Bilgi ve düşünce ekseninde milliyetçilik

‘Düşünme’, insan zihninin kendi bilgi malzemesiyle yaptığı akıl yürütme ve çıkarımlardır. ‘Düşünce’ ise düşünme eyleminin sonucunda ortaya çıkan zihin içeriğidir (Bolay, 1996:114). Aslında, düşünme süreci, belirli bir bilgi grubundan yeni bir anlam inşa etme işidir. Doğru bilgi, doğru düşünmeye; doğru düşünce, doğru harekete ulaştırır. Yaşanılan hayatta karşılaşılacak her türlü sorunun çözüm kapasitesi, doğru bilgi ve düşünceler üreterek yükseltilir. İyi bir gelecek inşası, doğru bilgi ve düşünceler sayesinde kurulur.

*****

Prof.Dr. Feyzullah EROĞLU

İnsan zihni, algılanan belirsizlikleri anlamak ve davranışlarını belirlemek için çeşitli bilgi kaynaklarından yararlanır. Her bilgi türü, insanların belirli konulardaki meraklarını giderir ve algıladıkları belirsizliği aydınlatma işlevi görür.

Bilgi türlerinin nitelikleri

İnsan davranışlarının malzemesi bilgilerin nitelikleridir. Bunlar, birbirlerinden oldukça farklıdır. İnsanlık tarihi boyunca, bir kısmı nitelikli çoğu da niteliksiz, çok sayıda bilgi üretilmiştir.  Bunlardan, pek çok kültürel öğe yaratılmış ve birçok yaşam biçimi meydana getirilmiştir.

İnsanların hayata ve doğaya kattıkları her etkinlikte olduğu gibi insan zihninin ürettiği bilgilerin de kaliteleri farklıdır.  Buna göre bilgi; merak edilen belirsizliği aydınlatıyor, doğru düşünme imkânı veriyor, sorun çözme kapasitesini artırıyor, çevreyi değiştirme ya da uyum sağlama becerisi sağlıyor, bir takım aletler ve eşyalar yapılmasına katkı sağlıyor, birçok yararlı ilke ve kurallar getiriyor ve benzeri işlevler görüyorsa bu bilgiler nitelikli sayılır. Bu kıstaslara uyan en önemli bilgi türleri ise bilimsel bilgi, felsefe, sanat, hukuk, ahlak, edebiyat gibi bilgilerdir. Kadim milletlerde, yaşam biçimine sinmiş temel kültür kodlarıdır.  Toplumsal olarak yaratılan diğer bilgiler ise farklı işlevleri görmekle birlikte nispeten nitelikleri düşük bilgilerdir.

Bilgi düşüncenin temel girdisidir

İnsanlar, zihinsel gelişme yoluyla öğrendikleri bilgilerden, zihinlerinde yeni bir anlam inşa ederlerse yeni bir düşünce üretirler. Bu anlamda, doğru ve nitelikli bilgi sahibi olmadan, doğru ve nitelikli düşünce ortaya çıkmaz. ‘Bilgisi olmadan fikir sahibi olmak’ biçiminde ifade edilen yakınma, tam da böyle bir durumu anlatmak için kullanılır.

‘Düşünme’, insan zihninin kendi bilgi malzemesiyle yaptığı akıl yürütme ve çıkarımlardır. ‘Düşünce’ ise düşünme eyleminin sonucunda ortaya çıkan zihin içeriğidir (Bolay, 1996:114). Aslında, düşünme süreci, belirli bir bilgi grubundan yeni bir anlam inşa etme işidir. Doğru bilgi, doğru düşünmeye; doğru düşünce, doğru harekete ulaştırır. Yaşanılan hayatta karşılaşılacak her türlü sorunun çözüm kapasitesi, doğru bilgi ve düşünceler üreterek yükseltilir. İyi bir gelecek inşası, doğru bilgi ve düşünceler sayesinde kurulur.

Nitelikli düşünceden popülizme düşüş

Her düşünce, aslında bir zihin ürünüdür. Bir yapının kalitesi, mimarlık ve mühendislik bilgileri ile çeşitli yapı malzemesinin kalitesine bağlıysa; düşüncenin kalitesi de düşünen insanın akılcı düşünce yetisi ile ürettiği bilgilerin niteliğine bağlıdır.

Popüler kültürün egemenliği ile birlikte, içi boşaltılmış ya da başka anlamlar yüklenmiş kavramlar aracılığı ile düşünce ileri sürme alışkanlığı giderek yaygınlaşıyor. Düşünme eyleminde; ideolojik bilgi, siyasallaşmış inanç bilgileri, batıl inançlar, hamaset duyguları, siyasi yalanlar, içi boş ve süslü sözler gibi popüler kültür öğeleri kullanıldığında, bunlarla inşa edilecek düşünceler de o denli etkisiz oluyor. İnsanlar, ‘aldatan’ ya da ‘aldanan’ oluyor. Çoğu kez de her ikisi birden oluyorlar.

Milliyetçiliğin düşünce sorunu

12 Eylül 1980 Amerikancı askeri darbe ve onun ekonomik, siyasi ve kültürel uzantısı sivil hükümetler, Türk kültürünü magazin ve dini popüler kültür yoluyla kendi özüne yabancılaştırdı. Türk milletine dayatılan tüketime dayalı kapitalist yaşam biçimi, malum medya tarafından ses ve görseller üzerinden bütün toplum kesimlerinde egemen kılındı. Düşünmek ve akıl yürütmek gibi değerler yerine, keyif almak ve aldırmazlık şeklindeki eğilimler yüceltildi. Özgecilik ve toplumsal sorumluluk üstlenmek yerine, ‘benmerkezcilik’ kutsandı. Toplumu geliştirmek ve yüceltmek yerine, toplumsal varlıklar üzerinden servet, değerler üzerinden mevkî ve makam sahibi olma tutkusu kışkırtıldı.

Askeri ve siyasi hükümetlerin izlediği neo-liberal ekonomi ve popüler kültür politikasından, en çok da milliyetçilik düşüncesi etkilendi. Aslında, milliyetçiliğin kök paradigmaları, tarihi Türk kültür kodları, Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura gibi Türkçülerin düşünceleri ile Atatürk’ün yaptığı Türk Devrimlerine dayanır. Bu milliyetçilik anlayışı, yeni bilimsel yaklaşımlarla güncellenmek yerine, siyasi popülizme kurban edildi. Bu arada, küresel kapitalizmin gölgesinde işleyen medya aracılığıyla milliyetçi düşünce üzerinde ağır psikolojik savaş teknikleri kullanıldı. Küresel kapitalizm, etnik bölücü akımlar ile ‘suret-i haktan’ görünen dini cemaat ve tarikat oluşumlarını, Türk kimliğine yönelik saldırıların birer ‘aracı kurumları’ haline getirdi.

‘Tek yol siyaset’ değildir!

Milliyetçilik, tarihi arka planı ve geniş bir kültür coğrafyasını kapsayıcı niteliğinden dolayı çok geniş bağlamlı bir düşünce evrenine sahiptir. Bu yüzden, milliyetçi düşüncenin, diğer akımlara göre daha çok ve çeşitli bilgi ve düşünceler üretmesi beklenirdi. Bilimsel ve eleştirel düşünce ile kendisini sürekli yenilenmesi gerekirdi. Bu anlamda, milliyetçiliğin tek tipe ve tek yoruma indirgenme çabası hem var oluş mantığına hem de bilimsel zihniyete aykırı bir durumdu. Milliyetçilik, ‘tek yol siyaset’ mantığı içinde çoğunlukla siyaset kulvarına çekildi. Egemen siyaset kültürünün eleştirel düşünceye kapalı olması, milliyetçi düşünceyi, sadece ‘karşıtlıklar’ hareketi haline soktu. Bilgi ve düşünce temelli milliyetçilik anlayışının, dar bir alanda siyasallaştırılması sonucunda, paradoks olarak çok daha fazla milliyetçi partiler (bir anlamda parçalar) oluştu.

Milliyetçilik anlayışının, sosyal olayların göreceliliği ve kültür değişmeleri ölçeğinde belirli farklılıklar taşıması son derece elzemdir. Ancak, bu denli dağınık ve birbirine empati ile yaklaşmayan milliyetçilik anlayışlarının varlığı da kök paradigmalardan ve ortak değerlerden giderek uzaklaşıldığının önemli bir göstergesidir. Bu dağınıklıkta, 12 Eylül ve sonrasının küresel kapitalist müdahaleleri sonucunda, milliyetçi düşüncenin bilimsel, felsefi ve estetik düşünce yönünden kendini yenilememesi ve aşırı siyasallaşması da önemli bir rol oynamıştır.

Milliyetçi düşüncenin dağınıklık sorunu

Milliyetçilerden bir kısmı, kendi geçmişlerinden kaçarcasına popülist sağ ya da sol siyaset alanında kendilerine yer edinmeye çalıştı. Bir kısmı, sosyolojik anlamda ‘millet’ kavramını -özellikle Türklük bağlamında- reddeden dini cemaat ve tarikatlarda teselli arar oldu. Bir kısmı da temel referanslardan uzaklaşarak, sırf imaj ve simgelerden meydana gelen çeşitli siyasi partilere dağıldılar.

Kendi kök paradigmalarından kopunca, çok farklı düşünce akımlarının kavramlarıyla siyaset yapma tarzı, çok ciddi tutarsızlık ve çelişkili durumlar ortaya çıkardı. Milliyetçiler, bilgi ve düşünce yoksulu siyasetin verimsiz kanallarında kendilerine statü arar oldular. Birbirlerinden çok uzak siyaset anlayışlarında konumlanmaları ve neredeyse ortak paydalarının kalmayışı, aralarında ciddi bir soğukluk yarattı.

Dağınıklık soğukluk ve gerilim doğuruyor

Milliyetçi düşüncenin temelini oluşturan kök paradigmalar ile temel referanslar olmayınca, bu belirsizlik ortamında her kafadan birbiriyle zıt ve çelişkili sesler çıkıyor. Yersiz ve gereksiz tartışmalar, belirli bir mantığı olmayan zıtlaşmalar, milliyetçi düşüncenin enerjisini ve sinerjisini yok ediyor. Yaşanılan hayatın sorunlarını ve çözüm yollarını, akılcı ve bilimsel yollardan gösteremeyen milliyetçilik anlayışları, genç insanlarda soğukluk yaratıyor. Milliyetçilerin içine düştükleri polemik ve anlamsız tartışmalar, aralarındaki ortak değerleri aşındırmayı sürdürüyor.

Ülkenin kalkınması ve bütünlüğü ile toplumsal varlığın güven ve huzur içinde sürdürülmesinde milliyetçi düşüncenin dinamizmine çok büyük bir ihtiyaç vardır. Milliyetçiliğin dağınıklığında rol oynayan başat etken aşırı siyasallaşma, bilgi-düşünce ekseninde ve kök paradigmalar kıstasında yeniden gözden geçirilmelidir. Her milliyetçinin siyaset yapması gerekmiyor. Göktürk Yazıtları ve Türklüğün temel kültür kodlarının şekillendirdiği milliyetçilik ülküsü, akılcı düşünce ve bilimsel zihniyetle daha fazla desteklenmelidir.

Bolay, S. H. (1996), Felsefi Doktrinler ve Terimler Sözlüğü, Ankara: Akçağ.

———————————-

Kaynak:

https://millidusunce.com/misak/bilgi-ve-dusunce-ekseninde-milliyetcilik/

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen