Aziz Dostlar,
Zafer Bayramımız kutlu olsun…
Birinci Dünya Savaşı sona ermiş, Emperyalist Batı, başta İngiliz olmak üzere bir zamanlar adını söylemekten korktukları Osmanlıyı yok etmek ve topraklarını paylaşmak üzere anlaşmışlardır.
İngilizlere inanan ve peşlerine düşen Arapların din kardeşliği umurlarında değildir. Osmanlıyı arkadan hançerlemekle meşguldür.
Rus ve Avrupa devletlerinin desteği ile Müslüman ahaliyi katletmeye devam eden Ermeniler “büyük Ermenistan” hayali kurmaktadır.
Mavri Mira Cemiyeti, Pontus Rum Cemiyeti, Etnik-i Eterya Cemiyeti adı altında her türlü melaneti yapan ve Büyük Yunanistan hayali peşinde maceraya atılan Yunan her zaman olduğu gibi Avrupa Devletlerinin şımarık çocuğudur, Ege bölgesini ve Bursa’yı işgal etmiştir.
İngiliz İstanbul’a girerken yayınladığı bildiride Osmanlıya “demokrasi ve özgürlük” getireceği vaadinde bulunmaktadır. Tıpkı ABD ve Batılı Emperyalistlerin Irak’a, Libya’ya, Suriye’ye ve “Arap Baharı” masallarıyla girip yerle bir ettikleri devletlere yapıp ettikleri gibi İngiliz Hükümeti de aynı kanlı masalı vaad etmektedir.
Neticede neredeyse bütün Osmanlı topraklarında artık Müslüman olmayan yabancı emperyalist hakimiyeti söz konusudur ve bu hakimiyete yardım edenler de ne yazık ki genellikle Müslüman liderlerdir.
Örnek mi? Şerif Hüseyin…. İngiliz liralarını alan bu adam ve hempaları hiç çekinmeden Mehmetçiklerimizi işkencelerle şehit etmişlerdir…
Aziz Dostlar,
Bu hazin hikâye çok uzundur ve çok bölümlüdür. Ama olanları Rahmetli Denktaş’ın hatıralarından okuyabilir ve müptezel sapık casus ve Arapların can dostu Lawrence’in yazdıklarına göz atabilirsiniz…
Bir neyse, diyelim ve devam edelim:
Elbette Türk Milletinin cesur evlatları bu hali kabullenecek değildir:
İstiklal Savaşı başlar, başta Aziz Atatürk ve arkadaşları büyük bir çaba ile, büyük imkansızlıklarla mücadeleye girişirler, Osmanlı’nın son padişahı Vahdettin de Atatürk’ün idamına fetva çıkarır, vatan haini ilan eder…
İstiklal Savaşımızın en kritik aşamalarından biri, 26 Ağustos 1922’de başlayan ve 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz’dur.
Neticede bu mazlum, ama şanlı, cesur millet büyük yoksulluk içinde olmasına, son derece çaresiz görünmesine rağmen Batılı emperyalistleri ve onların arsız çocuğu Yunan’ı perişan eder!
Büyük Taarruz…
Büyük Taarruz Türk ordusunun işgalci Yunan’a karşı kazandığı muhteşem bir zaferdir;
Büyük Taarruz Türk Milletini tarih sahnesinden silmeye kalkan emperyalist Batıya Türk’ün tarifidir ki Dünya Savaş tarihinde döne döne ders olarak anlatılacak Türk savaş taktikleri büyük bir başarı ile uygulanmıştır…
Ve…
Büyük Taarruz, Aziz Atatürk’ün bizzat komuta ettiği Başkomutanlık Meydan Muharebesidir…
26 Ağustos 1922 sabahı, Afyonkarahisar’da başlayan taarruz, müthiş bir hızla ilerlemiş, 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da sona ermiştir ve elbette bu büyük zafer Türk Ordusunun, Türk Milletinin, onun eşsiz komutanı Mustafa Kemal Atatürk’ündür.
Bu savaşın sonunda Anadolu’da her türlü vandallığı yapan Yunan kuvvetlerinin yarısı yoktur artık. Bir kısmı Mehmetçik’in esirdir, gerisi de canını kurtarmak derdiyle kaçmıştır.
Aziz Atatürk ateşe verilip cayır cayır yakılan Çalköy’de, artık harap olan bir evin avlusunda, eski ve kırık bir kağnının oklarına oturup kahraman silah arkadaşlarıyla o büyük zaferi birlikte mütalaa ettikten sonra Türk Ordusuna Yunanı takip etmesi için o ünlü ve tarihi emri vermiştir:
“Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Aziz Dostlar,
Böylesi muhteşem zaferleri peş peşe kazanan ve Milletiyle bütünleşen Aziz Atatürk sadece bir askeri deha mıdır?
Elbette hayır! Milletini bilge bir sosyolog inceliğiyle tetkik eden, Türk ve Dünya Tarihini harika bir akademisyen dikkatiyle analiz eden, diğer bilim dallarıyla yakından ilgilenip milletine yok gösteren bir meşale rehberdir o.
Bir örnek mi: Buyurun, birlikte okuyalım, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ait sosyolojik analiz:
“Efendiler,
Bugünden sonra İzmir’de “Akdeniz”i, Mudanya’da “Marmara”yı görmek için 8-9 günlük bir zaman yeterli gelmiştir. Fakat hatırlatmalıyım ki bugüne, bu üzerinde bulunduğumuz tepeye, bu yanık Çalköy’e gelebilmek için yalnız Sakarya’dan itibaren tükettiğimiz zaman tam bir senedir. Fakat bu kutladığımız zaferi hazırlayabilmek için bir seneyi çok bulmazsınız zannederim. Çünkü efendiler, savaş, sonunda meydan savaşı, yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir; milletin çarpışmasıdır. Meydan savaşı, milletlerin bütün varlığıyla, ilim ve fen sahasındaki düzeyleriyle, ahlaklarıyla, kültürleriyle, kısaca bütün maddi ve manevi kudret ve erdemleriyle ve her türlü vasıtalarıyla çarpıştığı bir imtihan alanıdır. Bu alanda, çarpışan milletlerin gerçek kuvvet ve kıymetleri ölçülüdür. Savaş yalnız cismani kuvvetin değil, bütün kuvvetlerin, özellikle ahlaki ve kültürel kuvvetin üstünlüğünü ispat derecesine vardırır. Bu sebeple meydan savaşında yenilen taraf, milletçe ve memleketçe, bütün maddi ve manevi mevcudiyetiyle mağlup edilmiş sayılır.”
Zafer Bayramınız kutlu olsun…
Aziz Atatürk’ün, silah arkadaşlarının, vatan uğruna canlarını veren şanlı ordumuz mensuplarının, ötelere geçen bütün gazilerimizin ve elbette bütün şehitlerimizin ruhlarına Fatihalar…
Allah rahmetini sonsuz eylesin.
Hayra karşı geliniz Efendim…
Suzan ÇATALOLUK