Son günlerde rahmetli Fahrettin Kırzıoğlu’nun Türk ve Türk Birliği üzerinde yapmış olduğu önemli araştırma ve tespitlerini okuma fırsatı buldum. Bu değerli fikir adamının özellikle Kars, Ardahan, Çıldır ve Erzurum bölgelerinde yapmış olduğu akademik çalışmalar ve eserlerinde günümüz Türk Birliği ve gelecekteki milli benliğimizin idamesi konusunda çok anlamlı dersler çıkacağımız bilgiler mevcut.
“Türkçülük, geçmişte şanlı bir mirası, bugün güçlü bir karakteri, gelecekte ise kutlu bir ülküyü ifade eder.”Sözünü düşünen zihinlere bir mıh gibi çakar. Onun bu sözlerin bir temsilcisi olduğunu elbette derin tarihi yazı hazinesini okuduğumuzda fark ediyoruz. Özellikle Kars ve Çıldır tarihi üzerindeki geniş ve bilimsel tespitlerine hayran olmamak mümkün değil.
Bugün bile Fahrettin Kırzıoğlu’nun eserleri ve düşünceleri Türk Milleti’nin tarihi seyrine ve gelecek nesillerimize yol göstermeye devam ediyor. Onun değerli eserlerini yalnızca geçmişi öğrenmek amacıyla değil, gelecekteki mukaddes ülkülerimizi yönlendiren birer tarihi vesika olarak hafızalarımızda saklıyoruz.
Kırzıoğlu’nun aşağıdaki şu sözleri onun tarihi anlayışını ve Türk Milletine olan inancını da açıkça ortaya koyar:
“Türk Milletinin tarihi, yalnızca bir geçmiş değil; bir geleceğin teminatıdır.”
Türk Milleti ve Türk tarihi sevdalısı Kırzıoğlu’nun fikirleri ulu önder Atatürk’ün milliyetçilik ve Türkçülük anlayışı ile de paralellik göstermektedir.
Atatürk, milliyetçiliği nasıl anladığını şöyle dile getirmiştir: “Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur”
Burada önemli bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Son günlerde bazı çevrelerce özellikle ülkemizin doğu kesimindeki vatandaşlarımız bir ayırımın merkezine oturtulup “Burası Türk’tür, burası Kürt’tür.” Tarzındaki fitne fesadın için sokulmak isteniyor. Asırlardır ortak bir tarih ve kültür birliği içinde yaşayan halkın böyle fitneci ve kara propaganda sahasına çekilmesini hepimiz üzülerek seyrediyoruz. Çok ağır bir sınavdan geçen Türk Milleti’nin elbette böyle köksüz yalanlara kanacak bir yapısı yok. Doğuda yaşayan her bir vatandaşımız “Ben Türk Milletinin bir ferdiyim ve hepimiz Türk’üz.” Diye feryat ediyor ama gel gör ki, damarları ve aklı karanlık düşünceli anlayışlara bağlı çevrelerin algı anlayışını henüz kıramadılar. Umarım tez arada milli birliğimiz doğu, batı, kuzey, güney demeden bu topraklarda eskisinden daha kudretli bir şekilde yeniden kuvvet bulur.
Birilerinin siyasi yelpaze doğrultusunda ortaya çıkıp, “Türk diye bir millet yoktur.” Şeklindeki uçuk ve cahilce saçmalıklarına elbette halkımız gülüp geçmektedir. Şunu bu aklı evveller bilmelidir ki, Türk tarihte var ve sonsuza kadar da var olacaktır. Nasıl Kars’ta, Ardahan’da, Çıldır’da, Ağrı’da, Van’da, Bingöl’de varsa Sinop, Trabzon, Urfa, Antalya, Hatay, Aydın ve Edirne’de de olacaktır. Buna kimsenin kuşkusu olmasın.
Sonuç olarak söylemeliyiz ki, Türklük kavramı devletin insan unsuruyla ilgili olup, bu kavramla Türk Milleti kastedilmektedir. Birilerinin de bu anlayışı kör cahillere anlatması gerek.
