

Aman Allah yâr yine dumandır

Ayrılığın ölümden mene yamandır


Söyle nedir bu edâlar bu işve bu naz

Vallah ay gız bu gözellik sene de kalmaz

Yalgızam yalgız

Gel meni möhnete od’a salan vefâsız

Söyle nedir bu edalar bu işve bu naz

Geder ay gız bu gözellik sana da galmaz[13]

diye hem yüreğinin sesini, hem de hayatın gerçeğini dile getirir, kimi zaman; 

Yanırım aşkına can yâr

De mene naz eylesen 

Bu nazı sen mene yârim

Bu gadar az eylesen az


Görmüşem sevmişem 

İsterem seni

Edim ne çâre


Evlerinin dalı gaya

Gayadan bakarlar ay’a

Sensiz geçen günlerim yâr

Gelmez hiçbir zaman saya

  

Görmüşem sevmişem 

İsterem seni

Edim ne çare[14]

der, kimi zaman

Küçelere su serpmişem

Yâr gelende toz olmasın

Ele gelsin, ele getsin

Aramızda söz olmasın

 

Simavere od salmışam

İstekana gend salmışam

Yârim gedip tek galmışam

Bir heftedir tek galmışam

 

Ne güzeldir yârım, canım

Ne şirindir yârım, canım

Ne ezizdir yârın, canı

Ne şirindir yârın, canı

Küçelere su serpmişem

Yâr gelende toz olmasın[15]

dizeleriyle yârine duyduğu muhabbeti ve verdiği ehemmiyeti anlatır, kimi zaman;

Sensiz uzun geceler yuhum çekiler

Üstüme dünyanın odu töküler

Sensiz aşığının yar beli büküler

Olaram gurbanın seninle her anın

Hesretindeyem hesretindeyem


Hayat mehrabının şemi sen oldun

Ağzımın bal tadan taamı sen oldun

Behtımın şerbeti yâr câmı sen oldun

Bes nedir fermanın seninle her anın

Hesretindeyem hesretindeyem


Rahim’in varsa da derde dözümü

Sevdiğim yollarda goyma gözümü

Gurbanlık istersen yar deyim özümü

Olaram gurbanın seninle her anın

Hesretindeyem hesretindeyem[16]

 

diyerek, tahassür yüklü sözler ve hissiyat dolu ezgilerle derûnî duygularını dile getirir, kimi zaman;

Gaş gabağın yerle gedir

De görüm neylemişem

Üreğim güp güp edir

De görüm neylemişem

 

Bir mene bah naz eyleme

Naz eyleme naz eyleme

 

Gaş gabah tökme bele

De görüm neylemişem

Gel mene naz çekme bele

De görüm neylemişem

 

Bir günahım yohtur inan

Varsa de olum gurban

Dözmerem bu hala men

Ölürem az gala men

 

Bir mene bah naz eyleme

Naz eyleme naz eyleme[17]

dizeleri ve içli nağmeleriyle insanı mest eder, kimi zaman;

Bu dağdan aşmak olmaz

Narıncı başmak olmaz

Bir guru sözden ötrü

Yarnen savaşmak olmaz


Olmaz olmaz olmaz

Olmaz olmaz olmaz

Muhabbet olsa olar

Ah nece olmaz olmaz


Her gözelden yâr olmaz

Seven bahtiyâr olmaz

Yârı gözel olanın

Elde ihtiyar olmaz

Olmaz olmaz olmaz


Ulduz dönüp ay olmaz

Gış geçmese yaz olmaz

Könül seven gözelin

Gözellikte tay olmaz

Olmaz olmaz olmaz[18]…

der, kimi zaman;

Aylı gece, serin külek, göy çemen

Dört yanımız ıtır saçar yâsemen

Ancak meni bu dertlere garkeden

Ne çemendir, ne çiçekdir

Sen sen sen sen sen sen a gülüm

Sen sen sen sen sen sen

Bir söz ahır dodağıma dilimden,

Canân değil can bilirem seni men

Gece gündüz şu sînemde döğünen

Ne könüldür, ne ürehdir

Sen sen sen sen sen sen a gülüm

Sen sen sen sen sen sen[19]

diye yüreğinden geçen duygularını âşikâr eder ve kimi zaman da sevgilisine aşkını, hasretini ve sitemini “Sen gelmez oldun” diyerek şu dizelerle dile getirir:

Biz bu son baharda buluşacaktık

Bahar geldi geçti sen gelmez oldun

Taşlara mı döndü galbin gelmedin

Aylar geldi geçti sen gelmez oldun

Sen gelmez oldun

Sen gelmez oldun

Sen gelmez oldun yârim


Gözlerim yolda beklerim amma

Sen gelmez oldun


Demiştin kapına gelirim diye

Kulağım kapıda ses vermez oldun

Boş yeremi yemin ettik ikimiz

Kuşlar yuva kurdu sen gelmez oldun


Sen gelmez oldun

Sen gelmez oldun

Sen gelmez oldun yârim


Gözlerim yolda beklerim amma

Sen gelmez oldun[20]

21 Ocak 2023

(Devam edecek)

Dipnotlar

[1] Yavuz Bülen Bâkiler, Bizim Türkümüz, Duvak, 45- 46; Türkmen Yayınları, İstanbul, 1982

[2] Yavuz Bülen Bâkiler, Azerbaycan Yüreğimde Şahdamardır, 77; Türk Edebiyat Vakfı, İstanbul, 2009

[3] Yavuz Bülen Bâkiler, Karabağ Hasreti – I, Duvak, 47 

[4] Yavuz Bülen Bâkiler, Karabağ Hasreti – II, Duvak, 48

[5] Yavuz Bülent Bâkiler, Harman, 197

[6] Yavuz Bülent Bâkiler, Azerbaycan Yüreğimde Bir Şahdamardır, Seninle, 50-51; Polat Ofset, 1991, Ankara

[7] Piyaleler ireftedir – Yar bize gonah gelecekYöre: Azerbaycan, Kaynak kişi: Yöre ekibi, Notaya alan: Murat Akçay, Repertuar Nu: 5673

[8] Bahar gelende mende, Yöre: Âzerbaycan, Söz ve müzik: Ali Şevket Ekberova, Notaya alan: Nursaç Doğanışık, Repertuar Nu. 3682

[9] Kaş karalır, kölge tutur – Akşam Mahnısı, Yöre: Âzerbaycan, Söz ve müzik: Tevfik Guliyev, Notaya alan:
Çağrı Şen

[10] Dağlara çen düşende – Bu gala daşlı gala, Yöre: Âzerbaycan, Kaynak kişi: Sabir Mirzaev, Notaya alan: Altan Demirel, Repertuar Nu: 2923

[11] Özüne özüm gurban, Yöre: Âzerbaycan, Kaynak kişi: Handan Uysal, Notaya alan: Yücel Paşmakçı, Repertuar Nu: 153

[12] Bilirsen mi sennen niye küsmüşem, Yöre: Âzerbaycan, Kaynak kişi: İbrahim Yıldırım – Şeyda Eziz, Notaya alan: Nidâ Tüfekçi, Repertuar Nu: 173

[13] Könlüm senin esirin – Yalgızam yalgız, Yöre: Âzerbaycan, Kaynak kişi: Tevfik Guluyev – Resul Rıza, Notaya alan: Uğur Kaya, Repertuar Nu: 191

[14] Yanırım aşkına can yar, Yöre: Âzerbaycan, Kaynak kişi: Yöre: Âzerbaycan, Kaynak kişi: Yöre ekibi, Notaya alan: Mehmet Özbek,  Repertuar Nu: 2432

[15]Küçelere su serpmişem, Yöre: Âzerbaycan, Kaynak kişi: Reşid Behbudov,  Notaya alan: Eyüp Görkmen, Repertuar Nu: 105

[16] Hesretindeyem hesretindeyem, Yöre: Azerbaycan, Kaynak kişi: Zeynep Hanlarova, Notaya alan: Zafer Gündoğdu, Repertuar Nu. 357 3

[17] Gaş gabağın yerle gedir, Yöre: Azerbaycan, Kaynak kişi: İslâm Rızayev, Notaya alan:  Murat Akçay -İmran Koç, Repertuar Nu: 4021

[18] Bu dağdan aşmak olmaz, Yöre: Azerbaycan, Kaynak kişi: Huşenk Azeroğlu, Derleyen: TRT Müzik Dairesi Başkanlığı THM Müdürlüğü, Notaya alan:  Altan Demirel, Repertuar Nu: 3014

[19] Aylı gece, serin külek, göy çemen Yöre: Azerbaycan, Kaynak kişi: İslâm Rızaev, Derleyen: Nidâ Tüfekçi, Notaya alan: Nidâ Tüfekçi, Repertuar Nu: 30

[20] Sen gelmez oldun, Yöre: Âzerbaycan, Söz ve müzik Elekber Tagiyev

Yazar
Mehmet GÜNEŞ

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen