Doğu Türkistan ve Kâşgarlı Mahmud

Çin’in milyonlarca Türk’ü kamplarda topladığı uydulardan çekilen fotoğraflarla tespit edilmiştir. Dünyanın birçok ülkesi, insan haklarını ihlal eden Çin’i protesto etmektedir. Protesto eden ülkeler arasında maalesef Türk ve Müslüman ülkeler yoktur. Türklerin birbirlerine arka çıkmamaları tarihî zaaflardan biridir. Azerbaycan örneğinde bu zaafımızı kısmen gidermiş görünüyoruz. Fakat Doğu Türkistan, düşman çizmeleri altında inlemektedir ve bu olgu, bağımsız Türk devletlerinin umurunda bile değildir. Türklük adına, Türklük adına olmazsa Müslümanlık adına, o da olmazsa insanlık adına ses çıkarmamız gerekmez mi? Haydi Türklüğümüz ve Müslümanlığımız yarım diyelim, insanlığımız da mı öldü?

*****

Prof.Dr. Ahmet B. ERCİLASUN

Doğu Türkistan tarihî Türk yurdudur. Çin’in gerçek coğrafyasının Doğu Türkistan’la hiçbir ilgisi yoktur. Çin efsanelerine göre, Sarı Irmak, Çin’i doğuran anadır ve bu ırmak Doğu Türkistan’ın çok uzağındadır. Çin’in tarihî sınırları, batıda, Gansu koridorunun başladığı Lancou’ya ulaşmadan biter. Aşağı yukarı bin kilometrelik Gansu koridoru ve onun batısındaki Doğu Türkistan tarihî Çin sınırlarının tamamen dışındadır.

Mançu hanedanı Doğu Türkistan’ı 1760’larda istila etmiştir. 1863’te Doğu Türkistan’da kurulan bağımsız Yakup Bey Devleti de 1877’de Çin tarafından yıkılmış ve bölge Çin hâkimiyetine girmiştir. Çinliler bölgenin tarihî adı olan Şarki / Doğu Türkistan adını da değiştirmişler ve “yeni sınırlar” anlamında Şincang adını uydurmuşlardır.

Türkler 10. yüzyılda Müslüman olmuşlardır. 8. ve 9. yüzyılda Müslüman olan Türkler varsa da bunların sayısı çok azdır. Kitleler hâlinde Müslüman oluşumuz 10. yüzyılın ortalarında ve ikinci yarısındadır. Bu sürecin merkezi de Kâşgar’dır. 10. yüzyılın ortalarında, o zamanki Türk dünyasının hâkim ve merkezî gücü olan Karahanlıların hakanı Satuk Buğra Han Müslüman olmuş ve 50-60 yıl içinde Türklerin büyük çoğunluğu yeni dine girmişlerdir.

Satuk Buğra Han önderliğindeki Türklerin Müslüman olmasını sadece bir din değiştirme olarak düşünmek doğru değildir. Bu olay, aynı zamanda dönemin çağdaş medeniyetine girmek demektir; çünkü o zamanın çağdaş medeniyetini İslam dünyası temsil etmekteydi.

Nitekim Türkler de kısa zamanda bu medeniyete ayak uydurmuşlar ve büyük kültür adamları yetiştirmişlerdir. Türk dil ve edebiyatının iki büyük ismi, Yusuf Has Hâcib ve Kâşgarlı Mahmud Kâşgar’da yetişmiş Türk kültür adamlarıdır.

Yusuf Has Hâcib’in 1069’da yazdığı Kutadgu Bilig, Türk siyasetnamesidir ve Mısır’a, İstanbul’a kadar uzanan etkisi 15. yüzyıl sonlarına dek sürmüştür.

Kâşgarlı Mahmud’un 1077’de tamamladığı Dîvânu Lugâti’t-Türk, bilinen ilk Türk sözlüğüdür. Türk dilinin üstünlüğünü göstermek ve Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazılmış ansiklopedik bir sözlüktür.

Bütün bunları niçin yazıyorum? Doğu Türkistan’daki Uygur, Kazak ve Kırgız Türklerine uygulanan işkenceler Türk kültür eserlerine kadar uzanmıştır da onun için.

Çin’in milyonlarca Türk’ü kamplarda topladığı uydulardan çekilen fotoğraflarla tespit edilmiştir. Dünyanın birçok ülkesi, insan haklarını ihlal eden Çin’i protesto etmektedir. Protesto eden ülkeler arasında maalesef Türk ve Müslüman ülkeler yoktur. Türklerin birbirlerine arka çıkmamaları tarihî zaaflardan biridir. Azerbaycan örneğinde bu zaafımızı kısmen gidermiş görünüyoruz. Fakat Doğu Türkistan, düşman çizmeleri altında inlemektedir ve bu olgu, bağımsız Türk devletlerinin umurunda bile değildir. Türklük adına, Türklük adına olmazsa Müslümanlık adına, o da olmazsa insanlık adına ses çıkarmamız gerekmez mi? Haydi Türklüğümüz ve Müslümanlığımız yarım diyelim, insanlığımız da mı öldü?

Son günlerde, Kâşgarlı Mahmud’un heykelinin de yıkıldığı haberleri basında yer alıyor. Kâşgarlı Mahmud’un da, Yusuf Has Hâcib’in de, Türkleri Müslümanlığa sokan Satuk Buğra Han’ın da türbeleri Kâşgar’dadır. Bu eserler, Doğu Türkistan’daki Türk mühürleri demektir. Şimdi Çin, Türk mühürlerini ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Sadece Türk mührü dersem yanlış olur. Kâşgarlı Mahmud, Birleşmiş Milletler’e bağlı kültür teşkilatı olan UNESCO tarafından da insanlığa ait bir kültür mirası olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla Çin, bütün insanlığın malı olan bir kültür değerine de saldırıda bulunmaktadır.

Doğu Türkistan’daki âlimlerin 1950’lerden beri yaptıkları araştırmalarla Kâşgar yakınlarında bulunan Opal’deki türbenin Kâşgarlı Mahmud’a ait olduğu kesinleşmiştir. Bu konuda Kasım Rahim, İbrahim Mutiy ve Mirsultan Osmanov’un çalışmalarını minnetle anmalıyız. Türbe 1983 yılında müze hâline getirilmiş ve üzerine Uygur Türkçesiyle Mahmud Kaşkari Kabrisi yazılmıştır. Bahçesine de Kâşgarlı Mahmud’un büyük bir heykeli dikilmiştir.

İşte şimdi yıkılan heykel bu heykeldir. Kâşgarlı’nın sözlüğünde “lanet” kelimesinin Türkçesi kargış olarak gösterilmektedir. Ben de ona uzanan ellere onun diliyle “kargış!” diyorum. İnsanlık mirasına uzanan ellere de, ona ilgisiz kalan yetkililere de kargış, kargış!…     

——————————————————-

Kaynak:

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/dogu-turkistan-ve-kasgarli-mahmud-57694yy.htm

 

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen