Uğur UTKAN
Öz
İlk çağlardan beri ihtiyaç duyduğu, ancak üretimini yapamadıkları mal veya hizmetleri elde edebilmek için farklı yollara başvurmuş olan insanlar, ilk zamanlarda kendi ihtiyaçlarını kâh üretim yoluyla kâh avcılık ve toplayıcılık yaparak doğadan karşılıksız temin yoluyla karşılama çabasında olmuşlardır. Ve neticede tarımla başlayarak istikrarlı üretim aşamasına geçen insanlar, ürettikleri ihtiyaç fazlası ürünleri çeşitli şekillerde değerlendirmeye çalışmışlar, bu çabalar zaman içerisinde ticari faaliyetlerin ortaya çıkmasına katkı sunmuştur. Ticari faaliyetler neticesinde insanlar bazı ihtiyaçlarını kendileri üretmemiş, ithal yoluyla temin etmeye çalışmıştır. Bu temin gayretleriyle değiş-tokuş yöntemi doğmuştur. Bu yöntem, zamanla yerini değişim aracı olarak kullanılan farklı araçlara bırakmış, değerli madenlerin ortaya çıkmasıyla fiziksel anlamda para ete kemiğe bürünmeye başlamıştır. Daha sonraki dönemlerde kullanım kolaylığı anlamında bu değerli madenlerin yerini kâğıt paralar almıştır. Kâğıt paralarla ödemelerin yapılması kolaylaşmış ve insanların ihtiyaçlarını daha hızlı temin etmesinin önü açılmıştır. 19. yüzyıldan itibaren ise telgraf ağı üzerinden EFT’nin ortaya çıkmasıyla artık para, gözle görülüp elle tutulur olan fiziksel bir kavram olmaktan çıkıp kavramsal olarak algılanan bir faktöre dönüşmeye başlamıştır. Günümüzde ise parada dijitalleşme hali mevcutken özellikle son yıllarda ortaya çıkan ve paranın yepyeni bir hali olarak görülen kripto para sistemi hayatımızın bir parçası haline gelmiştir. Bu makalede de değiş-tokuş ile başlayan değişim usulünün para ile yapılmaya başlanması ve günümüzde teknolojinin etkisiyle yaşanan sanallaşmaya kadarki tarihsel yolculuğu ele alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: değiş-tokuş, trampa, sikke, banknot, kripto
Abstract
From ancient times, people have sought various ways to obtain goods and services they needed but could not produce themselves. Initially, they tried to meet their needs either through production or by hunting and gathering, obtaining resources from nature without cost. Eventually, starting with agriculture, they progressed to a stage of stable production, and they tried to utilize their surplus products in various ways. These efforts contributed to the emergence of commercial activities. As a result of commercial activities, people did not produce some of their needs themselves and tried to obtain them through imports. This procurement effort gave rise to the barter system. This method gradually gave way to different tools used as a medium of exchange, and with the emergence of precious metals, money began to take on a physical form. In later periods, paper money replaced these precious metals due to its ease of use. Paper money made payments easier and paved the way for people to obtain their needs more quickly. From the 19th century onwards, with the emergence of EFT via the telegraph network, money ceased to be a tangible, physical concept and began to transform into a conceptually perceived factor. Today, while digitalization of money is prevalent, the cryptocurrency system, which has emerged in recent years and is seen as a completely new form of money, has become an integral part of our lives. This article examines the historical journey of exchange, starting with barter and progressing to the virtualization experienced today under the influence of technology.
Keywords: exchange, barter, coin, banknote, crypto
GİRİŞ
İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak için verdikleri mücadele insanlık tarihi boyunca sürekli değişim göstermiştir. İnsanlar ilk zamanlarda yaşamlarını sürdürürken kendi ihtiyaçlarını üreterek veya doğadan karşılıksız temin etmişlerdir. Daha sonra toplumsal bir sistem içerisinde yer almaya başlayan insanlar arasında ticari faaliyetler doğmaya başlamıştır.
Ticari faaliyetler neticesinde insanlar bazı ihtiyaçlarını kendileri üretmemiş, diğer insanların üretimlerini ihtiyaçlarını karşılamada kullanmıştır. Bu şekilde değiş tokuş olarak da adlandırılan takas sisteminin kullanılması da parasal sürecin başlangıcı olarak kabul gördü. Bu andan itibaren değişim aracı olarak görülen takas sistemi, zaman içinde yerini değişim aracı olarak kullanılmaya başlanan çeşitli maddelere bırakmıştır.
Asırlar boyunca ekonomide anahtar işlevini gören ve günümüzde de modern ekonominin temelini oluşturan para, insanlık tarihini şekillendirmesinin yanı sıra geçmişten günümüze mal ve hizmetlerin karşılığı olarak başta ekonomik olmak üzere insan yaşamına dair pek çok faaliyetin sürdürülmesini sağlayan en temel değerlerden biri olmuştur. Daha da önemlisi para, yalnızca ekonomik bir araç olmaktan öte toplumların gelişiminde kritik rol oynamış önemli bir vasıta olagelmiştir.

Alışveriş, ödeme ve yatırım yapmak gibi pek çok işlemde kullanılan, her gün, her anımıza bu kadar etkisi olan parayı kim buldu? Paranın icadı dünyayı nasıl değiştirdi? Bu yazımızda tüm bu sorulara cevap arayacağız ve para kavramına detaylı bir şekilde göz atacağız.

Öncelikle paranın icadının ve ilk defa kullanılmaya başlandığının kaç yıllık bir perde gerisi olduğuyla başlayalım.
Şimdi hep birlikte trampa usulünden günümüze paranın tarihsel gelişim yolculuğunu beraber inceleyelim:
PARADAN ÖNCE
(MÖ 20000-MÖ 9000)
Para yokken insan vardı fakat insanlık tarihi parayla başladı. İlk kez parayla tanışan atalarımız, tabiat karşısında acizdi. Alet edevatları kısıtlı, yaşam standartları içler acısıydı. Anladığımız manada evleri, arabaları, meslekleri, yazıları, kültürleri, pasaportları, kıyafetleri, unvanları hatta delikli tek kuruşları yoktu. Algılamak kolay olmasa da bugün ulaştığımız konforu, yüz milyardan fazla insanın uygarlık havuzuna aktardığı tecrübelere borçluyuz. İlkel insan, parayı icat etmeden önce iki temel korkuya sahipti: Açlıktan ölmek ve kendinden büyük canlılara yem olmak! Yazı ve dümenin icat edilmediği, mikrop ve kıtaların keşfedilmediği, sınıf ve devletlerin kurgulanmadığı, kavramsal evrene adım atılmamış o günlerin tek hedefi, hayatta kalmaktı. Bu iki korkuyu, uzun bir zaman diliminde ortaya konan keşif ve icatlar sayesinde aşabildik. Bunların ilki ve belki de en muhteşemi 11.000 yıl önce yaşandı. İşte bu keşfin ardından doğacak olan para kavramı, sayısız kez evrim geçirmesine rağmen bizleri hiç yalnız bırakmadı.[1]
İşte para kavramı insanoğlunu hiç yalnız bırakmasa da insanlar henüz yerleşik hayata geçmeden önce sikke veya para düşüncesi bilinmiyordu. Çünkü insanların yerleşik hayata geçmeden önce kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılama çabası vardı. Mal değişimi veya malın değerini saptamak yerleşik hayata (Neolitik Dönem) geçilmesiyle ortaya çıkmıştır. Sikkenin kullanılmaya başlanmasından önce tüm alışveriş ve ticaret trampa/barter (takas) denilen yöntemle yapılıyordu. Değiş tokuş, yani barter veya trampa denilen bu yöntem herhangi bir malın başka bir mal ile değiştirilmesi yöntemidir. Örneğin, bir inek satın almak isteyen biri, ineğin karşılığında birkaç adet kuzu veya belirli bir miktar tam tartılmış maden vermek zorundaydı. Gümüş ya da altına sahip olanlar ise bunları belirli ağırlıklarda yanında taşımak zorundaydılar.
Kuşkusuz sikke öncesi dönemde bir malın değeri için, değerinin saptanması ya da saptanmış değerinin karşılığı için standart bir ödeme aracına gereksinim vardı. İşte bu sırada sikke düşüncesinin ilk basamağı olan metal ortaya çıkmıştır. Uygarlık metalin keşfi ile doğrudan ilişkilidir.[2]
Uygarlık tarihini şekillendiren paranın icadı, 11.000 yıl öncesine dayanır.[3]
Paranın İlk Defa Kullanılması
Bulunmasıyla insanlığın gelişiminde önemli bir dönüm noktası olan paranın bugüne kadar Lidyalılar tarafından icat edildiği, takas usulüne Lidyalılar tarafından son verildiği sürekli olarak bizlere söylenegelmiştir.
Takas usulünün mevcut olduğunu kanıtlama adına da Anadolu medeniyetlerinden bir tüccarın Mezopotamya’ya incir götürüp karşılığında hurma aldığı söylenmiştir.
Gelgelelim tek başına tüm ihtiyaçlarını gideremeyen insanoğlu, bu amaca yönelik girişmiş olduğu işbirlikçi çalışmada, çeşitli uzmanlık alanları geliştirmiştir. Her bir uzmanlık alanında ortaya çıkan ürünü, değiş‐tokuş usulü ile herkesin istifade etmesi ve ihtiyacını karşılaması için kullanmıştır. Bu karşılıklı değiştirme işlemine, “Trampa” usulü denilmiştir.[4] Trampa, Arapça “Mübâdele” kelimesinin karşılığıdır.[5]
Gerçekten de MÖ 9000’lerde tahıl yetiştirmeyi öğrenerek yerleşik hayata geçen atalarımız, 5.000 yıl boyunca trampa para kullandı.[6]
Nitekim Jack Weatherford’un “The History of Money” kitabında da paranın ilk formunun barter malları olduğunun üzerinde durulmuştur.
İlk dönemlerde insanlar, ihtiyaçlarını bir malın başka bir malla değiştirilmesi anlamına gelen “barter” sistemiyle karşılıyorlardı. Örneğin bir çiftçi, ürettiği buğdayı bir çobana koyun karşılığında verebilirdi. Ancak barter sistemi, bazı sorunlara neden oluyordu. Örneğin, iki malın değerinin denk olmaması durumunda anlaşmazlık yaşanabiliyordu. Ayrıca barter sistemi, ticareti sınırlandırıyordu.
Bu sorunların çözümü için para icat edildi. Para, bir malın değerini ölçen ve bu değerin başka bir malla değiştirilmesini sağlayan bir araç olarak kullanılmaya başlandı. Paranın icadı, ticareti kolaylaştırdı ve insanların ihtiyaçlarını daha kolay karşılamalarını sağladı.[7]
Evet, gerçekten de bu bilgilerin ışığında bakıldığında para kullanımının ilk defa altın sikke olarak değil, trampa usulü ile gerçekleştiğini görmekteyiz.
TRAMPA PARA
(MÖ 9000 – MÖ 4000)
Trampanın başladığı MÖ 9000’lerdeki yaşam döngüsü, oldukça tekdüzeydi. Tabiat acımasız, gökler sağır, insan ise zavallıydı. Parasızlık, kabilelerin ortak özelliğiydi. Zaten ihtiyaçları da yoktu. Hatta ne satılacak ürün, ne de bunları alacak müşteri vardı. Hayatta kalacak kadar yiyecek bulmak ve kendinden büyük yırtıcılardan korunmak yeterliydi. Atalarımız imece usulüyle avlanır, toplar ve hepsini ortaya dökerdi.
Ekmekten ilaca, silahtan tanrıya kendileri üretir, kendileri tüketirdi. İhtiyaç duydukları her şey bedavaydı. İşte paraya gerek duyulmayan bu sisteme aile ekonomisi diyoruz.
MÖ 6500 yılına gelindiğinde nüfus 10 milyona ulaşmıştı ve bu, büyük ölçüde ilk Tarım Devrimi’nin nedeniydi. Bu dönemde insanlar ekinleri ve hayvanları kontrol etmeyi öğrendiler. Göçebe, avcı-toplayıcı yaşam tarzını yavaş yavaş geride bırakarak köylere ve diğer kalıcı yerleşim yerlerine yerleşmeye başladılar. MÖ 2000 yılında insan sayısı 50 milyona ulaşmış ve “0. Yıl” (MÖ 0/MS 0) zamanına kadar dört katına çıkmıştır (Pariona, 2017).
İnsanlar küçük topluluklarda yaşamaya devam ediyor ancak aile ekonomisi kabına sığmıyordu. Nereden mi biliyoruz? Günümüzde yapılan araştırmalar bir insanın en fazla 150 kişiyle dostluk, sevgi, nefret, hayranlık veya kıskançlık gibi bağlar geliştirebileceğini söylüyor. Yani bir topluluğun sayısı bu rakamın üzerine çıktığı zaman yabancılaşmayı, yabancılaşma ise alışverişi gerektirmekteydi. Atalarımız için de geçerli olan bu olgu, ihtiyaçların bedelsiz karşılanmasının sonu demekti.[8]
Ünlü ekonomist Adam Smith, Ulusların Zenginliği isimli kitabında parasız mal değişimini ticaretin en ilkel ve basit şekli olarak tanımlamaktadır. İlkel ekonomilerde ve kriz dönemlerinde insanlar, emeklerini veya emekleriyle ürettiklerinin fazlalarını; yiyeceklerle ya da fazlalık yiyeceklerini, yakacak ve diğer ihtiyaçları için değiş tokuş etmişlerdir. Mal değişiminde önemli ve geçerli olan, o malın sizin için değeri değil, onu isteyen karşı taraf için ne değer taşıdığıdır (BALKIR, KOSBED, 2014, 28: 129 – 142).
Para Arayışı
İnsan nüfusunun artışı, yaşamak için gereken nesne sayısını da artırdıkça aile üyeleri arasındaki değiş tokuşlar yetersiz kalıyordu. Atalarımız da edindikleri bilgi ve deneyimden yola çıkarak ‘Başkasının toprağında daha kolay ve daha kaliteli yetişen zeytin üreteceğime, köyümdeki kaliteli çamurdan çömlek yapıp komşumun zeytiniyle değiş tokuş edebilirim,’ diye düşündü. Takas ve trampa para modeli işte bu akıl sayesinde yeşerdi. Paranın henüz keşfedilmediği o günler, yaşamsal ihtiyaçların akrabalar dışından karşılandığı ilk değiş tokuşları başlattı. Yerleşim yerleri küçük ve ticaret sınırlı olduğundan tam zamanlı çalışan zanaatkâr yoktu. Kendi yağıyla kavrulan atalarımızın biri saraç ustası iken diğeri şifacıydı. Örneğin ayakkabı veya hekim gerektiğinde kime gidileceği bilinirdi.
Takas tabiri Arapça kökenli olup karşılıklı mal alıp vermek sûretiyle ödeme yapılmasıdır. Örneğin bir tabak buğday alıp ertesi gün iade etmek veya iki öğrencinin kalem kutularını değiştirmesi takastır. Burada gerçek bir alışverişten söz edemeyiz, aile ekonomisinin bir üst formu olan ödünç sistemi işler. Trampa tabiri ise Rumca kökenli olup bir malın, farklı kimseye ait olan başka bir mal ile değiştirilmesi işlemidir. Söz gelişi, kapınızı tamir eden komşunuza kahve ikram etmek veya yabancı devletten satın alınan petrol borcunu fındıkla ödemek gibi. Yani bir malın para dışında başka bir malla değiştirilmesine trampa diyoruz.
Dolayısıyla alışkanlığımıza ters gelse de sözlük ve semantik açıdan paranın bu formunu en doğru karşılayacak sözcük, trampa olmalıdır.
Trampa para modelinin binlerce yıl geride kaldığını düşünmek ise yanıltıcı olabilir. Nihayetinde doğal afet ve salgın hastalıklara maruz kalan toplumların, günlük ihtiyaçlarını karşılamak için trampa yapmaya başladığını biliyoruz. Bunun sebebi piyasada para olmaması değil olağanüstü zamanlarda yiyeceğin paradan kıymetli olmasıdır.[9]
Takas, ilk çağlarda, insanların aldıkları ve sattıkları malların kıymetini belirleyecek bir değer ölçü olmaksızın yürütülmüştür. Sistemin uzun müddet böyle devam etmesi, kıymetin bir rakamla ifade edilmediği bir ortamda dayanılabilecek tek ölçü fayda olduğundun, genelde tüccarların kârlı çıkmasına sebep olmuştur. Kısacası takas usulü, ticaret tecrübesine sahip olmayan kimseler arasında fâhiş kârlara zemin hazırlamıştır. Bu sistem, tâcirler lehine olduğundan, ticaretin gelişmesinde merhale kaydetmiş toplumlarda dahi, uzun müddet devam etmiştir. Durum böyle olmasına rağmen takas sistemi, taşıdığı çeşitli zorluklar ve sakıncalar sebebiyle daha sonraki dönemlerde terkedilmiştir.[10]
Trampa Sistemi
Günümüzde ‘barter’ adıyla yaşayan trampa modeli, iyi bir yöntem olsa da sınırlı sayıda ürün olduğunda etkiliydi. İnsan ve ürün sayısı arttıkça çoğalan talepler arasındaki trampanın nasıl yönetileceği sorun olmaya başladı. Şehirler kalabalıklaştıkça sadece ayakkabıcı ve hekim değil aynı zamanda marangoz, din adamı, asker ve avukat gibi uzmanlık alanları doğdu.
Haliyle akrabalığa dayalı aile ekonomisi, çok sayıda yabancının işbirliği yapmaya mecbur kaldığı bir ortamda tıkandı. Kardeş veya komşuya destek olmak başka, iyiliğinizin karşılığını asla veremeyecek yabancılara bedava yardım etmek başkaydı.[11]
Evet, trampa sistemi her ne kadar ticaret hayatında belirli bir kolaylık sağlamış olmasına rağmen şu sakıncaları ve güçlükleri beraberinde getirmiştir:
1- Taraflar, arzuladıkları malları bulmakta güçlük çekmişlerdir: Taraflar arasında yapılacak mübâdele, aynı mala ihtiyaç duymaya bağlı idi. Oysa iki kişi her zaman aynı mala ihtiyaç duymayabilirdi. Bu nedenle piyasada yapılan mübâdeleler sıkıntı doğuruyordu. Çünkü alışverişi kolaylaştırma maksadıyla kurulan pazarda malını satmayı düşünen kişi, kendi malını alacağı malla takas edememe durumunda, önce ihtiyaç duymadığı bir malla malını takas etmek, ondan sonra da bu malla istediği malı değiştirmek zorundaydı. Bu şekilde ise tacirin uğraşmak zorunda olduğu işler artmış oluyordu.
2- Trampa yapılacak mallar arasında değer bakımından farklılıklar oluşuyordu: Mesela koyunla sığırın trampa edilmesi durumunda olduğu gibi mübâdele edilecek mallar arasında aşırı değer farkı olabiliyordu. Bu nedenle küçük pazarlarda takas nispeten kolay olmasına karşın, alınıp satılan malın çok olduğu pazarlarda, sistemin tıkanmadan işleyebilmesi imkansızdı. Çünkü trampa sisteminde, bir malın değeri öbür mallardan her birine göre ayrı ayrı belirlenmekteydi.
3- Mübâdelesi yapılacak mallar arasında kıymet takdiri zor oluyordu.
4- Mübâdelesi yapılacak mallar uzun süre elde tutulamıyor veya saklanamıyordu.
5- Fiyatı belirsiz malların mübâdelesinin yapılması, ticarette tecrübesi olmayanları zarara uğratıyordu.[12]
Dilsiz Trampa
Asya ile Avrupa arasındaki kıtasal trampayı birbirine bağlayan 6.400 kilometrelik rotaya Baharat Yolu denmesi sıradan gelebilir fakat asıl anlamı ‘Altın Yolu’ idi. Çoğu zaman Çin toprakları dışına baharat çıkarılması yasaktı. Çünkü şimdilerde sudan ucuza satılan karanfil, tarçın, zencefıl gibi ürünler, altından bile değerliydi. Hatta Alman prenslerin özel sarrafları karabiberci nâmıyla bilinirdi. Yasağın kalktığı dönemlerde de bu kadar uzun yoldan getirilen ürünlerin maliyeti yüksek olurdu. Besinler baharat olmadan korunamayacağı için tarihte okuduğumuz pek çok anlı şanlı isim, zaman zaman küflenmiş veya bozulmuş gıda tüketirdi. Avrupalı seçkinler, satın aldıkları baharatların bedelini genellikle değerli metallerle öderken bazen de kumaş veya deriyle trampa yaparlardı.[13]
Ama elbette paradan önce ticarette altın, gümüş, bakır veya arpa alışveriş aracı oldu. Bu değerli mallar “hassas terazi” ile tartılırdı (PARANIN HAYATIMIZA GİRİŞİ, Ural Akbulut, s. 2, https://uralakbulut.com.tr/wp-content/uploads/2009/11/PARANIN-HAYATIMIZA-G%C4%B0R%C4%B0%C5%9E%C4%B0-EK%C4%B0M-2011.pdf, Erişim Tarihi: 11.12.2025).
Paranın kuluçka evresi olan trampa modelinin başlıca kalemlerinden biri de tuzdu. Altın açısından zengin olduğu bilinen Afrika kıtası, tuz bakımından fakirdi. En yakın tuz kaynağı 1.800 kilometre uzaktaki Avrupa kıtasındaydı. Tuz deyip geçmeyin, çünkü tuz; hava, su ve yiyecekten sonra gelen en hayati üründür. Tuzu çıkarıp Akdeniz’i geçerek Afrika limanlarına getirmek kolaydı ama daha aşağılara inmek ölümcül derecede riskliydi.
Tüccarların bulduğu çözüm yolu ise çok ilginçti. Her tacir, sahil kenarına dizilmiş tuzunu işaretlerdi. Ardından büyük bir yaya ordusu kurup, tuz bloklarını elden ele aktararak önceden belirlenmiş noktaya taşır ve yarım günlük yolculukla geri çekilirlerdi.
Bu sefer alıcılar gelir, beğendikleri malın önüne uygun gördükleri nesneyi bırakıp geri dönerlerdi. Dolayısıyla alıcı ve satıcılar asla görüşmez, pazarlık yapılmazdı. Zorlu bir trampaydı ama kârlıydı.
Tuz standardı olarak tarihe geçen o günlerde, altının değeri tuza eşitti. Özellikle Sudan halkı için tuz, altından değerliydi. İşte İngilizce’de ‘ücret’ anlamına gelen salary ile İtalyanca, İspanyolca ve Portekizce dillerindeki salario sözcüğünün ‘tuz’ anlamına gelmesi, tuzun trampa dönemdeki kıymetiyle ilgilidir.
Kimi Avrupalı tüccarlar ise sahilden ayrılmak istemezdi.
Özellikle Batı Afrika kıyılarına mal getirenler, Kartacalılardan kalma bir taktik uygulardı. Şöyle ki satılacak mallar sahile çıkarılır ve düzenli şekilde istiflenirdi. Sonra devasa duman çıkaran bir ateş yakılıp gemiye dönülürdü. Dumanı gören yerliler, beğendikleri malların üzerine ödemeyi uygun gördükleri değerli metal veya başka malları bırakıp geri çekilirdi. Bu sefer tacirler sahile inerek teklifleri kontrol ederdi. Uygun bulan satıcı ödemesini alır, beğenmeyen ise hiçbir şeye elini sürmeden gemiye dönüp beklemeye devam ederdi. Trampa gerçekleşene kadar gidip gelmeler sürer ama fiziki temasta bulunulmaz veya tek kelime edilmezdi. Çünkü yerli halk esir düşmekten, satıcılar ise bulaşıcı hastalıktan çekinirdi. Literatüre dilsiz trampa olarak geçen bu yöntem, Afrika’nın bazı bölgelerinde halen uygulanır. Ödeme yöntemleri farklı olsa da, Afrika’dan çıkan altınlar tuz karşılığı Avrupa’ya akıyor ve artan kısmı ise baharat bedeli olarak Asya’ya gidiyordu.[14]
Trampa ve takas usulü ticaretlerin hem avantajlar hem dezavantajlar barındırdığı bir gerçekti. Trampa, ekonomik esneklik sunarken dikkatli planlama gerektirir. Avantajları özellikle nakit sıkışıklığı olan durumlarda öne çıkarken dezavantajları ise yasal ve lojistik zorluklardan kaynaklanabilir. Avantajlarına bakıldığında nakit akışı olmadan mal varlığı değişimi yapma imkânı sunan trampa en çok ekonomik dalgalanmalarda büyük fayda sağlar.
Nakit İhtiyacını Ortadan Kaldırması
Trampa, para kullanılmadan malların takas edilmesini sağladığından nakit akışı sınırlı olan bireyler veya işletmeler için büyük bir avantajdır. Örneğin; bir kişi evini başka kişinin arsasıyla takas ederek nakit ödeme yapmaktan kurtulabilir. Ekonomik kriz dönemlerinde veya likidite sorunlarında istenilen mala sahip olunmasını sağlar. Yani tarafların mevcut mal varlıklarını kullanarak ihtiyaçlarını karşılamasını mümkün hale getirir.
Nakit ihtiyacı olmaması trampayı satış işlemine göre daha erişilebilir kılar. Araç sahibi, yeni araç almak için nakit birikim yapmak yerine mevcut aracını takas edebilir. Böylece zaman kazanıp finansal yükünü azaltabilir. Yüksek değerli mallar için ekonomik bir alternatif oluşturur. Böylece ihtiyaç sâhipleri, nakit harcamadan varlıklarını değerlendirme imkânına kavuşmuş olur.
Hızlı ve Esnek İşlem Süreci
Trampa, satış işlemine kıyasla daha hızlı işlem süreci sunar. Taraflar, doğrudan takas yaparak bürokratik süreçleri kısaltabilir. Mesela emlak trampasında, satış ve yeni bir satın alma işlemi yerine tek takas sözleşmesi hazırlanır. Böylece zaman ve maliyet tasarrufu sağlar. Acil ihtiyaçlarda fiyat değişimlerinden etkilenmemek adına da iyi bir çözümdür.
Esneklik, trampanın diğer önemli avantajıdır. Taraflar, malların değerine göre anlaşarak işlemi özelleştirebilir. Çünkü eğer farkı varsa bu fark, ek bir mal veya küçük bir nakit ödemeyle dengelenebilir. Yani tarafların ihtiyaçlarına göre şekillendirilebilir.
Trampa usulü, avantajlarına rağmen bazı riskler ve zorluklar barındırabilir. Dolayısıyla işlemin her aşamasının dikkatli plánlanması gerekir.
Değer Eşitliğini Sağlama Zorluğu
İşlemde takas edilecek malların değerinin eşit olması veya farkın dengelenmesi şarttır. Bu nedenle bazen karmaşık olabilir. Örneğin bir ev ile arsa takası yapılırken her iki malın piyasa değeri farklı olabilir. Değer eşitliğini sağlama zorluğu, trampanın en büyük dezavantajlarından biridir.
Değer belirleme süreci, taraflar arasında uyuşmazlıklara yol açabilir. Mesela bir taraf malının değerini yüksek görürse takas işlemi tıkanabilir. Özellikle taşınmazlar veya yüksek değerli mallarda bu soruna daha sık rastlanır. Kısaca değer eşitliği sorunu, trampanın uygulanabilirliğini sınırlayabilir.[15]
Bu etmenlerin üzerine bir de insan ve ürün sayısı arttıkça insanoğlu alışverişleri takas veya trampayla karşılamanın zorlaştığını gördü ve yeni bir mübâdele aracı arayışına girdi. Yüzlerce malı birbiriyle değiştirmek zordu ama sadece bir ürünü standart kabul ederek işlemleri hızlandırmak mümkündü. MÖ 4000’li yıllara yaklaşırken insanlık tarihinde en uzun kullanılan mübâdele aracından vazgeçmeye hazırlanan atalarımız, alıcı ve satıcıyı kolayca ikna etmek için fiziki parayı deneyecekti.
Fiziki Paraya Doğru
Harika bir tasarım olan insan beyni, doğada gördüklerini bir araya getirebiliyor ancak sürekli değişen şartlar yüzünden sistematik bilgiye sahip olamıyordu. Örneğin Mezopotamya’da gündüz ve geceler birbirine eşitken, güneye inildikçe bu bilgi hayatta kalmanızı sağlamıyordu. Her coğrafyanın ekim ve hasat zamanı farklıydı. İşte antik çağın ilk sabit bilgileri, kontrollü tarımın önünü açarak yerleşik hayata uyum sağlamamızı kolaylaştırdı. Şehirleşmeyle birlikte artan tahılları depolamaya başladık. Çok geçmeden ambardaki tahılları, evrendeki ilk fiziki para olarak kullanacaktık.[16]
İnsanlar, nispeten yakın zamanlara kadar inek gibi canlı hayvanları bile bir tür para birimi olarak kullandılar.[17]
Uygarlık tarihine bakıldığında egemen güçlerin sadece paranın ruhuna, özüne ve şekline karar verebildiği, bunun ötesine devletlerin bile gücünün yetmediği görülecektir. İki satırlık bu gerçeği tecrübe etmeye trampalı günlerde başladık fakat intibak süreci hâlén devam ediyor. Çünkü diğer canlıların yapamadığı bazı ekonomik faaliyetler, insanın doğal rutinidir. Mesela üreterek yorulur, paylaşarak mutlu olur, satarak kazanır, saklayarak güven duyar, pazarlık ederek uzlaşır ve değiş tokuş ederek ihtiyaçlarını karşılar. İşte binlerce yıllık hayatımızın idamesi bu döngüde seyreder.[18]
Trampa ve takas usulünden vazgeçilmesini hızlandıran etkenlerden biri, değişim aracı olarak kullanılan altın ve gümüş gibi değerli madenlerin kullanım sürecinde de çeşitli zorlukların ortaya çıkmasıydı.
Şöyle ki, altın ve gümüş benzeri değerli metaller hem doğada az bulunmaları hem de kolay şekillendirilebilmeleri nedeniyle değişim aracı olarak kullanılabilecek en uygun malzemelerdi. Metaller kolayca küçük parçalara bölünebildiği için tam ödeme yapılabilmesine imkân veriyordu. Ancak alışveriş sırasında parçalara bölünen metallerin sürekli tartılmak durumunda olması işleri yine zorlaştırıyordu.[19]
MAL PARA
(MÖ 4000 – MÖ 3000)
Yüzyıllar süren mücadele sonucunda tahıl ve hayvanı evcilleştiren insanlık, korku çağını aşmayı başarmıştı ancak bu sefer de başka pürüzler çıktı. Örneğin her istediği tahılı ekip biçmek veya her ihtiyaç duyduğu ürüne sahip olmak mümkün olmuyordu. Halbuki bu ürünlerden başka kabilelerin elinde vardı. Peki, bunları almak için o insanlara ne vermeliydi?
Hadi ortak bir değişim aracı bulundu diyelim, geniş kitleler nasıl ikna edilecekti?
Sayısız yaman soru…
Yaklaşık 5.000 yıl düşündük ve sonunda para kavramını bulduk.
İnsanlığın ilk fiziki parası, yine insanların ürettiği mallardı.
Özellikle yiyecekler, elmas kadar kıymetliydi. Bu yüzden üretim sürecinde yer almayan kimseler nüfus sayımına dahil edilmezdi.
Atalarımızın hangi malları hangi sebeplerle para yerine kullandığına ilişkin anlamlı gerekçeler beklememek lazım, çünkü fazla seçenekleri yoktu. Ruhu, özü ve şekline bakmadan en kıymetli varlıklarına yani temel besin maddelerine para dediler.
Yasal paranın keşfedilmediği ve sayı sisteminin icat edilmediği o günlerde, paranın standart bir değer ifade etme fonksiyonu gelişmediği için her topluluk, kendi coğrafyasında yetişen gıda ürünleriyle alım satım yapardı. Haliyle her mal para türü, onu tanıyan ve talep eden mecralarda işlem gördü.
Mezopotamya’da arpa, Mısır’da bira, İzlanda’da kurutulmuş balık, Babil’de hurma, Çin’de çay, Kore’de pirinç, Virginia’da tütün, Etiyopya’da tuz, Midilli’de zeytinyağı gibi binlerce ürün, para yerine kullanılarak diğer malların alım satımına aracılık etti. İşte gündelik hayatın idamesinde ortak değişim aracı olan bu besinlerin hepsine birden mal para diyoruz.
Sümer Arpası
Mezopotamya’da tahılı üretmeyi öğrenen atalarımız, beynimizin en mükemmel icatlarına yine bu coğrafyada başladı. Bölgenin mucidi Sümerlerdi. Yerleşik hayata herkesten önce uyum sağlamış olan Sümerler, kabileden devlet sistemine geçerek hayatımızı kolaylaştıran pek çok icat ve keşfe imza attılar. Örneğin 6’lık ve 10’luk sayı kombinasyonu kullanarak günün 24 saat ve dairenin 360 derece olduğunu keşfettiler. Yazı, tekerlek, saban gibi icatları; edebiyat, astronomi, tıp, hukuk gibi bilimlerin kurucu düşüncelerini Türkiye’nin güneydoğusu, İran’ın batısı ve Irak’ın kuzeyinde yaşayan Sümerlere borçluyuz. En çarpıcı keşifleri ise arpa tanelerini para yerine kullanmayı akıl eden ilk medeniyet olmasıydı.
Uygarlığın ilk mal parası olan Sümer arpası başta olmak üzere bütün mal paralar, herhangi bir devlet müdahalesi olmaksızın yüzyıllar içinde kendiliğinden ortaya çıktı. Ancak mal paraya alışmak, yaşamsal önemine rağmen kolay olmadı. Fakat nasıl ki insan azken onu doğuran kadın değerliyse, insan nüfusu arttıkça onu doyuracak besinler de kıymete bindi.[20]
İşte bu yüzden doğada nadiren bulunan ve dolaşımı etkin bir şekilde kontrol edilebilen nesneler, etkileşim ve değişim için değer birimleri olarak ortaya çıktı.[21]
Sümerlerin Para Sistemine Geçişi
Günümüzden 6.000 yıl önce yeryüzünün süper gücü olan Sümerler, on bin nüfuslu şehirler inşa etmişti. Toplamda 300 bin kişilik işçi kadrosu, aylık vardiya sistemiyle çalışırdı. İşte bu devasa organizasyonu ayakta tutan, Sümer arpasıydı. Üzerinde nominal değeri yazmayan arpayla ödeme yaparken kargaşaya sebep olmamak için aşağı yukarı bir litreye denk gelen standart çömlekler üreten Sümerler, bunlara ‘sila’ adını verdi. Arkeologların Sümer kentlerinden çıkardığı boyları eşit ve kenarları eğik kaseler, ödemeler esnasında kullanılan ilk ölçü birimiydi. Ücretlerin, göz kararı yerine silalar ile ödenmesiyle kimse alıp verdiğinden şüphe etmez oldu. Basit görünen bu ölçü sistemi öylesine önemliydi ki, silalar sayesinde kolayca bölünebilen arpa, ideal para birimi olarak yıllarca kullanıldı.
Bir erkek işçi ayda 60, kadın işçi 30, ustabaşı ise 1.200 ile 5.000 sila aralığında kazanırdı. En obur ustabaşı bile ayda bu kadar arpayı yiyemezdi ama artanıyla kıyafet, şeker, tuz, yağ, keçi, köle veya istediği başka bir şeyi alabilirdi. Sümer arpası, ücretlerin ödenmesini sağlamakla kalmayıp diğer ürünlerin satış fiyatını da belirleyen temel alındı. Dolayısıyla çarşı pazardaki fiyatlar, Sümer arpası üzerinden belirlenir ve bütün alışverişler Sümer arpasıyla yapılırdı.
Sümer devletine çalışan işçilere arpa dışında ürünlerle de ödeme yapılırdı. Özellikle yıl başlarında yün ve deri; zaman zaman bira, ekmek, kumaş veya giysi verilirdi. Arpa dışındaki malların ödeme sistemine girmesiyle siladan farklı ölçü birimlerine gerek duyuldu. Şansları yaver gitti, nitekim aradıkları aletler vücutlarında vardı. Başparmak, avuç, boy, karış, arşın, endaze, kulaç ve adım gibi yeni ölçüler geliştirildi. Çünkü insan uzvu taşınabilirlik açısından kusursuzdu ve fakirler bile bunlarla pazara gidebilirdi. Kant’ın ‘El, dışarıya doğru uzamış bir beyindir.’ vurgusunu doğrularcasına; ‘avuç açmak, alnını karışlamak, üç adımlık yol, kaç kulaç’ gibi onlarca tabir işte böyle çıktı. Bazıları o kadar uzun süre kullanıldı ki zamanla para birimi oldu. Örneğin ‘dirhem’ tabirinin kökeni, iki avuç dolusu manasına gelen manah sözcüğüydü.[22]
Aslında arpa parası basitçe arpaydı… Diğer tüm mal ve hizmetleri değerlendirmek, değiş tokuş etmek için evrensel bir ölçü olarak kullanılan sabit miktarda arpa tanesi…
Arpanın özünde bir değeri olmasına rağmen, insanların onu başka bir araç olarak değil de para olarak kullanmaya ikna etmek kolay olmadı. Yine de, ilk para türü olarak arpaya güven oluşturmak biraz daha kolaydı, çünkü arpanın özünde biyolojik bir değer var; insanlar onu yiyebilir. Öte yandan arpanın depolanması ve taşınması zordu.[23]
Sümer arpasının para yerine geçmesiyle birlikte tahıl ambarları tapınağa, tapınaklar da tahıl ambarına dönüştü. Toplu yapılan ibadet ve duaları önemseyen Sümerliler, tapınakları büyüttü. Böylelikle kutsal mekân kavramı doğdu. Tarihteki ilk şehirleşmenin mabetler etrafında başlaması da bu yüzdendi. Tarım toplumlarının yaşamı, avcı toplumlara kıyasla karmaşıktı.
Kalabalık olduklarından standart bir takvime göre yaşarlardı. Belli zamanda ekmeleri, belli zamanda biçmeleri gerekirdi, aksi halde sistem çökerdi. Böylelikle kutsal zaman kavramı doğdu. Her yeni coğrafya, yeni bilinmeyenler ve yeni tehlikeler demekti. Böylelikle ilk bilim dalı olan astronomi doğdu, zira gökyüzü yatırım gerektirmeyen doğal bir laboratuvardı.
Mevsimsel ritmi önceden bilme ihtiyacı belli bir zümreye itibar kazandırdı. Bu kesim, şatafatlı bir unvanla sıradan insanlardan ayırt edilmeliydi. Böylelikle kutsal kişi kavramı doğdu. Kimisine rahip-papaz, kimisine şarlatan-müneccim veya falcı-kâhin dendi. Para olgusu ise kutsal mekân, kutsal zaman ve kutsal kişi kavramlarını birbirine bağlayan değişmez sembol olmaya devam etti.[24]
Tüm gerçekler böyle iken bugün ısrarla “Parayı kim buldu?” tartışmaları halen sürmekte ve daha da önemlisi hâlâ daha Lidyalılar yokken paranın olmadığına dair algı oluşturulması çabaları mevcut…
Paranın icadı ile ilgili bugüne kadar Lidyalılar tarafından paranın icat edildiği üzerinde sıkı sıkı durulurken bu tezin üzerinde yıllarca duran da hep Batı dünyası olmuştur.
Daha da önemlisi Batı dünyası her seferinde parayı Lidyalıların bulduğu tezi ve buna benzer tezler üzerinden sürekli bir savaş yürütmüştür. Bu savaşlar da Doğu-Batı çatışmasının demirbaşı olmuştur.
Zaten baktığımızda tarih boyunca yaşadığımız coğrafyada, Doğu-Batı çatışması hep var olmuştur. Çatışmanın şimdi olduğu gibi en belirgin sebeplerinin başında da, Doğu’nun zenginliklerinin sömürülmesi geliyordu. Bilinen ilk Doğu-Batı savaşı, MÖ. 15. asırda Çanakkale’de yapılan Truva savaşlarıdır. Batı’nın aç ve barbar olan kuzey halkları, Yunan kabileleri öncülüğünde, zengin Doğu’yu yağmalamak için birleşip akınlar başlatmışlardır. Dönemin süper devleti olan Persler, uzun yıllar Batı’nın Doğu’ya akınlarını durdurarak, Yunan site devletlerine ve Atina’ya hükümran olmuşlardır. Ancak bu durum, MÖ. 350 yılından itibaren İskender öncülüğündeki Batı ordularının, Persleri yenip Yakındoğu ve Uzakdoğu’nun bazı bölgelerine hükmetmesine kadar devam edebilmiştir.
MS. 379’da Roma-Bizans imparatorluğunun Hrıstiyanlığı kabulüyle, yeni bir Doğu – Batı ilişkisinin başladığı süreçtir. Hristiyanlık öncesi Batı’nın Doğu’ya akını yağmalama ve zenginliğinden istifade etme üzerine iken, Hristiyanlığın kabulüyle Roma-Bizans, dini de kullanarak Doğu’ya hegemonya kurmak için, Doğu sorununu dinselleştirmiştir. Kudüs’ün kutsallığı merkeze alınarak Doğu tarifi yapılmıştır.
İslam ve ona inananlar tarih sahnesine çıktığında, uzun süre Batı’yı temsil eden Bizans ile Doğu’yu temsil eden Pers imparatorlukları, aralarındaki hegemonik savaşlar sonucu yıpranmışlardı. İslam ordularının hızlı bir şekilde Pers ve Bizans topraklarına doğru fetihleri hatta İstanbul’a kadar gelmeleri bu zayıflamanın içeriğini bize göstermektedir. İslam ordularının Doğu’ya hakimiyeti sonucu artık Batılılar için Doğu sorunu İslam sorunuyla bir tutulmaktadır.
Artık Batı Haçlı alemini, Doğu ise İslâm alemini temsil ediyordu. Günümüze kadar da bu böyle devam etmiştir.
İşte asırlardır Doğu-Batı mücadelesi devam ederken Orta Çağ’da yaşadığı travmaları unutmayan ve Yeni Çağ’da ele geçirdiği üstünlüğü kaybetme korkusuyla hep Orta Çağ sendromunu yaşayan Batı, eziklik psikolojisinin getirdiği bir duyguyla adeta medeniyetin merkezi olarak dünyaya kendini takdim etme yoluna gitti ve Doğu’nun kendisiyle rekabet edebilme şevkini kırarak Doğu’nun uyanmasını ve kendisinden üstünlüğü geri almasını engellemeye çalıştı. Bu çabayı da asırlardır sarfedegelmiştir.
Buna birden çok örnek vermek mümkündür.
Mesela Batı, dayattığı tarih tezlerinde parayı ilk kez Lidyalıların bulduğuna bütün dünyayı inandırmışken Kral Krezüs’ten iki bin yıl evvel Babillilerin para kullandıkları gerçeğinin dünya kamuoyu tarafından anlaşılmasından deyim yerindeyse öcü gibi korkuyor.[25]
Evet, yanlış okumadınız. Parayı Lidya Kralı Krezüs’ten iki bin yıl evvel Babilliler kullanmıştır. Ama elbette ki yalnızca Babilliler de değil, Babillilerden önce parayı yukarıda sunduğumuz bilgilerin ışığında Sümerliler kullanmıştır.
Nitekim Liman Tepe Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Hayat Erkanal da para biriminin 5 bin yıl önce Sümerler tarafından icat edildiğini, Lidyalıların ise daha sonraki dönemde para üzerine baskı yaparak sikke ürettiğinin altını ısrarla çizmektedir.
Çukurova Üniversitesinden (ÇÜ) yapılan yazılı açıklamaya göre, Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nün 15. kuruluş yıldönümü kutlamaları kapsamında geldiği Adana’daki Mithat Özsan Amfisi’nde “Mezopotamya uygarlığının doğuşu” konulu konferans veren Prof. Dr. Hayat Erkanal, verdiği konferansta Mezopotamya havzasında oluşan ilk yerleşimlerin kent kültürüne geçiş serüvenini anlattı.
Beş bin yıl önce bölgede yaşanan ekonomik gelişmeye dikkati çeken ve paranın ortaya çıkışına ilişkin açıklamalarda bulunan Erkanal, şunları kaydetti:
“5 bin sene önceki ekonomik gelişme, ürün fazlası ürünlerin ticareti sonucu büyük boyutlu ‘kış sarayı’ gibi yapıları ortaya çıkardı ve ilk kez para kullanımını doğurdu. İlk kullanılan para maddeleri altın, gümüş ve diğer madenlerden yapılmış olan halkalardı. Bunlar gelişerek aynı madenlerden külçelere dönüştü. Sonuçta, bu ilk kullanılan para birimi Sümerler’in 5 bin yıl önceki icadıydı. Lidyalılar döneminde ise paranın üzerine baskı yapılarak sikkeler üretildi.”
Erkanal, Mezopotamya’nın ilk önemli yerleşim yerlerindeki ekonomik yaşantıyla ilgili olarak da “Kentlerin üretim fazlası ürünleri tapınaklarda depolanırken, artık insan hafızası zorlandığı için yeni bir sistem ortaya çıktı. Böylece şekil yazısıyla ürünler kayıt altına alınmaya başlandı. Bir süre sonra sayıları 2 bini aşan bu şekiller de karışıklığa yol açtığı için killerin üzerine üçgen veya dörtgen kamışlarla işaretler yazılmaya başlandı ve yazının doğuş serüveni başladı” ifadelerini kullandı.[26]
Yani ilk paranın Mezopotamya’da kullanıldığını kesin olarak söyleyebiliriz.
Şimdi hep birlikte Mezopotamya’da kullanılan Proto paranın gelişimine göz atalım:
Proto Paranın Gelişimi
Bilinen en eski proto-para, Yakın Doğu’daki köylerin, evlerin ve şehir tapınaklarının zeminlerinden çıkarılan kil jetonlardır. Bu jetonlar, yazının geliştirilmesinden önce sayma aracı ve belki de senet olarak kullanılıyordu. Jetonlar farklı boyut ve şekillerdeydi.

Kil muhasebe belirteçleri
İlk şehirlerin yükselişinden önce Bereketli Hilal’de yaşayan ilk Mezopotamyalılar, üç ana ticaret malının (tahıl, insan emeği ve keçi ile koyun gibi hayvanlar) farklı miktarlarını temsil eden beş farklı jeton türü kullanıyorlardı.[27]
Nitekim Ekonomi Danışmanı-Yazar Dursun Ali Yaz da defalarca paranın icadını Sümerlerin yaptığını, değerli madenlerle ilk alışverişi yapan medeniyetin de Mısırlılar olduğunu dile getirmişti.
Evet, paranın ete kemiğe bürünmesi gerektiğinde ise, Sümer arpasında karar kılındı. Yüzlerce çeşit mal paranın dolaşımda olduğu 1.000 yılın ardından değerli metallerin ölçü ve ayarını keşfeden Mısırlılar, tartı parayı deneyen ilk medeniyetti. Yaklaşık 2.500 yıl boyunca değerli madenleri kesip tartarak alışveriş yaptılar.[28]
Sümerlerden ve Babillilerden sonra ve Lidyalılardan önce para işlevinde eşyalar kullanan millet Çinlilerdi. M.Ö 1100 yıllarında, Çin’de, bıçak, maça veya diğer silahlara benzeyen küçük metal eşyalar para yerine kullanılıyordu. Yaklaşık yıl sonra, deniz kabukları para olarak kullanmaya başladı.

M.Ö. 1500’lerde Çin’de para olarak kullanılan deniz kabukluları
Ortasına delik delinerek bir ipe dizilen deniz kabukları ilk para birimi olarak paranın tarihine geçti. Bu nispeten sofistike bir para birimi sistemiydi.
Yine baktığımızda 924 yılında, bugünkü Pakistan sınırları içinde kalan Aşağı İndus kıyılarında M.Ö. 2900 yıllarına ait paralar bulunmuştur. Asur hükümdarlarından Sennasherib’in M.Ö. 700 yıllarında bastırdığı 224,5 gram ağırlığındaki gümüş külçeler bulunan en eski paralardandır.[29]
Sikke benzeri objeler, Yeni Asur
Krallığının egemenlik alanı içinde bulunan Gaziantep’in İslahiye ilçesine bağlı Zincirli’de yapılan arkeolojik kazılarda ele geçmiştir. M.Ö 8. yüzyıla tarihlenen ufak disk şeklindeki külçelerden bazılarının üzerinde Arami dilinde Kral Barrekub adı yazılıdır. Bunlar sikke düşüncesinin ilk uygulamaları olarak kabul edilebilir. Bir görüşe göre sikkeler, askerlerin ücreti, silah yapımı gibi savaş giderleri veya kamu çalışanlarının ücretlerinin ödenmesi, yol, köprü ve bina yapımı gibi kamu harcamaları ve vergi toplaması gibi zorunlulukların ortaya çıkardığı bir ödeme aracıydı. Bir başka görüşe göre ise, sikkenin ortaya çıkışının en temel nedeni, günlük ihtiyaçlar için yapılan ödemelerde standart bir ödeme aracına ihtiyaç duyulmasıydı. Sikke öncesinde; para olarak kabul edilen çeşitli formda metal külçeler, eşyalar ve büyükbaş hayvanlar ödeme aracı olarak kullanılmışlardır. M.Ö. 7. yüzyıldan itibaren ise; alım gücünü belli etmek için belirli ağırlık veya çapta üretilmiş, üzerinde darbedenin kimliğini işaret eden disk şeklindeki ufak metal parçaları ise sikke olarak kabul görmüştür.[30]
Yani tüm bu bilgilerin ışığında Lidyalılardan önce paranın kullanıldığı su götürmez bir gerçektir.
Ama yukarıdaki satırlarımızda da belirttiğimiz gibi tarihteki ilk mal para, Sümer arpasıydı. Bu sistemin en belirgin özelliği, iki farklı malın başka bir malı esas alarak el değiştirmesiydi. Trampa gibi geçim ekonomisi boyutunda ve tamamen zaruri ihtiyaçları karşılamaya yönelikti.
Ama tabii ki çok sonraları değerli madenlerin tarih sahnesine çıktığı Tartı Para modeli benimsenmiştir.
Alışverişlerin ilk kez yaşamsal değeri olmayan kıymetli madenler aracılığıyla yapılması, insanlık tarihinde derin izler bıraktı. Değerli metalleri ortadan ikiye ayırıp tartmayı başaran atalarımız, finans kültürüne önemli katkılar sundu.
Trampa, mal ve tartı para formlarının kullanıldığı MÖ 9000 ile MÖ 600 yılları arasında gerçekleşen finansal işlemler oldukça basit, etki alanı ise dardı. Bu yüzden paranın fonksiyonlarından sadece ikisi keşfedildi. Aslında para sayesinde yazı bulunmuştu ama soylular dışında okuyup yazabilen yoktu. Devlet muhasebesi kayda alınır fakat özel sektörü kapsamazdı.[31]
Öte yandan başta Sümerler ve Babilliler olmak üzere parayı ilk defa icat edip kullanan Mezopotamya medeniyetleri olmakla birlikte, değerli madenlerle ilk defa alışveriş yapan uygarlık olan Mısır’da gümüş yüzükler, ilk madeni paraların basılmasından yaklaşık 2000 yıl önce para birimi olarak kullanılıyordu. Bazı arkeologlar, Mezopotamya’nın zengin vatandaşlarının MÖ 2500 gibi erken bir dönemde veya belki de birkaç yüz yıl öncesinden beri para kullandığını öne sürüyor. Kuzey Illinois’deki De Kalb’den tarihçi Marvin Powell, Discover dergisine şunları söylemiştir: “Mezopotamya’daki gümüş, günümüzdeki paramız gibi işlev görüyor. Bir değişim aracı. İnsanlar onu servetlerini saklamak ve değerini tanımlamak için kullanıyorlar.” (Heather Pringle, Discover, Ekim 1998)

Mezopotamya’da para birimi olarak kullanılan gümüş metal bobinler
Yine Sümerlerin ekonomik ölçü birimleri arasında şunlar vardı:
1) gur, yaklaşık 26 kileye eşit bir hacim birimi;
2) kug veya ku, gümüş veya para ve,
3) gin veya gig, yaklaşık bir şekele eşit para olarak kullanılan küçük bir balta başı…
John Alan Halloran, sumerian.org’da şöyle yazmıştır: “Ur III döneminden, farklı yer ve zamanlardan kalma tabletler var ve bunlar, farklı malların farklı miktarlarının gümüş eşdeğerlerini veriyordu. Ur III döneminde, devlet ana alacaklıydı. Devlet, bireye belirli miktarda arazi veya hayvan sağlıyordu ve birey daha sonra devlete geri ödemek zorundaydı.[32]
TARTI PARA
(MÖ 3000 – MÖ 600)
Mal parayı icat eden Sümerler, altın madenine ilahi bir vasıf yükledikleri için para yerine kullanmaz hatta altın verince arpa bile alamazlardı. Sümer inancına göre 50 tanrı vardı ve bunlar altın aramak amacıyla dünyaya gelmişti. Nerede bir altın bulunsa tanrılar adına tapınaklara teslim edilirdi. Sümerlerin yıkılmasıyla altının kutsallığı da yıkıldı ve para olarak kullanılmaya başladı. Ancak altının bir ödeme aracı olmasını Mısırlılara borçluyuz. Antik Mısır’daki altın miktarı, Amerika keşfedilene kadar bilinen altın toplamından fazlaydı. Çok yumuşak olduğundan kolayca şekil verilen altın Asurlular eliyle mücevhere, firavunlar sayesinde ise sanat eserine dönüştü.
Gümüş, tartı para olarak kullanılan başlıca madendi.[33]
Yine aynı şekilde “Talanton, Ma. Na, Manab, Şekel”[34] denilen ağırlık birimleri üzerinden gümüşler tartılarak hesaplar yapılmış ve alışverişler bu şekilde gerçekleştirilmiştir. Kur’an’da da Lidyalıların parayı icadından çok daha önce yaşadığı bilinen Yusuf peygamber zamanında, onun “…az bir fiyatla, birkaç dirheme…” satıldığı ifade edilmektedir (Yusuf, 12/20). Yine, Hz. Musa ile Şuayb peygamberin aralarındaki anlaşma aktarılırken (Kasas, 28/27), genel olarak peygamberler tarihinde hiçbir peygamberin tebliğine mukabil bir ücret talep etmediği hatırlatılırken (Şuarâ, 26/109, 127, 145, 164.), paradan bahsedilmektedir ki, bu sayılanların hepsi Lidyalılardan önceki dönemlerdir.[35] Burada bahsi geçen dirhem, o günlerdeki bir ağırlık ölçüsü ‐örneğin şekel‐ hesaba katılarak gümüş üzerinden yapılan bir işlem olmalıdır. Zira daha sonraki zamanlarda da dirhemler, gümüş madeninin belirli miktardaki ağırlıkları üzerinden hesap edilerek para birimi olarak kullanılmıştır.[36] Tevrat’ta ise İbrahim peygamber zamanında, onun bir tarla satışından bahsedilmekte ve şöyle denilmektedir; “İbrahim, Efron’un önerisini kabul etti ve Efron’un Hitit’lerin önünde sözünü ettiği dört yüz şekel gümüşü tüccarların ağırlık ölçülerine göre tarttı.” (Tekvin, 23/16) Yine, Hitit’lerde bu birimin kullanıldığı görülmektedir.[37] Bu örnekler bize, tarihi bir bilgi olarak, daha önceki devirlerde de belirli bir hesap üzerinden tartılan gümüş madeninin, para niyetine kullanıldığını göstermektedir.[38]
Evet, Lidyalılardan çok önceleri Mezopotamya’da para “şekel” adıyla kullanılmıştır. Şekel, günümüzde İsrail’in para biriminin de isim babası olmuştur. Bu arada şekel demişken şu mühim hususu da es geçmemekte fayda var ki yukarıdaki satırlarımızda kaynaklar ışığında belirttiğimiz gümüş üzerinden kullanılan şekelin mevcudiyetine ek olarak MÖ 1500 civarında altının da miskal (şekel) haline getirilerek, standart bir ölçü birimi olarak kullanıldığını görebiliriz.[39]
Nitekim Sümer kralları da altından taçlar ve tahtlar yaptırdığı gibi sikkeler de yaptırırdı.
Tartı Paranın Ayarı
Antik dönemde altın cevherine ulaşmak için maden ocakları açmak gerekmezdi. Çünkü değerli metal içeren kayaların zamanla parçalanmasıyla yüzeye çıkan altın ve gümüş dektronlar kolayca toplanırdı. Mesela altın denilince ilk akla gelen Lidyalılar, bugün Manisa sınırları içindeki Sart Çayı’ndan akıp giden altın zerreciklerini toplamak için koyun postlarını suya bırakır ve tüylere takılmasını beklerlerdi. Sonra bu postları yakarak kalan altını alırlardı. ‘Sart’ ismi de ‘altın dalgalarıyla akan ırmak’ manasına gelen Sardeis kelimesinin kısaltmasıydı.[40]
Yürütülen ticari faaliyetlerin, ağırlığı ve ayarının doğruluğu devlet tarafından onaylanarak garanti edilmiş, kolayca taşınabilir, devlet sınırları içinde ve dışında geçerli para sistemine dönüşüm sürecini en doruk noktasına ulaştıran medeniyet Lidyalılar olacaktı.
MADENİ PARA
(MÖ 600 – MS 700)
Evet, Lidyalılardan itibaren, ağırlığı ve ayarının doğruluğu devlet tarafından onaylanarak garanti edilmiş, kolayca taşınabilir, devlet sınırları içinde ve dışında geçerli paralı sisteme dönüşüm süreci olgunlaşarak, ticaret doruk noktasına ulaşmıştır. Bu gelişme Ege ve Akdeniz ticaretinde çığır açmıştı. Stater de denilen Lidya sikkeleri altın-gümüş karışımı, bakla gibi taşınması çok kolay maddelerdi. Bundan dolayıdır ki bu para modeli başta Hellenler olduğu halde diğer ülkeler tarafından da sessizce ve hemen benimsenmişti.
Lidya sikkeleri elips şeklinde olup, altına belirli ölçekte gümüş (%40 altın, %60 gümüş) katılarak elde edilen “Elektron” (beyaz altın) olarak adlandırılan madenden yapılmaktaydı.
Gyges döneminde basılan ilk staterlerin ön yüzleri önce düzdü. Sonradan motifler işlenmiştir. Arka yüzlerinde ise bir veya birkaç tane derin kare, dikdörtgen ve üçgen şekiller vardır ve para birimini ifade ettiği sanılmaktadır.
Alyattes zamanında piyasada ön yüzünde aslan ve boğa resimleri bulunan Staterleri görmekteyiz.
Croesos döneminde bu staterlere ek ikinci bir para bastırdı ki bunlara “Croesos’un parası” anlamına gelen Croiseios adı verildi. Bu staterler saf altından ve 14 gr. ağırlığındaydı. Resim olarak; ağzı açık, pençe gösteren bir aslan ve boğa başı kullanılmıştı. Bazı paralarda iki aslan başı karşılıklı resmedilmişti. Bu staterlerin arka yüzünde ise gül veya çekiç biçimi bir alet yer almaktaydı. Yine aynı dönemde altın staterlerinin birim tespiti ve buna göre yapılan düzenlemeler sonucunda, devlet güvencesi içinde, ticarette daha kesin ödeme biçimi doğmuş oluyordu.
Croiseios staterlerinin “üçte bir” anlamına gelen “Trite”, “altıda bir” anlamında “Hekle” ve “on ikide bir” anlamına gelen “Obol” isimli para birimleri vardı.
Lidyalılar altın ve gümüşü sadece para basımında değil süslenmede, takı sanatında da kullanmışlardı.[41]
KÂĞIT PARA
(700 – 1977)
Tarihi kayıtlara göre, M.Ö. 118 yılında deri para kullanan Çinliler, Tang Hanedanlığı döneminde (MS 618-907) para anlamında büyük bir atılıma imza atacaktır.
Uygarlığın İlk Kâğıt Parası

Çin medeniyetinin uygarlık tarihine o kadar fazla katkısı oldu ki, haklarını ödemek imkânsız görünüyor. Başlıca buluşları arasında çay, barut, pusula, sismograf, saf alkol, ipek ve matbaa sayılabilir. Kâğıt yaklaşık 2.000 yıl önce Ts’ ai Lun adlı bir memur tarafından icat edildi. Kâğıdın paraya dönüşmesi ise Tang Hanedanlığı (618-907) döneminde oldu. Uygarlık tarihindeki ilk kâğıt parayı basan Tang Hanedanlığı, bu paraların üzerine hem sayı hem mühür hem de devletin taahhüdünü eklemeyi unutmamıştı. Ancak ‘yuvarlak şey’ anlamına da gelen yuan isimli madeni paraya alışkın Çinliler kâğıt paraları kolayca benimsemediler. Onu ‘jiaozi’ yani uçan para diyerek küçümsediler.[42]
Song Hanedanlığı’nın başlangıcında (MS 960–1279), hükümet, insanların madeni paralarını bırakıp banknot alabilecekleri belirli mevduat dükkânlarına lisans verdi. 1100’lerde Song yetkilileri, dünyanın ilk tam ve devlet tarafından üretilen kâğıt parasını çıkararak bu sistemin doğrudan kontrolünü almaya karar verdiler.
Song döneminde Jiaozi
Song, tahta bloklara kâğıt para basmak için fabrikalar kurdu. Altı renk mürekkebin kullanıldığı fabrikalar Chengdu, Hangzhou, Huizhou ve Anqi’de bulunuyordu ve her biri sahteciliği caydırmak için kâğıtlarında farklı elyaf karışımlarına yer veriyordu. İlk paraların süresi üç yıl sonra doldu ve yalnızca Song İmparatorluğu’nun belirli bölgelerinde kullanılabiliyordu.
1265 yılında Song hükümeti, tek bir standarda basılan, imparatorluk genelinde kullanılabilen ve gümüş veya altınla desteklenen gerçek bir ulusal para birimini tanıttı. Bir ile yüz sikke dizisi arasında isimlerle ifade edilirdi. Ancak bu para birimi sadece dokuz yıl sürdü, çünkü Song Hanedanı zayıflayarak 1279’da Moğollara yenilecekti.
Moğol etkisi
Kubilay Han (1215-1294) tarafından kurulan Moğol Yuan Hanedanlığı, chao adı verilen kendi kâğıt para biçimini çıkardı; Moğollar bu parayı İran’a getirdi ve orada djaou veya djaw denildi. Moğollar ayrıca bu parayı hükümet destekli para fikrine hayran kalan, Kubilay Han’ın sarayında 17 yıl yaşamış Marco Polo‘ya (1254-1324) gösterdiler. Ancak, kâğıt para altın veya gümüşle desteklenmedi. Kısa ömürlü Yuan Hanedanlığı ise ciddi miktarlarda para basmıştı ve bu da yüksek enflasyona yol açtı. Hanedan 1368’de çöktüğünde enflasyon sorunu henüz çözülmemişti.
Sonraki Ming Hanedanlığı da (1368-1644) karşılıksız kâğıt para basmış olsa da, bu programı 1450’de askıya aldılar. Ming döneminin büyük bölümünde gümüş asıl tercih edilen para birimi oldu. Bunda, İspanyol tüccarlar tarafından Çin’e getirilen tonlarca Meksika ve Peru gümüş külçeleri etkili olmuştur. Ming yönetiminin yalnızca son iki yılında, çaresiz hükümet isyancı Li Zicheng ve ordusunu savuşturmaya çalışırken kâğıt para basıldı. Çin, Qing Hanedanlığı’nın yuan üretmeye başladığı 1890’lara kadar kâğıt para basmadı.[43]
Batıda kâğıt paraların basılması ve kullanılması 17. yüzyılın sonlarına rastlamaktadır.
İsveç, 1661 yılında kâğıt para basan ilk Avrupa ülkesi olarak tarihe geçti.[44]
İlk kâğıt paranın 1690’lı yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde Massachusetts Hükümeti, İngiltere’de ise kuyumcular tarafından basıldığı ve dolaşıma çıkarıldığı, 1694 yılında İngiliz Merkez Bankası ve daha sonra diğer ülke merkez bankalarının kurulması ile de yaygınlaştığı görülmektedir.[45]
Osmanlı’da ise ilk kâğıt para Abdülmecid zamanında 1840 yılında ‘Kaime-i Mu’teberiyye-i Nakdiyye’ adıyla basıldı. Sikkeler, 17. yüzyıldan itibaren yerini kâğıt paralara bıraktı ve önce İngiliz Merkez Bankası’nın daha sonra ise diğer ülkelerin merkez bankalarının kurulmasıyla modern bankacılık dönemi başlamış oldu.
İlk bankalar, tüccarların, ülkenin ileri gelen zenginlerinin değerli eşyalarını saklamalarına ve ticari işlemlerini kolaylaştırmalarına yardımcı olurken daha sonra para politikalarının geliştirilmesiyle ülke ekonomilerinin istikrarını sağlamak, para arzını kontrol altında tutmak, daha geniş çaptaki ekonomik faaliyetleri sürdürmek gibi çeşitli amaçlara hizmet eden kurumlara dönüştü.[46]
SANAL PARA
(1977 – … )
Cep telefonundan uydulara kadar sayısız iletişim cihazının kablosuz olduğunu düşünüyoruz ama gerçekte hepsi kablolu; sadece yok gibi görünüyorlar. Cebimizdeki nakitten bilgisayar ekranındaki paraya kadar sayısız finansal enstrümanın altın karşılığı basıldığını zannediyoruz ama gerçekte hepsi karşılıksız; yalnızca var gibi görünüyorlar. İşte yok gibi görünen dijital alt yapıyla var gibi görünen altın arasına gizlenmiş bu ilişkiye sanal para devrimi diyoruz.
Bu devrimin kıvılcımını yakan ile bilimin kurucusu aynı kişiydi. Miletli Thales, kehribar taşlarını birbirine sürtmüş ve ortaya çıkan enerjiye elektron adını vermişti. Yaklaşık 2.000 yıl içerisinde de başka bir ilerleme kaydedilmemişti. 16. yüzyılın sonlarına doğru İngiliz bilim adamı William Gilbert, statik enerjiyi tekrar incelemeye başladı ve ona elektrik adını verdi. İlk pil, 1800 yılında Aleksandra Volta tarafından icat edilmesine rağmen enerji kavramının anlaşılması biraz zaman aldı. Örneğin Thorne Boker, kızının boyunu uzatmak için onu kafese koyup günlerce elektrik verirdi. Çılgınca görünen bu deney, o zamanın bilimsel tedavi metotlarından biriydi. Üstelik kent meydanlarında çılgın elektrik partileri düzenleniyor, kömürleşen tavuklar izleyicilerin eğlenmesine sebep oluyordu. Onlarca bilim insanı, bu şakacı deneylere kurban gitti.[47]
Kâğıt Para Döneminin Sonu
1871’de Western Union’ın telgraf ağı üzerinden resmi olarak elektronik fon transferi (EFT) hizmeti sunmaya başlamasıyla tarihte ilk kez fiziksel formunu kaybederek veriye dönüşme evresine giren para açısından bir dönüm noktası yaşanıyordu.
Artık kâğıt para için sonun başlangıcına gelinirken Western Union, EFT’yi icat ettikten sadece beş sene sonra, 1876 yılında, Bell’in telefon patentini 100 bin dolara satın almayı reddetti. Tarihe ibretlik bir anekdot olarak düşen bu karardan sonra, telefonun telgraf karşısında üstünlüğü ele geçirmesi için 25 yıl geçmesi gerekti. Western Union ilk telgrafları 20 dolara gönderirken, bu rakam 1868 yılında 1 dolara, 1898’de ise 0,3 dolara kadar geriledi. EFT’yi keşfeden şirket, 1924 yılında ikinci bir finansal keşfe daha imza attı; yoğun telgraf talebine daha hızlı cevap verebilmek için müşterilerin daha hızlı ödeme yapabileceği ön ödemeli, metal bir kart geliştirdi. Bu ön ödemeli metal kart, paranın modern çağda şekil değiştirmesine verilebilecek ilk önemli örneklerden biri oldu.
Western Union için en yoğun dönem 1929 yılı oldu ve o yıl 200 milyon mesaj taşıdı.[48]
Sanal Para Döneminin Başlangıcı
1971 yılında ABD doları devalüasyona uğradı ve ABD, içine girdiği ekonomik zorluklar sebebiyle altın standardından vazgeçti. Ardından sanayileşmiş ülkeler de 1973 yılında Bretton Woods anlaşmasından ayrıldıklarını açıkladılar. 1971 yılında başlayan ve iki yıl devam eden bu süreçte, para fiziksel bağlarından kurtuldu ve değeri saygınlık ile ölçülmeye başladı.[49]
Bretton Woods’un tarihe geçtiği dönemden kısa bir süre sonra, 1949 yılında temelleri atılan kartlı ödeme sistemleri, 1976 yılında Visa ve 1979 yılında ise MasterCard ödeme şemalarının doğuşu ile birlikte yeni bir noktaya taşındı. İkinci dünya savaşından sonra hayatımıza giren ve paranın kaderinde rol sahibi olan bir diğer önemli teknoloji ise bilgisayar oldu. Bilgisayarlar pek çok endüstri ile birlikte bankacılık ekosistemini de değiştirdi. Sektör pek çok problemini ardı ardına çözmeye başlarken, 1973’te SWIFT sistemi ortaya çıktı.[50]
Son birkaç yıldır giderek daha fazla tartıştığımız bir diğer kavram ise kripto para teknolojisi olarak karşımıza çıkıyor. Bitcoin ve türevlerinin parayı nereye götüreceğini araştırmaya ve anlamaya çalışıyoruz. Bu noktada şöyle bir analoji yapmak yerinde olur: Buharlı gemilerin yelkenli gemilere ne yaptığını örnek alarak Bitcoin’i ilk buharlı gemiye benzetebiliriz. Bitcoin, bize buharlı gemilerin çalışabileceğini gösteriyor ve insanlığın tarih boyunca defalarca tanıklık ettiği gibi, sürdürülebilir bir değişim ile teknolojinin bazı şeyleri radikal bir biçimde dönüştürebileceğini hatırlatıyor.[51]
Sanal Paranın Mabedi: ENIAC
Hitler’in hışmına uğrayan tek aydın, Maria Montessori değildi. Benzer sebeplerden Amerika’ya giden Einstein, 1939 yılında Başkan Roosevelt’e bir mektup gönderdi. Destek gördüğü takdirde, atom bombası yapabileceğini yazmıştı. Başkan mektubu okudu ama zamanın ruhunu okuyamadı. Dolayısıyla bilim insanını kibarca başından savdı. Önemsediği nokta ise atomu parçalamaktan daha önemliydi. Bilim insanlarının dogmaları olmazdı. Ortaya koydukları her teori, başkası tarafından yanlışlanmalıydı ki uygarlık ilerlesin. Çünkü sorgulamayan beyin kanıt aramaz, sorgulayan beyin ise kanıta doymazdı. İşte bu yüzden ‘dünya düzdür’ teorisini ilk yanlışlayan Eratosthenes olmuştu. Onu da İskenderiyeli Batlamyus, Batlamyus’u Horasanlı Nasuriddin Tusi yanlışlamıştı. Nasuriddin’i Polonyalı Kopernik, onu da İngiliz Newton yanlışlamış ve evren hakkındaki temel bilgiler adım adım şekillenmişti. Newton’ın bayrağını Laplace devraldı, sonra Maxell, sonra Heisenberg, sonra Szilard, derken Einstein ortaya çıktı ve kendisinden önceki bilim insanlarını yanlışlamayı başardı. Hem de Amerika başkanına rağmen!
Öncelikle Faraday’ın gün yüzüne çıkardığı enerji kanunuyla yani ‘E’ ile yetinmeyip yepyeni bir formül yazdı. Ardından Ortaçağ’ın tipografık sembolleri yerine ‘=’ kullandı; Fransız Lavoisier’nin sıra dışı keşiflerini eleştirebildiği için kütleyi yani (Mass) ‘m’yi buldu. Işığın sonsuz hızda ilerlediği iddiasını kabul etmeyen Galileo’ nun önermelerini sorgulayıp ışık hızını (Celeritas) yani ‘c’yi keşfetti. Son olarak Newton ve Leibniz’in teorilerini yanlışlayan Madam Emilie’ nin büyük fikirlerini mutlak doğru kabul etmeyerek ışık hızının karesini buldu.
Eğer Einstein da Roosevelt gibi davranıp günün doğrularına biat etseydi dehası hiçbir işe yaramayacak ve uygarlık tarihini değiştiren E=mc² formülüne ulaşamayacaktı. Ancak Einstein’ın da eksikleri vardı. Kısa süre sonra Max Bom adındaki Alman fizikçi kuantum mekaniğinde devrim yaratacak olasılık teorisini ortaya attı. Pek çok meslektaşı ikna olmadı çünkü gerçekliğin şans faktörüyle bir alakası olamazdı. Einstein ise ‘Tanrı zar atmaz!’ sözüyle karşılık verdi. Son olarak Danimarkalı fizikçi Niels Bohr, her ikisini yanlışlamakla kalmadı, Einstein’ın eleştirilerine yine onun üslubuyla edebi bir cevap verdi: ‘Tanrıya ne yapması gerektiğini söylemekten vazgeç!’ Peki kim haklıydı?
Bu soru, uygarlık tarihi açısından oldukça önemsizdi. Her kuram bir önceki kuramın reddiydi. En iyi akademisyen hocasını revize eden, düzelten, eksiğini gideren hatta yanlışlayandı. Önemli olan bilim insanlarının birbirini yanlışlamaya devam etmesiydi. Vücudumuzda çıkan tümörleri fark edip tedavi olmamızı, bu dev isimlerin birbirini yanlışlayarak ulaştığı E=mc² formülüne borçluyuz. Çünkü ultrason cihazı bu formül sayesinde üretildi. Sanal paranın merkez bankasını da aynı kişilere borçluyuz. Çünkü bilgisayar teknolojisine hayat veren transistör cihazları, aynı bilimsel çalışmaların ürünüdür.[52]
Evet, sanal paranın merkez bankası olan ENIAC isimli bilgisayardan söz ediyoruz.

Açılımı İngilizce “Electronic Numerical Integrator And Computer” olan ve Türkçe karşılığı “Elektronik sayısal entegratör ve hesaplayıcı” olan ENIAC, elektrikle çalışan ve elektronik veri işleme kapasitesine sahip ilk bilgisayar olma özelliğini taşımakta olup, II. Dünya Savaşı esnasında Amerikalı bilim insanları tarafından inşa edilmiştir.
Askeri amaçlarla yapılmış olan ve ‘hesap makinesi’ işlevini taşıyan ENIAC, yaklaşık 167 m² bir alana sığıyordu ve ağırlığı 30 tondu.
O günlerde 60 saniye yol alan bir topun rotasının hesaplanması için, yaklaşık 20 saatlik çalışma gerekiyordu. ENIAC bu hesaplama süresini 15 saniyeye indirdi. ENIAC’ın bu başarısı ise 6 kadın matematikçi sayesinde idi.
Kathleen McNulty, Mauchly Antonelli, Jean Jennings Bartik, Frances Synder Holber, Marlyn Wescoff Meltzer, Frances Bilas Spence ve Ruth Lichterman Teitelbaum 30 tonluk bu koca makineyi, elle takılıp çıkarılan fişler, kablolar ve kumanda edilen düğmelerle programladılar.[53]
Ama elbette ki bu bilimsel çalışma her ne kadar orduya hizmet amaçlı yapılsa da bilimin orduya hizmeti ilk olarak Arşimed ile başlamıştı. Savaş başlar başlamaz Amerikan ordusunun bilim insanlarından isabet gücünü artıracak bir makine talep etmesi üzerine John Mauchly ve Presper Eckert adlı elektrik mühendisleri, dört yılın sonunda ilk bilgisayarı ürettiler. O günün parasıyla 500 bin dolara mal olan bu alete ENIAC ismi verildi. İngilizler de aynı proje üzerinde çalışıyordu ancak o sırada güçlü Alman ordularının yoğun saldırısı altındalardı. İngiliz mucit Alan Turing, Nazilerin Enigma adlı şifreleme aletini kırmakla görevlendirilince bilgisayar projesini bir kenara bıraktı. İki yıl içinde geliştirdiği alet, ülkesini kurtardı ve ulusal kahraman ilan edildi. Fakat eşcinsel olduğu ortaya çıkınca kimyasal kısırlaştırma cezasına çarptırıldı. Matematik temelli ilk sanal makinelerin mucidi, girdiği bunalımdan çıkamayınca siyanürlü elma yiyerek intihar etti. Ne var ki bilgisayar dünyası vefalıydı. Ustalarını unutmayarak her gelen hükümete baskı yaptılar ve 1967 yılında itibarı iade edildi. İşte Apple’ın logosundaki ‘ısırılmış elma’, Turing anısına sunulmuş bir saygı ifadesiydi. 2019 yılında ise 50 poundluk paralara resmi basıldı.
Fakat ENIAC’ın bir sorunu vardı. Ne zaman çalıştırılsa Philadelphia şehrinin elektrikleri kesiliyordu. 18.000 vakum tüpünden oluşan ve 167 metrekareyi kaplayan bu bilgisayarın küçülmesini transistör teknolojisine borçluyuz. Cebimizdeki akıllı telefonlarda 2 milyar adet transistör bulunur. Eğer vakum tüpleriyle devam etseydik cep telefonlarımızın uzunluğu, 828 metrelik Burj Khalifa’dan fazla olurdu. Transistörün mucitleri, 1956 yılında Nobel Fizik Ödülü ile onurlandırıldı. İcatlarına hayat veren silisyum elementi ise Silikon Vadisi’ne isim babası oldu.[54]
Ve Sümerlerden 1871 yılına kadar geçen dönemi “Para 1.0” olarak nitelendirecek olursak 1871’de Western Union’ın telgraf ağı üzerinden resmi olarak elektronik fon transferi (EFT) hizmeti sunmaya başlamasıyla, para tarihte ilk kez fiziksel formunu kaybederek veriye dönüşüm aşamasına girdiği dönemi de “Para 2.0” olarak isimlendirebiliriz. 1971 yılına kadar süren ve yaklaşık 100 yıla tekabül eden bu kısa dönem içinde, kredi kartı, ATM gibi parayı yöneten çeşitli araçlar gelişiyor ve hayatımıza giriyordu.[55]
Kâğıt Paradan Sanal Paraya
Uygarlık tarihinde böylesine fırtınalı gelişmeler yaşanırken para da kendisinden bekleneni gerçekleştirdi ve teknolojiye uyum göstererek önce dijitalleşip ardından sanallaştı. Maldan tartıya, metalden kâğıda paranın her formu kendi döneminin en ileri teknolojisine sahipti. Telgraf, telefon, elektrik, bilgisayar, internet ve mail zinciri sayesinde ortaya çıkan sanal paranın felsefesi ise kâğıt paradan farklı değildi. Ayrıştığı tek nokta vardı ve bu detay finans piyasaları için yıkım olacaktı. Bunu anlamak için kâğıt paranın nasıl yaratıldığını anlamak zorundayız. Şimdi gerçek olaylardan esinlenerek bir senaryo yazalım.
Yeni kurulan bir devletin hazine bakanı olduğunuzu hayál edin. İlk işiniz para basmak olacaktır. Ne kadar para basacağınızı tespit etmek için yıllık gayri safı hasılayı bilmeniz lazım, zira bu tutarın yaklaşık %10’u civarında para basmanın enflasyon yaratmadığını biliyoruz (Bu oran çek, senet ve kredi kartı gibi ödeme araçlarının artmasıyla % 5’lere kadar geriledi.). Varsayalım ki yıllık ticaret hacminin bir milyon lira olacağını öngördünüz ve bu parayı merkez bankasından istediniz. Banka yetkilisi ise bu kadar parayı teminatsız veremeyeceğini, ayrıca yıllık %20 faiz işleteceğini söyledi. Anlaştınız ve devletin tüzel kişiliğini borçlandıran bir kâğıt imzaladınız. İşte bu belgeye tahvil diyoruz.
Merkez bankası bir milyon lirayı farklı küpürlerde tasarladı, kalıplarını hazırladı, baskı tesislerini kurdu, binlerce personeli işe aldı ve paraları üretip siparişinizi teslim etti. Karşılığında da tahvilleri alıp gitti. Emisyona sokulan bu paralar, bilgisayarın olmadığı yakın tarihlerde kaydî para adıyla bilinirdi. Çünkü her para hareketinin kanıtı, yasal defterlere işlenen muhasebe kaydıydı. İşte bilgisayar ve internetin icadından sonra yukarıdaki kâğıt para-tahvil takası tek tuşla yapılmaya başlandı. Milyarlarca dolar, dijital bir dosyaya sıkıştırılıp devlete teslim ediliyor, yine milyarlık bonolar merkez bankası hesaplarına aktarılıyordu. Aradaki tek fark, işlemi kanıtlayan delilin defter sayfaları değil bilgisayar ekranı olmasıydı. Şaşılacak kadar basit gelse de günümüz ulusal paraları, bilgisayara işlenen tek bir muhasebe fişiyle üretilmeye devam ediliyor.[56]
1971 yılına gelindiğinde ise ABD dolarının altına endekslenmesinden vazgeçilmesi ile birlikte yeni bir dönem başlıyor. Para, artık fiziksel bir karşılığı da olması gerekmeyen, bütünüyle kavramsal bir kabule dönüşmüş bulunuyor. Bu evreyi de “Para 3.0” olarak nitelendirebiliriz.
Paranın geleceğine dair ise iki farklı yaklaşım ortaya koyuluyor. Bunlardan ilki içinde olduğumuz ve devam eden süreci Para 3.0 döneminin olgunlaşma süreci olarak görüyor. İkinci yaklaşım ise Para 3.0 döneminin son bulup, Para 4.0 olarak tanımladığımız yeni bir döneme geçtiğimizi söylüyor.
Ama şurası hiç tartışılmaz bir hakikat ki; bizim anladığımız paradan, paranın bizi anladığı bir yapıya geçiyoruz.[57]
Sanal Paranın Kurgusu
Kâğıt para filminin başrolünde merkez bankası ve devlet vardı. Özel bankalar ise figürandı. Olay örgüsü, devlet tüzel kişiliğinin merkez bankasına borçlanması üzerine kurgulanmıştı.
Sanal para filminin konusu da kredilendirme hakkında ancak buradaki kötü karakter, merkez bankası değil ticari bankalar.
Devlet ise biraz kenara çekilerek mağdur rolünü özel sektör veya bireylere bırakacak. Ama itiraf edelim ticari bankalar daha acımasız çünkü merkez bankası verdiğinden fazlasını isterken ticaret bankaları ise olmayan parayı verip fazlasını isteyecek.
En büyük silahları ise fiziki teslimle bile uğraşmadan elektrik, bilgisayar ve internet üçlüsünü birleştirip milyonlarca insanı saniyeler içinde borçlandırabilme yeteneğidir. Hedef kitlesini ise eğitim seviyesi düşük, dar gelirli, finansal okuryazarlığı zayıf, kültür veya sanatla ilgilenmeyen geniş bir kesim oluşturacak.
Zira serflik Ortaçağ’da kaldı zannetmeyin, modern dünyanın borçluları aynı rolü devam ettiriyor. İzlememiş kişiye spoiler verilmez ama hepimiz sanal para filminde birer oyuncuyuz sadece ücret almıyoruz.[58]
İşin ekstra önemli olan tarafı ise bugün yalnızca bir değil birden fazla sanal paradan söz ediyor olmamız.
Çünkü şu an önümüze iki farklı sanal para çıkmakta olup, bunlardan birisi kripto para iken, diğeri ise dijital para.
Yani ortada dünya genelinde sanal para birimlerine yaklaşımın farklılaşması durumu mevcut.
Bu durum beraberinde dijital para ve kripto para gibi kavramların yanı sıra bazı karışıklıkları da getirdi. Bunun sonucunda sanal dünyanın dikkat çeken oluşumlarından olan dijital ve kripto paranın özelliklerini, farklılıklarını ve kullanım alanlarını bilmek de büyük önem kazandı.
Bundan dolayı şimdi hep birlikte dijital ve kripto paranın özelliklerine göz atalım:
Dijital Para Nedir?
Dijital ortamlarda yer alan internet tabanlı bir para birimi olan dijital paralar geleneksel paranın tüm özelliklerini taşımanın yanı sıra kendine özgü yenilikleriyle belirli farklılıklara sahiptir. Dijital paraların özellikleri ve yapısı kullanıcılarına yüksek işlem hızı ve işlem kolaylığı sağlamaktadır. Elektronik ortamlarda online olarak ödeme yapılabilen paralar sadece bu ortamlarda bulunan kişiler tarafından kullanılabilmektedir. Dijital para kullanarak fatura ödemek, para transferi gerçekleştirmek ya da alışveriş yapmak mümkündür. Kâğıt yerine bilgisayar dosyaları kullanan dijital paraların şifrelenmiş yapıları geleneksel paralara oranla daha güvenlidir. Geleneksel paralara oranla kopyalanması ve çalınması çok daha zor olan dijital paranın örneklerinden bir tanesi de banka hesaplarında duran paralardır.
Kripto Para Nedir?
Sanal para birimi olarak kullanılan ve fiziksel bir yapıda olmayan dijital varlık olma özelliğini taşıyan kripto paranın isim kökenine bakacak olursak kripto; cyripto ve currency kelimelerinin birleşmesinden oluşan, Türkçe anlamı şifreli para olan kelimedir. Şifre anlamında kullanılmasının sebebi, sanal cüzdanlardan şifre ile alınıp şifre ile çıkarılmaktadır. Ripple, Bitcoin, Litecoin gibi paralar aynı gerçek paranın yaptığı işlemi görmektedir.
Sadece sanal anlamda piyasada bulunması şimdiki paralardan ayırt edici bir özelliğidir.
İnternet günümüzde ticaret hareketlerde sınırlılığın ortadan kalkmasına neden olan bir olgudur. Kripto paralar ise bu sınırlılığın ortadan kalkmasına örnek olarak gösterilebilecek en etkili teknolojik gelişmedir. Bu teknolojik gelişmeler, kripto paralar ile finansal sistem üzerinde değişiklikler yaratmaktadır (Çağlar, 2007: 178).
Paranın temel anlamda 4 ana işlevi bulunmaktadır. Para bir değişim aracıdır, hesap birimidir, tasarruf aracıdır ve ertelenen borçların ödenmesini sağlayan araçtır.[59]
Para gibi bir varlığın ender bulunmaması, taşınabilir olması kripto paralar için geçerli olup olamayacağı konusu tartışma yaratırken, bir yandan da bu durum tartışmalardan bağımsız bir şekilde hızla ilerlemektedir.[60]
Sıkça dile getirilen kriptografiye bakacak olursak, verilerin bir sisteme göre şifreleme yapıldığı ve güvenilir bir ortamdan alıcıya iletilip deşifrenin gerçekleştiği şifre bilimidir. Kriptoloji, kriptografi ve kripto olarak iki ana faktörden oluşmaktadır.
Kriptografi, verilerin gizli kalmasını ve değişmez olduğunu sağlamaktadır. Kişi bu uygulama ile kimlik doğrulamasını güvenli bir şekilde yapar ve kişiye başkalarını adına işlem yapmamam özelliği yükler.[61] Bu durum Türkiye’de 2004 yılında elektronik imza kanunu ile ortaya çıkmıştır.
Kripto paraların kopyalanması ve aynı parayla birden fazla işlem gerçekleştirilmesi şifreleme yöntemi sayesinde imkansıza yakın bir seviyededir. Kripto paraları diğer para birimlerinden ayıran en önemli özellik ise merkeziyetsiz yapıda olmasıdır. Kripto para birimleri klasik para birimlerinden farklı olarak merkezi bir otorite aracılığıyla belirlenmemektedir. Bu durumun sonucu olarak kripto paralar diğer para birimleri gibi hükümetlerin düzenlemeleri ve etkilerinden uzak kalmaktadır. Kripto paraların bu özelliği yatırımcılar için de oldukça önemlidir. Her geçen gün genişleyen kripto paraların geçerlilikleri ve yapabildikleri de yeni gelişmelerle birlikte güncellenmektedir.
Dijital Para ve Kripto Paranın Farkları Nelerdir?
Dijital para ve kripto paralar geleneksel paraların aksine herhangi bir fiziksel parçadan oluşmamaktadır. Birçok benzerliği olan bu para birimlerinin aynı zamanda farklılıkları da mevcuttur. İki para arasındaki en temel fark dijital paraların merkezi, kripto paraların ise merkeziyetsiz yapıda olmasıdır. Dijital paralar bir otorite tarafından hazırlanmakta ve kontrol edilmekteyken, kripto paraların arkasında otorite bulunmamakta ve dolayısıyla bir otorite tarafından kontrol edilmemektedir. Paralar arasındaki farklardan bir diğeri ise kullanıcıların bilgileridir. Dijital para kullanılan işlemlerde gerçek bir kullanıcı kimliğine ihtiyaç duyulmaktadır. Kripto para işlemleri kişisel bilgilere ihtiyaç duymadan yapılabilmektedir. Dijital ve kripto paraların farklarından bir tanesi de güvenlik seviyesidir. Dijital para işlemleri, kripto para işlemlerine oranla siber saldırı ve manipülasyonlara karşı daha zayıf bir güvenliğe sahiptir. Kripto paraların blok zincir tabanlı yapıda olması, olası saldırılara karşı güçlü şifrelendirilmiş yapılarıyla daha güvenlidir.
Hangi Alanlarda Kullanılır?
Teknolojik gelişmelerle birlikte günlük hayatın içerisine giren dijital para ve kripto paraların kullanım alanları her geçen gün genişlemektedir. Günümüzde dijital para kullanarak geleneksel parayla yapılabilen neredeyse tüm işlemler yapılabilmektedir. Dijital paranın kâğıt ve madeni paradan çok daha kolay ve hızlı işlem sunması alışverişte, banka işlemlerinde, marketlerde, kısacası hayatın neredeyse her alanında kullanımını sağladı. Kripto para piyasası yatırımcıların döviz kurları gibi günlük takibine takılmayı başardı. Kripto paraların değişkenliğe açık yapısı ve merkeziyetsiz yapıları kullanım alanlarını da etkilemektedir. Bununla birlikte kripto para ile işlem yapılan alan sayısı hızlı bir şekilde artmaktadır.[62]
Elbette ki her teknolojik gelişmenin barındırdığı avantajlar kadar dezavantajlar da mevcuttur ki bu durum sanal para için de geçerlidir.
Mesela elektronik bankacılık ve sanal para tarafından doğan temel risk şekilleri yeni olmasa da, bazı risklerin ortaya çıkış şekli ve bunların bankalar üzerindeki etkisi, bankalar ve denetim organları için yeni olabilir. Bankaların karşı karşıya kalacakları bazı risk ve sorunlar hem sanal para, hem de elektronik bankacılıkla ilgilidir.
Burada ifade edilmeye çalışılan işletme riski, itibari risk ve kanuni risk, elektronik bankacılık ve elektronik faaliyetler için en önemli risk kategorileri gibi görünmektedir. Bazı spesifik problemler bu risk kategorilerinin hepsine girmektedir. Örneğin hackerler, gizli müşteri bilgilerine ulaşabilir, ele geçirebilir ve kullanabilirler. Bu siber suçluların temel hedefi, alışveriş yapanların kimlik veya kredi kartı bilgilerine ulaşarak, gelir elde etmektir. Bunun için bankacılık zararlı yazılımları, tarayıcı veya tarayıcı eklentilerinde kod yürütme açıkları, iki bağlantı arasına sızılarak yapılan dinleme işlemleriyle verilerin ele geçirilmesi, sahte bankacılık uygulamaları gibi devamlı güncellenebilen bir dizi saldırı yöntemlerini kullanıyorlar, Ayrıca yeterli tedbirlerin olmaması durumunda dışarıdan üçüncü bir kişi, bankanın bilgisayar sistemine girerek bir virüs yerleştirebilir. Bu da bankacılık sistemlerinin ve verilerin bozulmasına ve çökmesine neden olabilir.
Sanal paranın gelişimi, yine merkez bankaları ve diğer kamu otoritelerini ilgilendiren birtakım sorunları da beraberinde getirmektedir. Merkez bankalarını özellikle ilgilendiren sorunların başında senyoraj kaybı gelmektedir. Bir diğer sorun ise sanal para tedarikçileri tarafından ortaya çıkabilecek mali risklerdir. Merkez bankaları ile ilgili yasal sorunlardan biri de sanal para yöntemlerinin, banknot ihracındaki tekelliğini bozup bozmayacağı ve merkez bankalarının var olan yasalar altında kendilerinin sanal para ihraç edip edemeyeceğidir.[63]
Kredi karşılığı yaratılan sanal para, yakın zamana kadar tehlike arz etmezdi. Çünkü nakit para dışındaki ödeme trafiği yalnızca bankalarda büyük şirketler arasında yapılırdı. Yani piyasalara madeni ve kâğıt para hakimdi. Ücretler bile zarfın içine kanarak nakden ödenirdi. Fakat binlerce yıldır eziyet ve korkuyla taşınan paraların, tek tuşla transfer edilmesi ekonomilerin tansiyonunu yükseltebilirdi. Birkaç yıl önce Yunan bankalarının günlük nakit çekme limitini sabitlemesi, sanal para ile fiziki para arasındaki muazzam farkın piyasaları felç etmesinin önüne geçmek içindi ve bu operasyonda başarılı oldular. Çünkü sanal para ile kâğıt para arasındaki makasın büyümesi, sermaye piyasalarının genetik kodlarını değiştirebilirdi çünkü bu riski, sanal paranın mucidi olan Amerika Birleşik Devletleri bile tahmin edemeyecekti.[64]
SONUÇ
İnsanlık tarihinin en eski dönemlerinden itibaren ihtiyaçların karşılanması, toplumsal örgütlenmenin gelişmesi ve ekonomik ilişkilerin kurulması süreci, paranın tarihsel dönüşümünde belirleyici bir rol oynamıştır. İlk çağlarda tamamen üretim ve doğadan karşılıksız temin yoluyla yürüyen hayat, yerleşik hayata geçilmesiyle birlikte fazla ürünün ortaya çıkması ve bu fazlanın değerlendirilme çabası sonucu, değiş-tokuş esaslı bir ekonomik yapıya evrilmiştir. Ancak trampa sistemi, farklı ihtiyaçların eşzamanlı karşılanmasında yaşanan zorluklar, malların değerinin belirlenmesindeki belirsizlikler ve ticaretin genişlemesiyle artan uzmanlaşma karşısında işlevsiz kalmıştır. Bu durum, insanlığı yeni bir değişim aracı arayışına yöneltmiş, süreç içinde paranın ilk biçimleri ortaya çıkmıştır.
Değerli madenlerin takas sürecine dahil edilmesi, hem değişim hem de değer ölçme bakımından önemli bir eşiğin kapısını aralar.
Tartılarla ölçülen metal parçalar, zamanla siyasi otoritelerin damga basarak standartlaştırdığı sikkelere dönüşmüş ve böylece güvenilirlik, taşınabilirlik ve kullanılabilirlik açısından büyük bir kolaylık sağlanmıştır. Ardından kâğıt paranın, ardından ise temsilî ve kayıt paranın devreye girmesi, paranın maddi varlığından ziyade sembolik bir mutabakat nesnesi hâline geldiğini göstermektedir.
- yüzyılda telgraf üzerinden EFT sisteminin ilk defa geliştirilmesi, paranın fiziksel araçların ötesine geçerek tamamen görünmez ve kavramsal bir niteliğe evrilmesine kapı aralamış, teknolojide kaydedilen ilerleme ile parada bir dijitalleşme safhasına geçilmiştir.
Kaynakça:
Ahmet USTA, Paranın Serüveni – Kripto paraların öncesi ve sonrası, haz. BKM, 2018
Altının Kökeni: İlk Keşif, İlk Eritme ve 7000 Yıllık Serüven, 7 Kasım 2025, https://www.hakanaltin.com/blog/altinin-kokeni-ilk-kesif-ilk-eritme-ve-7000-yillik-seruven, Erişim Tarihi: 11.12.2025
Antik Mezopotamya’da Para: Değer, Biçimler, Gelişim, https://africame.factsanddetails.com/article/entry-1021.html, Erişim Tarihi: 10.12.2025
Ayla YAZICI, “Advantages and Potential Risks of Virtual Money Platforms”, Journal of Current Research on Social Sciences, 9 (3), 2019
Burcu ATLAS, Çin’de Kâğıt Paranın İcadı, 29 Aralık 2020, https://evrenatlasi.com.tr/kultur/kagit-paranin-icadi/, Erişim Tarihi: 11.12.2025
Burhan Zihni SANUS, Para Ekonomisi, İstanbul Matbaacılık, 1956
Dijital Para ve Kripto Para, 22 Haziran 2023, https://www.kuveytturk.com.tr/blog/teknoloji/dijital-para-vs-kripto-para, Erişim Tarihi: 11.12.2025
Dursun Ali YAZ, “Antik Çağdan Geleceğe Para”, Timaş Yayınları, Ocak 2020, İstanbul
Ekrem ERDEM, “Para Banka ve Finansal Sistem”, Detay Yayıncılık, Ankara, 2008
Elda SASUN, Paranın kokusu, 8 Aralık 2021, https://www.salom.com.tr/haber/120579/paranin-kokusu, Erişim Tarihi: 11.12.2025
Feridun ERGİN, Para Siyaseti, İÜİF Yayınları, İstanbul 1969
Feridun ERGİN, Para ve Faiz teorileri, Bata Yayıncılık, İstanbul 1983
Halil SAHİLLİOĞLU, “Dirhem”, DİA., İstanbul, 1994
Heather Pringle, Discover Magazine, Ekim 1998
İbn Haldun, Abdurrahman Ebu Zeyd Veliyüddin, Mukaddime, I-II, çev. : Süleyman Uludağ, Dergah Yay., İstanbul, 1988
İlknur TAŞ, “Hititlerde Ölçü Birimleri ve Bunların Hitit Metinlerinde Kullanımı Üzerine Bir Değerlendirme”, Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 1, 2008
İnsanlar parayı ilk olarak ne zaman ve neden kullanmaya başladılar?, 20 Haziran 2017, https://theconversation.com/when-and-why-did-people-first-start-using-money-78887, Erişim Tarihi: 11.12.2025
İnsanlık Tarihi Boyunca Dünya Nüfusu, Amber Pariona, 25 Nisan 2017, https://www.worldatlas.com/articles/worldwide-population-throughout-human-history.html, erişim tarihi: 13.12.2025
İsmail PARLATIR, Osmanlıca Türkçesi Sözlüğü, Yargı Yay., 5. Baskı, Ankara, 2012
John Alan HALLORAN, Sumerian Language Page, sumerian.org, Erişim Tarihi: 13.12.2025
Kasas, 28/27
Kettânî, Muhammed Abdülhay, et-Terâtibü’l-İdâriyye, çev. : Ahmet Özel, İz Yay., İstanbul, 1990
Makrîzî, Takiyyüddin Ahmed, Eski ve İslamî Paralar, çev. : İ. Hakkı Konyalı, Gavsi Ozansoy Matbaası, İstanbul, 1946
Mal Değişim Sözleşmesinde Satış Hükümlerinin Uygulanması, Başak BALKIR, KOSBED, 2014, 28
Mehmet ŞİMŞİR, “Tarihin Peşinde – Cahiliye Dönemi Araplarında Para ve İlk İslâm Paralarının Tedavüle Giriş Süreci”, Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 2017, Sayı: 18, Sayfa: 117‐136
Mustafa UÇAR, Antik Kral Yolunda Zümrüt Bir Kent Salihli, Cansal Matbaacılık Bursa, Eylül 2008
Oğuz TEKİN, “Konuşan Paralar (Talking Coins)”, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Promat Basım Yayıncılık, İstanbul, 2011
Oğuz TEKİN, Eskiçağda Para, Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Yayınları, 1998, İstanbul
Paranın Gizemli Tarihi: İlk Sikkeden Dijital Paraya, 13 Eylül 2024, https://www.odeabank.com.tr/hakkimizda/oblog/paranin-gizemli-tarihi, Erişim Tarihi: 11.12.2025
Paranın Tarihçesi, https://mintasdoviz.com/detay/11005-paranin-tarihcesi, Erişim Tarihi: 11.12.2025
Paranın tarihi ve dünyadaki ilk para… Nasıl icat edildi? 23 Temmuz 2024, https://www.diyekonustu.com/paranin-tarihi-ve-dunyadaki-ilk-para-nasil-icat-edildi/, Erişim Tarihi: 10.12.2025
Parayı Kim Buldu? Dünyayı Nasıl Değiştirdi? Yapı Kredi Blog, 23 Ocak 2024, https://www.yapikredi.com.tr/blog/yasam/kultursanat/detay/parayi-kim-buldu-dunyayi-nasil-degistirdi, Erişim Tarihi: 10.12.2025
“Parayı Sümerler icat etti”, Hürriyet, 11 Ocak 2014, https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/parayi-sumerler-icat-etti-25547999, Erişim Tarihi: 09.12.2025
Reşat İNAN, “Para Ekonomisi”, Adana İktisadi ve İdari Bilimler Yayınevi, Adana, 1976
Sevgi DÖNMEZ, Hitit Döneminde Anadolu’da Değim Aracı Olarak Kullanılan Madenler, Ankara Ünv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara, 2013
Şuarâ, 26/109, 127, 145, 164
Tekvin, 23/16
Trampa Nedir? Nasıl Yapılır? 25 Ağustos 2025, https://borusannextihale.com/blog/trampa-nedir-nasil-yapilir, Erişim Tarihi: 11.12.2025
Uğur UTKAN, Makale Arşivi, 9 Temmuz 2025, https://makalearsivi.com/tarih/dogunun-uyanisi-ve-batinin-korkusu/, Erişim Tarihi: 09.12.2025
Ural AKBULUT, Paranın Hayatımıza Girişi, https://uralakbulut.com.tr/wp-content/uploads/2009/11/PARANIN-HAYATIMIZA-G%C4%B0R%C4%B0%C5%9E%C4%B0-EK%C4%B0M-2011.pdf, Erişim Tarihi: 11.12.2025
Ünal ÇAĞLAR, “Elektronik Para: Enformasyon Teknolojisindeki Gelişmeler ve Yeni Ödeme Sistemleri”, Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. 2007;9(17):2017, Sf. 177-186
William BOYES ve Michael MELVİN, “Ekonominin Temelleri”, Editör: Erdinç TELETAR, Çevirenler: Şadiye TÜRKMEN BAYKARA vd., Ankara, Nobel Yayıncılık, Ankara, 2016
Yusuf, 12/20
Yücel YILMAZ, “Kriptoloji Uygulamalarında Hukuki Boyut”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 13(2), 2007, Sf. 137-147.
Zebîdî, Muhammed b. Muhammed, Tâcu’l-Arûzmin Cevâhiri’l-Kâmûs, Dâru’l-Hidâye, Beyrut, 1984
[1] Dursun Ali YAZ, “Antik Çağdan Geleceğe Para”, Timaş Yayınları, Ocak 2020, İstanbul, s. 25
[2] Antik Çağ’da Para, 10 Temmuz 2023, https://www.arkhedergisi.com.tr/antik-cagda-para, Erişim Tarihi: 10.12.2025
[3] Dursun Ali YAZ, “Antik Çağdan Geleceğe Para”, Timaş Yayınları, Ocak 2020, İstanbul, Sunuş Sayfası,
[4] “Trampa”nın kelime anlamı için bkz.; İsmail Parlatır, Osmanlıca Türkçesi Sözlüğü, Yargı Yay., 5. Baskı, Ankara, 2012, s. 172
[5] Bu kelime için bkz.; Zebîdî, Muhammed b. Muhammed, Tâcu’l-Arûzmin Cevâhiri’l-Kâmûs, Dâru’l-Hidâye, Beyrut, 1984, XXVIII/65; Fîrûzâbâdî, Mecdüddin Ebu Tahir, el-Kâmûsu’l-Muhît, Müessesetü’r-Risâle, Beyrut, 2005, I/965; Komisyon (1) İbrahim Mustafa vd., Mu’cemu’l-Vasît, Dâru’d-Davet, Kahire, trz., I/44.
[6] Dursun Ali YAZ, “Antik Çağdan Geleceğe Para”, Timaş Yayınları, Ocak 2020, İstanbul, Sunuş Sayfası
[7] Parayı Kim Buldu? Dünyayı Nasıl Değiştirdi? Yapı Kredi Blog, 23 Ocak 2024, https://www.yapikredi.com.tr/blog/yasam/kultursanat/detay/parayi-kim-buldu-dunyayi-nasil-degistirdi, Erişim Tarihi: 10.12.2025
[8] YAZ, a.g.e., s. 43.
[9] YAZ, a.g.e., s. 44, 45
[10] Feridun ERGİN, Para Siyaseti, İÜİF Yayınları, İstanbul 1969, s. 19 vd.
[11] YAZ, a.g.e., s. 46
[12] Feridun ERGİN, Para ve Faiz teorileri, Bata Yayıncılık, İstanbul 1983, s. 9 vd; Burhan Zihni SANUS, Para Ekonomisi, İstanbul Matbaacılık, 1956, s. 31.
[13] YAZ, a.g.e., s. 47, 48
[14] YAZ, a.g.e., s. 49, 50
[15] Trampa Nedir? Nasıl Yapılır? 25 Ağustos 2025, https://borusannextihale.com/blog/trampa-nedir-nasil-yapilir, Erişim Tarihi: 11.12.2025
[16] YAZ, a.g.e., s. 51
[17] İnsanlar parayı ilk olarak ne zaman ve neden kullanmaya başladılar? 20 Haziran 2017, https://theconversation.com/when-and-why-did-people-first-start-using-money-78887, Erişim Tarihi: 11.12.2025
[18] YAZ, a.g.e., s. 51, 52
[19] Paranın Tarihçesi, https://mintasdoviz.com/detay/11005-paranin-tarihcesi, Erişim Tarihi: 11.12.2025
[20] YAZ, a.g.e., s. 55, 56
[21] İnsanlar parayı ilk olarak ne zaman ve neden kullanmaya başladılar? 20 Haziran 2017, https://theconversation.com/when-and-why-did-people-first-start-using-money-78887, Erişim Tarihi: 11.12.2025
[22] YAZ, a.g.e., s. 56, 57
[23] Elda SASUN, Paranın kokusu, 8 Aralık 2021, https://www.salom.com.tr/haber/120579/paranin-kokusu, Erişim Tarihi: 11.12.2025
[24] YAZ, a.g.e., s. 58
[25] Uğur UTKAN, Makale Arşivi, 9 Temmuz 2025, https://makalearsivi.com/tarih/dogunun-uyanisi-ve-batinin-korkusu/, Erişim Tarihi: 09.12.2025
[26] “Parayı Sümerler icat etti”, Hürriyet, 11 Ocak 2014, https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/parayi-sumerler-icat-etti-25547999, Erişim Tarihi: 09.12.2025
[27] Antik Mezopotamya’da Para: Değer, Biçimler, Gelişim, https://africame.factsanddetails.com/article/entry-1021.html, Erişim Tarihi: 10.12.2025
[28] YAZ, a.g.e., Sunuş Sayfası
[29] Paranın tarihi ve dünyadaki ilk para… Nasıl icat edildi?, 23 Temmuz 2024, https://www.diyekonustu.com/paranin-tarihi-ve-dunyadaki-ilk-para-nasil-icat-edildi/, Erişim Tarihi: 10.12.2025
[30] Oğuz TEKİN, “Konuşan Paralar (Talking Coins)”, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Promat Basım Yayıncılık, İstanbul, 2011, s. 12.
[31] YAZ, a.g.e., s. 19, 20
[32] John Alan HALLORAN, Sumerian Language Page, sumerian.org, Erişim Tarihi: 13.12.2025
[33] YAZ, a.g.e., s. 69
[34] Oğuz TEKİN, Eskiçağda Para, Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Yayınları, 1998, İstanbul, s. 3
[35] Bu konuda paranın Hz. Âdem’den itibaren bilindiği ve kullanıldığını söyleyenler de vardır. Konu ile ilgili geniş bilgi için bkz.; Kettânî, Muhammed Abdülhay, et-Terâtibü’l-İdâriyye, çev.: Ahmet Özel, İz Yay., İstanbul, 1990, II/185-186.
[36] İbn Haldun, Abdurrahman Ebu Zeyd Veliyüddin, Mukaddime, I-II, çev. : Süleyman Uludağ, Dergâh Yay., İstanbul, 1988, I/663, 666; Makrîzî, Takiyyüddin Ahmed, Eski ve İslamî Paralar, çev.: İ. Hakkı Konyalı, Gavsi Ozansoy Matbaası, İstanbul, 1946, s. 26-27
[37] “Şekel” birimi, bunların basımı, şekilleri ve özellikleri hakkında geniş bilgi için bkz.; İlknur Taş, “Hititlerde Ölçü Birimleri ve Bunların Hitit Metinlerinde Kullanımı Üzerine Bir Değerlendirme”, Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 1, 2008, ss. 73-90; Sevgi Dönmez, Hitit Döneminde Anadolu’da Değim Aracı Olarak Kullanılan Madenler, Ankara Ünv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara, 2013; Halil Sahillioğlu, “Dirhem”, DİA., İstanbul, 1994, IX/369.
[38] Mehmet ŞİMŞİR, “Tarihin Peşinde – Cahiliye Dönemi Araplarında Para ve İlk İslâm Paralarının Tedavüle Giriş Süreci”, Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 2017, Sayı: 18, Sayfa: 117‐136
[39] Altının Kökeni: İlk Keşif, İlk Eritme ve 7000 Yıllık Serüven, 7 Kasım 2025, https://www.hakanaltin.com/blog/altinin-kokeni-ilk-kesif-ilk-eritme-ve-7000-yillik-seruven, Erişim Tarihi: 11.12.2025
[40] YAZ, a.g.e., s. 76
[41] Mustafa UÇAR, Antik Kral Yolunda Zümrüt Bir Kent Salihli, Cansal Matbaacılık Bursa, Eylül 2008, s. 16
[42] YAZ, a.g.e., s. 157
[43] Burcu ATLAS, Çin’de Kâğıt Paranın İcadı, 29 Aralık 2020, https://evrenatlasi.com.tr/kultur/kagit-paranin-icadi/, Erişim Tarihi: 11.12.2025).
[44] Paranın Gizemli Tarihi: İlk Sikkeden Dijital Paraya, 13 Eylül 2024, https://www.odeabank.com.tr/hakkimizda/oblog/paranin-gizemli-tarihi, Erişim Tarihi: 11.12.2025
[45] Kâğıt Paranın Tarihçesi, TCMB, s. 2, https://tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/d189b219-fe71-40bf-9754-6a5f7d0a65eb/KagitParaTarihce.pdf?MOD=AJPERES#:~:text=118%20y%C4%B1l%C4%B1nda%20%C3%87inliler%20deri%20para,kullan%C4%B1lmas%C4%B1%2017.%20y%C3%BCzy%C4%B1l%C4%B1n%20sonlar%C4%B1na%20rastlamaktad%C4%B1r., Erişim Tarihi: 11.12.2025
[46] Paranın Gizemli Tarihi: İlk Sikkeden Dijital Paraya, 13 Eylül 2024, https://www.odeabank.com.tr/hakkimizda/oblog/paranin-gizemli-tarihi, Erişim Tarihi: 11.12.2025
[47] YAZ, a.g.e., s. 265
[48] Ahmet USTA, Paranın Serüveni – Kripto paraların öncesi ve sonrası, haz. BKM, 2018, s. 5
[49] Before Babylon, Beyond Bitcoin: From Money That We Understand to Money That Understands Us David Birch, 2017, s. 9
[50] Ahmet USTA, Paranın Serüveni – Kripto paraların öncesi ve sonrası, haz. BKM, 2018, s. 7
[51] Before Babylon, Beyond Bitcoin: From Money That We Understand to Money That Understands Us David Birch, 2017, s. 15
[52] YAZ, a.g.e., s. 276, 277, 278
[53] İlden DİRİNİ, Bilişime Yön Veren Yazılımcı Kadınlar, 5 Mart 2016, https://bianet.org/yazi/bilisime-yon-veren-yazilimci-kadinlar-172716, Erişim Tarihi: 11.12.2025
[54] YAZ, a.g.e., s. 279, 280
[55] USTA, BKM, 2018, s. 8
[56] YAZ, Ocak 2020, İstanbul, Timaş Yayınları, s. 285, 286
[57] USTA, BKM, 2018, s. 9
[58] YAZ, Ocak 2020, İstanbul, Timaş Yayınları, s. 288
[59] William BOYES ve Michael MELVİN, “Ekonominin Temelleri”, Editör: Erdinç TELETAR, Çevirenler: Şadiye TÜRKMEN BAYKARA vd., Ankara, Nobel Yayıncılık, Ankara, 2016, Sf. 294
[60] Ekrem ERDEM, “Para Banka ve Finansal Sistem”, Detay Yayıncılık, Ankara, 2008, Sf. 2
[61] Yücel YILMAZ, “Kriptoloji Uygulamalarında Hukuki Boyut”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 13(2), 2007, Sf. 138
[62] Dijital Para vs Kripto Para, 22 Haziran 2023, https://www.kuveytturk.com.tr/blog/teknoloji/dijital-para-vs-kripto-para, Erişim Tarihi: 11.12.2025
[63] Ayla YAZICI, “Advantages and Potential Risks of Virtual Money Platforms”, Journal of Current Research on Social Sciences, 9 (3), 2019. 151-166.
[64] YAZ, a.g.e., s. 293
