Tadı Muhabbet Olsun

Enerjimiz, neşemiz, umudumuz ve inancımız daim olsun yeter ki…

Yollar aşılıyor, işler bitiyor. Geçmez dediklerimiz bir bakıyoruz ki  izleriyle öğretileriyle geride kalmış.

Hayat uzun bir yol. 

İnsan yapayalnız bir yolcu.

Onca kalabalık içinde bir’ başına…

Nasıl ve nerede pişmiş olursa olsun, her nerede ve kiminle içiyor olursanız olun,

keyif kahveleriniz; duraklarınız, molalarınız , nefesiniz olsun.

Muhabbet olsun…

Ziyade olsun,

Huzur

Bulunduğu, gördüğü,  duyduğu, tattığı, dokunduğu her şeyde kendini aramalı, bulmalı, görmeli galiba yolcu! Her anda, her nefeste, her yerde, her vasıtada. Hakkını almalı hayattan ve hakkını vermeli hayatın. 

Nedensiz, niçinsiz? 

Öylece geçmeli, öylece yürümeli… 

Dingin, soğukkanlı ama sımsıcak tebessümle. Nazar üzerimizdeyse her nefes. Ve yazıcılar omuzlarımızda. Yürümeli berekete doğru. Her soru cevaplı, her neden izahlı… Sadece saat bizim vaktimize kurulu değil. Emre itaatle zaman vakit olduğunda, perdeler açılıyor onca birikmiş soru, cevaplarıyla hasret gideriyor, sabır en lezzetli meyvelere ağaç oluyor. Cennet dünyaya iniyor ve belki de o kutlu an her insan biraz melek oluyor.

Yürümek… Sadece yürümek. Dingin. Sakin.

Hedef Hak ise, yol da Hak, yar da Hak, an da Hak, menzil de Hak.

Daima huzurda. Daima huzura doğru.

Sevgi İncitmez

“Sevgi korur, incitmez. Sarar, sarmalar can yakmaz…”

Biz nedense bunu “hem severiz hem döveriz” diye algılamışız. Nezaket, hassasiyet, itina, ihtimam göstermemeyi en çok sevene yakıştırmışız. En çok sevgiyi harcamış, en çok en sevdiğimizi incitmişiz. Bedenini olmazsa ruhunu… Kesip, biçip, lime lime edip üstüne üstlük bi de en çok sevilmeyi beklemişiz…

Bu yanlış nerede oturmuş, töremize, örfümüze, adetimize, görgümüze, bilincimize, bilgimize..?

Ne kadar geçmişe gitsek..? Ne kadar neyi değiştirebiliriz ki..?

Katledilmiş sevmek duygusu bir kere.

Katledilmiş onca sevgili…

Onlarca kere!

Rahmet üzerimize olsun.

Müebbed

Bir yalana kanmanın en ağır cezasını kendi kendisine verir insan. En ağır bedeli kendi içine açtığı yarayla kendisine ödetir.

Zabta şöyle geçer, iç sesinin en tok tonuyla  hüküm…

“Müebbet güvensizlik duygusuna çarptırılmak.” Bilinçaltına inerken tokmak! Gönül hücresinde bir başına…

Bu cezanın korkusudur belki de mutluluğu, huzuru, sevgiyi, özveriyi tam tadında usulünce yaşayamamak.

Ya yalansa eni sonu…

Ve ardına eklenen upuzun ihtimaller listesi.

Birkez yaşanır ve gerisini yaşanmaz, yaşanamaz kılar.

Pembe, mavi, siyah, gri…

Adı yalan, sonu müebbed güvensizlik olduktan sonra, ha var ha var…

Ha yok. Ha yok..!

canan’ca,

Yazar
Canan ASLAN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen