Turancılık ve İslâmcılık

Dede Korkut da, Kaşgarlı Mahmut da ve Y. Has Hacip de İslam düşüncesinin bir parçası. Osmanlı medreselerinde okutulan toplam 32 kitabın 7’si Türkistan’ın Fergana Vadisi’nde yazılmış. Anadolu’da ise sadece 3 tane. Semerkant ve Buhara İslam düşüncesinin kurucu şehirleri. Kucağında Ahmet Yesevi, İmam-ı Maturidi, Bahaeddin Nakşibend, Buhari gibi kurucu öncüler yetiştirdi. Sonuçta bu bölgeyi yok saymak, İslam’ın büyük bir ilim ve düşünce havzasını yok saymak demektir. Turan illeri de diyebiliriz, Türkistan da. Önemli olan bunların içeriğini nasıl doldurduğumuz. Enver Paşa’nın Turan siyaseti de meşrudur, Akif’in Türkistan muhayyilesi de. Türkistan coğrafyası İslam âleminin bir parçasıdır. Türkistan, birçok Müslüman entelektüelin, edibin ve arifin yetiştiği bir “Maveraünnehir medeniyeti”dir.

*****

Ergün YILDIRIM

Ziya Gökalp II. Meşrutiyet’in fikri ortamında Altın Destan, Kızıl Elma, Vatan ve Turan gibi şiirler yazar. Bu şiirlerle bir Turan muhayyilesi inşa eder. Bu muhayyilede Timuçin, Atilla, Cengiz gibi İslam öncesi savaşçı liderler öne çıkar. Yeni Türk Yurdu’nu imgeler. Bu yurdun Kıpçak, Uygur, Kalaç, Kaygur Türk soylarının Tanrı Dağı’nda kurultay yaparak birleşmesini ister.

Türklerin İslam öncesi tarihi hayatıyla ilgili bilgiler, büyük ölçüde efsanelerle birleşir. Buradan mitoloji doğar. Mitolojiler, zamanlar üstü bir anlatıyla bugüne transfer edilir. Türklerin birliği, kökeni, altın çağı ve altın yurdu şiirin mitik diliyle yeniden üretilir. Turancılık bilinci, nesnel tarihi bilgilerden öte şiir, hikaye ve arkasında yazılan romanlarla beraber boy verir. Turancılık siyasetinin içeriği de Türkçülük ve mitik yüceltmelerle seküler bir biçimde inşa edilir. Nihal Atsız’ın romanlarında yer ve şahıs isimleri ile bu bilinç, daha sert milliyetçi bir ütopya olarak yeniden üretilir.

Gökalp ile başlayan Turancılığın bu mitolojik, Türkçü ve seküler boyutları Mehmet Akif tarafından eleştirilir:

“Turan ili” namiyle bir efsane edindik;

“Efsane, fakat, gaye!” deyip az mı didindik?

Kaç yurda veda etmedik artık bu uğurda?

Elverdi gidenler, acıyın eldeki yurda

Akif, Turancılık etrafında üretilen mitolojinin farkında. Bundan dolayı “Turan ili namıyla efsane edindik” ve onu gaye haline getirdik diyor. Aslında Akif de İslamcı duruşuyla Turan’ın mitolojik yönüne tepkilidir. İçeriği İslam öncesi mitlere ve seküler anlamlara dayandırılması, onu mesafeli hale getirmektedir. Nihayetinde Gökalp, Turan şiirinde vatanı yine Türk yurdu ile sınırlı tutarak tanımlar:

Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan

Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan

Elbette bu vatan muhayyilesinde de ezanın Türkçe okunması ve namazın da Türkçe kılınması yer alır. Bu görüşler Batı modernliğinde yaşanan “Protestanlık” reformlarını andırır ve ulusal din olarak tezahür eder.

Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,

Köylü anlar manasını namazdaki duânın.

Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur’ân okunur.

Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüdâ’nın.

Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!

Bu söylem ile birleşen Turancılık siyaseti, büyük ölçüde milliyetçi, seküler ve sadece Türklerin yaşadığı bölgeyle sınırlıdır. Bu bakış açısı da İslamcıları ister istemez bu siyasete karşı mesafeli ve tepkili hale getirir.

Turan siyasetini, Gökalp ve Mehmet Akif’in bakışlarının ötesinde İslam’la beraber sentezleyen üçüncü bir tutum olarak da bahsetmek mümkün. Enver Paşa bunu temsil eder. İslam Kafkas Ordusu, bu idealler için kurulur. Bu tutumda Turan siyasetinin içeriği İslam’dır. Türklerin yaşadığı illeri İslam bayrağı altında toplama gayesi bulunmaktadır.

Mehmet Akif, Türklerin yaşadığı coğrafya ile yakından ilgilenir. O Turan kavramı yerine Türkistan kavramını kullanmayı tercih eder. Süleymaniye Kürsüsü’nde adlı şiirinde Sibiryalı arkadaşı İbrahim Reşit Efendi rehberliğinde İslam Âlemi’ni dolaşır. Türkistan’a da yolu düşer.

Yolu tuttum yalınız doğruca Türkistan’a.

Gece gündüz yürüdüm bulmak için Taşkend’i;

Geçtiğim yerleri ta’dâda mahal yok şimdi.

Uzanıp sonra Buhârâ’ya, Semerkand’e kadar;

Akif, çıkardığı dergilerde de Türkistan’dan haberler aktarır. Türklerin yoğun yaşadığı bu coğrafya ile yakından ilgilenir. İslam temelinde orasıyla dertlenir. İhtişamlı dönemlerinden geriye fen ve ilmin yerini cahil hocalara bıraktığına hüzünlenir.

Soğuk Savaş dönemi İslamcılığı, Turani coğrafya ile ilgilenmez. Dönemin önemli entelektüelleri ne bir kitap yazdılar ne de bir görüş ileri sürerler. Yalnız Sezai Karakoç, medeniyet analizlerinde “Maveraünnehir medeniyeti” kavramını kullanır. Medeniyet perspektifinde Buhara da Semerkant da önemli merkezler. Sonuçta İslamcı fikriyatın genelinde Türkistan yok gibidir.

Dede Korkut da, Kaşgarlı Mahmut da ve Y. Has Hacip de İslam düşüncesinin bir parçası. Osmanlı medreselerinde okutulan toplam 32 kitabın 7’si Türkistan’ın Fergana Vadisi’nde yazılmış. Anadolu’da ise sadece 3 tane. Semerkant ve Buhara İslam düşüncesinin kurucu şehirleri. Kucağında Ahmet Yesevi, İmam-ı Maturidi, Bahaeddin Nakşibend, Buhari gibi kurucu öncüler yetiştirdi. Sonuçta bu bölgeyi yok saymak, İslam’ın büyük bir ilim ve düşünce havzasını yok saymak demektir. Turan illeri de diyebiliriz, Türkistan da. Önemli olan bunların içeriğini nasıl doldurduğumuz. Enver Paşa’nın Turan siyaseti de meşrudur, Akif’in Türkistan muhayyilesi de. Türkistan coğrafyası İslam âleminin bir parçasıdır. Türkistan, birçok Müslüman entelektüelin, edibin ve arifin yetiştiği bir “Maveraünnehir medeniyeti”dir.

——————————————

Kaynak:

https://www.yenisafak.com/yazarlar/ergunyildirim/turancilik-ve-islmcilik-2056925

 

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen