Türk Devletleri Teşkilatı Üvey Evlat Mı?

Birkaç gün önce Türk Devletler Teşkilatı’nın liderler toplantısının Budapeşte’de toplanacağı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplantıya katılıp konuşma yapacağı, daha sonra Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın mevkidaşlarıyla yoğun temaslar sürdüreceği duyuruldu. Ama bu haberin devamını öğrenemedik. Anlaşılan medya bu haberi önemli saymamış,  PKK’nın feshi sonrası izleyeceği muhtemel yol haritasıyla ilgili rivayetleri başa almayı tercih etmişti.

Oysa TDT bu kadar kolay kenara atılacak bir girişim değildir. Ama daha baştan nasıl bir fonksiyon yapabileceği her açıdan doğru belirlenip nitelikli ve liyakatli yöneticilerle yola çıkılmayınca tasavvurlar kağıt üzerinde kalıyor, toplantılar yeterli heyecanın olmadığı rutin programlar halinde yapılıp geçiştiriliyor.

TDT uzun yıllar Türk Dili Konuşan Ülkeler “Türk Konseyi” (Türk Keneşi) adıyla anılmıştı. 2009 Nahcivan Zirvesi’nde büyük devlet adamı, şuurlu ve inançlı lider Nursultan Nazarbayev’in cesur girişimiyle TDT adını alması kararlaştırıldı. Daha verimli, etkili çalışabilmesi için değişik konularda kurullar oluşturuldu. Bunlardan en önemlisi “Aksakallılar Meclisi” idi. Üye ülkelerin kendi tercihleriyle belirleyecekleri en yetkin ve deneyimli isimlerden oluşacak Meclis TDT’na rehberlik işlevi yapacak, yol gösterecekti. Türkiye eski başbakanlardan Binali Yıldırım’ı aradı, Yıldırım Meclis Başkanlığına seçildi.

Bu kesinlikle doğru bir tercih olmadı. Çünkü konunun her bakımdan yabancısıydı. Oysa elimizde dünya çapında saygın bir isim olan Türklük ve Türk dünyası konularında derin bilgisi ve ilgisi bulunan, bu meselenin heyecanını yüreğinde duyan, projeler yapabilen Prof. Aziz Sancar gibi bir ismin olduğu nedense hatırlanmadı. Emanetin ehline verilip verilmemesinin ne kadar önemli olduğunu bu vasiyetle bir kere daha görebiliyoruz.

Türk devletlerinin önemli sorunları var. Ortak bir Türklük bilinci otuz yıldır oluşturulamadı. Rusların üç yüz yıllık kültür politikalarının olumsuz etkileri sürüyor. Türkistan’da yerel milliyetçilikler, geleneksel kabilecilik anlayışı her devleti etkiliyor. Diğer taraftan Çin ve Rusya’nın siyasal, ekonomik ve demografik baskıları bu devletleri haklı olarak endişelendiriyor. AB’nin 12 milyarlık yatırım projesi sunmasını, gerçekleşme ihtimalini düşünme gereği duymadan, Çin ve Rusya tehdidini dengeler ümidiyle hemen benimsediler; Güney Kıbrıs Rum Devletini resmen tanıdılar. Nazarbayev gibi bir ismin olmayışı, Türkiye‘nin etkili bir politikasının olmayışı TDT’nın bölgesel bir güç haline gelmesini engelliyor.

Türkiye bütün bu gerçeklere rağmen meseleye çok daha fazla önem vermeli, vizyoner bir politika oluşturmalı, Türk birliği ülküsünü zihninden, yüreğinden asla çıkarmamalıdır. Milletimizin geleceği buna bağlıdır.

Yazar
Nuri GÜRGÜR

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen