Vefa

Köye gittiğimde baktım, ağacın sadece bir yaprağı kalmış. Yaprak mı düşmek istemedi, dal mı bırakmadı bilemedim.
Vefa; yaşanmışlıklara saygı duymak, paylaştıklarını hatırlamak demekmiş.
Dal ile yaprak çiçek çiçek doğumlara, gazel gazel ölümlere şahit olmuşlardır beraber. Gündüzün güneşini, gecenin yıldızlarını seyretmişlerdir. Aynı rüzgârda salınmış, aynı yağmurlarda ıslanmışlardır.
Sadece yaprak değil tabi. Bir türkümüzde diyor ya;
Eşinden ayrılan yaralı ördek
Öter dertli dertli, göle çevrilir.”
Ördeğin gölü var, yaprağın da toprağı.
İbrahim Sağır Ağabey’in de bir şiiri var vefasıza;
“Yalnız ona açtım gönül köşkümü,
Gel derim gel derim gelmez vefasız.
Bir hediye dedim sundum aşkımı,
Al derim al derim almaz vefasız.”
“Aşan bilir karlı dağın ardını” türküsünün diğer kıtası şöyle başlıyor;
“Yaprak gazel olmuş, durmuyor dalda,
Vefasız güzelden bize ne fayda.”
Vefa, bağlık demekmiş, kıymet bilmek, yolda bırakmamak demekmiş.
Boşuna üzülmeye de gerek yokmuş gerçi;
“Deli gönül feryat etme boşuna,
Hâl bilmez kişiye yâr olamazsın” demişler.
Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın “Uçun kuşlar uçun doğduğum yere” diye başlayan şiirinde bir kıta da vefa üzerine yine;
“Uçun kuşlar uçun, burda vefa yok,
Öyle akarsular, öyle hava yok,
Feryadıma karşı aks-i sada yok,
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır.”
Bir hoyrat da şöyle;
“Yardı gam,
Deldi bağrım yardı gam.
Vefalı yâr arasan,
En vefalı yâr dı gam.”
Şirvan Hoyratı da vardı gerçi;
“Gam zedeler,
Gam vurur, gam zedeler,
Sinem hakkâk delemez,
Delerse gamze deler.”
Muhlis Akarsu da dertlenmiş;
“Vefasız güzelden olur mu çare,
Yoruldum derdinden öldüm bin kere,
Düşme bir zalime göz göre göre,
Sen insan olursun kör olamazsın.”
“Bu dünyanın vefasını görmedim” demiş Neşet Ertaş. Ama Aşık Veysel de toprakta bulmuş aradığını;
“Nice güzellere bağlandım kaldım,
Ne bir vefa gördüm, ne faydalandım,
Her türlü isteğim topraktan aldım,
Benim sadık yârim kara topraktır.”
Yetik ozanın Vefa Gemi şiiri de bir başka güzel;
“Ak yazının kara yeli çözmesin;
Yazmanı yakşıca çek başına yar.
Suna sanıp alıcı kuş süzmesin;
Çıkma doruklara tek başına yar.
Salınıp geçerken sen gökçe belden
Düşer devşirdiğim çiçekler elden,
İncesin lâleden, sümbülden, gülden;
Hangisini taksam yük başına yar.
Yetilmez, geçilmez murat gibisin.
Sağın od, solun od; sırat gibisin.
Yediye yetmemiş kır at gibisin
Vefa gemi geçmez dik başına yar.”
Vefalı düşman vefasız dosttan iyiymiş. Vefasızın meclisinde de bade içilmezmiş. Rıza da muhabbetin nihai meyvesiymiş zaten.
Herkes karakterine göre hareket edermiş ya.
Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen