Yanan Yalnızca Ormanlarımız Değil, Geleceğimizdir!

Yıllar evvel yabancı bir film seyretmiştim. Bu filmde İnsan eliyle büyük felaketler yaşayan sevgili gezegenimizde yeşil ve mavi yok olmuştu.  Ne bir damla su ne de bir dalcık olsun yeşil kalmamıştı…Güneş bütün hışmıyla kum rengi dünyayı radyasyona boğuyor, sıcaktan nefes alamaz hale getiriyordu.

Dünya çok farklı hale gelmişti, insanlar artık dev fanuslarda veya yeraltında yaşayabiliyordu.

Yaşlı bir adam ölüm döşeğindeydi. Son arzusu sorulunca heyecanlandı, huzur içinde ölmesi için o görüntüleri seyretmek istediğini söyledi. Yetkililer hemen isteğini yerine getirdiler yaşlı adamın.

Yatağın karşısındaki duvarın tamamı ekrandı ve görüntü başlayınca adamın yüzünde önce derin bir özlem ifadesi oluştu. Yanaklarından süzülen yaşları fark etmeden hasretlere gülümsedi.

Önce yemyeşil vadileri ve çiçeklerini, ormanları, bütün orman canlıları ve özellikle kelebekleri, onların peşinden koşan küçük bebekleri;

Tertemiz, masmavi okyanusları, havalara fırlayıp keyifle yüzen yunusları ve rengârenk balıkları;

Engin mavi gökyüzünde süzülen kuşları ve el ele gezen aşıkları seyretti ihtiyar ve kendince mutlu olarak son nefesini verdi…

Aziz Dostlar,

Filmi seyrederken “böyle saçma bir şey olabilir mi,” diye düşünmüştüm.

Ama böylesi bir yeşil katliamı, böylesi su düşmanlığı ve hainlikle, gafilce çıkarılan orman yangınları bu korkunç sona doğru gidiş ihtimalinin hiç de az olmadığını gösteriyor.

Karabük, Antalya, Mersin, Eskişehir… Türkiye’mize ve dünyaya nefes hediye eden o güzelim ağaçlar, masum hayvanlar cayır cayır yanıyor, içimiz de yanıyor, nefes almakta zorlanıyoruz…

Aziz Dostlar,

İster haince ister gafilce yakılan bu ormanlarımız için tedbir alınamaz mıydı? Zira bu facianın kesinlikle olacağı yüzde yüz belliydi:

Hainler her zaman iş başında olacaktı;

Gafillerin ormana attığı şişeler orada duruyordu;

Mangalcıların keyiflerini kimse engellemiyordu;

Milyon defa anlatıldığı halde kafaları almayan anızcılar hazır bekliyordu;

Elektrik dağıtım şirketlerinin eski direkleri ve teller perişan vaziyette idi.

Akciğerine düşman olan sigara tiryakisi kimilerinin dudak ucunda yanan izmariti her yere atma alışkanlığı da halen devam ediyordu;

Ve…Orman Bakanlığının uçak ve helikopterleri neredeyse bir elin parmakları kadardı;

Müdahale edecek eleman sayısı ve eğitimi yetersizdi.

Yangın için kullanılması gereken su havuzları azdı ve vatandaş tarafından sulamak için kullanıldığı iddiası vardı;

Bütün bunlar ortada iken ve geçen sene de ciddi orman yangınları yaşamışken…

Koca bir yıl geçti!!!

Nerede tedbir?

Tedbir nerede, hani?

Aziz dostlar,

Olanı biliyor ve görüyoruz. Olacağı neden göremiyoruz?

Orman yangını düşman gibidir ve onunla daimi bir savaş hali söz konusudur. Şu ya da bu sebeple yangın çıkabilir, çıkacaktır. Buna göre savaş kuvvetinizin hep hazır ve en modern koşullarla donatılması şarttır!

Gördük:

11 Kardeşimiz korkunç acılarla can vererek şehit oldu, yaralılar hastanelerde… Bir kahraman kardeşimiz sağlığı el vermediği halde dayanamayıp yangın mahalline gidince  müdahale sırasında kalp krizi geçirerek ötelere geçiverdi…

Yanığın ve acısının ne olduğunu bu acıyı yaşamış olarak bilirim ki dehşet vericidir. Bu kardeşlerimiz kim bilir bu yanık acısını nasıl yaşadılar…

Allah rahmetini sonsuz eylesin şehitlerimize, yaralılarımıza acil şifalar tekrar tekrar…

Ve….

Bir ağacın ne kadar sürede yetiştiğini, bir ağaç topluluğunun kaç senede orman haline geldiğini, bitki örtüsünün, hayvan popülasyonunun gelişmesinin süresini düşünürseniz Türkiye’mizin ne büyük kayıplar yaşadığını tahmin etmek hiç zor değil.

Sevgili Bursa’mızın Ormanları ağaçlarıyla, hayvanları ve bitki örtüsüyle endemik özellik taşıyor ve bu ormanlar metrelerce boydaki alev dalgaları içinde… Bazı mahallelerde evler yanmaya başladı…

Gece görüşlü hava araçları olmadığı için karanlıkta havadan müdahale edilemiyor maalesef!!!

İnsanımız traktörüyle, elinde ne varsa onlarla yangına karşı büyük bir savaş  çalışıyor…

İnsanlar evsiz barsız ve çaresiz!

Bu korkunç kaybın yüreğimizdeki acısının tarifi yok!

Aziz Dostlar,

Diyecek çok şey var, ama yorulduk artık, tekrardan yorulduk… Aynı şeyleri söylemekten bıktık!!!

Allah yardımcımız olsun.

Hayra karşı geliniz Efendim…

Suzan ÇATAOLUK

Yazar
Suzan ÇATALOLUK

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen