Bizim köyde Gocabalının Ahmet var. Yalnız yaşar. Evinde sobadan başka bir şey yok. Kaymakamlıktan buzdolabı, çamaşır makinası vs verelim demişler kabul etmemiş. “Hazır veriyorlar, neden istemedin?” diye sorduğumda “kendi cebinden mı vercek, devletin parasından” diye kabul etmediğini söyledi.
Ahmet dağdaki, yol kenarlarındaki ağaçları aşılar, yatırları ziyaret edip bakımlarını yapar, ağaçları sular, ağaç diker, kuşlara bakar, onlara yem alır falan.
Bir de Hasan Karababa arkadaşımız var.
2017 yılındaki kurban bayramında hem Ahmet’i ziyaret edelim hem de biraz elimizdekilerden verelim diye yola çıkmış. Araba ile iki buçuk, üç saat sürer yol.
Hasan arkadaşımızın da yaptığı iş değil tabi. Hazır bayram tatili. Git bir hafta başka yerlere kafanı dinle. İlla kurban diyorsan internette şuraya şu kadar buraya bu kadar diye yazıp duruyorlar. Oralardan birine havale yap. Bir de telefondan mesaj çekersin bayramınız mübarek falan olsun diye tamam.
İşin yoksa git kurban bak, bayrama kadar nerede muhafaza edeceğini düşün. Kesecek adam bul. O yetmez, parçalamak lâzım. Evdekiler “ay bu kokuyor” ya da “çok yağlı bu” diye başının etini yesinler. Bir yıl yiyeyim diye derin dondurucuya koy.
Gelen misafirlere tatlı koy, şeker tut, kolonya dök, hal hatır sor. Kurban muhabbeti yap… Yorgunluktan başka bir şey değil…
Hasan Karababa şöyle yazmıştı;
“2017 yılında kurban bayram öncesi hanımla bir istişare yaptık. Bu yıl kurbanımızın dörtte birini ihtiyacı olan birine verelim diye, kime verelim dedim, o da dedi ki, Ahmet Abiye götürelim. Peki, dedim.
Bayram alış verişine çıktık, kendime seçtiğim gömlekten birde Ahmet abiye alalım dedim Ama bedenini bilmiyorum. Mehmet Ali Kalkan abiyi aradım, abi biz bu bayram Ahmet abiye gelecez, biraz kurban etinden ona getircez, kendime bir gömlek alıyorum da aynısından ona da almak istedim, ama ölçüsünü bilmiyorum kaç beden giyer diye sordum, Almaz ama yine de sen bilin, kendinden bir numara küçük Al dedi, öyle yaptık, bir de kuru gıda paketi hazırladık. Ahmet abinin evinde Gazlı veya elektronik hiç bir eşyanın olmadığını duymuştum. Etin bir kısmı kömürde közlemek için hazırlayıp, buz dolabına atarız gidinceye kadar bozulmaz bir kısmını da kavurma yapar dondururuz, et bozulmamış olur ihtiyaç oldukça yemeklerde kullanır diye söyledi hanım, dediği gibi hazırladık.
Bayramın ikinci günü yola çıktık, nereden baksan iki buçuk saatlik yol. Vardık köye Ahmet abinin evini sorduk, evi bulduk. kapı dışarıdan asma kilitle kilitli. Komşulara sorduk dediler ki ya yatırlara ziyarete gitmiştir, ya da köyün üstünde, su deposunun arkasında bağı var orada olabilir dediler. Yürüyerek dışarı çıkıp su deposunun tepesinden baktım, bir adam dolaşıyor oralarda. Seslendim geldi. Daha önceden tanışmıyoruz. Dedim ki ben Gocabalının Ahmet abiyi arıyorum, benim siz kimsiniz dedi. Bende dedim ki Ahmet abi benim adım Hasan, biz Adapazarı’ndan sana bayram ziyaretine geldik, bayramını tebrik edelim diye deyince, Allah Allah ta Ada bazarından mı geldiniz dedi. Evet dedim hanımla kızım da var senin evin önünde bekliyorlar hadi dedim. Sen beni nereden bilyon dedi, bende internetten Mehmet Ali Kalkan abi koymuş ordan tanıdım, Allah Allah o beni gonuşturup gonuşturup ollara yazyo dedi. Geldik evin önüne ayak üstü sohbet ettik, hediyelerimizi verdik, kabul etti sevindik, dedi ki kahveye inelim ben size bir çay ikram edeyim, tamam dedim kahvede çayımızı içtik, müsaade istedik, siz beş dakika oturun dedi gitti, az sonra bir poşetle geldi, içinde biraz üzüm ve biraz ıhlamur var. Bunlar benim bahçeden dedi,. Gözlerinin içi gülüyor. Ne zahmet ettin güzel abim dedim. Zahmet mi olur taaa Adabazarından gelmişsiniz, misafir eli boş yollanır mı, veren el alan elden üstündür dedi. Bu sözü duyunca boğazım düğümlendi.”
Hasan Karababa şunu demiş sonunda “Bayramlarda Ahmet Abiler unutulmasın.”
“Siz beni dinleyin” diyeceğim ama vakit de geç oldu.
Sağlıkla, mutlulukla, huzurla nice bayramlara inşallah…
Mehmet Ali KALKAN