Al Sana Laik Eğitim

Birkaç gün önce çeşitli televizyon kanallarında verilen bir haber:

Mersin’de Lise Müdürü ve lise öğrencisi olduğu anlaşılan oğlu, engelli adamı ve yaşlı hanımını darb ettiler. Oğlunun yaşını 17 ve 15 veren kanallar var. Haber, görüntüyle birlikte veriliyor: fecî bir manzara: Müdür, yaşlı adamı önce yumrukluyor, sonra kocasını korumak için  üzerine kapanan kadıncağızın üstünde tepiniyor. Oğlan, önceleri, yaşlı adama tekmeler savururken, babasının yaptıklarını fazla buluyor olmalı ki, onu artık önlemeğe çalışıyor…

***

Öğretmenlik, hocalık, doktorluk gibi meslekler, sıradan memuriyetler değildir (polislik, subaylığı da katabilirsiniz); idealizm ister, HAK DUYGUSU ister, insan sevgisi ister.

Öğretmen, “insan yetiştirme” görevindedir, çok iyi YETİŞTİRİLMELİDİR, bir milletin, bir ülkenin geleceğini hazırlayan, belirleyen şartlarda öğretmenin katkısı, payı çok büyüktür.

Haberlerde anlatıldığına göre, otobüste, engelliler için ayrılmış olan yere bu, müdürlük de yapan öğretmen ve oğlu oturmuş, engelli, yaşlı adam, hanımı ile gelince -aslında hemen kalkıp yer vermek en tabiî bir davranış olduğu hâlde- yaşlı çifte dayak atmayı tercih etmiş. Nakledildiğine göre şöyle diyormuş: “Benim çocuğuma nasıl…”

Evet, eskiden çocuklar kavga ettiklerinde, her âile, KENDİ çocuğuna çıkışır idi, ARKA ÇIKMAZDI. Bu, artık mâzide kalmış bir Osmanlı geleneğe gibi görünüyor.

İslâmdan alabildiğine uzak, tamamen bencilliğe dayalı bir dünyâ görüşüne göre yetişen/yetiştirilen nesiller, artık, çoğunlukla, böyle, UTANÇ VERİCİ, GÖRGÜSÜZ, İPTİDÂÎ (ilkel) davranışları kolayca sergiliyorlar. (Dilimizde yanlış kullanılan GURÛR kelimesinin payını, bu davranışlardaki “katkı”sını da unutmayalım.)

OLAY, birçok bakımdan düşündürücüdür:

*Yıllar önce, alışveriş yaptığı bakkalın, öğretmene:

“ne olur, bizim oğlana destek olun da HİÇ OLMAZSA bir öğretmen olsun” dediğini hatırlıyoruz. Öğretmenlik mesleğinin ihmâl edildiği, itibarsız hâle geldiği o günler geçti; artık öğretmenler saygınlık kazandı, durumları da iyi, ama, böyleleri NASIL çıkıyor?

*Yere göğe sığdırılamayan LAİKLİK teranesi yüzünden, yetişmekte olan insanımıza, SÂDECE -verilebildiği kadar- bilgi aktarılmakta, Yaratıcının her insanın fıtratına koyduğu insan sevgisi, sorumluluk konuları ihmâl edilmektedir. İslâmın 6 inanç esası olan; ölümden sonra dirilip HESAP VERME konusu, kendisine öğretilmiş olan, böyle münâsebetsiz işlere kalkışır mı? düşünmek gerek…

İçimizde hâlâ din derslerini gereksiz gören, İmam_Hatip Liselerinin sayısını çok bulup şikâyet eden (sâdece diploma hamalı olduğu hâlde) aydın kabûl edilenler var ve hoparlörlere hâkim oldukları için sesleri çok çıkmakta, milleti yanıltmaktadırlar. (Hristiyanlar ve Yahûdîler, bu konuda çok rahattırlar: kendi okullarında, inançlarını, istedikleri gibi öğrenmekte/öğretmektedirler. İnançlarını öğrenmelerini engellemeğe çalışanları yoktur.)

Bu fecî olay, laik eğitim denilen, ne idüğü bir türlü anlaşılmayan, Müslüman Türk’ü eğitmeğe yaramadığı anlaşılan dayatmanın ne olduğunu çok güzel anlatmaktadır.

O Lise Müdürü (tam gelişme çağındaki gençlerin yetişmesini düzenleme durumundaki o şahıs) mahkûmiyetinden sonra (hoş, mahkûm olur mu, o da şüpheli) tekrar öğretmen olarak görevlendirilir mi? o hâlet-i rûhiyedeki (psikolojideki) bir kişiye öğretmenlik yaptırılmamalıdır, ama bizim kanunlarımızı yorumlayan hukukçularımız ne der, bilinmez. O hukukçulara: “çocuğunuzun, torununuzun ‘böyle’ bir müdürün okulunda okumasını ister misiniz? diye sormak gerekir.

***

03 Mart 2024

Yazar
Mehmet MAKSUDOĞLU

Mehmet Maksudoğlu, Eskişehir’de Kırım kökenli bir âile içinde doğdu. İnkılâp İlkokulunu, Eskişehir  Lisesini ve Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesini bitirdi. İzmir İmam-Hatîp Lisesi’nde Meslek Dersleri Öğretmeni olara... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen