Suzan Çataloluk – Mehmet Ali Kalkan’ın Gönlünden

Tam boy görmek için tıklayın.

Suzan Çataloluk Ankara Hukuk mezunu. Hakimlik ve Cumhuriyet Savcılığı yapmış.
Bir üniversite bitirmek yetmemiş. Sonra Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar bölümü Resim-İş Ana Bilim Dalından mezun olmuş.
Yazdığı kitapları, dergileri, çizgi filmleri vs internetten bulursunuz zaten.

Suzan Abla, Ankara’da Hukuk okurken Halide Nusret Zorlutuna’nın evine gidip gelenlerden, feyz alanlardan. Nusret Çam Ağabey de öyle.
Oralarda bizim büyüklerimizle, yazarlarla, çizerlerle tanışmış, sohbetlerinde bulunmuş, bir de bu üniversiteden mezun olmuş.

Töre, Türk Edebiyatı, Hisar gibi edebiyat dergilerinde desenleri çıkardı o yıllarda.

Suzan Abla ile ara sıra telefonla uzun uzun sohbet ederiz. Hatıralarını anlatır. Dün de sohbet ettik biraz.

Bir gün Süheyl Ünver Bey ile tramvayla İstiklal Caddesine gelmişler. “Bu sokağa bak ne görüyorsun?” diye sormuş Ünver Hoca. İleride güzel bir çeşme varmış. Onun yanına gitmişler. Çeşmeyi çok sevdiğinin başını okşar gibi uzun uzun okşamış Süheyl Ünver. Üzerindeki desenleri, işlemeleri tek tek anlatmış.

“Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver Nakışhanesi Yorumu” ile bir çok da iş yapmışlar. Süheyl Ünver’in kızı Gülbin Masara başkanlığında.

Divriği Turan Melek Külliyesi’ni çalışmışlar meselâ. O külliyede ne varsa, ne kadar desen varsa hepsini kayda almışlar. Bire bir motif olarak yapmışlar. Olmayanları da bütünlemişler.

Sivas Gök Medrese, Edirne Sarayı gibi daha nice yerleri çalışmışlar.

İstanbul’a gittiği bir gün Ahmet Kabaklı Hoca “yemeğe gidelim” diye sürpriz yapmış, Topkapı Sarayı’na götürmüş Suzan Hanım’ı.
Tarihi bir çeşmenin üstüne yaldız boya sürmüşler. Bunu görünce çok sinirlenmiş Ahmet Kabaklı.

Sinirlenecek bir şey yok halbuki, anlayış bu kadar olunca yapacak bir şey kalmıyor.
Bizim Eskişehir’de elinde meşale olan bir bayan heykeli vardı. Yıllar sonra o meşaleyi kırmızıya boyamışlardı, ‘siz salaksınız, anlamazsınız işte bu ateş’ diye düşünmüşlerdi herhalde.

Yine Selçuklu’lardan kalma Kurşunlu Külliyesinin çatısının etrafını “pleksiglas” ile dönmüşlerdi, ben de bu saçmalığı Kültür Bakanlığı’na sormuştum dilekçe ile, özet olarak “restorasyon öyle olur, sen anlamazsın” gibi bir cevap vermişlerdi.

Neyse.

Suzan Abla hukukçuluğunu yanında desen yapar, resim yapar, minyatür yapar. Bu konuda Türkiye’nin Ustalarından biri. Kitap yazar, hikaye yazar, roman yazar, şiir yazar… Hepsini yazar da bir hatıralarını yazmaz.

“Abla bu hatıralarını yaz” diyorum. “Ben anlatayım sen yaz” diye cevap veriyor. Tamam yazayım da yaz dedikleri bir kitap tutarsa, “şunları yazma” dedikleri kesin iki kitap tutar. Karıştırır onları da yazarsam… 🙂

Suzan Çataloluk bu ülkenin bir kıymeti. Gelenekli sanatlarımızı en iyi bilen ve uygulayanlardan birisi. Kendini öyle ortaya falan atmaz. İşine bakar. İnşallah ilgililer farkında olur da bize nice güzel eserler bırakır.

Bu yaptıklarına ilaveten son zamanlarda seramik çalışıyor Suzan Abla. Herhalde bu yıl içinde bir sergi daha açacak.
İnşallah gitmek nasip olur.

Suzan Çataloluk bizim kirmizilar.com sitesinde de hikayelerini yayımlıyor. Onları da okuyun efendim.

Suzan Abla’ya “hatıralarını kitap haline getir” diyorum ama esas Suzan Çataloluk’un kitabı yazılmalı bence.

Bir şiirini koyalım Suzan Ablanın.

Şehitler Dağı

Bak:
Döner gün, devran döner,
Kalmaz kimsenin kimsede ahı.
Yıldızlar söner, şehit kervanlar iner,
Salmaz felekler bu kanlı günahı…

Duy:
Döner yıl, zaman döner,
Hesap gelir, konar önüne, sahibi dinlemez eyvahı…
Güneşler söner, evren döner,
Bilmez dilekler ferman, kördür, sağırdır felahı…

Gör!
Nazlı şehitlerindir dağlar ki kekik kokulu,
Hediyedir papatyalar Sevgilinin gül elinden.
Durak ne kelime! Yol artık sonsuzluk yolu,
Solmaz çiçekler hiç, fenaya baki evvelinden.

İşit:
Sonra… bir ses duyulur ah vah ile dolu,
Pişmanlıklar ağlamaklı, gözyaşı selsebil.
Uzanır affa, ama yetişemez sefil kolu
Almaz melekler dilekçeni Ey günahkâr, iyi bil…

Anla:
Hesabı var bugünün, İyi bil Ey günahkâr,
Sözlerinin hesabı var, kelimeler kaderin.
Ebede yazılı kirli satırların, affa yasak cürmün var,
Bulmaz sanma seni alıcı, dibinde olsan da kara yerin.

Düşün:
Döner gün, devran döner,
Kalmaz kimsenin kimsede ahı.
Nurlar söner, çığlıklar diner,
Silmez felekler bu kanlı günahı…

Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen