Ülkücü Bir İşadamı ‘Mehmet Nuri Demirağ’ -Dördüncü Bölüm-

Tam boy görmek için tıklayın.

Mühürdar-zade Nuri Demirağ havacılık sektöründe çirkin bir taarruza uğratılmıştır dersek abartmış sayılmayacağız. Burada ilginç ve düşündürücü olan hususlardan birisi şudur ki, devletin açtığı fabrika ve demiryolu ihalelerini sorunsuzca kazanabilen Nuri Demirağ’ın Türk hükümetleriyle uyum içerisinde çalışabilmesidir. Türk Devletini zarara uğratmayı vicdanına sığdıramadığı için daima en düşük teklifi sunarak ihale kazanan Nuri Demirağ yerli uçak üretimi söz konusu olduğunda hayal kırıklığına maruz bırakılıyor. Nuri Demirağ’ın politikaya atılıp siyasi parti kurmasının asıl sebebi de zaten havacılık sektöründe önünün kesilmesidir. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bütün ülkelerde demokrasi rüzgârları esmeye başlayınca Türkiye de demokratik rejime geçmeye mecbur kalıyor. Cemiyetler Kanunu’nun değiştirilmesiyle birlikte tek parti konumundaki Cumhuriyet Halk Partisi’nin karşısında olarak kurulan ilk siyasi parti Demokrat Parti değil, 1945 yılının Eylül’ünde remen kurulan Nuri Demirağ’ın önderliğindeki Millî Kalkınma Partisi’dir. Demokrat Parti daha sonra kurulacaktır.

Millî Kalkınma Partisi’nin üç kurucu üyesi Nuri Demirağ, Hüseyin Avni Ulaş ve Cevat Rıfat Atilhan’dır. Nuri Demirağ basın açıklamasında Türkiye’nin yeraltı ve yerüstü servetleriyle kısa sürede Küçük Amerika haline gelebileceğini dillendiriyor. Aile ve iş yaşantısında otoriter bir baba, disiplinli bir patron olmasına rağmen katı devletçiliğe karşı çıkan Nuri Demirağ liberalizm yanlısıdır ve şahsi teşebbüs hürriyetini savunuyor. Yabancı basından London News gazetesi CHP karşısında ilk muhalefet partisini kuran Nuri Demirağ’ın milyonerliğine vurgu yaparak “Türk Rokfelleri” ifadesini kullanıyor. Yine ilginç bir husus şudur ki, Beşiktaş Uçak Fabrikası ile Gök Okulu’nu öve öve bitiremeyen Türk basını ağız değiştirerek Nuri Demirağ’ın siyasi faaliyetlerini küçümsemiş ve hatta mizahi bir dille yermiştir. Gök Okulu’nun mezuniyet ve gösteri törenlerinde kesenin ağzını açarak zengin fakir binlerce davetliye kuzu ziyafetleri veren Nuri Demirağ bu alışkanlığını sürdürerek Millî Kalkınma Partisi’nin toplantılarında yine kuzu ziyafetleri çekiyor. Türk basını işte bu ziyafetleri bahane edinerek Nuri Demirağ’ın başını çektiği siyasi oluşumu “kuzu partisi” adıyla itibarsızlaştırma kampanyasına girişmiştir. Ulusal basının bu olumsuz yaklaşımını devrin tek parti iktidarının yönlendirdiği tahmin edilebilir. Kaldı ki zaten Millî Kalkınma Partisi’nin üç kurucu üyesi (Nuri Demirağ, Hüseyin Avni Ulaş ve Cevat Rıfat Atilhan) arasında dünya görüşleri bakımından fikir birliği de yoktur. Nitekim söz konusu siyasi partinin kurulmasının ardı sıra üç kurucunun yolları ayrılacaktır.

Nuri Demirağ’ın genel başkanlığındaki Millî Kalkınma Partisi gelenekçilik, ahlakçılık, liberalizm, milliyetçilik, parlamentarizm ve demokrasi prensipleri üzerine kuruluyor. Parti mensuplarından beklenen vasıflar Nuri Demirağ’ın kendi seciyesinin kurumsal bir aynasıdır. Partiye üyelik yemini bile Gök Okulu talebelerinin içtikleri andın kopyasıdır. Millî Kalkınma Partisi iktidara gelecek olursa devlet yöneticilerinin kişisel servetleri (onların çoluk çocuklarının geçimleri güvenceye alındıktan sonra) arta kalanı bütünüyle kamuya terk edilecektir. Bu yöntem Osmanlı Devletindeki müsadereyi hatırlatıyor. Liberalizm ilkesini benimsemiş olmasına rağmen kişisel serveti milletin ortak malı saymasıyla Millî Kalkınma Partisi sosyalist eğilimli bir manzara çiziyor, sanayi ve ticarette serbest rekabet esasını teşvik ediyor, devletin gücünü bir denetleme ve hakem mekanizması çerçevesinde sınırlıyor.

Nuri Demirağ aile yaşantısındaki otoriter tavrını partiye de yansıtmıştır. Bununla birlikte, sanayicilikte gösterdiği üstün başarısını siyasette gösteremiyor. Millî Kalkınma Partisi kurulduğu günden kapandığı güne kadar iç çekişmeler yaşıyor, genel başkan arada bir değişiyor, parti yöneticileri her fırsatta birbirlerini mahkemeye veriyor, hizipleşme eksik kalmıyor, rakip politikacıların ve seçmenin ciddiye almadığı bir siyasi parti görüntüsü vermesine karşılık iç çekişmeler nedeniyle ulusal basının manşetlerinden düşmüyor ve kavgalı gürültülü bir seyir izliyor. Kemal Karpat büyük harpten sonra Türkiye’de ilk muhalefet partisini kurma şerefini Nuri Demirağ’ın kazandığını fakat Millî Kalkınma Partisi adındaki bu partinin müşahhas meseleler üzerinde tafsilatlı bir programı bulunmadığını, faaliyetlerinin kurucusunun şahsi düşüncelerinin dışına çıkamadığını, bu partinin siyasi mücadeledeki rolünün çok küçük olduğunu söylüyor. Nuri Demirağ 1954 seçimlerinde Demokrat Parti listesinden bağımsız Sivas milletvekili seçilerek Millî Kalkınma Partisi’ni mecliste tek başına temsil ediyor. 1957 seçimlerine rahatsızlığı nedeniyle katılamayarak meclis dışında kalıyor. 13 Kasım 1957’de şeker hastalığına yenik düşerek 71 yaşındayken Beşiktaş’taki yazlık köşkünde vefat ediyor. İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki Demirağ aile kabristanında yatmaktadır. Nuri Demirağ’ın ölümüyle sahipsiz kalan Millî Kalkınma Partisi 1958’de kendisini feshediyor.

[Burada bir köşeli parantez açarak Nuri Demirağ’ın havacılık sektöründe karşılaştığı zorlukların benzerlerini “Vecihi Sivil Tayyare Mektebi” kurucusu olan Vecihi Hürkuş’un da yaşadığını belirtelim. Vecihi Hürkuş yeni imal ettiği Vecihi-14 ile uçarak İstanbul’dan Ankara’ya varıyor. Bir deneme veya kabul görme uçuşudur. Başkentte övgülerle karşılanıyor. Fakat peşi sıra Vecihi-14 kendi mühendislerine ve teknik adamlarına güvenmeyen otoriteler tarafından incelemeye alınıyor. İnceleme heyetinin raporu sonucunda Vecihi Hürkuş’un uçağına el konuyor. Uçabilirlik sertifikası verecek herhangi bir makam bulunmadığı için Vecihi-14 uçağının Türk hava sahasında uçamayacağı beyan ediliyor. Bunun üzerine Vecihi-14 uçağı ana parçalarına ayrılarak trene yükleniyor ve Çekoslavakya’ya gönderiliyor. O yıllarda uçabilirlik sertifikası verebilecek cazip bir yerdir Çekoslavak ülkesi. Vecihi-14 buradaki fizik muayenesi ve aerodinamik testlerinden başarıyla geçiyor. Kırmızı beyaz renkleriyle Prag göğünde uçarken büyük sükse yapıyor. Testlerin ardından Vecihi-14 uluslararası bir tip olarak kabul görüp onaylanıyor. Çekoslavakya’dan Türkiye’ye kendi uçağıyla Tuna nehri üzerinde süzülerek dönen Vecihi Hürküş nümayişle karşılanıyor. Edirneli vatandaşlar kırmızı-beyaz uçağı Edirne meydanında ay-yıldızlı bayraklarla âdeta bayram havasında ve gururla karşılıyor. Şayet batılı bir ülkeden yeterlilik sertifikası almasaydı Vecihi Hürkuş’un yaptığı uçak kendi mühendislerine ve teknik adamlarına güvenmeyen otoriteler yüzünden Türkiye’de kabul görmeyecekti.]

Nuri Demirağ’ın siyaset arenasında ilginç söylemleri işitilmiştir. Amerikan liberalizmine hayranlığını gizlemeyerek Türkiye’nin kalkınmasını bu liberal felsefede görüyor. Amerika’nın attığı çöpleri toplarsak Türkiye’yi zengin ederiz diyor. Türkiye ile Pakistan birleşirse dünyanın en güçlü devleti oluruz diyor. Ömrü müddetince tevazu içerisinde yaşamış, kapital biriktirmek yerine bütün kazancını ağır sanayi projelerine yönlendirmiş, memleketi kalkındırmak emelinden başka bir hedef gözetmemiş, fakir fukarayı her zaman kollamış, lüks hayattan daima kaçınmıştır. Hayattaki tek kardeşi Abdurrahman Naci Bey’in evinde hizmetkârlar bulunurken Mehmet Nuri Bey’in hususi şoförlüğünü küçük oğlu Kayı Alp yapmıştır. Konağının önünde bir otomobil ile fayton daima hazır beklerken Nuri Bey’in çocukları belediye otobüsüyle mektebe gidip gelmişlerdir. Bundan maksat kendi çocuklarını lüks hayat özentisinden korumaktır. Yeşilköy Gök Okulu’nun dış cephesine bir küme arı musallat oluyor. Gök Okulu’nun talebeleri arıları ürküterek kovmak istiyorlar. Nuri Bey müsaade etmiyor. Bir kovan yaptırtarak arılara yuva hazırlıyor. Gök Okulu talebelerine bu arıların çalışkanlığından ibret alınız diyor. Sizler de arılar gibi çoğalıp arılar gibi fasılasız çalışacaksınız talimatını veriyor. Bir keresinde sokakta ayakkabılarını boyatırken bütün para uzatıyor, boyacı yanımda bozuk para yok diyor, milyoner Nuri Bey paranın üstünü istiyor, boyacı da parayı bozdurup üstünü veriyor. Nuri Bey vatandaşların hazırcılığa ve dolandırıcılığa kapılmasını engellemek maksadıyla böyle yapmaktadır. Gerçekte pinti değildir. Onun prensipleri vardır. Divriği’deki bütün yoksul aileleri kendi servetinden maaşa bağlamış, vakıf kurmuştur. Halk tarafından fevkalade sevilen biridir. Nuri Demirağ bu sevgiye güvenerek siyasete atılmıştır fakat umduğunu bulamamıştır. Okumakta bulunduğunuz bu yazı dizisini hazırlarken sosyal medyada Nuri Bey hakkında kısa kısa paylaşımlar yapıyordum. Bir hanım takipçim şöyle bir yorum yazmıştı: “Demirağ ailesi annemin ailesiyle komşu imişler. Annem onları çok severdi. Ruhları şad olsun o güzel insanların.”

EK: Türkiye’deki ilk motorlu uçuş tecrübesi 1909 yılında Belçikalı Pilot Baron de Catters tarafından yapılıyor. Gelgelelim bu motorlu tecrübenin çok öncesinde 1785 yılında İranlı bir maceraperest Sultan Birinci Abdülhamit’in de hazır bulunduğu bir törende balonla havalanarak Marmara Denizi üzerinden geçip İstanbul’dan Bursa’ya uçuyor. Sultan Üçüncü Selim zamanında İngiliz devşirmesi Mühendis Selim Ağa balonla birkaç uçuş tecrübesi yapıyor. Türk subayları havacılığın önemini ve yakın gelecekte oynayacağı büyük rolü erken fark ediyorlar. Osmanlı Harbiye Nazırlığı’nın buyruğuyla Kurmay Yarbay Süreyya Bey (İlmen) başkanlığında 1910’da havacılık komisyonu kuruluyor. Yüzbaşı Mehmet Fesa ve Teğmen Yusuf Kenan Beyler pilotluk eğitimi almaları için 1911 yılında Fransa’ya Bleriot uçak fabrikasının uçuş mektebine gönderiliyor. Türk havacılık tarihinin ilk pilotu 1 numaralı brövesiyle Yüzbaşı Fesa Bey oluyor. Türk Hava Kuvvetleri’nin başlangıç tarihi 1 Haziran 1911 olarak kabul edilmektedir. Türk havacılık envanterine giren ilk iki uçak Fransa’dan satın alınan Deperdessine tipi uçaklardır. Bu ilk uçaklar bir fırtına sonrasında kullanılamaz hale geliyor. Peşi sıra 1912 yılında sekiz Türk subayı Fransa’nın REP uçak fabrikasına, yedi Türk subayı da İngiltere’deki Bristol uçak fabrikasına pilotluk ve makinistlik eğitimine gönderiliyorlar. 1912 yılının sonlarına doğru REP uçak fabrikasından 17 uçak ve güdümlü bir balon satın alınıyor. Uçakların tedarik edilebilmesi amacıyla bağış kampanyası düzenleniyor ve vatandaşlar bu kampanyaya coşkuyla katılıyorlar. 2 Haziran 1912’de Rusya’ya ait bir balonun Erzurum şehri üzerinde dolaştığı fark edilerek Petersburg Sefareti kanalıyla Rus hükümeti uyarılıyor. Bu hadise muhtemelen Türk hava sahasına yönelik ilk ihlal kalkışmasıdır. Türkçede ilk teknik uçuş kitabını ise Vesait-i Tayyarân adıyla Tayyareci Üsteğmen Mithat Nuri (Tuncel) Bey kaleme alıyor. Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa’nın emriyle Yeşilköy Tayyare ve Makinist Mektebi kuruluyor. Bu mektep 2 Temmuz 1912’de törenle hizmete açılıyor. Maksada uygun boş arazi Yeşilköy’de tespit edildiği için burası seçilmiştir. Teorik ve uygulamalı eğitime başlayan mektepde aylık devreler halinde yirmi pilot yetiştirilmesi hedefleniyor.

Türk havacılık tarihini daha da geriye taşırsak; on birinci yüzyılın başlarında, Türkistan’da, Farab ilinden İsmail Cevheri adındaki bilim adamı kuşların uçuş hareketlerini gözlemleyip inceliyor. Kendisine bir çift kanat tasarlıyor. Horasan’ın Nişabur şehrinde muhtemelen ilk deneyini yapıyor. Fakat belki daha öncesinde hazırlık maksatlı ve alçak irtifada denemelerde bulunmuş olabilir. Bir rivayete göre Nişabur’daki evinin damından, diğer rivayete göreyse bir mescidin çatısından havalanıyor. Kısa bir süre uçmayı başardıktan sonra yere çakılıp ölüyor. Bilinen ilk hava şehidimiz bu cesur kimsedir. Aradan yaklaşık bir asır geçiyor. Türkiye Selçuklu Devleti’nin hükümdarı İkinci Kılıç Arslan kardeşleriyle giriştiği taht kavgasında yenik düşüp Konya’dan ayrılarak Bizans İstanbul’una sığınıyor. Bizans İmparatoru Manuel bu konuğunun onuruna bir eğlenti düzenliyor. Karnaval gibi bir eğlenti olsa gerek. Muhtelif gösteriler sergileniyor. Her katılımcı hünerini ortaya döküyor. İkinci Kılıç Arslan’ın heyetinde yer alan bir şahıs karnaval meydanına iniyor. Beyaz renkli, upuzun, içerisine sardığı çemberlerle şişirilmiş bir libas giyinmiştir. Hipodrumun en yüksek noktasına çıkıyor. Üzerine geçirdiği bu kabarık libasın kıvrımlarına rüzgâr doluşuyor. Bizans İmparatoru Manuel bu şahsın uçmaya kalkışacağını anlayarak vazgeçmesini söylüyor. İkinci Kılıç Arslan ise merak ve endişeyle sessiz kalıyor. Bizim çılgın ve gözü kara Türk’ümüz ödün vermeyerek rüzgârın yönünü tayin ediyor. Kollarını çırparak ısınma hareketlerinde bulunuyor. Rüzgâr arzu ettiği şiddette esmediğinden dolayı uçuş tecrübesini biraz geciktiriyor. Uygun rüzgârı yakaladığına kanaat getirince de kendisini boşluğa bırakıp havalanıyor. Kanatlarını çırpıyor. Ne var ki yükselmeyi başaramıyor. Kurşun gibi yere çakılıyor ve oracıkta vefat ediyor. Bütün kemiklerinin ufalanıp kırıldığı söylenmektedir. Türkiye’deki bilinen ilk hava şehidimiz de işte bu şahıstır. Maalesef adını bilmiyoruz. Selçuklu’dan Osmanlı’ya geçelim. Hakan Dördüncü Murad’ın Kaya Sultan adındaki kızı doğduğunda İstanbul’da yine eğlenceler kuruluyor. Dönemin bilim adamı Lagari Hasan barut marifetiyle bir roket tasarlıyor, padişahın huzurunda rokete biniyor, öğrencileri roketi ateşliyorlar. Lagari Hasan kendinden öncekiler gibi kollarındaki kanatları çırpıştırarak Sinan Paşa Köşkü önünde denize iniyor, yüzerek tekrar padişahın huzuruna çıkıyor. Hezarfen Ahmet Çelebi’nin uçuş denemesi Lagari Hasan’dan sonradır.

-Bitti-

Belli Başlı Kaynak Kitaplar:

*Bahattin Adıgüzel, Türk Havacılığında İz Bırakanlar, Sonçağ Kültür Yayınları, Ankara 2019.

*Bahattin Adıgüzel, Hayallerini Uçuran Adam Nuri Demirağ, İstanbul Ticaret Odası Yayınları, İstanbul 2024.

*Editör: Neslihan Altuncuoğlu, Kayseri Uçak Fabrikası, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları 2021.

*Fatih Dervişoğlu, Nuri Demirağ, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2007.

*İsmail Yavuz, Mustafa Kemal’in Uçakları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2013.

*İsmail Yıldırım, Cumhuriyet Döneminde Demiryolları (1923-1950), Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2001.

*Kemal H. Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, AFA Yayıncılık, İstanbul 1996.

*Kerem Gök, Türk Sivil Havacılık Tarihine Damgasını Vuran Uçak Kazaları, Altın Bilek Yayınları, İstanbul 2017.

*Necmettin Deliorman, Nuri Demirağ’ın Hayatı ve Mücadeleleri, Nuri Demirağ Matbaası, İstanbul 1957.

*Osman Yalçın, Türk Hava Harp Sanayii Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2013.

*Toygar Akman, Sibernetik Yaratıcılık, Bilgi Yayınevi, İstanbul 1984.

*Vecihi Hürkuş, Bir Tayyarecinin Anıları, İstanbul 2000.

*Yahya Sezai Tezel, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi (1923-1950), Yurt Yayınları, Ankara 1986.

*Zeynep Gülten, İlk Uçak Sanayimiz, Hava Müzesi Komutanlığı Yayınları, İstanbul 2002.

*Ziya Şakir, Nuri Demirağ Kimdir, Kenan Matbaası, İstanbul 1947.

Belli Başlı Makaleler:

*Emin Kurt, Türkiye’nin İlk Özel Uçuş Okulu: Vecihi (Hürkuş) Sivil Tayyare Mektebi, Belgi Dergisi, sayı 24, Yaz 2022.

*Hakan Kutlu, İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye Topraklarına ve Karasularına İniş Yapan/Düşen Yabancı Ülkelere Ait Uçaklar, SAVSAD Savunma ve Savaş Araştırmaları Dergisi 34 (1), yayın tarihi 28 Haziran 2024.

*İsmail Yavuz, THK Etimesgut Uçak Fabrikası 1939-1950, Mühendis ve Makina Dergisi, cilt 54, sayı 636.

*Osman Yalçın, Mühürdarzade Nuri Bey’in (Demirağ) Hayatı ve Çalışmaları (1886-1957), Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, sayı 44, Güz 2009.

*Saadettin Yağmur Gömeç-Müslime Melis Çeliktaş, Anadolu Selçukluları Çağında Bir Uçuş Denemesi, Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, cilt 1, sayı 4, Aralık 2014.

*Süleyman Beyoğlu, Osmanlı Havacılığı ve İlk Havacılık Teşkilatı, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, sayı 1, İstanbul 1999.

Yazar
Metin SAVAŞ

Metin Savaş, 1965 yılında Balıkesir’de, kalabalık ve nispeten varlıklı, klasik bir taşra ailesinin içinde doğdu. Lise eğitimini Vefa Lisesindeyken yarıda bırakarak çalışma hayatına atılmak zorunda kaldı. Babasının iş dünyas�... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen