Kırım’ın Rusya Tarafından Sessiz Sedasız Sömürgeleştirilmesi

Bir an için, beş kişilik ailenizle yüzyıllar boyu vatan bildiğiniz Bahçesaray’da kendi evinizde oturduğunuzu farzedin. Bu evin ailenizin kalacak tek yeri olduğunu ve Rus kimliği almaktan imtina ettiğinizi düşünün. Ya da velev ki Kiev’de yaşayan bir Ukraynalı olup Aluşta şehrinde çocukluğunuzun yazlarını geçirdiğiniz, dededen kalma bir yazlığın sahibi olun. Her durumda bu kararnamenin hedefi olmuş oluyorsunuz: Mülkünüzden ya kendiniz kendi isteğinizle kurtulursunuz, ya da devlet bu işi sizin için halleder! Hukukçular Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurulmasını tavsiye ediyor ama maalesef bu tavsiye pekçok sıradan vatandaşa bir şaka gibi gelmektedir. Zira AİHM’e başvurmak insan hakları avukatları bulup Rus kanununun icbar ettiği müddeti ziyadesiyle aşması muhtemel beyhude bir hukuk mücadelesine girişmek anlamına geliyor. Tabii davanın net bir kararla neticelenip neticelenmeyeceği bile muğlak.

Kırım’ın Rusya Tarafından Sessiz Sedasız Sömürgeleştirilmesi[i]

 

Olena YERMAKOVA[ii]

Tercüme: Fatih AKICI[iii]

Çevirenin Sunuşu

Bilindiği gibi 2010 yılında Ukrayna’nın cumhurbaşkanı seçilen Rusya yanlısı Viktor Yanukoviç’in Kasım 2013’te Avrupa Birliği ile “Ortaklık ve Serbest Ticaret Anlaşması”nı imzalamaması üzerine Ukrayna’daki batı taraftarı muhalefet ve halk protesto gösterilerine başlamıştı. Şiddetli protestolar neticesinde Yanukoviç, Şubat 2014’te Rusya’ya kaçmak zorunda kalmıştı ve Rusya bu hadiseleri darbe girişimi olarak nitelemişti. Şubat sonlarında Rusya’ya alenen bağlı paramiliter faşist gruplar Ukrayna’da bilhassa Sevastopol (Akyar) şehrinde provokatif kanlı faaliyetlere başlamış, gelişmeler Türk medyası tarafından da “Putin’in Gece Kurtları Ukrayna’da” gibi başlıklarla duyurulmuştu. Bu gruplar kısa sürede Sevastopol’deki Ukrayna donanmasını ve Simferopol (Akmescit)’teki Ukrayna birliklerini kuşatmış ve teslim almış ve ardından 27 Şubat’ta Kırım Özerk Cumhuriyeti Yüksek Meclisi’ni (Qırım Muhtar Cumhuriyetiniñ Yuqarı Radası) işgal etmişti. Daha sonra 16 Mart’ta silahların gölgesinde yapılan referanduma % 83 oranında katılım olmuş ve Kırım Özerk Cumhuriyeti %96.77, Sevastopol federal şehri ise % 95.6 oranıyla Rusya’ya bağlanmayı talep etmişti. 17 Mart’ta Kırım Yüksek Meclisi referandum sonuçlarına dayanarak “Kırım Cumhuriyeti”nin Ukrayna’dan bağımsızlığını ilan etmiş, Rusya aynı gün Kırım’ı bağımsız bir cumhuriyet olarak tanıyan bir kanun hükmünde kararname yayımlamış, 18 Mart’ta ise Rus ve Kırım liderleri Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasına dair anlaşma imzalamıştı. Neticede Kırım, Rus devletinin net, kararlı ve derin stratejisi neticesinde üç hafta gibi kısa bir süre içinde Rusya’ya bağlanmıştı.

Bundan altı yıl sonra, Mart 2020 tarihinde Putin, Kırım’da meskûn bulunan Tatar ve Ukraynalıları Rus vatandaşlığına geçmek ile Kırım’ı terk etmek arasında bir tercih yapmaya zorlayan 201 numaralı kanun hükmünde kararname vasıtasıyla onların ev ve topraklarını ellerinden almaya ve kendi vatandaşlarına yok pahasına sunmaya yönelik ciddi bir adım atmış, yerel halkı adeta kırk katır mı kırk satır mı ikileminde bırakmıştı. “Yeni Stalinist İskân Politikası” olarak adlandırılabilecek bu hamle, Kırımlıları 1944’te olduğu gibi hayvan vagonlarına doldurup Sibirya’nın dört bir yanına saçmıyordu ama benzer bir neticeye hukuk kılıfına ustalıkla uydurulmuş bir yöntemle, sessiz sakin bir şekilde vasıl oluyordu. Kırım’da insanlar Rus vatandaşlığını kabul etmezlerse yabancı statüsüne düşürülüyor ve emlak edinme hakları elinden alınarak evleri-barklarını kaybediyorlar. İnsanlar işgalci gücün vatandaşlığına girme zelilliği ile evlerinden edilme korkusu arasında bırakılıyor.

Bu sürece dair “New Eastern Europe” adlı İngilizce bir dergide okuyup iyi bir özet olduğunu değerlendirdiğim ve Türk okurunun nazarına arz etmek istediğim makaleyi aşağıda sunuyorum. Rusya’nın Ukrayna sınırına aylardır yüzbinlerce asker yığmakta olduğu haberlere yansıyan şu günlerde kuzey sınırımızda olup bitenler bizim için hiç olmadığı kadar kritik bir önem taşımaktadır. Milletimizin bu hayati mevzularla daha yakından ilgilenmesi, devletimizin de mutlak bir ciddiyetle icraatta bulunması milli güvenliğimiz açısından şarttır.

Kırım’ın Rusya Tarafından Sessiz Sedasız Sömürgeleştirilmesi

20 Mart 2020’de Rusya Federasyonu Başkanı’nın 201 numaralı kanun hükmünde kararnamesi yayımlandı. Bu kararname uyarınca, Kırım Yarımadası’nın takribi yüzde sekseni, esasen birkaç küçük şehir ve Sevastopol’un küçük bir kısmı hariç Kırım’ın neredeyse tamamı, Rusya’nın bir sınır şehri olarak ilan ediliyordu. Bu düzenleme, “Ukrayna’nın bir parçası olarak Kırım”ın salâsının verilmesi anlamına geliyordu.

Fiiliyatta bu kararname, Kırım’da yerleşik bulunan Ukraynalıları ve Kırım Tatarlarını ilhaktan sonra Ukrayna kimliklerini bırakıp Rus kimliği almayı reddederlerse kendi yurtlarında yabancı statüsüne sokacak ve kendi evlerinden atılmalarına sebep olacaktı. Zira bu kararname yabancı şahıs ve kurumların sınır bölgelerinde toprak ve mülk sahibi olmaları yasaklıyordu. Yaklaşık on bin parsel arazi sahibi olan ve ilhaktan sonra yabancı haline gelecek olan Kırımlı Ukrayna vatandaşları bu mülklerini bir yıl içinde satmaya veya hediye ederek elden çıkarmaya mecbur bırakıldılar. “Donbas and Crimea: Legal Un/Certainty” (Donbas ve Kırım: Hukuki Belirsizlik) projesine göre, yabancı mülk sahipleri bu müddetin hitamına kadar Rus kanununun emrini yerine getirmezlerse mülkleri mahkeme kararıyla müsadere edilerek bir başkasına verilebilecektir. Un/Certainty projesi uzmanlarının kanaati, Rusya’nın bu hareketi Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Roma Statüsü’ne göre bir savaş suçu sayılabileceği yönünde. Yine uzmanlar bu hareketin çok sayıda uluslararası düzenlemeyi ihlal ettiği hususunda hemfikir.

Birkaç Seçenek

Bir an için, beş kişilik ailenizle yüzyıllar boyu vatan bildiğiniz Bahçesaray’da kendi evinizde oturduğunuzu farzedin. Bu evin ailenizin kalacak tek yeri olduğunu ve Rus kimliği almaktan imtina ettiğinizi düşünün. Ya da velev ki Kiev’de yaşayan bir Ukraynalı olup Aluşta şehrinde çocukluğunuzun yazlarını geçirdiğiniz, dededen kalma bir yazlığın sahibi olun. Her durumda bu kararnamenin hedefi olmuş oluyorsunuz: Mülkünüzden ya kendiniz kendi isteğinizle kurtulursunuz, ya da devlet bu işi sizin için halleder! Hukukçular Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurulmasını tavsiye ediyor ama maalesef bu tavsiye pekçok sıradan vatandaşa bir şaka gibi gelmektedir. Zira AİHM’e başvurmak insan hakları avukatları bulup Rus kanununun icbar ettiği müddeti ziyadesiyle aşması muhtemel beyhude bir hukuk mücadelesine girişmek anlamına geliyor. Tabii davanın net bir kararla neticelenip neticelenmeyeceği bile muğlak.

Hal böyleyken bu “yabancı”ların yapabileceği bir şey var mı? Üzülerek itiraf edelim; çok az… Mevzubahis mülk sahip olduğunuz tek ev veya arazi değilse onu bir Rus vatandaşına satabilir, paranızı alıp Kırım’da bir daha tatil yapmayıverirsiniz. Fakat bu sizin tek evinizse, gidecek bir başka yeriniz yoksa ve onu yitirmek istemiyorsanız, en azından teoride, onu sattığınız yeni Rus sahiplerinden kiralayabilir ve evinizde kirayla oturabilirsiniz. Bu iki seçenek, Ukraynalı avukatların tavsiye ettiği yegâne iki yoldur.

Evinize sahip çıkmanın gayrıresmi yolları ise, ya Rus pasaportu edinmek ya da evinizi Rus pasaportlu bir yakınınızın adına tapulamak olabilir. Elbette hiçbir adım atmayıp, işlerin düzeleceğini ümit ederek bekle ve gör stratejisi uygulamak da bir seçenek. Ne yaparsanız yapın, maalesef, evinizin bir gecekondu gibi buldozerle yıkılmasına veya başkalarının eline geçmesine şahit olmanız mümkün. Dolayısıyla sizin var zannettiğiniz seçenekler, aslında sadece size tercih hakkınız varmış illüzyonunu yaratmaktadır. Çünkü hangi seçeneği seçerseniz seçin, sonuç aynıdır: Rusya Federasyonu Kırım’ın hemen hemen tamamına sahip olacak. Rusya’nın şeytanca planı, siz ne yaparsanız yapın neticede kendilerinin kazanmasıdır.

Ruslaştırma Siyaseti: Ya Sev Ya Terket

Latince bir hukuk terimi olan jus soli (toprak hakkı), bir toprak parçasında doğan bir kimsenin oranın vatandaşlığına hak kazanması anlamına gelir. Putin rejimi, bu kuralı Kırım’da tersyüz etmektedir: bir toprak parçası, vatandaşlıkla kazanılabilmektedir. Mesela Moskovalı bir Rus, Kırım’da her türlü ve sınırsız mülk edinme hakkına sahipken özbeöz Kırımlı bir gayri-Rus, ya Kremlin kanunlarını kabul etmek ya da mülklerini terketmek mecburiyetinde bırakılmaktadır. Konunun çok sayıda uzmanı, Kırım’da yaşananları bir tür sömürgeleştirme olarak görmektedir.

Putin’in kararnamesi sadece on bin parsel araziyi ve on bin aileyi ilgilendiriyor gibi görünse de (büyük resimde oldukça küçük görülebilecek bir rakam) şahit olduğumuz, Kırım’ın Ruslaştırılması sürecinin ne ilk ne de son adımıdır. Ukrayna Devlet Başkanı’nın Kırım Özerk Cumhuriyeti daimi temsilcisi Anton Korynevych’e göre Rusya hâlihazırda üç yüz bin Rus vatandaşını ilhak ettiği Kırım topraklarına iskân etti bile. Korynevych, yerleşimcilerin umumiyetle Rus devlet görevlileri, polisler ve rejim yanlıları olduğunu ifade etmektedir. Buna mukabil, Ukraynalı ve Kırım Tatar gazeteciler, meşhur şahsiyetler ve ilhaka itiraz eden kimseler topraklarından men edilmektedir. Korynevych bu işlemi nüfusun rejime sadakat doğrultusunda mübadele edilerek demografik yapının değiştirildiği yeni bir tür kolonileştirme faaliyeti olarak adlandırmaktadır.

Bu sürecin bir diğer perde arkası gelişmesi, Kırımlı Tatar ve Ukraynalıların Rusya sathına dağıtılması ve zorla kimliklendirilmesidir. Avrupa Birliği dış ilişkiler ve güvenlik politikası sözcüsü Nabila Massrali, resmi bir beyanatında Putin’in kararnamesini “Yarımada’da Rus vatandaşlığının dayatılmasının bir diğer adımı” olarak nitelemiştir. Bu noktada kararnamenin, Ukrayna vatandaşlarının Ukrayna’dan Kırım’a taşınmasını efektif olarak engellediğini ilave etmemiz farzdır.

Kırım’da yaşamayanların bu mevzuları ilk kez duymuş olması kuvvetle muhtemeldir. Uluslararası medyayı bırakın, bu meseleler Kırım medyasında bile kendine zor yer bulabilmiştir. Bizzat benim bile Ukraynalı birçok arkadaşım bu konudan bîhaberdiler. Peki neden? Her şeyden önce kararnamenin zamanlaması kusursuzdu; dünyanın COVID-19 salgınının tecriti altında olduğu Mart 2020 sonlarında yayımlandı. O günlerde herkes korona virüsüne odaklanmış ve canını kurtarmanın derdine düşmüştü. Kırım hakkında bir kararname şöyle dursun, kimsenin başka hiçbir şeye kulak asma mecali ve merakı yoktu.

Kırım’ın 2014’teki işgalinin üstünden yedi yıl geçmiş olduğu için uluslarası medya bunu çoktan unutmuşa benziyordu. Ukrayna’nın müttefiki olan uluslararası siyasetçiler Rusya’nın hareketlerini kınayan kısa bildiriler yayımladılar ama Ukraynalıların kriz anlarında hep söylediği gibi: “AB’nin tek yaptığı şey derin bir endişe duymak ve şiddetle kınamaktır”. Somut adımlar atılması nadirattandır. Bununla birlikte Ukraynalı siyasetçiler ve halk mevcut durumu kabullenmişken Avrupalı siyasetçileri kim nasıl eleştirebilir ki?..

Kararnamenin zamanlamasının öneminin bir başka sebebi, salgın sırasında seyahat kısıtlamalarının câri olmasıydı. Meseleyle uğraşmak niyetinde olsanız bile Kırım’daki mahkemelere gitmeniz ve de fakto yerel makamlarla görüşmeniz gerekmekteydi. Bu, Ukrayna’nın bir başka yerinde yaşayan biri için, seyahat kısıtları sebebiyle, hiç kolay değildir. Bu yetmezmiş gibi, Ukrayna’dan Kırım’a posta hizmetinin durdurulmuş olması ve mahkemenin posta yoluyla ulaştırılan evraka güvenmeyişi mevzuyu çetrefilleştirmektedir. Sonuç almak isteyenlerin Rus hukukunda uzman yerel avukatlar bulmak mecburiyetinde idi. Son olarak, Ukrayna’da hiçbir noter “Kırım, Rusya Federasyonu” şeklinde bir adres kaşesi taşıyan hukuki belgeyi kabul etmeyeceği için Ukrayna’da bulunup Kırım hakkında bir davadan sonuç almak hayli imkansızdır.

Zihinsel Güven(sizlik)

Kırım’da mülk sahibi olanların karşılaştığı, ilhakın yarattığı hukuki gri alandan kaynaklanan teknik sorunlardan başka, bu kör talihli kimselerin suçluluktan muzdarip bilinçlerini tecessüm ettiren bir dizi diğer problem de mevcuttur. Mağdurlarla konuştuğumda, karşı karşıya bulundukları açmazın şu şekilde olduğunu gördüm: Kırımla ilgili mevzuları layıkı veçhiyle yapmak ve Kırım’da Rus hâkimiyetini dolaylı olarak kabul etmemenin yolu Ukrayna kanunlarına göre hareket etmekten geçer. Fakat pratikte Kırım’da bir yaprak oynatabilmek için Rus kanunlarına göre adım atmanız şarttır. Dolayısıyla Ukraynalı mülk sahipleri köşeye sıkışmış ve ehven-i şerri tercih mecburiyetinde kalmışlardır. Değneğin hangi ucu daha az pistir: Tamamen kanuni bir şekilde sahip olduğunu evi satıp kişisel sermayenizi muhafaza etmeniz fakat bunu yaparken topraklarınızın ebediyyen sömürgeleştirilmesine katkıda bulunmanız mı; yoksa kendi ellerinizle inşa ettiğiniz bir evde yaşayabilmek için işgalci bir devlete kira ödemeniz mi; yoksa bu işgalci devletin vatandaşlığını kabul etmeniz mi?

Bugün birçok Ukraynalı, panik ve kafa karışıklığının etkisiyle bu açmazlarla uğraşacak mecali kendinde bulamamaktadır. Çoğu insan panik halinde hızlı ve ucuza satıp kurtulmanın peşine düşmüştür. Toprak uğruna eski usûl ortaçağvâri mücadele, tüketimci hür piyasa bileşenleri üzerinden devam etmektedir. Muasır liberal dünyada Stalinist iskân politikaları ve nüfus değişiklikleri geride bırakılmış gibi görünüyor; teknik olarak kimse kimseyi zor kullanarak yerinden yurdundan sürmüyor. Bir Ukraynalı neden tehdit altında bulunan Kırım’daki mülkünü özgürce satıp gitmesin ki? Elbette buna muvazi olarak, soğuk ve yağmurlu St Petersburg’da yaşayan varlıklı Rus vatandaşlarının güzel Kırım’da on bin parsel emlakı sudan ucuz bir fiyata satin alma fırsatının üstüne atılmasını da müşahade ediyoruz. İnsan Hakları Bölgesel Kurumu’na bağlı bir avukat olan Roman Marynovskiy’in Krym. Realii sitesine verdiği mülakatta böyle bir kararnamenin neden Kırım’ın ilhakından yıllar sonra yayımlandığının sorulmasına verdiği cevap; Rusya’nın bu zamana kadar başka bazı yollarla toprak tedarikiyle meşgul olduğu şeklinde idi. Belki de Kremlin Kırım’ı kendi vatandaşları için huzurlu bir cazibe merkezi haline getirecek ve onlara güven telkin edecek adımları atmakla meşguldü. Kırım köprüsü artık açıktır ve Kırım artık Rusya’ya bağlıdır. Rusların ekseriyeti artık şüphe etmemelidir, onların propaganda sloganlarını yeniden düzenleyecek olursak, Kırım artık onlarındır!

 

Bir Facia

Rusya açısından, Kırım’ın tanınması sürecinde it ürüse de kervan yürümektedir. Rusya’nın her bir adımında Kırım’ın kopuşu kesinleşmekte ve Ukrayna’ya tekrar bağlanması zorlaşmaktadır. Ukrayna artık bir başka ülke vatandaşlarının de fakto olarak sahip olduğu bir bölgede nasıl bir hak iddia edebilir? Kırım, kendi sakinlerinin büyük bir kısmı göç etmişken ve mevcut sakinlerinin büyük bir kısmı Rus vatandaşı iken, nasıl Ukrayna’ya tekrar entegre olmayı talep edebilir?

İlhaktan beri sürgünde yaşamakta olan Kırım Tatar Halk Meclisinin başkanı Refat Çubarov, Krym.Realii sitesine verdiği mülakatta Putin’in kararnamesini facia olarak nitelemektedir. O, bu kararnamenin Rusya için iki sorunu çözdüğünü vurgulamıştır: Bir, Ukrayna ile bağları olduğu düşünülen Kırım halkının tehciri; ve iki, toprağın kökten yeniden dağıtılması. Çubarov, Kırım arazisini Rusya’dan gelen yerleşimcilere vermenin, Kırım’ın sömürgeleştirilmesinin bir safhası olduğunu ifade etmiştir. O, bu hamleleri, Ukrayna’nın Kırım üzerindeki hakimiyetinin yeniden tesisini sakatlama teşebbüsleri olarak gördüğünü kaydetmiştir.

Daha 2015’te Dmitry Medvedev Kırım’ın Rusya’yla bütün bütün birleştirildiğini duyurmuştu. Fakat o tarihte birçok Ukraynalı bunu geri dönüşü olmayan bir süreç olarak görmemiş ve bir gün Kırım’ın “evine geri döneceği”ni ummuştu. Fakat Putin’in kararnamesi tam manasıyla hayata geçirildiğinde bunun dönülmez akşamın ufku olması kuvvetle muhtemel olacaktır.

————————————–

[i] Makalenin Orijinal Künyesi: Yermakova, O. (2021). The Silent Russian Colonisation of Crimea. New Eastern Europe, 47, 31-35.

[ii] Jagiellonian Üniversitesi, Avrupa Çalışmaları Enstitüsü’nde doktora araştırma görevlisi

[iii] Southern Methodist Üniversitesi iktisat bölümünden yüksek lisans sahibi, doktora programı tez aşama öğrencisi. Kredi risk analizi ve veri bilim direktörü.

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen