Hemen her bayramda TRT den dinlediğimiz türkülerden biri;
“Bugün bayram günü derler, alem eğlenir,
Sen bizim yaylaya gel başın için…”
Bu türlü Aşık Davut Sulari’nin.
Aşık Davut Sulari 1925 yılında Erzincan’ın Tercan ilçesinin Çayırlı köyünde doğmuş.
Bizim Lütfü Kılıç var, o da Tercan doğumlu. Erzurum fıkrası anlatsak, biraz da işine gelmiyorsa “ben Erzincan’lıyım” der. Erzincan olarak değiştirirsek, bu sefer de “Tercan şu tarihe kadar Erzurum’un idi” diye konuşur.
Bir güzele aşık ya Davut Sulari, şöyle demiş Pir Sultan’dan;
“Bir güzelin aşığıyım erenler,
Onun için taşa tutar el beni.”
Taş neyse de dostun attığı gül yaralar ya insanı.
Bakmış sevdiği geliyor uzaktan, etrafına seslenmiş;
“Siyah perçemlerin dökmüş yüzüne,
Salınarak gelen humaya bakın.”
Sonra küslük girmiş araya ama başkasına da yer yok gönlünde;
“Küstürdüm barışamam,
Ayrıldım kavuşamam.
Göz açtım seni gördüm,
Yadınan konuşamam.”
Aşık Davut Sulari Türkiye’yi baştan başa dolanmış. Çoğu da at üstünde olmuş bu gezilerin.
Eskişehir’in bir köyüne gelmiş atıyla, muhtarı sormuş. Muhtar olmayınca bizim öğretmen arkadaşı göstermişler. Kendini tanıtmış “Ben Aşık Davut Sulari’yim” diye, madalyalarını falan göstermiş. Arkadaş da bu işlerle ilgili zaten, buyur etmişler. Yıl 1980, ihtilalden iki ay sonra, aylardan Kasım.
Köyün kahvehanesinde çalmasını istemişler. O zaman da toplantı yasağı var. “Benim akrabam sıkıyönetim komutanı …. …. . Bana bir şey olmaz ama size belki bir şeyler derler. O yüzden evde çalıp çığıralım” demiş. Çok güzel bir gece olmuş. Almanya’dan gelen bir vatandaşın teybine kaydetmişler söylediklerini. O kaseti de yine bir ortak arkadaşımıza vermiş, gelmemiş bir daha.
Sabah kalmış Davut Sulari, atına binmeden önce “bir türkü daha söyleyeyim de öyle gideyim” demiş. Şunu söylemiş;
“Yaban gülü müsün sarp kayalarda,
El değmeden solacağın belliydi..”
1985 yılında Erzurum’da vefat etmiş Aşık Davut Sulari, Çayırlı’ya defnetmişler.
Mekanı cennet olsun.