Ülkücü Bir İş Adamı ‘Mehmet Nuri DEMİRAĞ’ – İkinci Bölüm-

-İkinci Bölüm-

Nuri Bey’in göz dolduran fevkalade başarıları karşısında hasetlenmeler de çoğalıyor. Her iyiliği kötülüğe yormaya eğilimli, Türk milletinin zekâsına ve yaratıcılık kudretine inanmayan bir zümre daima vardır. Bu zümre boş durmayarak Nuri Bey’in fevkalade başarılarını karalamak yarışına girişiyor. Anadolu’nun temiz yürekli çocuğu Mühürdar-zade Mehmet Nuri Bey’se aleyhinde konuşulanları umursamayarak “Ben, kazandığım parayı, millete ait olan paranın bana emanet edilmiş olması gibi telakki ediyorum,” diyerek kendi yolunda sarsılmaksızın kanat çırpıyor. Nuri Bey’in büyük oğlu Galip Demirağ bir yandan Yüksek Mühendis Mektebi’nde okuyor, bir yandan da Yeşilköy Gök Okulu’nda yetişerek 1 numaralı uçuculuk diplomasını alıyor. Galip Bey daha sonra Amerika Mişigan Üniversitesi’nde gaz tribünleriyle işleyen motor inşaatı yüksek mühendisliğini tahsil ediyor. Nuri Bey’in küçük oğlu Kayı Alp henüz yedi yaşındayken ablaları ve annesiyle birlikte gösteri uçuşlarına katılarak Beşiktaş Nuri Demirağ Uçak Fabrikasında üretilmiş olan uçaklarda yerini alıyor. Demirağ ailesini uçuran tayyarenin pilotuysa ailenin büyük oğlu Galip Bey’den başkası değildir. Sonradan görme zenginler gibi tepeden bakışlı ve mağrur olmayan Nuri Bey sıcakkanlı, mütevazı ve samimi bir karaktere sahiptir. Kendisine güveniyor fakat kendi nefsine tapınmıyor. Nuri Bey kendi babasını üç yaşındayken toprağa verdiğinden ötürü yoksulluğun acısını bilmektedir. Ardı ardına sökün eden savaşlar nedeniyle yıkıma uğramış olan Türkiye’nin nüfusu azaldığı için Nuri Demirağ çok çocuk yapılmasının teşvik edilmesini ve çok çocuklu ailelere yardım götürülmesini ısrarla dillendiriyor. Divriğili Ömer Lütfi Bey’in kızı Mesude Hanım’la evli bulunan Nuri Demirağ da zaten çok çocuklu bir aile babasıdır. Divriği yöresinden çok çocuklu pek çok yoksul aileye çocuk başına hesaplanarak dolgun maaş bağlamıştır.

Yeşilköy Gök Okulu’nun ve atölyesinin açılış törenine Divriği Gök Ortaokulu’ndan yeni mezun olan elli nefer izci katılıp bütün konukları selamlıyorlar. Açılış kurdelesini Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün oğlu kesiyor. Yeşilköy Gök Okulu’nun ilk öğrencilerinin mezuniyet töreninde ise Nuri Demirağ fabrikasında üretilen planörler masmavi gökte martılar gibi süzülüyorlar. Nuri Demirağ’ın tayyareleri akrobasi gösterisinde bulunuyor. Tabii ki uçakları Gök Okulu mezunu pilotlar uçuruyorlar. Nuri Bey’in oğlu Galip Demirağ gösteri uçuşunda 3000 metreye kadar yükseliyor. Mezuniyet törenindeki gösteri uçakları tören alanında toplanmış olan vatandaşların bir kısmını havacılık zevki vermek amacıyla göklere çıkartıyorlar. Uçaklara binme şansına kavuşacak vatandaşlar kura çekilerek saptanıyor. Bu gösteri uçuşlarına bazen leylek sürüsü iştirak ediyor, fotoğrafçılar leylek sürüsü arasında uçan tayyareleri görüntülemeyi başarıyor. Gazete manşetlerinin ‘hamiyetli ve çok kıymetli Türk vatandaşı’ dediği Nuri Demirağ kendi öğrencilerine ‘gök süvarileri’ unvanını veriyor. Kendi atölyesinde tasarlanıp üretilen paraşütlerin ipek kumaşları Bursa’dan temin ediliyor. Bu paraşütlerin ipek kumaşları Bursalı genç kızların hünerli ellerinden çıkmadır. Nuri Bey paraşüt üretimini yan sanayi olarak değerlendiriyor ve dünya standartlarındaki bu paraşütlerden şayet pazar açılırsa milyonlarca üretebileceğini ve Bursa’nın da büyük kazanç elde edebileceğini gazetecilere beyan ediyor. Haydarpaşa Lisesi’nde beden terbiyesi eğitimi almış olan 120 kişilik sporcu heyeti Yeşilköy Gök Okulu’nu ziyarete geliyor.

Yeşilköy Gök Okulu’nun 1942 yılındaki ilk pilotluk brövesi alan öğrencileri Galip Demirağ, Mehmet Kum, Osman Doğan, İbrahim Uras, Mustafa Turman, Sabri Mağara, İhsan Anıl, Mustafa Engül ve Hüseyin Danacı… Hamiyetli ve çok kıymetli Türk vatandaşı Nuri Bey’in büyük oğlu Galip Demirağ mektebi birincilikle tamamlıyor. Onun birinci olmasını hiç kimse yadırgamıyor ve iltimas kuşkusu uyanmıyor çünkü Galip Bey de babası gibi çalışkan ve gayretli bir kimsedir. Sınıf arkadaşı Mehmet Kum ise mezuniyetin bir yıl öncesinde Nuri Bey’in kızlarından Şükûfe ile evlenmiştir. Yeşilköy Gök Okulu’nun hava meydanında birkaç yıl içinde havacılığı sevdirmek emeliyle 2000 hevesli Türk genci çelik kanatlarla uçuruluyor.

[Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün büyük oğlu Ömer İnönü de Yeşilköy’deki Gök Okulu’unda havacılık dersleri alıyor, sonradan bu okulu bırakarak Türkkuşu’nun Yeşilköy’deki okuluna devam ediyor ve kardeşi Erdal İnönü’yle birlikte Türkkuşu okulundan uçuculuk brövelerini kuşanıyorlar. Ömer İnönü’nün Gök Okulu’nu yarıda bırakmasının sebebi hasetlik kaynaklıdır. Nuri Demirağ’ın üstün başarılarını çekemeyen bazı kişiler Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye telkinde bulunup Gök Okulu’nun yeterince güvenli sayılmadığını söyleyerek karalıyorlar.Cumhurbaşkanı da oğullarını Gök Okulu’ndan geri çekiyor.]

Nuri Demirağ yağız çehrelidir; muhatabını çabuk anlamak ve maksadını kestirme yoldan ifade etmek kudretine sahiptir; milyonerdir ama servetini küplere doldurmak ihtirasından bütünüyle uzaktır. Devrin Çalışma Bakanı Prof. Dr. Sadi Irmak onun hakkında şöyle konuşuyor: “Nuri Bey’in çeşitli meziyetleri arasında, bir Türk milliyetçisi sıfatıyla beni en çok hoşnut eden, milletimize olan derinlikli güvenidir. Batı hayranlığı onda bulunmuyor. Nuri Bey imanlı bir Türk ve Türkçüdür.” 1942 yılının Eylül ayının 28’inci günü Preveze Deniz Zaferi’nin 404’üncü yılı münasebetiyle Beşiktaş Barbaros Türbesi önünde kutlamalar yapılıyor. Nuri Demirağ bu kutlamalara dokuz uçakla katılıyor. Türbe civarında toplaşan vatandaşlar törenin başlamasını beklerken birdenbire uçak sesleri işitiyorlar. Üçer üçer filo halinde dokuz uçak beliriyor. Uçak motorlarının gürültüleri ve rüzgârları bir kasırga yaratıyor. Tarihte ilk defa Türk yapımı hava araçları Barbaros Hayrettin Paşa’nın türbesi üzerinde çelik kanatlarını açıyorlar.

2 Ağustos 1943 tarihli Tasvir-i Efkâr Gazetesi şöyle bir haber geçiyor: “Nuri Demirağ atölyelerinde imal edilen paraşütlerin en mühim ve göğsümüzü kabartan hususiyeti, en ince noktasına kadar tamamen yerli malı olmasıdır. Yerli ipekten dokunan kumaşlarla yapılan paraşütler Avrupa ve Amerika’da kullanılan emsaline faik netice vermiştir. Beynelmilel en tanınmış paraşütler ‘İrvin’ markalıdır. Bu paraşütlerin ipek iplikleri atkıda 16, çözgüde 21 kilo sikleti ancak kaldırdığı halde, yerli paraşütlerimiz çözgüde 21,5 kilo, atkıda 31,5 kilo siklete tahammül edebilmektedir. Bu paraşüt ipliklerimizin en büyük bir hususiyeti de kumaşın ecnebi paraşütleri gibi kat’iyyen buruşmaması ve kendiliğinden derhal açılabilmesidir. Bu katlanmamak ve buruşmamak hassası Bursa ipeklerine mahsustur.” 30 Ağustos 1943 tarihli İstiklal Gazetesindeki Objektif adlı köşesinde Ensarî Bülend bir haber geçiyor: “Nuri Demirağ’ın büyük eseri Gök Okulu dün Türk havalarına kırk yeni pilot kazandırmıştır.” Buradan anlıyoruz ki yeni mezun pilotların bröve törenleri 30 Ağustos Zafer ve Tayyare Bayramında yapılmıştır. Bu tarihe gelindiğinde artık Gök Okulu’nun uçucu ve yapıcı olarak talebe sayısı 250’yi buluyor.

Nuri Demirağ’ın uçak fabrikası, pilot okulu, hangar, gök stadyumu, paraşüt atölyesi türünden eserleri Türkiye’de büyük umutlara yol açıyor, Türk gençliğinin ilgisini havacılığa çekiyor. Nuri Bey yetkili makamlara sitemde bulunuyor: “Bu memleketin iktisadi, içtimai ve kültürel bünyesi, dünyaya hâkim olacak kadar tayyareci yetiştirmeye kadirdir. Hazineler üstünde oturuyoruz. Fakat maalesef daha hâlâ bunu takdir etmiyoruz.” Yeşilköy Gök Okulu pilotluk eğitimlerinde 18.000 uçuş yapılıyor. Bir öğrencinin mükemmel derecede yetişebilmesi için mektepteki eğitim ve tecrübe uçuşlarının mümkün mertebe fazla olması gerekmektedir. Fakat her uçuş yakıt başta gelmek üzere bir maliyettir. Nuri Demirağ’ın havacılıktaki üstün başarısı yurtdışından da takip ediliyor. Amerikalı tayyare uzmanı Profesör Brown ülkemize gelerek Nuri Demirağ’ın tesislerini ziyaret ediyor. 50.000’e yakın tayyareci yetiştirmiş olan Profesör Brown, İstanbul Üniversitesi’nden Yeşilköy Gök Okulu’na kadar bir dizi temaslarda bulunup ülkesine dönüyor. Tam bu sırada, 1943 yılında, her şey çok güzel gidiyorken, Nuri Demirağ “mevcut mukaveleye rağmen imal edilen tayyareleri satın almayan” Türk Hava Kurumu’na dava açıyor ve uğradığı zararın tazminini talep ediyor. Oysaki, başlangıçta, Türk Hava Kurumu ile Türk Hava Kuvvetleri her türden yardımı ve desteği sağlamak vaadiyle Nuri Demirağ’ı teşvik etmiş “sen uçakları yap, biz satın alalım” demiştir.

Nuri Bey’in üreteceği planörleri ve eğitim uçaklarını satın almak konusunda uzlaşmaya varılmış, teşvik edilmiş, memleket hayrına iyi niyet gösterilmiştir. Türk Hava Kurumu sipariş ettiği planörleri ve 10 adet eğitim uçağını (ki bunlara mektep tayyaresi denmektedir) Hava Müsteşarlığı Fen Heyeti marifetiyle Eskişehir’de test etmek istediğini bildiriyor. Nuri Demirağ’ın şirket ortağı ve uçak mühendisi Selahattin Raşit Alan Nu.D-36 uçağını İstanbul’dan Eskişehir’e götürmek için yola çıkıyor. Bu uçağı Türk Hava Kurumu yetkililerine teslim edecek ve uçak Hava Müsteşarlığı Fen Heyetince test edilecektir. Selahattin Raşit Alan uçak mühendisi olmakla birlikte amatör pilot konumundadır. Uçuş saati ve tecrübesi kısıtlıdır. Eskişehir İnönü meydanına inişte hendeği göremeyerek pilotaj hatası yapıyor. Uçak kabotaj oluyor. Yani ters dönüyor. Selahattin Raşit Alan vefat ediyor. Bu hadise Nuri Demirağ uçaklarının aleyhinde bir hava estiriyor. Türk Hava Kurumu sipariş edilen uçakları satın almamak maksadıyla birtakım teknik gerekçeler ileri sürüyor. Söz konusu uçakların güvenilir olmadığı, bir işe yaramayacakları, kaza yapma ihtimallerinin bulunduğu, kırım tecrübesinde bazı noksanların yer aldığı ve söz konusu uçakların akrobasi yeteneğinden mahrum kaldıkları yönünde fısıltılar yükseliyor. Oysaki Gök Okulu talebeleri aynı tip uçaklarla akrobasi gösterisi zaten yapıp duruyor, yurtdışından ithal edilen uçaklar arada bir kaza yaparken Nuri Demirağ’ın uçakları hiç kaza yapmıyor. Selahattin Raşit Alan’ın pilotaj hatası bunun dışındadır ve uçakların değil kendisinin dikkatsizliğidir. Türk Hava Kurumu Nuri Demirağ’dan düşük seviyede akrobasi yapabilecek vasıfta mektep tayyaresi sipariş etmiştir; yüksek seviyede akrobasi yapabilecek uçakların tasarımı farklı olup bunlara avcı uçakları denmektedir. Türk Hava Kurumu sipariş edilen tayyarelerin zamanında teslim edilmediğini ileri sürüyor. Gerçekte ise sipariş edilen
tayyarelerin kalitesinin daha da yükseltilmesi amacıyla Türk Hava Kurumu yetkilileri onayıyla teslimat müddeti esnetilmiştir. Yani sipariş edilen uçakların zamanında teslim edilmediği gerekçesi havada kalmaktadır.

Yine tam bu sırada Türk Hava Kurumu’nun idare heyetinde değişiklik yaşanıyor. Türk fabrikalarında nitelikli uçak yapılamayacağı önyargısı da görülmekte olan davaya gölge düşürüyor. Nitekim kendi milletinin iradesine güvenmeyen veya hafife alan kimilerine göre doğru dürüst yürüyecek yol bile yapamadığımız halde uçaklar yaparak göklerde uçacağımızı savunmak gülünç bir palavracılıktır. Nuri Demirağ mahkemede yakınarak “sipariş edilen 10 adet uçak satın alınsaydı biz gayrete gelerek zaman içerisinde 1.000 ve hatta 10.000 uçak yapabilecek donanıma kavuşacaktık” diyor. Asliye Üçüncü Ticaret Mahkemesinin yürüttüğü  davada Nuri Demirağ’ın avukatı Türk Hava Kurumu’nun siparişleri fesih sebeplerini reddederek üretilmiş bulunan mektep tayyarelerinin bir fen heyeti tarafından tetkik edilmesini mahkemeden istiyor. Kaldı ki zaten Türk Hava Kurumu nâmına üretilen tayyarelerin sipariş vasıflarına uygun düştüğüne yönelik tecrübe ve muayene komisyonu raporunu Millî Müdafaa Vekaleti Hava Müsteşarlığı çoktan vermiştir. Bunun yanı sıra Hava Müsteşarlığı söz konusu tayyarelerin satın alınarak Türkkuşu Mektebi’ne teslim edilmesini Türk Hava Kurumu Başkanlığına bildirmiştir.

Ankara Ticaret Mahkemesinde duruşmalar sürüp giderken dergiler ve gazeteler Nuri Demirağ lehinde yayınlar yapıyorlar. Servet-i Fünun mecmuası sütunlarında Bilgi Yurdu’ndan bir açıklama geliyor: “Mukaddes bir gayeye hizmet etmekte olan Nuri Demirağ’ın amacı Türkiye’de bir havacılık sanayisi yaratmaktır. Nuri Bey tayyareciliği bir spor olarak değil, bir millî dava olarak kabul ediyor.” Ürettiği tayyareleri satamadığı için maddi ve manevi zarara uğrayan Nuri Demirağ’ın atölyeleri çalışmalarını sürdürüyor. 1944 senesine gelindiğinde Nu.D-38 tipinde altı kişilik, çift kumandalı, iki motorlu, 2.200 devirli ve 160 beygir gücünde ilk Türk yolcu uçağı tezgâhtan çıkıyor. Azami hızı saatte 325 kilometredir. Havada ikmalsiz 1000 kilometre uçabilmektedir. Bu yolcu uçağının tecrübe uçuşlarını yapan birkaç pilottan birisi de Nuri Bey’in oğlu Galip Bey’dir. Çiçeği burnunda Nu.D-38 tipindeki yolcu uçağı Ankara-İstanbul arasını 1 saat 15 dakikaya indiriyor. Siemens markalı motorları dışında her bir parçası yerli üretimdir. Bir pilot, bir yardımcı pilot ve dört yolcu taşıyor. 3 buçuk saat havada kalabiliyor. Demirağ Beşiktaş atölyesinde daha önce üretilen uçaklar 3700 metre irtifaya çıkabildiği halde Nu.D-38 tipindeki yolcu uçağının azami  yükseliş haddi 5.500 metredir.

Bütün bu başarılara rağmen Nuri Demirağ Türk Hava Kurumu karşısında hak aramak kaygısıyla mahkeme kapılarını aşındırıyor. Yüksek Mühendis Mektebi profesörlerinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyeti Türk Hava Kurumu’nun satın almayı reddettiği tayyareler üzerinde statik, konstrüksiyon, teçhizat ve uçuş denetimi yaptıktan sonra mahkemede ağırlıklı olarak Nuri Demirağ lehine görüş bildiriyor. Söz konusu uçakların yabancı mektep uçaklarına muadil olduğu ve Türk Hava Kurumu’nun talep ettiği akrobasi hareketlerini yapabilecek kabiliyette bulunduğu rapor ediliyor. Nuri Demirağ Beşiktaş fabrikasında üretilen bu uçakların fırtınalı havada tonno, lüpink, ters uçuş vesair akrobasi hareketlerini yapabildiğinin tecrübeyle sabit bulunduğu da bilirkişi heyeti tarafından belirtiliyor. Oysaki benzeri bir meselede Alman Krupp firması Alman devletiyle mahkemelik olmuş, büyük bir kriz yaşamış fakat Kayzer İkinci Wilhelm bu firmaya destek çıkarak batmasını önlemiştir.

26 Mayıs 1944 tarihinde ilk Türk yolcu uçağı Yeşilköy gök stadyumundan sabah 09:45’de havalanarak altı kişilik yolcusuyla beraber bir buçuk saatlik yolculuktan sonra 11:15’de Ankara’ya ulaşıyor. Nu.D-38 uçağındaki yolcular arasında Nuri Demirağ’ın yanı sıra Tasvir-i Efkâr gazetesinin sahibi Ziyad Bey ile Vatan gazetesi yazarlarından Faruk Bey hazır bulunuyorlar. Faruk Bey aynı zamanda Yeşilköy Gök Okulu pilotlarındandır. Ankara hava meydanına inen yolcu uçağını Türk Hava Yolları Genel Müdürü Ferruh Bey’in yanı başında Ulus gazetesi yazarları karşılıyor. 20 Ağustos 1944’te aynı yolcu uçağı ikinci seferine çıkarak Yeşilköy’den kalkıyor. Uçaktaki yolcular Nuri Bey, Faruk Bey, Tasvir-i Efkâr’dan Nihat Bey, makinist Aziz usta, uçuş muallimleri Basri Alev ve Sovyet Azerbaycan’ından Türkiye’ye sığınan Mehmet Altunbay’dır. Marmara Denizi üzerinde bir kırlangıç gibi süzülen Türk yolcu uçağı İzmir Körfezi üzerinde geniş bir kavis çizdikten sonra İzmir hava meydanına iniyor. Bu yolculuğun esas hedefi İzmir Fuarı’na katılmak, ilk Türk yolcu uçağını ve Bursa ipeklerinden yapılmış olan yerli malı paraşütleri fuarda sergilemektir.

-Devam Edecek-

Yazar
Metin SAVAŞ

Metin Savaş, 1965 yılında Balıkesir’de, kalabalık ve nispeten varlıklı, klasik bir taşra ailesinin içinde doğdu. Lise eğitimini Vefa Lisesindeyken yarıda bırakarak çalışma hayatına atılmak zorunda kaldı. Babasının iş dünyas�... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen