Çok boşanıyoruz, az evleniyoruz

Aile kan kaybetmeye devam ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun yaptığı son araştırmalar bunu gösteriyor. TÜİK’in verilerinden yola çıkarak 2018 yılında yapılan evlilikler ve boşanmalar arasında bir mukayese yapıldığında çok şey öğreniyoruz. Yıl içinde evlenenlerden daha fazla boşananlar var. Yani boşanma evlilikten daha fazla. Örneğin evlenme hızı yıl içinde % 6,7 oranında. Evlenme yüzdesi ise % 2,6. Buna karşın boşanma ise 2017’ye göre 2018 yılında % 10,9 artış göstermiş. Büyük ve dikkat çekici bir oran bu.

*****

Ergün YILDIRIM

Aile kan kaybetmeye devam ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun yaptığı son araştırmalar bunu gösteriyor. TÜİK’in verilerinden yola çıkarak 2018 yılında yapılan evlilikler ve boşanmalar arasında bir mukayese yapıldığında çok şey öğreniyoruz. Yıl içinde evlenenlerden daha fazla boşananlar var. Yani boşanma evlilikten daha fazla. Örneğin evlenme hızı yıl içinde % 6,7 oranında. Evlenme yüzdesi ise % 2,6. Buna karşın boşanma ise 2017’ye göre 2018 yılında % 10,9 artış göstermiş. Büyük ve dikkat çekici bir oran bu.

Türkiye’de ilk defa boşanma evlenmeyi aşıyor. İnsanlar evlenmekten daha fazla boşanmış görünüyor. Belki de 2018 yılına özgü bir farklılaşmadır bu. Ancak yılların genel dağılımına baktığımızda evlilik ve boşanma dengesinde bu kadar büyük bir sarsılma olmasa da yılların artışıyla boşanmalar da artıyor. Boşanmanın en yüksek olduğu ilimiz ise İzmir. İzmir bir kıyı kenti. Seküler modernliğin kalesi. Geleneksel aile dayanışmasının en düşük olduğu ve yine geleneksel aile değerlerinin oldukça düşük olduğu bir şehir. Boşanmayı etkileyen modern trendler burada çok daha yaygın.

Ortalama ilk evlenme yaşı, 2018 yılında erkekler için 27,8, kadınlar için ise 24,8 olmuş. Bu veriler, geç evliliğin artışını ortaya koyuyor. Modern hayatın ürettiği çalışma şartları, geçim standartları ve evlilik kültürü insanlarda geç evliliğe itiyor. Hem modern değerler hem de sanayi toplum geçim tarzı evliliği geciktiriyor. Yaşamını sürdürmede evliliğin konumu ve anlamı önemli ölçüde azalıyor. Evlilik, meşru cinsellik ve meşru çocuk sahibi olmanın yöntemi olmaktan uzaklaşmaya başladıkça hem gecikme hem de ailenin anlamsızlığı daha da artıyor. Çünkü insanlar evlenmeden de partnerlik hayatıyla cinsel tutumlarda bulunuyor. Yine çocuk edinerek veya taşıyıcı anne/biyolojik baba yöntemleriyle de çocuk sahibi olabiliyor. Zaten çocuk sahibi olmak da epey önem kaybına uğruyor. Kariyerist kişilik öne çıkıyor. Makamları tırmanmak ve standart gelir düzeyine ulaşmak için kapitalist hayat döngüsüne giriliyor. Baba ve anne olmayı bu yaşam döngüsü ikinci plana atıyor. Acaba filozof Platon haklı mı çıkacak? Onun ideal sitesinde kimin ne kadar çocuk yapacağına devlet karar verir ve çocuklar doğduktan sonra da ebeveynlerden alınır ve site için ihtiyaca göre yetiştirilir.

TÜİK’in araştırmasına göre aile etrafında ortaya çıkan başka önemli bir gösterge de farklı milletlerden ve farklı kültürden insanlarla yapılan evliliklerde gözüküyor. En fazla gelin Suriyelilerden almışız. 22 bin 743 olup toplam gelinlerin %4,1’ini oluşturuyor. Arkasından Azerbaycanlılar ve Almanlar geliyor. Göç artık çok önemli bir olgu. Sadece ekonomiyi, konut ya da güvenliği etkilemekle sınırlı kalmıyor. Aile yapımızı da etkiliyor. Aile küresel bağlama yerleşiyor. Bundan dolayı da farklı ülkelerden evlilikler gerçekleşiyor. En fazla kız verdiğimiz ülke ise Almanya. Yani en fazla Türkiyeli damat Almanlardan oluşuyor. Elbette Almanya’daki Türk ailelerle evliliğin yansımasıdır bu. Fakat gayri Müslimlerle evlenmeler de artıyor. Müslüman aileler, sadece onlardan kız almakla kalmıyorlar, aynı zaman da kızlarını da veriyorlar. Özellikle Avrupa’da yaşayanlar arasında gün geçtikçe yaygınlaşıyor bu tutumlar.

Türkiye’nin aile yapısı, küresel zamanların büyük dönüşümlerinden geçiyor. Modernliğin de ötesine uzanıyor. Evlenmek gün geçtikçe saygınlığını ve cazibesini kaybediyor. Buna karşın boşanma ise artıyor. Burada daha yapısal sorunlar öne çıkıyor. Bu sorunlarla mücadele etmek için dünyada ailenin anlamına inananlarla birlikte hareket etmeliyiz. Aileyi ifsat eden medya ve popüler kültüre karşı birlikte mücadele etmeliyiz. Nasıl ki terörizmle başa çıkmak için küresel işbirlikleri içine giriyorsak aynı şeyi aileyi kurtarmak için de yapmalıyız. Bunun için önce aile STK’ları, aile üzerine çalışan enstitüler ve akademisyenler harekete geçmeli. Muhafazakâr siyaset ve aile bakanlığı bu mesele üzerinde acilen durmalı. Son yıllarda çıkarılan boşanma ve evlilik ile ilgili kanunlar gözden geçirilmeli. Özellikle hayat boyu nafaka saçmalığı bunun başında gelmektedir.

—————————————–

Aşağıdaki bilgiler, yazıda ifâde edilen hususları teyiden, Kırmızılar tarafından eklenmiştir:

 

Evlenen çiftlerin sayısı 2018 yılında 553 bin 202 oldu

TÜİK verilerine göre, evlenen çiftlerin sayısı 2017 yılında 569 bin 459 iken 2018 yılında % 2,9 azalarak 553 bin 202 oldu. Kaba evlenme hızı binde 6,8 olarak gerçekleşti. Boşanan çiftlerin sayısı 2017 yılında 128 bin 411 iken 2018 yılında %10,9 artarak 142 bin 448 oldu. (Kaynak: TÜİK evlenme-boşanma istatistikleri, 2018)

 

bosanma evlenme 2018

—————————————–

Kaynak:

https://www.yenisafak.com/yazarlar/ergunyildirim/cok-bosaniyoruz-az-evleniyoruz-2049502

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen