Türkiye İstatistik Kurumu’na Ait Bazı Veriler

“İstatistîkî veriler, birçok sosyal bilim dalında bize çok önemli fikirler verir. Ben, TÜİK, yâni Türkiye İstatistîk Kurumunun internet sitesini sık sık incelerim ve özellikle pek dikkât çekmeyen alanlardaki istatistîklere önem veririm. Buna göre 2017-2019 yılları, birçok alanda Türkiye için ciddî bir eşik noktası olmuş.

1. TÜİK verilerine göre 2001-2018 yılları arasında intihâr oranları, yıllık olarak, yüz binde 3,94 ilâ 4,11 arasında değişirken, 2019’dan sonra hızlı bir yükseliş evresine girmiş. 2019’da yüz binde 4,21’e yükselmiş; 2024’te ise yüz binde 5,22 oranına ulaşmış, maâlesef.

2. “Tek kişilik hâne halkı” oranı da 2014’te %13,9 iken, 2018’te %16,1’e ulaşmış. Yâni bu süreçte daha dengeli bir artış izlerken; 2019’dan i’tibâren hızlanmış ve %16,9’a ulaşmış. 2024’te ise %20’ye ulaşmış. Yâni 2024 yılı i’tibâriyle Türkiye’de her beş kişiden biri yalnız yaşıyor. Her ne kadar 2022’de tekrar yavaşlayıp, her yıl % 0,3’lük bir ilerleme gösterse de, ciddî bir noktaya ulaşmış durumda. Bununla birlikte Gümüşhâne, Tunceli ve Giresun illerinde ilginç bir durum görünüyor. Gümüşhâne’nin %31,7’si, Tunceli’nin %29,8’i, Giresun’un da %29,7’si yalnız yaşıyor. Yâni bu üç ilimizde, neredeyse her üç kişiden biri yalnız yaşıyor.

3. “Sâdece eşlerden oluşan çekirdek âile”, yâni çocuksuz âileler ise %14 civârında sâbitlenmiş gibi duruyor. 2014 verilerinde %14,1 iken, son on yıl içinde azalıp çoğalarak, %13,5 ilâ %14,1 arasında gidip gelmiş. Son 2024 yılı verilerinde ise %14.

4. Doğum sayısı oranı, 2001’de 2,38 iken, çok hızlı bir düşüşle, 2003’te 2,09 olmuş. Sonrasında ise 2017’ye 2,08 ilâ 2,19 arasında değişip durmuş. Ancak 2017’de i’tibâren yine hızlı bir düşüş dönemine girmiş. 2024 i’tibâriyle ise 1,48 olmuş. Hattâ Eskişehir ve Bartın, 1,12’lik bir seviyeye düşmüş durumda. Öyleki, Avrupa ülkeleri içinde, sâdece Malta’nın üstündeler. Bununla birlikte, her ne kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu, henüz çok düşük olmasa da, ciddî bir düşüş rayına girmiş durumda. Ağrı, 3,19’dan 2,16’ya; Diyarbakır, 2,79’dan 2,20’ye; Hakkârî, 2,38’den 1,86’ya; Mardin, 3,01’den 2,32’ye; Siirt, 2,93’ten 2,14’e; Şırnak, 3,40’tan, 2,62’ye; hattâ Şanlıurfa gibi ülke istatistîkini en üstünde yer alan bir şehir bile 3,91’den 3,28’e gerilemiş durumda. Dolayısıyla sâdece beş yıl içinde böylesi bir düşüşe bakarsak, önümüzdeki beş yıl içinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinin de, Şanlıurfa dışında, nüfûs artış eşiği olan 2,10’un altına ineceğini söyleyebiliriz. Şanlıurfa’nın ise önümüzdeki on yıl içinde ineceğini söylemek yanlış olmaz.

5. “Hâne halkı tipine göre yoksulluk oranına” baktığımızda ise 2011’deki %22,9’luk bir orandan 2024’te %21,2’lik bir orana yükseldiği görülmektedir. Bununla birlikte yalnız yaşayanların yoksulluğunun % 10,5’ten %11,7’ye, çocuksuz âilelerin %7,3’ten %11,8’e yükseldiği görülmektedir. Geniş âile yapısında ise %9,1’den %15,3’e yükseldiğini görüyoruz. Ancak çok çocuklu geniş âile tiplerinde ise %32,3’ten %26,9’a indiği görülüyor. Bu noktada yalnız yaşayanlar açısından 2012 yılında ve 2020 yılında diğer yıllara göre çok ciddî bir yoksulluk artışı olduğu görülüyor. 2012 yılında 10,5’ten 13,4’e yükselmiş; ardından düşmeye başlamış; 2020 yılında 14,2’ye yükselmiş ve yine düşmeye başlamış. Çocuksuz âileler için ise 2020 yılında 6,7’den 10,5’e yükselmiş; sonra düşse de, 2023’te 7,4’ten 12,0’a yükselmiş.

Genel olarak bakarsak, çeşitli etkenler görülebilir. 2017-2019 arasındaki dönemden sonra yaşanan değişimlerin pek âlâ ekonomik nedenlerden kaynaklandığını belirtmek gerekir. İntihâr oranlarından, doğum oranlarına kadar farklı veriler, bunu desteklemektedir. Yâni birçok veride bu dönemin bir eşik oluşturmasının temelinde ekonomik nedenlerin yattığını söylemek gerekir. Hattâ yalnız yaşayanların ve çocuksuz âilelerin yoksulluğunun artışı da, ister istemez doğum oranlarını etkilemektedir.

Peki, ekonomik şartlar düzelirse, bu oranlar değişir mi? Maâlesef, yalnız yaşamanın ya da çocuksuz âile olmanın, bir hayât tarzına dönüştüğü görülmektedir. Ülkenin 1/3’ünden fazlası, hattâ bâzı şehirlerimizde yarıya yakını, yalnız yaşayan ya da çocuğu olmayan âilelerden oluşmaktadır. Bu bir ülke için çok ciddî bir tehlikedir. Yalnız yaşayan sayısındaki böylesine bir artış, âile kavramının da çözülmekte olduğu, bireylerin yalnızlaştığını da göstermektedir. Bu durumun temelinin, âile kavramını savunduğunu iddiâ eden bâzı kesimlerin dediği gibi “kadın çalışması” olmadığı ortadadır. Hattâ rahatlıkla söyleyebiliriz ki, kadın emeği, yalnız yaşayanların sayısını dengeleme konusunda en önemli etkendir. Bunun temelinin de ekonomi olduğu ortadadır.

Dolayısıyla buna karşı çok yönlü bir hareket tarzına geçmek gerekir. Evlenen ve çocuk sâhibi olanlara yönelik ciddî destekler olduğu gibi, çalışan anneler içinde de ücretli doğum ve süt izinlerinin süresinin uzatılması, iki yaşından i’tibâren ücretsiz kreş ve anaokulu hizmetlerinin gerçekten ülkeye yayılıp, zorunlu temel eğitime dâhil edilmesi, anne ve çocuk sağlığının ülkenin tümünde kolay ulaşılabilir ve ücretsiz bir şekilde sağlanması gibi sosyal devlet uygulamalarına ihtiyâç bulunmaktadır. Ancak yine de yaşam tarzına dönüşen uygulamaların değiştirilmesi çok zordur. Bir defâ alışılan bir yaşam tarzına dönüştükten sonra ne yapılırsa yapılsın, başarılı olma ihtimâlinin düşük olduğunu bilmekte fayda vardır.”

Yazar
Kutlu Altay KOCAOVA

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen